Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3254 E. 2019/53 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3254 Esas
KARAR NO : 2019/53
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/09/2018
NUMARASI : 2018/300 Esas 2018/949 Karar
DAVANIN KONUSU: İflas (İflasın Açılması)
KARAR TARİHİ: 17/01/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREGİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekili tarafından açılan iflas davasında; davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcu sebebiyle Bakırköy … İcra Müdürlüğünün ….Esas sayılı dosyası ile takibe geçildiğini, borcun 2.880.908,63-TL ana para faizleri ve diğer ferileri tutarındaki kısmının itirazsız bir şekilde kesinleştiğini, gelinen süreçte fazla alacaklısı olan davalı şirket için icra yolu ile takip yapılmasının elverişli olmadığından, İK 43. Maddesi uyarınca icra takip yolunu değiştirerek iflas takip yoluna geçildiğini ve dosya borcunun itirazsız kısmı için gönderilen iflas ödeme emrinin hem borçlu şirkete hem dosyadaki vekiline 20/03/2018 tarihinde tebliğ edildiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcunu ödememesi sebebiyle İİK 173 ve diğer maddeleri uyarınca bu davayı açtıklarını belirterek borçlu şirketin iflasına, borçlu şirketin mal varlığını elinden çıkardığını, bu sebeple İİK 159. ve 161. Maddelerindeki tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili cevap dilekçesi ile, müvekkili tarafından davaya konu Bakırköy ..İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasındaki iflas ödeme emrine ve borca süresinde itiraz edildiğini, davanın bu sebeple esasa girmeden usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, müvekkilinin adresinin Hadımköy/İstanbul olduğunu, müvekkili aleyhinde açılan davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacının Bakırköy .. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi yaptığını, bu takibe ilişkin ödeme emrine kısmen itiraz edildiğini, borcun 2.880.908.63 TL dışındaki kısmının kabul edilmediğini, davacının takip yolunu değiştirerek iflas yolu ile adi takipte ödeme emrinin müvekkili şirkete tebliğ ettirdiğini, iflas ödeme emrinde itiraz edilmeyen kısım olan 2.880.908,63 TL’nin talep edildiğini, iflas yolu ile adi takibe yasal süresi içerisinde itiraz edildiğini, ilamsız icra takibi dolayısıyla müvekkiline tebliğ edilen ödeme emri ile iflas yolu ile ödeme emrinde talep edilen miktarların farklı olduğunu, bu hususun hukuka ve usule aykırı olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince, davacının İİK 43. Maddesi uyarınca bir defaya mahsus olmak üzere haciz yolu ile takipten vazgeçerek iflas talepli takip yapabileceğini, ancak ilamsız icra takibinde talep etmiş olduğu alacak miktarı ne ise iflas yolu ile yapmış olduğu adi takipteki alacak miktarının aynı olması gerektiği, takip yolu değiştirilerek gönderilen iflas ödeme emrindeki alacak miktarının 2.880.908,63 TL olarak belirtildiğini, ilamsız icra takibine konu ödeme emrinden farklı olarak takip yapılmasının mümkün olmadığı, usulüne uygun şekilde ödeme emri tebliğinin davanın ön koşulu olduğu gerekçesi ile davanın dava şartı yokluğu sebebi ile reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 09/11/2018 havale tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
İİK’nın 43.maddesi uyarınca haciz yoluyla takipten vazgeçilerek borçluya iflas yoluyla adi takipte ödeme emri gönderilmek suretiyle takip yolunun değiştirilmesinde her iki ödeme emrinde aynı miktarın yazılmasının öngörülmediği, kısmen itiraz yapılan icra takipleri ile ilgili bir ayrım yapılmadığı kaldı ki dava ikame edildiği sırada borçlu şirketin iflas ödeme emrine ilişkin herhangi bir itirazının bulunmadığı, icra takip dosyasında her ne kadar kısmi itiraz var ise de borçlunun bugüne kadar borcunu ödemediği, buna göre alacaklarının iflas yoluyla icra takibine konu edilerek tahsil edilmek istenmesinde bir usulsüzlük bulunmadığı, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğu, kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava, İİK 154 maddesi çerçevesinde açılan takipli iflas davasıdır.
