Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3318 E. 2022/248 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3318 Esas
KARAR NO: 2022/248
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI: 2014/1637 Esas, 2018/827 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 03/03/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 12/12/2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin “…” isimli sinema filminin gişe geliri olan 15.002,64 TL alacağı nedeniyle İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numarası ile icra takibi başlattığını, davalının takibe haksız şekilde itiraz ettiğini, itirazının haksız olduğunu, müvekkili ile davalı arasında sinema eserinin dağıtımı konusunda Temmuz ayında görüşmeler başladığını, 30/07/2013 tarihinde filmin 25/10/2013 ile 01/11/2013 tarihleri arasında vizyona girmesi yönünde e-posta yazışmaları ile anlaşma sağlandığını, ardından davalı sinema filmcilik şirket yetkilisinin 07/08/2013 tarihinde e-posta ile sinema filmi dağıtım sözleşmesini müvekkili şirkete yolladığını, ancak daha sonra davalı dağıtım şirketinin imzalı bir suretinin kendisine gönderilmesinin istenmesine rağmen ıslak imzalı sözleşmenin gönderilmediğini, sözleşmenin görüşmelerini ve sözleşmenin kendisini müvekkili şirketin davalı ile yaptığını, sözleşmeye ve mail yazışmalarına rağmen filmin dağıtımına yeni bir şirket olan ve sözleşmede de hiç ismi geçmeyen daha sonra … Ltd Şti olduğu görülen bir firmanın logosu ile çıkarıldığını, söz konusu şirket logosunun sponsor logosu gibi binlerce afiş, pankart ve bilboardlara davalı tarafından yayınlandığını, müvekkilinin rızası alınmadan şirket reklamının yapıldığını, bu konuda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa muhalefet nedeniyle suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı ile 20 adet girilmesi konusunda anlaşmaya varıldığını, ancak hangi salonlarda filmin girileceği bilgisinin son ana kadar müvekkiline bildirilmediğini, davalı şirketin müvekkili şirketin yaptığı tüm tanıtım ve PR çalışmalarını heba ettiğini, filmin izleyici ile buluşmasını engelleyerek izlenme şansını ortadan kaldırdığını, dağıtımcı firma olan davalı şirkete uyarı mahiyetinde e-posta gönderildiğini, ancak bir cevap alınamadığını, filmin vizyona girdiği ilk hafta özensiz ve usulsüz dağıtım ve salonlarla gerekli koordinasyonun davalı tarafından sağlanamaması nedeniyle tüm çalışmaların boşa gittiğini, sonuç olarak davalı şirketin üzerine düşen dağıtımcılık yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yapılan anlaşmayı hiçe sayarak filmin sinema salonlarında gösterimi için gerekli çabayı harcamadığını, aksine engelleyici faaliyetlerde bulunduğunu, tüm bu hukuka aykırılıkların yanında davalının gişe geliri telif bedeli olan Ekim 2013 için 15.655,00 TL ve Kasım 2013 için 1.230,00 TL alacağına haksız ve hukuka aykırı olarak el koyduğunu, sinema filmi gişe geliri alacağı için başlatılan icra takibine haksız ve hukuka aykırı olarak itiraz ettiğini, davalı dağıtım şirketinin sanal kopya bedeli altında sözleşmede olmayan bir alacak kalemi icat ederek müvekkili şirkete hak ettiği telif bedelini de ödemediğini, itirazın kaldırılmasına ilişkin davanın öncelikle İstanbul Anadolu 2. Firki ve Sinai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2014/67 Esas numaralı dosyasına açıldığını, görevsizlik kararı nedeniyle davanın Ticaret Mahkemesine açılmasına karar verildiğini iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; davacı iddialarının dinlenme kabiliyetinin olmadığını, müvekkili şirketin uluslararası bir çok firmanın Türkiye temsilcisi olarak yabancı filmlerin Türkiye distribütörü ve dağıtımcısı olduğunu, lisans sahibi olarak Türkiye’de