Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3197 E. 2019/671 K. 11.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3197 Esas
KARAR NO : 2019/671
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2018
NUMARASI : 2014/1571 ESAS – 2018/347 KARAR
DAVA : ALACAK (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/04/2019
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA:Davacı vekili, 03.12.2014 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin Türkiye’nin dört bir yanında devlet kurumlarına ve özel işletmelere teknik destek veren bir firma olduğunu, müvekkili şirket ile davalı bankanın 01.06.2011 tarihli Destek Eleman Hizmet Sözleşmesi imzaladıklarını, davalıya hizmet verilecek yerlerin, sözleşmenin 2. maddesinde tüm Türkiye ‘de işverene ait olan işyerleri olarak belirlendiğini, buna göre davalıya verilecek hizmet için 639 eleman görevlendirildiğini, bu şartlarda sözleşme devam ederken, davalıya keşide edilen ihbarname ile, müvekkili şirketin 2011 Ağustos maaşları ile 2011 Temmuz SGK primlerini ödeyememe durumu olabileceğinin bildirildiğini, bu bildirimden ötürü söz konusu ödemelerin kendileri tarafından yapıldığını ayrıca Kocaeli … İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı dosyalarından müvekkili şirket hakkında kendilerine haciz ihbarnamesi geldiği, tüm bu hususların sözleşmenin 8. maddesi ve sair ilgili maddelerine göre haklı nedenle fesih hakkı tanıdığını bu nedenlerle 01.06.2011 tarihli destek hizmet sözleşmesini 31.08.2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere feshettiklerini bildirdiklerini, feshin haksız olduğunu, davalı tarafın fesih ihbarnamesinde, müvekkili şirket hakkında icra takibi yapılmış olmasını feshe dayanak gösterdiğini, oysa sözleşmenin 8/3. fıkrasına göre, yüklenicinin katılma ve birleşmeler hariç infisahı, bu sonucu doğuran prosedürlerin başlatılması, iflası veya konkordato ilan etmesi ya da herhangi bir borcu sebebiyle benzer duruma düşmesinin fesih sebebi sayıldığını, sadece müvekkili hakkında icra takibi yapılmış olmasının, davalıya 89/1 haciz ihbarı gelmesinin 8.3 nolu maddeye göre fesih hakkı doğurmayacağını, sözleşmenin bu maddesinin uygulanabilmesi için müvekkilinin iflas içine girmesi gerektiğini, davalıya gönderilmiş olan haciz ihbarnamelerine konu borçlarla ilgili sulh protokolü yapıldığını ve imzalanan protokol uyarınca borçların ödendiğini, 89/1 haciz ihbarnamelerinin fekkine dair evrakında davalıya gönderildiğini, haciz ihbarnamelerinin çıktığı iki icra dosyasındaki takip toplamının 2.252.000 TL olmasına rağmen 700.000 TL karşılığında sulh protokolü yapıldığını, 700.000 TL ödenerek alacaklılardan ibra alındığını, yargılama aşamalarında dahi müvekkili şirketin faaliyetine devam ettiğini, şirketin sona ermesi gibi bir durumun olmadığını, sırf icra takiplerine dayanılarak sözleşmeyi feshetmiş olmasının haksız olduğunu, davalı tarafın sözleşmeyi 31.08.2011 tarihi itibarı ile haksız şekilde feshetmiş olmasa idi, sözleşmenin 5. madde gereği 31.12.2014 tarihine kadar devam edeceğini, tam 40 ay daha toplam 639 eleman ile davalıya hizmet vereceğini, 40 ay boyunca müvekkili şirkete her bir eleman için ilk yıl için aylık 32 TL hizmet organizasyon bedeli ödeneceğini, 2012/2013/2014 yıllarında ise artırılacağını, müvekkili şirketin 40 ayda en az 817.290 TL kazanç elde edecekken, fesih nedeniyle mahrum kaldığını, müvekkili şirketin haksız fesih nedeniyle 40 aylık mahrum kaldığı kar kaybını davalıdan talep edebileceğini, davalı şirketin Koç grubu içinde yer almakta olup, tüm grup şirketlerin aynı anda aynı ihtarnameler ile sözleşmeleri haksız şekilde feshettiklerini, sözleşmenin 10. maddesi gereğince, davalıya … Bankası T.A.O Koşuyolu Şubesinin 30.05.2011 tarihli 1.000.000 TL bedelli kesin teminat mektubunun teslim edildiğini, mektupların, sözleşmeye göre doğmuş ve doğacak borçların, sözleşmeden kaynaklanabilecek zararların, tazminatların ve sözleşmeden doğan her türlü risklerin