Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3428 E. 2019/466 K. 07.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3428 Esas
KARAR NO : 2019/466
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2018/421
KARAR NO : 2018/662
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ:07/03/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yurt içinde ve dışında resmi ve özel her nev’i inşaat işleri, özellikle alüminyum giydirme cephe, transparan cephe, alüminyum ışıklık sistemleri, alüminyum doğrama, soğuk cephe kaplaması işleri ile bunlarla sınırlı olmamak üzere cephe işlerinde ve inşaat malzemeleriyle ilgili faaliyet göstermek üzere kurulduğunu, şirketin Bilecik ilinde 83.000 m2.açık ve 12.000 m2.kapalı ve 15.000 m2.stok alanı bulunan fabrikası olduğunu, sermayesinin tamamının ödendiğini, 15 yılı aşkın tecrübeye sahip kurucularla birlikte kısa zamanda sektörün lider firmalar arasına girdiğini, 2007 yılında Cezayir’de faaliyet göstermeye başlayıp sayısız projeye imza attığını, ürünlerini İngiltere, Belçika gibi ülkelere ihraç ettiğini ancak sunulan iyileştirme projesinde de ayrıntılı olarak görüleceği üzere ilgili oldukları hesap dönemlerinde ödenmeyen ve dolayısıyla varlık olarak aktifte beyan edilen stoklar nedeniyle finansal sermayenin yetersizliği sorunu ile karşı karşıya kalındığını, nakit sıkışıklığı ile birlikte günlük çek ödemelerinin riske girdiğini, malzeme maliyetlerinin ödenmesinin gecikmesi ve stokların artışı ile bu noktaya gelindiğini, mevcut durum ve deliller ışığında şirketin iflasının ertelenmesine karar verilmesi gerektiğini, şirketin sunulan iyileştirme projesi çerçevesinde aktif ve pasif dengesizliğinin olumlu yönde düzelip borçların ödenebilir duruma geleceğini belirterek müvekkili şirketin borca batık olduğunun tespiti ile İİK madde 179 ve ilgili mevzuat gereği iflasının şimdilik 1 yıl süre ile ertelenmesine, İİK madde 179/a gereğince müvekkil şirketin mal varlığının korunması için gerekli tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Müdahil vekilleri talebin reddine ve davacı şirketin iflasına karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesince, davacı şirket için iflasın ertelenmesi yönündeki talebin koşullarının oluşmadığının iflas erteleme isteminin reddine , borca batık durumdaki davacının iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 30.11.2018 havale tarihli istinaf dilekçesinde özetle; 1- İlk derece mahkemesince verilen ilk iflas kararı ile müvekkilin telafisi imkansız zararlar ile yüzyüze bırakıldığını, şayet mahkeme, talepleri gibi bir inceleme yapmış olsaydı, müvekkili şirketin halen ayakta olacağı ve ticari hayatına devam edebileceği ancak sayın taleplerinin haksız ve usulsuz şekilde reddedilerek müvekkilinin mahvına sebebiyet verdiği, 2-İstinaf Mahkemesince iflas kararının kaldırılıp, tekrar yerel mahkemeye gönderilen dosyanın 04.07.2018 tarihli celsesinde mahkeme tarafından Bölge Adliye Mahkemesi kararına binaen oluşturulan 4, 5 ve 7 numaralı ara kararlar ile, 15 numa- ralı kayyum raporunun müdahil vekillerine ve kendilerine tebliğine, HMK 281 uyarınca rapora karşı beyanda bulunmak üzere taraflara iki haftalık kesin süre verilmesine ve kendile- rince tebligat giderleri ve diğer giderler için 3.000,00 TL gider avansının Mahkeme veznesine depo edilmesine karar verildiği,3-Bahsi geçen ara kararlara ve dosya münderecatına ilişkin olarak kendilerince 18.07.2018 tarihinde sunulan beyan dilekçesi ile, takdiri yerel makama ait olmak üzere, müvekkili şirketin 2016/812 E. sayılı dosya kapsamında verilen haksız ve usulsuz iflas kararı neticesinde, İflas Masası tarafından şirketin tüm nakdi, gayrinakti ve menkullerine el konulduğu ve satışa