sinema salonlarına ve televizyon kanallarına lisans hakkı verdiğini, sadece yurt dışı film şirketlerinin değil yurt içinde de birçok başarılı ve önde gelen film yapımcılarının prodüksiyonlarının dağıtımını gerçekleştiren bir şirket olduğunu, davacı şirket ile müvekkili arasında 10/08/2013 tarihinde sinema filmi dağıtım sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme uyarınca anılan filmin sinemalara dağıtımının gerçekleştiğini, müvekkilinin dağıtım yükümlülüğünü sözleşmeye uygun olarak yerine getirdiğini, iddia edilen aksaklıklara ve / veya davacı şirketin herhangi bir zarara uğramasına sebebiyet vermediğini, davacının gösterimin ilk gününde 7 salona gösterim kopyasının ulaşmadığı, bu nedenle filmin ilk gün gösteriminin gerçekleşmediği beyanının doğru olmadığını, sinemalarda gösteriminin gerçekleşmemesinin seyircinin filme gitmemesinden kaynaklandığını, bu durumda müvekkilinin sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, sözleşme imzasından sonra filmin sinemalara dağıtıma başlandığını ve filmin sinemalara ” … ” adı ile çıkarılacağının davacı firmaya bildirildiğini, sözlü onaylarının alındığını, hiçbir ihtilaf olmadan filmin dağıtımının yapıldığını, ancak filmin sinemada beklenen ilgiyi görmemesi, beklenen gişe gelirini sağlayamaması üzerine davacı tarafından çeşitli bahaneler ile taraflar arasındaki sözleşmenin sonlandırılmaya çalışıldığını, müvekkili şirketin dağıtımını yaptığı filmlerin gişe gelirlerinden dağıtım için yapılan masraf ve ödemeleri ve kendi komisyonunu düştükten sonra kalan gişe hasılatını sinemalardan tahsil ettikçe yapımcıya ödediğini, sözleşmeninde bu yönde olduğunu savunarak davacı şirkete ödemenin filmin geliri ve masrafı düşülmek suretiyle yapıldığını, davacının ödenin bedeli iade ettiğini savunarak, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı tarafça davalının sözleşmeye aykırı davrandığından bahisle gişe gelirinin tahsilinin talep edildiği, davalı tarafça davaya konu gişe gelirinden sanal gösterim bedelinin düşülerek gişe gelirinin ödendiğinden bahisle davanın reddine karar verilmesinin talep edildiği, yargılama sırasında davalı tarafça husumet itirazında da bulunulduğu, husumet itirazı bakımından; her ne kadar davalı tarafça cevap dilekçesi ile husumet itirazında bulunulmamış ise de husumetin taraflarca ileri sürülmesi gerekmediği, her ne kadar husumet dava şartı değil ise de mahkemece yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla birlikte, davalı tarafça sunulan cevap dilekçesi ve yargılama aşamasındaki neredeyse tüm yazılı beyanlarda dava dışı … şirketi ile davalı şirketin çalışanlarının ve ortaklarının aynı olduğu, bu hali ile aralarında organik bağ bulunduğu ikrar edilmiş olduğundan davalının husumet itirazı dikkate alınmadığı, aksine organik bağ olması sebebiyle davaya ve takibe konu borç nedeniyle sorumlu olduğu kanaatine varıldığı, bilirkişi raporlarında da belirttiği üzere, davacı tarafça düzenlenen gişe gelirine ilişkin Ekim ve Kasım aylarına ait faturalara dair olarak kısmi ödeme yapıldığı, fatura bedellerinden sanal gösterim ücretinin kesildiğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki asıl uyuşmazlığın ise gişe bedelinin ne olduğu noktasında olmayıp, davalı tarafça düzenlenen sanal gösterim bedeline ilişkin faturalar nedeniyle davacının sorumlu olup olmadığı noktasında toplandığı, her ne kadar davalı tarafça taraflar arasında imzalanan sözleşme ile davacının gösterim için gerekli olan tüm masraflardan sorumlu olduğuna karar verilmiş ise de, yine davalı tarafça beyan edildiği üzere, davaya konu olan sanal gösterim bedelinin sözleşme imzalandıktan sonra ortaya çıktığı, sözleşmenin imzalanması sırasında var olmayan ve var olup