Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3346 E. 2022/41 K. 13.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3346 Esas
KARAR NO: 2022/41
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2013/195 Esas, 2018/436 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 13/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili kooperatifin 10/05/2009 tarihli olağan genel kurul toplatışında … başkanlığında yeni Yönetim Kurulu ve ayrıca denetim kurulu seçimi yapıldığını, eski yönetim kurulu olan davalıların usulsüz işlemleri nedeni ile haklarında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalılar hakkında Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/47 esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığını, davanın mahkumiyetle sonuçlandığını, üyelerden dairelerle ilgili toplanan emlak vergilerinin zamanında ve tam olarak belediyeye ödenmemeleri sebebi ile kooperatif üyelerinin zarara uğramalarına sebebiyet verdiklerini belirterek fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması kaydı ile şimdilik 45.000,00 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 18.10.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 23.05.2017 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda 185.666,41 TL’ye arttırmıştır.
CEVAP: Davalı … cevap dilekçesinde özetle; genel kurulda davanın açılması konusunda bir karar ve yetki alınmadığını, kooperatif genel kurulu tarafından verilen yetkileri kullanarak ödemeler yapıldığını, ayrıca belirtilen dönemde kendisinin kooperatif yönetim kurulu üyesi bulunmadığını, yönetim kurulu üyesinin Atila Utku olduğunu, Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/47 esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda “genel kuruldan aldıkları fasıllar arası aktarma yetkisine istinaden yapmış olduklarını ve yöneticilerin bilerek kasıtlı hareket etmedikleri kanaatine varılmış olduğu” gerekçesine yer verildiğini, davanın haksız ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; davalı …in savunmasında belirttiği gerekçeler ile davanın reddini istemiştir. Davalı … cevap dilekçesinde özetle; talebin zamanaşımına uğradığını, sorumluluk ve tazminat davası açılabilmesi için kooperatif Genel Kurulunun bu yönde bir karar almış olması ve davanın kooperatif Denetim Kurulu Üyeleri tarafından açılması gerektiğini, yönetim kurulu kararı ile davanın açılmayacağını, davalı eski Yönetim Kurulu Üyelerinin topladıkları aidatlardan kooperatif Genel Kurulundan aldıkları fasıllar arası aktarma yetkisi çerçevesinde kooperatifin borçları için öncelik sırasına göre ödemelerin yapıldığını, davalıların kendilerinden önceki yönetim döneminde tahakkuk etmiş Emlak Vergilerinin asıllarını göreve geldikten sonra en kısa zamanda ödediklerini, ödenmeyenlerin vergi asılları değil tahakkuk ettirilmiş faiz ve gecikme zammı olduğunu, faiz ve gecikme zammının artmayan kalemler olduğunu, kooperatif üyelerinin zararına bir durumun yaratılmadığını, Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/47 esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunda “genel kuruldan aldıkları fasıllar arası aktarma yetkisine istinaden yapmış olduklarını ve yöneticilerin bilerek kasıtlı hareket etmedikleri kanaatine varılmış olduğu” gerekçesine yer verildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI; Mahkemece, ceza dosyası kapsamı, bilirkişi raporu doğrultusunda; davalı yöneticilerin ortaklarından “emlak vergisi” için para topladığı, parayı kooperatifin çevre düzenlemesini sağlamak, temizlik ve ortak giderlere harcamak suretiyle kullandıkları, davalı yöneticilerin genel kuruldan aldıkları yetki ile; harcama kalemleri arasında aktarma yapma yetkisi bir başka deyişle fasıllar arası aktarma yetkisinin bulunduğu; bu nedenle söz konusu aktarmayı yapabildikleri ve fakat kooperatif kanununun 62. Madde gereğince yöneticilerin bu görevlerini yerine getirirken titizlikle davranmaları, kooperatifin ve üyelerin menfaatini düşünmeleri mutlaka gerekli olup, bu titizliği göstermemeleri halinde ortaya çıkacak zarardan sorumlu olacakları, bu nedenle herkesçe bilindiği üzere emlak vergisinin ödenmemesi halinde yasal