Davacı tarafından davalı aleyhine Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında, önce ilamsız icra takibi yapıldığı, ödeme emrinde davalı şirketten 3.815.014,91 TL cari hesap alacağının ödenmesinin talep edildiği, davalı şirketçe borcun 2.880.908,63 TL’lik kısmına itiraz edilmediği, bu miktar dışında kalan kısma itiraz edildiği, bunun üzerine davacı, davalının itiraz etmediği 2.880.908,63 yönünden İİK 43. Maddesi gereğince takip yolunu değiştirerek davalıya iflas ödeme emri gönderdiği, akabinde borçlu şirketin iflasına karar verilmesini talep ettiği, mahkemece yapılan incelemede, davalının iflas ödeme emrine uyap üzerinden itiraz etmiş olduğunun tespit edilerek davanın itirazlı iflas olarak görülmesine tensiple karar verildiği, davacı vekilinin de bu husus yönünden, 01.06.2018 tarihli cevaba cevap ve kısmi iflas dilekçesiyle davasını itirazlı iflas olarak ıslah ettiği, davaya itirazlı iflas davası olarak devam edildiği görülmektedir.
Uyuşmazlık, mahkeme gerekçesinde belirtildiği üzere, ilamsız icra takibinde borçluya gönderilen ödeme emrinde belirtilen miktar ile takip yolunun değiştirilmesi üzerine gönderilen ödeme emrinde belirtilen miktarların aynı olup olmaması gerektiği hususunda toplanmaktadır. İİK 43. Maddesine göre “iflas yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılır. Şu kadar ki, alacaklı bu kimseler hakkında haciz yolu ile de takipte bulunabilir. Bu yollardan birini seçen alacaklı bir defaya mahsus olmak üzere o yolu bırakıp harç ödemeksizin diğerine yeni baştan müracaat edebilir.” Görüleceği üzere İİK 43 maddesinde takip yolunun bir kez değiştirilebileceğinden bahsedilmiş, fakat takiple ilgili ödeme emrindeki miktara ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.
Somut olayda davacı, ilamsız icra yoluyla başlattığı takipte borçludan 3.815.014,91 TL talep etmiş, daha sonra bu takip yolunu değiştirerek borçluya iflas ödeme emri göndermiştir. İflas ödeme emrinde borçlunun 2.880.908,63 TL borcu olduğu belirtilerek bu miktar üzerinden takip yapılmıştır. Anlaşılacağı üzere takip yolunun değiştirilmesinden sonra borçluya daha düşük miktarda ödeme emri gönderilmiştir. İflas talepli ödeme emrinde borcun kaynağı değiştirilmediği gibi alacak miktarı da artırılmamıştır. Bu durumda, iflas ödeme emrinin usülüne uygun olduğu anlaşıldığından dava şartı yokluğu itirazı bulunmadığından buna yönelik itirazlar usul ve yasaya uygun değildir.
Nitekim Yargıtay 23.HD.2014/9204 E. 2014/7233 K. Sayılı ilamında da; “İcra ve İflas Kanunu’nun 158. maddesinde düzenlenen depo emri, ödenmesi halinde borçluyu dosya borcundan kurtaracak, alacaklıya da alacağına kavuşma imkânı sunacak tutarın belirlenmesi amacına yöneliktir. Bu itibarla takip yolunun değiştirilmesi halinde davacının önceki ödeme emrinde bulunmayan yeni alacak kalemlerini ve yeni takip dayanaklarını sonraki ödeme emrine ekletmesi mümkün değildir. Davacı tarafından takip yolunun değiştirilmesi üzerine düzenlenen iflas yolu ile ödeme emrinde yeni bir dayanak ya da alacak kalemi bulunmamaktadır. Eklenen tutar, takip aşamasında işlemiş olan faizden ibaret olup bu tutar zaten depo emri hesaplanırken dikkate alınacaktır. Bir diğer ifade ile tebliğ edilen iflas yolu ile takipte ödeme emri içeriğinde gösterilen faiz olmasa bile depo tutarı hesabında, bu faiz de hesaplanacaktır. Hal böyle iken, ödeme emirlerinin farklı borç tutarlarını içerdiğinden söz edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, depo tutarının hesaplattırılması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 158. maddesine göre işlem yapılarak bir karar verilmesinden ibarettir.” şeklinde verdiği bu kararla bu durumu açıklamaktadır.Sonuç olarak yukarıda ki açıklamalar ışığında, davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, taraf delillerinin usulünce toplanarak yargılama yapılarak karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerektiğine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/300 Esas sayılı 2018/949 Karar sayılı 27/09/2018 tarihli kararının HMK.nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 32,30 TL ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 17/01/2019