olmayacağı öngörülebilir nitelikte olmayan sanal gösterim bedelinden davacının sözleşme gereği sorumlu olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, davalı tarafça davacının söz konusu bedelden sorumluluğu sözleşme tarihinden sonra kabul ettiğine ilişkin herhangi bir delil ibraz edilmediği, bu hali ile sanal gösterim bedelinin gişe gelirinden mahsup edilmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafça düzenlenen fatura bedelleri toplamı 16.895,35 TL’den davalı tarafça düzenlenen fatura bedelinin mahsubu halinde kalan alacak sanal gösterim bedelinin 15.090,78 TL olduğu ve asıl alacak talebi bakımından başlatılan takibin yerinde olduğu, ancak davalı tarafça takipten önce 1337,92 TL’nin ödendiği, ödemeye rağmen davacının ödemeyi kabul etmediği, dolayısıyla davalının asıl alacağın 1337,92 TL’si bakımından temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; davalı tarafın İstanbul … İcra Dairesinin … Esas sayılı takibe yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 15.002,64 TL asıl alacak 204,78 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren asıl alacak miktarına ticari avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine, %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; uyuşmazlık konusunun tespitine rağmen yanlış hüküm tesis edildiğini, sözleşmenin niteliğinin göz ardı edilip hatalı karar verildiğini, sözleşme incelendiğinde anlaşılacağı üzere müvekkilinin sadece filmin sinema salonlarında dağıtımı ile görevli olduğunu, salonlarda yayınlanması için gereken masrafların içeriğini belirleme veya bunları kontrol etme, müdahale etme konumunda bulunmadığı, müvekkilinin dağıtım şirketi olarak dava konusu sanal baskı bedelini kendisinin uygulamadığını, filmin gösterime girdiği sinema salonları tarafından tahsil edildiğini, müvekkilinin bu sözleşmedeki sorumluluğunu dağıtımını yapacağı filmin ilgili sinema salonlarına iletmek, bu filmin vizyona girmesi için gerekli işlemleri yapmak olduğunu, sözleşmede bu yönde hüküm bulunmamasına veya, müvekkiline bir sorumluluk yüklenmesine hukuken zaten imkan olamayacağını, çünkü filmin gösterime girmesi için bu masrafları belirleyen, uygulayan veya tahsil edenin müvekkili olmadığını, müvekkilinin aracılık ettiği bu ilişkide yapılan masraflara katlanması ve / veya müdahalesinin söz konusu olamadığını, 31/10/2013 tarihli faturada, faturanın sanal baskı bedeli olarak düzenlendiğinin açıkça görüldüğünü, davacı tarafça kabul edilmeyerek davaya konu edilen giderin filmin o tarihte vizyona girebilmesi için karşılanan zorunlu bir teknik gider yani materyal gideri olduğunu, müvekkili tarafından prosedüre uygun olarak ödendiğini ve devamında hasılattan düşüldüğünü, TBK 538.maddesi gereğince komisyoncunun vekalet verenin yararı için yaptığı bütün giderleri ve ödediği paraları faiziyle isteyebilir hükmünün yer aldığını, vizyon tarihinde sinema salonu tarafından uygulanan ve tahsil edilen sanal baskı bedelinin gerekliliği ve istenebilirliği konusunda yeterli bilgi ve tecrübeye sahip olduğunu, bu sebeple bu bedelin karşılanmasında müvekkilinin kusuru veya basiretsizliğinden söz etmenin mümkün olmadığını, icra inkar tazminatına karar verilmesinin de hakkaniyete aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; sözleşme kapsamında sinema filmi gişe geliri alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında; sinema filmi dağıtım sözleşmesinin imzalandığı, sinema filminin gösterime girdiği, davacı şirketin yapımcı, davalı şirketin dağıtım şirketi olduğu konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; sözleşmede olmayan ancak davalı tarafça kendisince karşılandığı ve faturalara yansıtıldığı iddia edilen sanal baskı bedelinden