faizi çok aşan faiz borcu ve buna ilaveten vergi cezalarının doğacağını bilebilecek durumda oldukları; hal böyle olunca öncelikle zaten emlak vergisini yatırmak üzere toplanan paraların; bilahare yaptırılabilecek, ertelenebilecek veya ilerde ödenebilecek olan çevre düzenlemeleri, temizlik, ortak gider gibi kalemlere aktarılmasının yerinde bir davranış olmadığı, kooperatifin bundan dolayı 185.666,41 TL zarara uğradığı, bilirkişi …’in ayrık görüşüne itibar edilmediği gerekçesi ile davanın kabulü ile 185.666,41 TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalılar tarafından istinaf edilmiştir. Davalılar vekili istinaf dilekçesinde; iki kişilik bilirkişi kurulunda yer alan S.M.Mali Müşavir üyenin karşı oyunda belirtildiği üzere ticari defter ve kayıtlar incelenmeden bilirkişi raporu düzenlendiğini, bilirkişi raporuna dayanak yapılan Üsküdar Belediye Başkanlığının 07.05.2009 tarihli hesap ekstresinde belirtilen 220.270,85-TL. toplam borcun ayrıntısı ve içeriğinin belirtilmediğini, Kooperatifin 2007 ve 2008 yılı Olağan/Olağanüstü Genel Kurullarında alınan kararlarla; Emlak (BİNA) vergilerinin bundan böyle her kooperatif üyesi tarafından kendisine tahsis edilmiş konutuna isabet eden oranda doğrudan Üsküdar Belediyesi Emlak Vergi Dairesine ödenmesine, Kooperatif Yönetim Kurulunun ise sadece üyelerin ortak kullanımına açık sosyal donatı alanlarına (ortak yerlere) isabet edecek Emlak (Bina) Vergileri için üyelerden aidat toplanmasına ve bu suretle Emlak Vergilerinin ödenmesine karar verildiğini, bu kararlar çerçevesinde kooperatif yönetim kurulunun doğrudan sorumluluğunun sona ermiş olduğunu, kaldı ki 2003&2009 (2009 hariç) yıllarında yapılan Genel Kurullarda yönetim kurulunun ibra edildiğini, yönetim Kurulunun 2009 yılında ibra edilmemiş olması nedeniyle yerel mahkemece müvekkillerinin sorumluluğuna gidilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında üyelerden 596.195,00-TL. emlak vergisi toplandığını bu tutarın 410.528,59-TL’sinin 2006, 2007 ve 2008 yıllarında Üsküdar Belediyesine ödendiğini, bu tutardan geri kalan -185.666,41-TL.njn ise yönetim kurulunun Genel Kuruldan aldığı fasıllar arası aktarma yetkisi dahilinde diğer fasıllardaki acil giderlerin ödemesinde kullanıldığını, ek raporda ayrık görüş bildiren bilirkişinin ayrık görüşüne dikkat edilmediğini, iki bilirkişi arasında çıkan çelişkinin mahkemece giderilmediğini, ayrık rapor düzenleyen bilirkişinin belirttiği eksikler giderilmeden karar verildiğini, Üsküdar 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 2010/47 esas sayılı dosyasında soruşturma aşamasında alınan raporun yanlış değerlendirildiğini, Üsküdar 3.Asliye Ceza Mahkemesinin kararı veren mahkeme hakimi ve savcısı hakkında davalılar tarafından yapılan şikayet üzerine soruşturma açıldığını ve ilgili raporun Yargıtay Ceza Dairesine gönderildiğini, bu nedenle soruşturma geçirmiş bir mahkeme yargıcının verdiği hatalı kararın yerel mahkemece gerekçeye ve karara dayanak yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, eski yönetim kurulu üyelerinin parayı zimmetine geçirmediklerini, kooperatifin ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi halinde bu paranın kooperatif ve ortaklarının menfaatine olarak ve Fasıllararası Aktarma yetkisi kullanılarak kooperatifin sözleşmelerden doğan acil borçlarının tasfiyesi için kullanıldığının açık bir şekilde görüleceğini, müvekkili …’nin Yönetim Kuruluna seçildikten kısa bir süre sonra sağlık nedenleriyle Yönetim Kurulu üyeliğinden ayrıldığını, yerine yedek üye …’nun göreve geldiğini bu müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı itirazlarının değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava hukukî niteliği itibariyle, kooperatifin önceki yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna ilişkin tazminat davasıdır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun 62. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortaklarının çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, ana sözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmış, 1163 sayılı yasanın 98. maddesi yollamasıyla dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nun 336/1 ve 5. maddesine göre kanun ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği vazifeleri kasten veya ihmal neticesi olarak yapmayan yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen sorumlu olacakları belirtilmiştir. TTK’nun 341. nci maddesi hükmü uyarınca, şirket yönetim kurulu aleyhine genel kurulda ister çoğunlukla, isterse azlık tarafından dava açılmasına karar verildiği takdirde, bu davanın yalnızca denetçiler tarafından açılabileceği hükme bağlanmış bulunmaktadır. Usule ilişkin bu hususun, mahkemece re’sen göz önüne alınması gerekir. Aksi halde mahkemece, TTK’nun 341. maddesinde öngörülen bu hususun ikmali için davacı tarafa uygun mehil verilmesi ve bu eksiklik tamamlandıktan sonra davaya devam olunarak davanın esası hakkında karar verilmesi gerekir. Mahkemece 27/10/2011 tarihli celse 2. Nolu ara karar gereğince davacı kooperatif denetim kuruluna ait vekaletnameyi dosyaya ibraz etmesi için davacı tarafa 2 haftalık süre verildiği, davacı tarafça 15/05/2011 tarihli genel kurulu kararı ve aynı genel kurulda seçilen denetim kurulu üyelerine ait 07/06/2011 tarihli vekaletnamenin dosyaya sunulduğu, adı geçen genel kurulda davalı yöneticiler hakkındaki sorumluluk davasının oylandığı ve davanın takip edileceği yönünde nisabın sağlandığı anlaşılmıştır. Uyuşmazlık, sorumluluk döneminde davalıların kooperatif yönetim kurulu üyesi olup olmadıkları, kooperatifi zarara uğratıp uğratmadıkları noktasında toplanmıştır. Mahkemece uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. … ve … tarafından düzenlenen 09.11.2016 tarihli bilirkişi raporunda; somut olayda 10/05/2009 tarihli genel kurulda kooperatifin eski yöneticileri hakkında sorumluluk davası açılması konusunda bir karar alınmadığı, daha sonraki genel kurul olan 18/04/2010 tarihli kurulda da sorumluluk davası açılması konusunda bir karar bulunmadığı, davacının dava hakkının doğmamış sayılacağı, ancak bu hususun dava sırasında tamamlanabilecek bir husus olduğu, incelenen genel kurul tutanaklarında yönetim kuruluna tahmini bütçelerde fasıllar arasında aktarma yetkisi verildiği, bunun, yönetim kurulunun mevcut parayı işin önemine binaen dilediği acil ve faydalı işlerde kullanabilme yetkisine sahip olması anlamını taşıdığı, Genel kurulda verilen bu yetkiye dayanarak yönetim kurulunun mevcut parayı daha faydalı gördüğü bir konuda kullanabileceği, böyle bir durumda yönetim kurulunun mesuliyetinin ancak mevcut bir para olduğu halde bu parayı vergi borcuna yatırmayıp, kooperatifi gereksiz faiz yükü altına sokmuş olması halinde sorumluluktan bahsedilebileceği, Yargıtay’ın vergi ödenmemesi halinde yönetim kurulu üyelerinin sorumlu olabilmesi için belirlediği kıstasın vergi ödemesi yerine kooperatife daha zaruri ve daha faydalı işlerin yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerektiğine vurgu yaptığı,Yargıtay’ın bu uygulamaları ışığında gerekli incelemeleri yapmak üzere davacı kooperatif merkezine daha önceden haber vermek sureti ile gidilmiş yönetim kurulunun ve kooperatif vekili huzurunda ilgili defter ve belgeler istenmişse de kooperatifçe o yıllara ait defterlerin kooperatifte mevcut olmadığı ancak bulunması için çalışmalar yapıldığının beyan edildiği ve aradan bir aydan fazla bir zaman geçmesine rağmen ilgili defter ve kayıtların bulunamadığı davacı iddialarının bu sebeple kanıtlanamamış olduğu belirtilmiştir. … ve … tarafından düzenlenen 23.05.2017 tarihli ek raporda; Genel kurul tutanakları üzerinde yapılan incelemelerde; 23/02/2003 -10/05/2009 döneminde …’nın 6,5 yıl süresince yönetim kurulu başkanı sıfatıyla görev yaptığı, 05/06/2005-10/05/2009 döneminde de …’nın yanısıra … ve …’nin yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptıkları, davalıların hiçbirinin görev almadığı 1998-2002 döneminde ilgili belediyece tahakkuk ettirilmesine karşın kooperatiften tahsil edilmeyen 66.454,95 TL’lik vergi zayii cezaları ile gecikme faizlerinin 07/05/2009 tarihine kadar belediyeye ödenmediği, davalılardan …’nın görevde olduğu 23/02/2003 – 05/06/2005 döneminde ilgili belediyece 29.738,26 lira borç tahakkuk ettirildiği, önceki dönemden de intikal eden 