Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3349 E. 2019/882 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3349 Esas
KARAR NO : 2019/882
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 04/10/2018
NUMARASI : 2015/1210 E. 2018/1065 K.
DAVA : İFLAS (İflasın Açılması – İİK.nun 177)
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA :Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin, temliken alacaklı olduğu … ile davalılar arasında Almanya’da ticaret ilişkisi olduğunu, müvekkilinin temliken alacaklı olduğu şirket vasıtasıyla 2011 yılında davalıların … şirketine et sattığını, müvekkilinin temliken alacağı devraldığı şirketin tek yetkilisi ve sahibi olduğunu belirterek kar mahrumiyeti kapsamında şimdilik 5.000 Euro’nun davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı vekili 02/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davasını ıslah ederek, İİK.nun 176 vd.maddeleri gereğince doğrudan doğruya iflas davasına çevirmiş ve davalıların şahsi iflaslarına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalılar vekili cevap dilekçesinde, davalılardan …’in Federal Almanya’da faaliyet gösteren … isimli şirketi hissedarı ve yöneticisi olduğunu, diğer davalıların bu şirkete hiçbir ilgi ve bağlantılarının ortaklıklarının bulunmadığını, bu şirket ile davacının şirketi arasında ticari ilişki kurulduğunu, MTM şirketini iflas ettiğini, iflas yargılamasının halen Federal Almanya mahkemeleri nezlinde derdest olduğunu, işbu dava yönünden hukuk mahkemelerinin yer bakımından yetkisinin bulunmadığını, davanın bu yönden reddi gerektiği, müvekkillerinin hiçbirinin davacı ile şahsi olarak ticareti bulunmadığını, senetlerin verilme nedeninin farklı olduğunu, iflas eden bir sermaye şirketinin borcundan dolayı müvekkillerinin sorumlu tutulamayacağını belirterek öncelikle Türk Mahkemelerinin yetkisizliği yönünden keza husumet yönünden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Yargılamanın devamı sırasında davalılardan …’in vefat etmesi üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi; iflas davalarında kesin yetki söz konusu olup, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki mahkemede görülmesi gerektiği, iflasına karar verilmesi istenen (vefat eden) …’de dahil olmak üzere …, … ve …’in ikametgahların Berlin/Federal Almanya olduğu, Federal Almanya’da ikamet eden ve varsa ticari faaliyetlerini bu ülkede yapan davalılar hakkında iflas davası görülemeyeceği gerekçesi ile mahkemelerinin yetkisiz olduğu kabul edilerek davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı taraf istinaf taleplerinde;1-MÖHUK.nun 27.maddesi gereğince; Uluslararası nitelik taşıyan davalarda Türk mahkemelerinin yetkisinin iç hukukun yetki kurallarına göre belirleneceğini, iflas davasına ilişkin hükümleri düzenleyen İcra İflas Kanunu uyarınca iflas davasının borçlu şirketin muamele merkezinde açılacağını, muamele merkezi gerçek kişilerde ikamet adresi olarak belirlenmekte ise de; muamele merkezinin farklı bir yer olduğu ispatlanabilir ise anılan iflas davasının, gerçek muamele merkezinde açılmasının mümkün olduğunu, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2012/19-643 E. 2013/256 K. 20.2.2013 T.)2-Davalı … bakımından herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, oysa ikamet adresinin … Mah. …. Sok. No:… İç Kapı No:… …./İSTANBUL olduğunu, bu gerekçe yokluğunun da Anayasa madde 138-141ve 6100 Sayılı HMK.’un HMK.’un 297. Maddesine de aykırı olduğunu (Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2018/2153 Esas 2018/6069 Karar 22.03.2018 T. Ve 2017/4687 E. 2018/5336 K. 15.03.2018 T.) belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.