davacı şirketin sorumlu olup olmadığı, icra inkar tazminatının yerinde olup olmadığı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunulmadığına ilişkindir. Dosya kapsamından; 10/08/2013 tarihli ” Sinema Filmi Dağıtım Sözleşmesi ” imzalandığı, sözleşmede davacı şirketin yapımcı, davalı şirketin dağıtım şirketi olarak yer aldığı, sözleşmenin konusunun ikinci maddede yapımcı tarafından çekimleri yapılan ve 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasası uyarınca mali hak sahipliği yapımcıya ait olan sinema filminin Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde sinema dağıtımlarına ilişkin her iki tarafın karşılıklı hak ve yükümlülüklerini düzenleme olarak belirtildiği, 4.maddede, sözleşmenin imzalandığı tarihte yürürlüğe gireceği ve “…” isimli sinema filminin gösterime girdiği tarihten bir yıl süre ile yürürlükte kalacağının belirtildiği, 5.maddede, tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerin belirlendiği, 5.5.maddede, dağıtım şirketinin iş bu sözleşme ile yüklendiği hak ve edimlerini yapımcının yazılı izni ve onayı olmadıkça başkaca üçüncü gerçek ve / veya tüzel kişilere devir ve temlik edemeyeceğinin belirtildiği, mali yükümlerin 6.maddede yer aldığı, 6.1.bentte, davalı şirketin sinema hakları gereği brüt gişe hasılatından belediye rüsumu, bilet satışından doğan vergiler ve sinema işletmesinin payı düşüldükten sonra ortaya çıkan bakiyenin tutarı üzerinden belirtilen ölçütler doğrultusunda ve oranlarda dağıtım payı alacağı, kalan kısmın yapımcıya ödeneceği, komisyon oranının %7 olacağının belirtildiği, 6.1-a.bendinde ise filme ait kopyalar ve diğer malzemelerin depolanması, gösterime yapılacak sinemalara dağıtımı ve sinemalardan geri alınması ve işlemlerinin dağıtımcı şirketin yükümlülüğünde olduğunun belirtildiği, 6.2.bentte de, masrafların belirlendiği, maddede, fragman, afiş, stand masrafları, kurye ve kargo masrafları ile depolama gibi masraflar düşüldükten sonra sinema filminin gösterime girdiği ayı takip eden takvim ayının 14’ünde devam eden gösterimlere ilişkin bakiye ödemelerin ise her takvim ayının 14’ünde dağıtımcı tarafından yapımcıya ödeneceğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından davalı şirkete Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 26/11/2013 tarihli ihtarname ile ödeme talebinde bulunularak ayrıca uğranılan zarara ilişkin talepte bulunulduğu, davalı şirketin Beşiktaş … Noterliğinde düzenlenen 06/12/2013 tarihli ihtarnameye cevap dilekçesinde, sözleşmenin sona erme tarihinin 10/08/2014 olduğu, sözleşmeye aykırı davranışının bulunmadığı, filmin gösteriminin ilk gününde 7 salona gösterim kopyasının ulaşmadığı, iddiaların doğru olmadığı, sözleşme akdedildikten sonra bazı sinemalar tarafından dijital sisteme geçildiğinden dağıtımcılardan VPF ( sanal kopya bedeli ) talep edildiği ve 20/09/2013 tarihinden sonra bu bedellerin taraflarından tahsil edildiği, sözleşme imzalandıktan sonra uygulanmaya başlandığı ve sinemalarda filmin gösterime girmesi için zorunlu bir bedel haline geldiğinin belirtildiği, devamında ise davacı şirket tarafından davalı şirket aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas numaralı takip dosyasında 03/01/2014 tarihinde 15.002,64 TL asıl alacak, 259,94 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.262,62 TL alacağın tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçlu şirketin yasal süre içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı şirketin İİK 67.maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünün 21/06/2017 tarihli cevabı yazılarında; bakanlık verilerine göre yapımcılığını … Ltd Şti’nin yaptığı ve dağıtımcılığını ise … Ltd Şti’nin gerçekleştirdiği “…” adlı sinema filminin 28 kopya ile 13 hafta vizyonda kaldığı, 8.755 kişi tarafından izlendiği ve 121.988,00 TL hasılat elde edildiği, ülkemizdeki sinema biletinden elde edilen gelirin yaklaşık olarak paylaşımın Eğlence Vergisi %8, Katma Değer Vergisi %8, Türk Hava Kurumu Payı %5, Sinema İşletmecisi %42-45, Yapımcının %36,-14, Dağıtımcının %1-6 olduğu, söz konusu payların dağıtımcı, yapımcı ve salon işletmecilerinin kendi aralarında yaptıkları anlaşmalar neticesinde belirlenebileceği, ikili anlaşmaya bakanlığın herhangi bir bilgisinin bulunmadığı belirtilmiştir. 