66.454,95 TL’lik tahakkukla birlikte borcun 96.193,21 TL.ye ulaştığı, Gelir-gider tablolarına göre bu dönemde ortaklardan emlak vergisi adı altında tahsil edildiği anlaşılan 51.158,96 TL’nin ilgili belediyeye intikal ettirilmediği, 23/02/2003- 05/06/2005 döneminde yönetim kurulunda görev alan başta yönetim kurulu başkanı … olmak üzere …, Dr. …, …, …’ın sorumlu oldukları, davalılardan …, … ve …’nin görevde olduğu 02/05/2005-10/05/2009 döneminde ilgili belediyece tahakkuk edilip tahsil edilmeyen 200.192,81 TL’lik bina vergisi, 20.078,04 TL’lik Taşınmaz Kültür Varlıkları payı olmak üzere toplam 220.270,85 TL’nin ilgili belediyenin 07/05/2009 tarihli ekstresinde yer aldığı, gelir-gider tablolarının incelenmesinde; 02/05/2005-10/05/2009 döneminde ortaklardan emlak vergisi adı altında tahsil edilen 185.66,41 TL’lik kısmının ilgili belediyeye intikal ettirilmediği, bu durumda; 23/02/2003 -05/06/2005 döneminde ortaklardan Emlak Vergisi adı altında tahsil edildiği halde ilgili belediyeye intikal ettirilmediği anlaşılan 51.158,96 TL. ile ilgili olarak dönemin yönetim kurulu başkanı …, üyeler …, Dr. …, …, …’ın, 185.666,41 TL. ile ilgili olarak …, …, …’nin sorumluluklarının bulunduğu ifade edilmiştir. Bilirkişi … aynı tarihli ayrık raporunda; Vergi ile ilgili toplanan para ve yapılan harcamaların ayrıca ticari defter kayıtları ile kontrol edilmesi ve karşılaştırılması gerekli olup, toplanan paraların daha faydalı işlerde kullanılıp kullanılmadığı dolayısıyla gerçekte kooperatifin maddi bir zararının mevcut olup olmadığının tartışılması ve buna göre bir sonuca ulaşılması gerekeceği mevcut Yargıtay Uygulamaları gereği olduğu, dosyada bu konuda incelemeye elverişli bir veri bulunmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi …’nin ayrık rapora karşı cevabında; raporda yer alan incelemelerin, genel kurul tutanakları, bilançolar ve eklerindeki gelir-gider tablolarına dayalı bulunduğu, bilirkişi sayın …’in ” Vergi ile ilgili toplanan para ve yapılan harcamaların ayrıca ticari defter kayıtları ile kontrol edilmesi ve karşılaştırılması gerekli olup… ” şeklîndeki görüşüne ben de katıldığını, ancak incelenen gelir-gider tablolarındaki tutarların tamamının aynen bilirkişi …’in Üsküdar Cumhuriyet Savcılığına hitaben sunduğu 11.01.2010 tarihli raporun 13. sayfasında da yer aldığını, bu nedenle gerekli karşılaştırma ve kontrolün yapıldığını, ayrık rapordaki “….toplanan paraların daha faydalı işlerde kullanılıp kullanılmadığı…” ifadenin yerinde olmadığı, 1998 yılından 2000 yılına kadar geçen 9 yıllık dönemde ilgili vergi dairesi tarafından tahakkuk ettirilmiş gecikme faizlerinden daha faydalı hangi iş için ” emlak vergisi” adı altında ortaklardan toplanan paraların harcandığı davalıların bizzat kendi ifadelerinden anlaşılamadığı, Kaldı ki Ceza mahkemesinin kararının da ortada olduğu, ek raporun Üsküdar Belediyesinin hesap ekstresi ve ilgili kooperatifin bilançoları ekindeki gelir-gider tablolarına dayalı olarak düzenlendiği, 1998 yılından 2007 yılına kadar ilgili belediyece tahakkuk ettirilmiş gecikme faizlerinin tamamının maddi zarar olarak değerlendirildiği belirtilmiştir.Davalıların yargılandığı Üsküdar 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.09.2010 tarih, 2010/47 Esas 2010/475 Karar sayılı dosyasında, sanıkların fasıllar arası para devretme yetkileri var ise de, bu yetkinin belediyeye ödenmek üzere toplanan paraların başka bir yerde harcanması durumunu kapsamadığı, zira belediyeye paranın ödenmemesi durumunda bir takım faiz gibi cezai sonuçların doğacağı, bununda üyelerin aleyhine olacağı gerekçesi ile davalıların TCK 257/1 maddesi uyarınca cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, davalı sanıkların karara yapmış oldukları itirazlarının Üsküdar 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2010/974 Değişik İş ve 08.10.2010 tarihli kararı ile reddedildiği, davalı sanıklar hakkında görevi kötüye kullanma suçu ile verilen kararın 08.10.2010 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Kooperatif yönetim kurulu, kooperatif işlerinin yönetimi için gereken titizliği gösterir ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda bütün gayretini sarf eder (Koop. K. m.62). Yönetim kurulunun bu özen yükümlülüğüne aykırı davranması durumunda sorumluğunun doğacağı şüphesizdir. Kooperatif yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüğüne aykırılık sebebiyle doğan hukukî sorumluluğu, müteselsil bir sorumluluktur. Sorumluluğun müteselsil olarak kabul edilmesinin sebebi, Kooperatifler Kanunu’nun TTK’ya yapmış olduğu atıftır. Gerçekten de Kooperatifler Kanun’nda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunu’ndaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır (Koop. K. m.98). Dava konusu olayın gerçekleştiği dönemde yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK m. 336’ya göre, yönetim kurulu üyeleri kasten veya ihmal neticesinde kendilerine kanunun ve esas sözleşmenin yüklediği sair vazifeleri ihlâl ettikleri takdirde meydana gelen zarardan şirkete, ortaklara ve alacaklılara karşı kusurlarının derecesine bakılmaksızın zararın tamamından sorumlu olurlar. Böylece TTK’de kabul edilen müteselsil sorumluluk ilkesi, Koop. K. M. 98’in atfı sebebiyle kooperatifler bakımından da uygulanacaktır. Yönetim kurulu üyelerinin kusurlarının ağırlık derecesi dış ilişkide değil, ancak iç ilişkide rücu hakkı yönünden önem taşımaktadır. Ayrıca davalıların kooperatif genel kurulunca ibra edildikleri iddiası da söz konusudur. İbra, yönetim kurulu üyelerinin şirkete veya kooperatife karşı sorumluluğunu ortadan kaldıran menfi bir borç ikrarıdır. Bu sebeple, mahkemece, ibranın kişisel ve maddi kapsamı da dikkate alınarak, davalı yönetim kurulu üyelerinin, hukuken geçerli bir şekilde ibra edilip edilmediği ve ibra sebebiyle yönetim kurulu üyelerinin sorumluluktan kurtulup kurtulmadıklarının araştırılması, gerekirse bu yönde bilirkişi raporu alınmak suretiyle varsa zarardan sorumlu olanların tespiti ile çıkacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. (YARGITAY 23. Hukuk Dairesinin 08/05/2018 tarih, 2016/12 E. 2018/2972 K. Sayılı kararı) Kooperatifin ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmadığı gibi hükme esas alınan bilirkişi raporunun bilimsel veri ve içeriğe sahip olmadığı, çelişkili olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece, belirtilen dönemlere ilişkin, aynı konuda şikayet ya da resen Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ya da Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü tarafından bir denetim yapılıp yapılmadığının sorulması, varsa tüm denetim raporlarının dosyaya celbi, karar defteri de dahil tüm kooperatif kayıt, defter ve belgeleri ile genel kurul ve yönetim kurulu kararları getirtilmeli, genel kurul ve yönetim kurulu kararları ve kooperatifle ilgili tüm kayıt ve kararlar ticaret sicil memurluğundan istenmeli, ceza dosyasındaki maddi vakıalar ile birlikte davalıların yönetim kurulunda görev aldıkları dönem, yöneticilik görevinden ayrılıp ayrılmadıkları, ayrılmışlarsa hangi tarihte ayrıldıkları, Emlak vergi borcunun doğum tarihinin ayrı ayrı belirlenerek davalıların görevli oldukları dönemde emlak vergilerinin yatırılıp yatırılmadığı, gecikmeye sebebiyet verilip verilmediği, ödeme yapılmamışsa, davalılara verilen fasıllar arasında ödeme yetkisinin kötüye kullanılıp kullanılıp kullanılmadığı, kooperatif zararını doğuran bir eylemleri olup olmadığı, varsa zararın miktarı, zararın ortaya çıkmasından sonra davalıların genel kurul kararı ile ibra edilip edilmedikleri hiçbir tereddüte yer vermeyecek şekilde saptanmalı, bu hususlarda açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporu alındıktan sonra oluşacak uygun sonuca göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenler uyarınca, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/195 Esas, 2018/436 Karar, 26/04/2018 tarihli kararının HMK 353/1a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA, 5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince her bir davacıdan alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcı toplamı 242,10 TL harcın peşin alınan 3.170,70 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 2.928,60 TL harcın davalı tarafa İADESİNE, 6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/01/2022