İstinaf dilekçesi davalılar vekili Av. …’ya 26/11/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 11/12/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; müvekkili …/sı 1982 yılından bu yana Federal Almanya Cumhuriyetinde yaşadığını, yerleşim yeri adresinin de “…/Federal Almanya Cumhuriyeti” olduğunu, davaya “…” mirasçısı sıfatıyla dahil olduğunu, iflası istenebilecek, iflasa tâbi bir kişi olmadığını, iddia edilen ticari ilişkiler Almanya’da gerçekleştiğinden; yine iddiaya konu şirketin iflas işlemlerinin de Federal Almanya Cumhuriyeti mahkemeleri nezdinde görüldüğünü, bu dava yönünden Türk Mahkemelerinin yer bakımından yetkisinden de bahsedilemeyeceğini, yerel mahkeme kararının onanması gerektiğini belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;Dava; kâr mahrumiyeti talebine ilişkin tazminat davası olup, dava devam ederken davalılardan … 26/05/2016 tarihinde vefat etmiş, davaya mirasçıları dahil edilerek devam edilmiş, davacı vekili 02/05/2018 tarihli ıslah dilekçesi ile davayı ıslah ederek İİK.nun 176 vd.maddeleri gereğince doğrudan doğruya iflas davasına dönüştürmüştür. Islah edilen davada, davalıların şahsi iflaslarına karar verilmesi talep edilmektedir. Uyuşmazlık, iflas davalarında, yabancılık unsuru bulunan durumlarda Türk Mahkemelerinin yetkisi noktasında toplanmaktadır.İİK.nun 154. Kaddesi iflâs yolu ile takipte yetkili icra dairesi, iflâs dairesi ile yetkili iflâs mahkemesini düzenlemektedir. İflâs yoluyla takipte yetkili icra dairesi, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Muamele merkezinden kasıt, borçlunun ticarethanesinin olduğu yer olmayıp; borçlunun, ticaret yaptığı kişilere yönelik olarak işlerini takip ettiği yerdir (Baki Kuru (1970), İflâs Takibi ve Davasında Yetki Kaideleri (Yetki), İmran Öktem’e Armağan, Ankara, s. 511 vd; Seviğ, s. 194 vd.; Berki, s. 135. ) İflâs kararını verecek olan yetkili mahkeme ise, borçlunun muamele merkezinin bulunduğu yer ticaret mahkemesidir (İİK.nun 154/3). Ayrıca iflâs kararı verecek olan ticaret mahkemesinin yetkisi kamu düzenine ilişkin olacağı için kesindir. Bu kesin yetki içinde yabancılık unsuru bulunan iflâs davaları için de geçerlidir. Şöyle ki; İİK.nun 154/2.maddesine göre merkezleri yurt dışında bulunan ticari işletmeler hakkında yetkili merci, Türkiye’deki şubenin, birden ziyade şubenin bulunması halinde merkez şubenin bulunduğu yerdeki icra dairesidir. Tüzel kişi tacirler hakkında verilen bu hüküm gerçek kişi tacirler bakımından da benzer şekilde hüküm ifade etmektedir. Gerçek kişi tacirin tek bir ticari işletmesi var ve tüm ticari işleri tek bir yerden idare ediliyor ise, o yer tacirin muamele merkezi sayılacaktır. Ancak, gerçek veya tüzel kişi tacir birden fazla yerde ticari faaliyetlerde bulunuyor; ancak bu işletmelerden birinde yoğun şekilde ticari faaliyetler yürütüyor ve tüm ticari işletmesini buradan idare ediyor ise muamele merkezi, ticari faaliyetlerin idare edildiği yer olarak vasıflandırılmaktadır (Baki Kuru (1988), İflâs ve Konkordato Hukuku (İflâs ve Konkordato), Alfa Basım ve Dağıtım, Ankara, s. 53; Güneysu-Güngör, s. 129. ).İİK.nun 154/3. Maddesine göre iflâs eden borçlunun vatandaşlık veya tâbiiyetinin herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde söz konusu madde hükmü yabancı kişiler için de uygulanması gerekmektedir. Yasanın kesin yetkili kabul etmesi nedeniyle, muamele merkezleri Türkiye’de bulunmayan yabancılar bakımından Türkiye’de iflâs takibi yapılması mümkün değildir. (Arş.Gör. Ali ÖNAL, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Uluslararası Özel Hukuk Anabilim Dalı Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 2881-2907 (Basım Yılı: 2015) Prof. Dr. Hakan PEKCANITEZ’e Armağan, sh.7-10)Davalılar … (Ölüm: 26/05/2016), …, … ve …’in nüfus kayıtlarına göre Almanya’da ikamet ettikleri, Türkiye’de bir ticari işlerinin, muamele merkezlerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır. Dosyada bu hususa yönelik bir bilgi veya belgeye rastlanmamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararında bu yönüyle bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Davalılardan …’in 26/05/2016 tarihinde vefatı üzerine mirasçılar davaya dahil edilmiş, tazminat davasına mirasçılar