28/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirkete ait ticari defterlerin usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, davacı yevmiye defterinde kaydı bulunan kesmiş olduğu 31/10/2013 tarihli 15.665,35 TL tutarındaki faturanın davalı şirket adına düzenlenmediği, davacı tarafından ibraz edilen cari hesap ekstresinde kaydedilen hesabın adı ve açıklamasının … Ltd Şti olduğunun görüldüğü, 27/01/2013 tarihli yevmiye ile yine dava dışı firmadan gelen 1.337,92 TL havalenin kayıtlara alındığı, cari hesaptan düşüm yapıldığı ve iade edildiği, 26/12/2013 tarihli yine 1.337,32 TL tutarındaki havalenin kayda alındığı, hesaptan düşüldüğü, 31/12/2013 tarihinde … firmasının 14.327,43 TL borçlu olarak kapandığı, davalı firmanın davacı defter ve belgelerinde olmadığı, davacının fatura düzenlediği ve kayda aldığı … firması yerine davalı firmayı alacak davasına konu ettiği, davalı firma ile ilgili bir faturanın düzenlenmediği, borç alacak ilişkisinin olmadığı, davalı ticari defterlerinin incelenmesinden 31/10/2013 tarihinde kayda alınan … firmasında davacı firmaya düzenlenen 15.557,43 TL fatura cari hesap ekstresinde yevmiye defterinde görüldüğü, incelendiği, fatura içeriğinde, komisyon bedeli 929,30 TL, basın gösterimi bedeli 60,00 TL, VPF sanal baskı gideri 11.654,96 TL açıklamaları bulunduğu, KDV dahil 15.557,43 TL olduğu, 20/11/2013 tarihli yevmiyede … Firması tarafından düzenlenen vizyon bedeli açıklamalı faturanın cari hesap alacak kaydedildiği, alacak davasına konu olan cari hesabın 2013 yılında düzenlenen cari hesap kapsamındaki 1 adet Film Gösterim Bedeli satış faturasının eksik kalan ödemesinden oluştuğu, gösteri sanatlar açısından 3. maddede belirtilen mevcut durumun yanısıra mali açıdan davacının faturasını sözleşmede adı geçmeyen, farklı bir tüzel kişiliği olan … firmasına kesmiş olmasından ve böyle bir taahhüdü olmamasından dolayı … firması borç yükümlülüğü altında olmadığı, mali açıdan davacı ile davalı arasında bir sözleşmenin bulunmasının ancak davacı tarafından bu sözleşmeye istinaden davacı … firması yerine faturasını … firmasına düzenlenmiş olması firmaların farklı tüzel kişiliklere haiz olması sebebiyle mali açıdan davacı … LTD. ŞTİ.’nin davalı … LTD.ŞTİ “den herhangi bir cari hesap alacağının bulunmadığı, davalının bir borç bakiyesinin bulunmadığı davalı yanı davacıdan VPF adı altında bir ücret talep edemeyeceği; faturada yer alan 11.654,96 TL’nin davacıya ödenmesi lazım geldiği; iddia konusu sözleşmeye aykırılık halleri ile ilgili teknik yönden bir tespit bulunmadığı tespit edildiği belirtilmiştir. Davacı vekili, bilirkişi raporuna karşı beyan ve itiraz dilekçesinde; faturanın başka bir şirket adına düzenlenmesine ilişkin olarak taraflar arasında hiçbir tartışmanın olmadığını, davalının pasif husumet itirazında bulunmadığını, davalının borcu kabul ettiğini, ancak çeşitli sebepler ileri sürerek müvekkilinin alacağına el koymakta haklı olduğunu iddia ettiğini, ücrete ilişkin uygulamanın sözleşmenin kurulmasından sonra ortaya çıktığını, müvekkilini bilgilendirdiğini beyan ettiğini, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının bilgilendirildiğini ve bu ödemeyi kabul ettiğini gösteren somut bir delilin yer almadığını belirterek dosyanın tekrar telif bedeli alacağının tespiti için bilirkişi gönderilmesini istemiştir. 