çıkartıldığı, çalışanı, iş yeri ve sermayesinin kalmadığı, şirketin tasfiye edildiği, şirketin hiçbir geliri bulunmadığı, aradan geçen 8 aylık Bölge Adliye Mahkemesi inceleme sürecinde müvekkili şirketin ekonomik anlamda tamamen sıfırlandığı, iflas masası tarafından kalan tüm malvarlığının satılarak borçlarının ödenmeye çalışıldığı, müvekkili şirketin ekonomik ve fizyolojik anlamda tamamıyla çöktüğü, 15 numaralı kayyum raporunun ve iyileştirme raporunun, müvekkili şirkette iyileştirecek bir mal varlığının ve ekonomik gücün olmadığı sebebiyle hiç bir ehemmiyetinin kalmadığı beyan edilmiş ve yerel mahkemece takdir edilen 3.000,00 TL gider avansının maalesef ki depo edilemediği, revize iyileştirme projesinin sunulamadığı,
4- İkinci kez verilen iflas kararının tıpkı yerel makamca verilen ilk karar gibi, bilirkişi raporlarını eksik incelemeyle oluşturulduğuğu, yasa, usul, Yargıtay içtihatları ve hakkaniyete aykırı olduğu,5-Müvekkili şirketin iflasına esas dosyadan alınan son bilirkişi raporu olan 2. ek raporda görüleceği üzere; Müvekkili şirketin 30.04.2017 tarihi itibari ile şirketin borca batıklık tutarında 3.770.296,91 iyileşme yaşandığı, gerçekleştirilen sermaye artırımlarının taahhüt edilen sürelerden de önce ödenmek suretiyle tamamlandığı, taahhüt edilen sermayenin yeterli olarak değerlendirilebileceği, iyileştirme projesindeki net satış hedeflerinin ulaşılabilir görüldüğü, gelişmelerin kayyım tarafından takip edilmesi gerektiği, iyileştirme projesinin mevcut durumun faaliyet yapısının korunması kaydı ile ciddi ve inandırıcı bir proje olarak değerlendirilebileceğinin belirtildiği,6-15.kayyım raporunda, davacı şirketin, sayın mahkemedeki “iflas erteleme tedbir kararından” bu yana tahhüt ettiği projelerdeki faaliyetlerini devam ettirmesi, 31.10.2017 tarihi itibariyle, devam etmekte olan 13 projenin tamamının %99 oranında tamamlanıp teslime hazır hale getirilmesinin, iyileştirme projesi açısından olumlu karşılandığı, bir yıllık sürede 2 kez sermaye artışı gerçekleştirilerek mevcut sermayenin 1.450.000 tl ve 500.000 tl olarak yaklaşık %200 artırılması ve taahhüt edilen sermaye tutarının tamamının vadesinden önce yerine getirilip ödenmesinin olumlu karşılandığı, borca batıklıktan nasıl çıkacağını somut şekilde ortaya koyan ve “yeni sermaye artışı” içeren “revize bir iyileştirme projesi” sunulması gerektiği”nin belirtildiği,7-Diğer yandan, müvekkili şirketin, bir yandan faaliyetlerini sürdürürken, bir yandan da borçlu olduğu kurum ve kuruluşlar ile görüşmelerine devam ettiği, kamu kurum ve kuruluşları ile 6736 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun kapsamında yapılandırma kapsamına giren kamu borçlarının yapılandırıldığı,8-Bunun yanı sıra en büyük alacak tutarlarına sahip finans kuruluşları ile görüşmeler yapıldığı bir kısmı ile protokol imzalandığı, bir kısmı ile de görüşmelerin sürdürüldüğü, piyasa borçlarına ilişkin ise ciddi ödemeler yapıldığı, söz konusu ödemelere ilişkin bilgi ve belgelerin yerel mahkeme dosyasına sunulduğu,Bu nedenlerle,ilk bilirkişi ve kayyım raporlarından beri müvek- killerinin iyileştirme projesi hakkındaki olumlu görüşler dikkate alınmayarak, raporların sadece olumsuz kısımları değerlendirilerek oluşturulan yerel mahkeme kararının istinaf talepleriz doğrultusunda uyuşmazlığın esasına girilerek dairece yeniden incelenerek, davamızın kabulüne karar verilmesi hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME: Dava, İİK. 179 maddesince açılmış iflasın ertelenmesine talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, 08.11.2017 tarihli, 2016/812 E.