üzerinden devam edilmiştir. İstinafa konu edilen …’de mirasçı sıfatıyla davaya dahil edilmiştir. Adresinin Türkiye olduğu, bu davalı hakkında davanın reddine ilişkin gerekçe olmadığı ileri sürülmüştür.Dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur (TMK.nun 28/I). Davaya mirasçılara karşı devam edilebilir ise de iflas davaları sonuçları itibariyle yalnız öleni ilgilendiren davalardandır. Yani mirasçılara geçmeyen haklara ilişkindir. Bu nedenle mirasçılara karşı devam edilmesine imkan yoktur. Mahkemenin gerekçesinde bu yönde bir açıklama bulunmamakta ise de; HMK.nun 24-30.maddeleri gereğince dava ve usul ekonomisi göz önüne alınarak iade sebebi yapılmamış, eksikliğe dikkat çekmekle yetinilmiştir.Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince oy çokluğu ile esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubuna, bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere Başkan …’ın karşı oyu ve oy çokluğu ile karar verildi.09/05/2019

MUHALEFET ŞERHİ
6100 Sayılı HMK’nın 9. Maddesinde; “Türkiye’de yerleşim yerleri bulunmayanlar hakkında genel yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki mutad meskenin bulunduğu yer mahkemesidir. Ancak diğer özel yetki halleri saklı kalmak üzere, mal varlığı haklarına ilişkin dava, uyuşmazlık konusu mal varlığı unsurunun bulunduğu yerde de açılabilir” düzenlenmiştir.
5718 sayılı yasanın 40. Maddesinde “Türk Mahkemelerinin milletler arası yetkisini iç hukukun yer itibariyle yetki kuralları tayin eder”.
Aynı yasanın 41. Maddesinde “Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye’de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması halinde ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye’de sakin değil ise Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, oda bulunmadığı takdirde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinde birinde görülür” düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, davalılar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıdırlar. Davacı, davalıların iflasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalıların Türkiye’de yerleşim yeri ve mutad meskeni bulunmadığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Dava, gerçek kişi tacirlerin iflasına yönelik olduğu görülmektedir.
İİK’nın 154. Maddesinde iflas davasının ancak iflası istenilen şirketin muamele merkezinin bulunduğu yerde açılabileceği düzenlenmiş, belirtilen veya belirlenen mahkeme yönünden kesin yetki kuralı getirilmiştir.
5718 sayılı yasanın 40. ve 41. Maddeleri ile 6100 sayılı yasanın 9. Maddesi birlikte değerlendirildiğinde, Türk vatandaşlarının iflaslarının yabancı ülke mahkemelerinden istenilemeyeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda Türk vatandaşlarının iflaslarının, Türkiye’deki ticari işlerini yürüttüğü yerdeki mahkemeden istenebileceği söylenebilir. Ancak dosyada davalı Türk vatandaşı olan şahısların Türkiye’de herhangi bir ikametgahları bulunmamaktadır. HMK’nın 9. Maddesi kapsamında mal varlığı konusunda da bir araştırma yapılmamıştır. Bu durumda 5718 sayılı yasanın 41. Maddesi gereğince davanın, davalıların sakin olduğu yerde, davalılar Türkiye’de sakin değil ise son yerleşim mahkemesinde, oda bulunmadığı yerde Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerinde açılması gerekir.
Sonuç olarak iflasları talep edilen gerçek kişi Türk vatandaşları hakkında ki davanın kesin yetki kuralı gerekçesi ile ilk derece mahkemesince verilen karar usul kurallarına uygun değildir. HMK’nın 9 ve 5718 sayılı yasanın 41. Maddesi gereğince gerekli araştırmaların yapılması, bu araştırmalar sonucunda, yasal düzenlemeler de belirtilen şekilde yetkili mahkemenin tespit edilememesi halinde, gerektiğinde davalılara seçimlik hakkında verilmek üzere Ankara, İstanbul veya İzmir mahkemelerine yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken davanın usulden reddi isabetli olmamıştır. Bu sebeple sayın çoğunluk görüşüne katılmamaktayım.