01/12/2017 tarihli bilirkişi ek raporunda; ekinde de verildiği cari hesap dökümleri verildiği üzere yapılan mali, teknik inceleme neticesinde, gösterim bedeli olarak sözleşme kapsamında davacının cari hesaplarında da görüldüğü üzere 15.665,35 TL … nolu fatura ile alacaklı olduğu, davalının bu tutar için 1.337,92 TL havale göndermiş olduğu, davacınında bunu iade ettiği, ödemenin tekrar 26/12/2013 olarak kayıtlara girdiği ve davacının muavin defter kaydı 2013 sonu itibariyle 14.327,43 TL olarak kapandığı, muavin dökümler kök rapor eklerinde bulunmadığı, buradaki davacının itirazı icra ve dava tarihindeki alacak tutarı yönünde olduğu, ancak teknik tarafta davalı tarafından düzenlenen davacı cari hesabında kendi tarafında azaltıcı etki yapan fatura detayından oluştuğu, davalının kök rapor ekinde de verildiği üzere komisyon bedeli 920,30, baskı gideri 600 ve sanal baskı 11.654,96 TL artı KDV fatura ile davacının alacağını hesaplarında sıfırladığı, ancak kök raporda ayrıntısı verildiği üzere davacının sözleşmede de yer almayan sanal baskı bedeli kadar 11.654,96 davacıya borçlu olduğu, bu bedele davacının fatura düzenlemesi durumunda %18 KDV ilave edileceğinin kaçınılmaz bulunduğu, bu durumda davacı 11.654,96*418 -2097,89 TL -13.752,85 TL icra takibi itibariyle alacaklı olduğu, komisyon ve baskı giderleri eliminize edildiği belirtilmiştir. Mahkemece, takipten önceki ödemenin davacı tarafça kabul edilmediği dikkate alınarak rapor ve dosya sonucuna göre davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. İhtilafa konu sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun birinci kısım, birinci bölümünde, borç ilişkilerinin kaynakları, birinci ayrımında ise sözleşmeden doğan borç ilişkileri düzenlenmiştir. 6098 sayılı TBK m.1.nin üst başlığında sözleşmenin kurulmasına yer verilerek, irade açıklaması düzenlenmiş, düzenlemede, sözleşmenin, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamalarıyla kurulacağı, irade açıklamasının açık veya örtülü olabileceği belirtilmiştir. 12. maddede, sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. İş bu davada, taraflar arasında yasal düzenleme kapsamında sözleşmenin varlığı çekişmesizdir. Sözleşme özgürlüğü ve irade serbestliği kapsamında düzenlenen sözleşme hükümlerinin taraflar yönünden bağlayıcı olduğuda çekişmesizdir. Söz konusu sözleşme, iki tarafa edimler yükleyen bir sözleşmedir. Her ne kadar davalı tarafça sözleşme tarihinden sonra sanal baskı giderinin kendisi tarafından karşılandığını, davacınında bu bedelden sorumlu olacağını iddia etmiş ise de tarafların kabulünde olduğu üzere sözleşmede söz konusu bedel veya benzeri bir duruma yer verilmemiştir. Sözleşmede yer almayan bir husustan dolayı davacı şirketin sorumluluğunun kabulü yoluna gidilemeyeceğinden davalı vekilinin aksine iddiaları yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan, takip konusu alacak, sözleşmeden kaynaklanmakta olup taraflarca bilinebilir ve likit olduğundan mahkemece kabul edilen asıl alacak üzerinden İİK 67.maddesi gereğince %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinde bir isabetsizlik olmadığından davalı vekilinin buna dair istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan TBK hükümleri ve ilgili yasal mevzuat gereğince mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1637 Esas, 2018/827 Karar ve 19/07/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 260,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 179,30 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.03/03/2022