- 2017/1194 K. Sayılı kararı ile, … Sistemleri San. ve Tic. Ltd. Şti.’ nin iflas erteleme talebi reddedilerek iflasına karar verilmiş, bu kararın istinaf edilmesi üzerine Dairemizce, 2018/342 E. ve 2018/451 K. Sayılı kararla, 06.11.2017 tarihli kayyum raporunun taraflara tebliğ edilmemesi, davacıya ise 08.11.2017 tarihinde duruşmada elden tebliğ edilmesi ve talep edilmesine rağmen davacıya, rapora karşı beyanda bulunmak, 15.kayyum raporunun sonuç bölümünde bildirilen görüş çerçevesinde revize iyileştirme projesi sunmak için HMK 280 ve 281. maddeleri uyarınca iki haftalık yasal süre verilmemesi sebebiyle İstinaf başvurusunun kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiş ve dosya mahkemesine iade edilmiştir.Bunun üzerine ilk derece mahkemesince, tüm taraflara davetiye tebliğ edilmiş, davacı vekili ile müdahiller vekillerine HMK 281.maddesi uyarınca alınan kayyım heyeti raporuna karşı beyanda bulunmaları için ikişer haftalık süre verilmiş, 04/07/2018 günlü duruşmasında, bundan sonra yapılacak tebligatlar masrafları karşılığı olarak davacı vekiline gider avansı yatırması için kesin süre verilmiş, ancak davacı vekilinin, iflas kararından sonra şirketin aradan geçen 8 aylık süre zarfında tüm malvarlığının satıldığı, ekonomik olarak çöktüğü, 15.kayyım raporu ile ek raporun bu aşamada bir öneminin kalmadığı, raporun takdirini artık mahkemeye bıraktıkları ve aynı nedenlerle ara kararda belirtilen gider avansını yatırmadığını belirttiği görülmüş, ara kararda belirtilen gider avansını yatırmadığı görülmüş, davacı vekilinin, aynı duruşmada revize iyileştirme projesi sunacaklarını beyan etmesine rağmen dosyaya revize projede sunmamış, tebliğ edilen kayyım heyeti raporuna karşı müdahiller vekillerince beyan dilekçeleri sunulmuş ve sonuçta, mahkemece, ilk kararında açıklanan gerekçeler uyarınca davacının iflasının ertelenmesi için gerekli koşulları sağlayamadığının iflas erteleme isteminin reddine ve davacı şirketin iflasına karar verilmiştir.06.11.2017 tarihli 15.kayyım raporunda özetle, şirkette, 31. Ocak 2016 itibariyle 1.881 kişi çalışmakta iken 31.10.2017 tarihi itibarıyla bu sayının, projelerin tamamlanmanmasının da etkisiyle 121’e düştüğü, bir takım alacaklılarla borçların yeniden yapılandırılması kapsamında protokollerin yapılması olumlu olsada, son dönemlerde protokol yapılan alacaklılara ödeme yapılmadığı gibi, protokol dışında kalan diğer borçların nasıl ödeneceğinin belirsiz olduğu, geçen 15 ay içinde şirketin öz varlığının kaydi olarak 352.956 TL arttığının görüldüğü, ancak son hak edişler yapılıp kesin hesaplar çıkarıldığında öz varlığın kaydi olarak (-) rakamlara gerileyeceğinin tahmin edildiği, proje takip tablosunda belirtilen taahhüt edilen işlerin tamamlanıp kesin hesapların yapılmasından sonra şirketin bu projelerden dolayı yeniden revize edilmiş (-) 9.313.701 TL zarar tahmini yapıldığı, önceki (13.nolu) kayyım raporunda bu tahmin tutarının (-) 2.468.330 TL olduğu, 31.07.2017 itibarıyle tahmin edilen (-) 9.313.701 TL dönem sonu net zararın, kesin hesaplar ve son hak edişler yapıldıkça daha artacağı ve bununda, iyileştirme projesinin başarılmasını ve borca batıklıktan çıkmayı güçleştireceği, sonuç olarakta, borca batıklıktan nasıl çıkılacağını somut bir şekilde ortaya koyan ve yeni sermaye artışı içeren revize bir iyileştirme projesi sunulması gerektiği görüşü belirtilmiştir.21.09.2017 tarihli bilirkişi heyeti 2. Ek rapora göre de, bir kısım borçlularla protokol imzalanmış olmasının olumlu olduğu, şirketin bu protokollere uymamasının olumsuz değerlendirildiği, işletme gideri niteliğindeki kira borçlarının ödenmemesinin iflas erteleme ruhuyla bağdaşmadığı, ön görülen sermaye artışlarının vadesinden de önce ödenmesi ve yeni bir sermaye artışının davacı şirketçe taahhüt edildiği, bu taahhütün süresinde yerine getirilmesi halinde taahhüt edilen sermayenin yeterli olarak değerlendirileceği, 30.11.2016 tarihi itibariyle başvuru tarihine oranla borca batıklık miktarında önemli bir düşüş sağlandığı, iyileştirme projesindeki net satış hedeflerinin ulaşılabilir görüldüğü, ancak net kar hedefleri yönünden ihtiyatlı olunması ve kayyım raporları ile izlenmesi gerektiği, mevcut durumun faaliyet yapısının korunması kaydı ile projenin ciddi ve inandırıcı olarak deerlendirilebileceği belirtilmiştir.Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, İflasın ertelenmesinin amacı, borca batık sermaye şirketinin mali durumunu düzelterek borca batıklıktan kurtulmasının sağlanmasıdır. Borca batıklıktan kurtulma ise tüm borçların ödenmesi anlamına gelmeyip, aktifin pasiften fazla olmasını ifade eder. Gerek borca batıklık ve gerek iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olup olmadığı hususunda (muhasebe ve işletme ekonomisi bilgisi özel ve teknik bilgi niteliğinde bulunduğundan ve hâkimin bunları genel ve mesleki bilgisiyle çözmesi beklenemeyeceğinden) HMK’nın 266. maddesinde gösterildiği şekilde bilirkişinin oy ve görüşüne müracaat edilmeli ve bu raporun da hukuka uygunluğunun hakim tarafından denetlenmesi gerekir.Öte yandan somut verilere dayalı, çelişmeyen öngörüler içeren, özellikle sermaye ve/veya kârlılık artışını netleştiren unsurların varlığının, proje için vazgeçilmez hususlar olduğu gözden kaçırılmamalı; iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunun bu yolla tespiti cihetine gidilmelidir. İyileştirme projesi, sadece şirketin mevcut işleyişinin devamı ve tedbir kararlarıyla borca batıklıktan kurtulabileceğine ilişkin olmamalı, TTK’nın 324. maddesindeki nakit sermaye konulması, dış kaynaktan nakit girişi, sermaye artışı, yeni ortak alınması, şirketin mevcut işleyişi sonucu şayet mümkün ise kâr ve nakit akışı gibi nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri içermeli, İİK’nın 179. maddesinde aranan ciddî ve inandırıcı özellikleri haiz olmalıdır. Bu çerçevede, bilirkişi raporları ve kayyım raporları ile tüm dosya kasamına göre, her ne kadar 21.09.2017 tarihli bilirkişi heyeti 2. Ek raporunda projenin belli şartlarda inandırıcı ve ciddi sayılabileceği tespiti yapılmışsa da, 15. Kayyım raporunda, zarar miktarının azalacağı yerde sürekli arttığı, alacaklılarla yapılan protokoller gereği, davacı şirketin son dönemlerde işletme gideri niteliğindeki kira borçları da protokol borçlarını ödemediği gibi, protokole bağlanmayan borçların nasıl ödeneceğinin tamamen belirsiz olduğu, işçi sayısında sürekli bir azalmanın söz konusu olduğu, Ağustos 2017 ayında hiçbir protokol alacaklısına ödeme yapılmadığı, şirketin yeni projeler konusunda yaptığı girişimlerden de somut bir sonuç alınamadığı, Bilecik’de bulunan fabrikada ağırlıklı olarak şirketin üstlendiği projelerde kullandığı malzemeleri ürettiği, fabrikada 2016 yılı sonunda ortalama 120 civarında kişi çalışırken 31/10/2017 itibariyle çalışan sayısının 20’ye indiği, şirketin yeni bir projeye başlamaması durumunda bu sayının daha da azalacağı, dava tarihinden itibaren firma faaliyetleri, gelir ve karlılık durumunda devam eden olumsuz gidişat karşısında, yeni bir revize iyileştirme projesi sunulmasının mevcut durum karşısında şirketin durumunun değişme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, ilk derece mahkemesince talebin reddi ve şirketin iflasına dair verilen karar esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu görülmekle, davacı tarafın istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK 164 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 günlük süre içinde temyizi kabil olmak üzere oybirliği ile karar verildi.07/03/2019