Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3234 E. 2022/73 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3234 Esas
KARAR NO: 2022/73
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04/07/2018
NUMARASI: 2016/550 Esas, 2018/773 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalı şirketin grup şirketine 01.02.2010-31.12.2010 tarihleri arasında danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkili tarafından 19.10.2011 tarihinde … nolu danışmanlık hizmet bedeli karşılığı KDV dahil 1.083.742,00 TL.’lik fatura düzenlediğini, bu faturadan kaynaklı 165.316,68 TL KDV alacaklarının doğduğunu, davalı grup şirketler bünyesinde bulunan … A.Ş.’ne verilen hizmet karşılığı kesilen 19.10.2011 tarih ve … nolu fatura ile ilgili olarak aynı konuda İstanbul Anadolu 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/355 E., sayılı dosyasında itirazın iptali davası görüldüğünü, mahkemenin 2014/100 K. sayılı kararı ile açılan itirazın iptali davasının kabulüne karar verildiğini, kararın kesinleştiğini, 19.10.2011 tarihli … nolu fatura kapsamında 165.316,68 TL. miktarlı KDV alacağı ile ilgili olarak davalı aleyhinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı dosyası üzerinden takip başlattıklarını, davalının takibe itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından başlatılan takipte, takip borçlusunun …A.Ş. olarak gösterildiğini, borca bu şirketin itiraz ettiğini, davanın ise … A.Ş’ye karşı açıldığını, müvekkiline husumet düşmediğini, şirketlerin tüzel kişiliklerini farklı olduğunu, davalıdan alınmış bir hizmet ve sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, davacı tarafından dava dilekçesinde emsal olarak gösterilen dava dosyasında verilen kararın henüz kesinleşmediğini, tüzel kişilikler farklı olduğundan emsal teşkil etmesininde mümkün olmadığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davacıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, bilirkişi raporu doğrultusunda; takip dayanağı faturanın 19.11.2011 tarihli olduğu, davacının TTK gereğince 2010 ve 2011 yıllarına ait ticari defterlerinden Yevmiye defterinin kapanış tasdiklerinin yapılmadığı ancak VUK ve Muhasebe standartlarına göre tutulduğu, birbirini tamamladığı, davalı defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, tasdiklerinin yapıldığı, takibe konu faturanın davacı kayıtlarında bulunduğu, davalı tarafından yapılan ödemeler düşüldükten sonra 165.316,68 TL alacaklı gözüktüğü, davacı tarafından talep edilen bu miktarın 2011 yılına ait faturanın KDV’si olduğu ancak davalı kayıtlarında cari hesabın bakiye vermediği, davacı tarafından talep edilen KDV bedelinin faturanın düzenlendiği ayı takip eden ay sonunda 2011 yılı Ekim ayında vergi dairesine bildirilmesi gerektiği halde bildirilmediği gibi yıl sonu beyannamelerinde de beyan edilmediği, söz konsu fatura gelirinin Kurumlar vergisi beyannamesi ile de beyan edilmediği, söz konusu KDV alacağının vergi sorumlusu davalı olmakla birlikte doğan bu verginin davacı tarafından vergi dairesine ödemesi gerektiği, davacı tarafından faturadan kaynaklanan bir KDV’yi vergi dairesine ödememesi nedeni ile bir hak kaybının söz konusu olmadığı, zira bu vergi alacağının alacaklısı devlet olup, ödemediği bir bedeli davalıdan tahsil etmesinin sebepsiz zenginleşmeye sebep olacağı gerekçesi ile davanın ve kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davacı tarafça istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesinde; müvekkil şirketin KDV alacağı ve hizmet ilişkisinin bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, davalı şirketin … no’lu faturadaki hizmet bedelini ödemesine rağmen KDV tutarını ödemediğini, müvekkili şirketin KDV beyanında bulunup bulunmamasının davalı şirket için önem arz etmediğini, KDV beyanında bulunulup bulunulmaması olayının mükellef müvekkili şirket ile devlet arasında olduğunu, kaldı ki, müvekkili şirketin 6183 sayılı kanunun 102. Maddesi gereğince her zaman KDV ödemesi yapma imkanına sahip olduğunu, davalının zamanaşımı definde bulunmadığını belirterek kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’ nün … E. sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının, borçlu … A.Ş. aleyhinde 28.04.2015 tarihinde, 19.10.2011 tarihli Seri A ve Sıra … nolu “Danışmanlık Hizmet Bedeli” olarak düzenlenen (918.426,00 TL ile KDV’si 165.316,68 TL. toplam 1.083.742,68 TL) 1.083.742,68.’lik faturanın KDV’si 165.316,68 TL. için 165.316,68 TL asıl alacak, 30.532,58 TL faiz olmak üzere toplam 195.84,26 TL üzerinden takip başlattığı, ödeme emrinin borçluya 04/05/2015 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun 07/05/2015 tarihinde takibe itiraz ettiği, davanın yasal bir yıllık sürede açıldığı, davanın dayanağını oluşturan faturanın borçlu … A.Ş. adına düzenlendiği, takibin bu şirket aleyhinde başlatıldığı, takibe bu şirketin itiraz ederek durdurduğu, davanın ise … A.Ş aleyhinde açıldığı, davacı vekilinin ön inceleme duruşmasından önce 24.08.2016 tarihli dilekçesi ile HMK 124. Maddesi gereğince husumeti takipteki borçluya yönelttiği anlaşılmıştır.Uyuşmazlık taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunup bulunmadığı, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 26.01.2018 tarihli bilirkişi raporunda; tarafların ticari defterlerinin lehlerine delil vasfının bulunmadığı, takibe konu faturanın davacının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, faturan, davacı şirket defterlerinde 120- Alıcılar Hesabında “120.01.003 … A.Ş.” kodla kayıtlı olduğu, fatura bakiyesi ile davalı ödemesi arasındaki 165.316,68 TL . Borç bakiyesinin 2012 yılı itibariyle devam ettiği, davalının ticari defterlerine göre bakiyenin sıfır gözüktüğü, davacının 165.316,68 TL KDV ile dayanağı satış bedelini aynı yıl sonuna kadarki beyannamelerle beyan edilmediği, yine 918.426,00 TL gelirinde 2011 yılı kurumlar vergi beyannamesi ile beyan edilmediği, davacı şirket ortağına verilen vekaletle davalı şirket ve bağlı olduğu grup şirketlerin MALİYE ile olan vergisel sorunların, verilen vekaletname ile çözüldüğüne dair dosya içeriğine bir çok belge sunulduğu, vekalet verilen ve kendisi SMMM olan davacı şirket ortağının inceleme esnasında vermiş olduğu bilgilere göre davalı ve bağlı olduğu grup şirketlerin benzer bir çok sorunlarının “EKİP” olarak takip edilerek çözüldüğü, buna dair önceden avanslar alındığının beyan edildiği, sunulu belgelerden de bu beyanı doğrular çalışmalar yapıldığı, bu bakımdın davacı şirketin hizmeti karşılığı, davalıda doğmuş bir alacağının bulunduğunun anlaşıldığı, ancak taraflar arasında yapılmış yazılı sözleşme sunulmadığından, hizmet bedelinin tutarının tespit edilemediği, davacı şirket kayıtlarına göre, davalı şirket tarafından “avans” mahiyetinde 918,426,00 TL. tutarında nakit ve çeklerle, davacı şirkete ödeme yapıldığı, davalı şirket kayıtlarına göre 1.015.026,00 TL. tutarlı nakit ve çeklerle, davacı tarafa ödeme yapıldığının kayıt altına alındığı, her iki şirket arasındaki ödeme farkının 2009 veya daha öncesine ait hesaplardan kaynaklandığı, davacı şirket tarafından yasal süresi içerisinde ilgili KDV’yi beyan etmemek suretiyle çıkacak vergiyi devlete ödemediği, VUK bakımdan 5 yıllık Zaman Aşımı süresi de dolmuş olduğundan, Pişmanlık hükümleri hakkının da bulunmadığı. bu bakımdan, devlete ait bir vergi (gelir) şahıs yada şirket uhdesinde kalacağından, yukarıda açıklanan nedenler de dikkate alınarak, davacının KDV yönünden bir talebinin, dolayısı ile davaya konu fatura KDV’si olan 165.316,68 TL’ yi talep hakkının bulunmadığı belirtilmiştir. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta, takibin dayanağı faturanın davalının ticari defterlerinde gözükmediği, davacının fatura gereğince sözleşme/hizmet ilişkisi konusunda usulüne uygun ispat vasıtası getiremediği, her ne kadar mahkemenin gerekçesi yerinde değilse de verilen ret kararının sonuç itibari ile doğru olduğu anlaşılmakla davacının istinaf başvurusunun reddine dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 80,70 TL istinaf maktu karar harcından peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/01/2022