teminatı olarak verildiğinin yazılı olduğunu, davalının herhangi bir zararının doğmadığını, müvekkili adına işçilere veya kuruma ödeme yapılmış olsa bile bu ödemenin müvekkili şirketin hak edişlerinden kesildiğini, zaten süreside dolduğunu iddia ederek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 1.000.000 TL bedelli süresi dolmuş teminat mektubunun müvekkiline iadesine, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle uğranılan kar kaybından doğan şimdilik 50.000 TL müspet zararın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını davanın öncelikle usülden reddininin gerektiğini, delillerin hiçbirinin taraflarına tebliğ edilmediğini, savunma haklarının kısıtlanır nitelikte olduğunu, sözleşmenin, 8. maddesi ile müvekkili bankaya tanınmış olan hak kapsamında Sözleşmenin feshedildiğini, feshin haksız olduğu iddialarının mesnetsiz olduğunu, 8.1. maddede, müvekkili bankaya sözleşmeyi dilediği zaman 30 gün önceden yazılı bildirimde bulunmak koşulu ile tek taraflı olarak feshetme yetkisi tanındığını, 8.2. fıkrada, firmanın sözleşmenin hükme bağlanan yükümlülüklerinden herhangi birini ihlal etmesi halinde, bankanın herhangi bir önel ve ihtara gerek olmaksızın sözleşmeyi derhal hüküm doğurmak üzere tek taraflı olarak feshedebileceğinin hükme bağlandığını, 8.3. fıkrada ise, firmanın, feshi, iflası veya konkordato ilan etmesi ya da herhangi bir borcu nedeniyle benzer duruma düşmesi halinde bankanın herhangi bir önel ve ihtara gerek olmaksızın sözleşmeyi derhal hüküm doğurmak üzere tek taraflı olarak feshedebileceğinin hükme bağlandığını, sözleşmenin sözleşme hükümleri ve ilgili yasal mevzuata istinaden feshedildiğini, fesih işleminin hukuka uygun olduğunu, davacı beyanlarının mesnetsiz olduğunu, 8.3. fıkra kapsamında da fesih için gerekli şartların gerçekleştiğini, söz konusu hadiselerin davacı firmanın ekonomik güçlük ve temerrüt halinde olduğunu açıkça ortaya koymasının dikkate alınarak sözleşmenin 8. maddesi hükümleri kapsamında 31.08.2011 tarihinden sonra hüküm doğurmak üzere feshedildiğini, davacı firma hakkında başlatılan icra takiplerinin kesinleşmesi, davacı firmanın takiplerin kesinleşmesi sonrasında ödeme yapmaması, müvekkili banka nezdindeki hak ve alacaklarına haciz işlenmiş olmasının davacının borçlarını ödemede acze düşmüş olduğunun açık kanıtı bulunduğunu, sözleşmede eleman sayısına İlişkin hiçbir hüküm bulunmadığını, sözleşme kapsamında davacı firmadan temin edilecek destek eleman sayısının tamamen müvekkili bankanın talebine bağlı olduğunun açıkça belirtildiğini, davacı firmanın haklarını ödemeksizin iş akitlerine son vermiş olduğu işçiler tarafından davacı firma ile birlikte müvekkili banka aleyhine açılmış olan işe iade ve işçilik alacakları talepli davaların söz konusu olduğunu, davacı firma ile müvekkili bankanın müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulduğunu, işçiler tarafından takibe konu edilmesi ve davacı firma tarafından hiçbir ödeme yapılmaması sebebiyle haciz işlemine mahal vermemek adına müvekkili bankanın derhal ödeme yaptığını, bu ödemeler sebebiyle talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını belirterek, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu iddia ederek usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 8.3. hükmünün İflas ve konkordato yanında, herhangi bir borcu nedeniyle benzer bir duruma düşmesi ifadesinden yola çıkarak sözleşmenin amacının davacı yüklenicinin mali bakımdan güçsüz duruma düşmesi halinde, davalının zarar görmesinin önlenmesini kabul ederek geçici olabilecek mali sıkıntıları nazara alabileceği, sözleşmenin bu hükmünün davacı tarafından yapılan işin mahiyetininde önem kazanacağı , işyerinin devamı bakımından çok önemli görülen hizmetleri sunan bir firmanın çalışma düzeninin aksaması ihtimalinin hükmün amacı içinde her türlü mali güçsüzlüğün gireceği, bu nedenle sözleşmenin feshinde haklı olduğu kanaatine varıldığı, aynı gerekçelerle bu sebebin güven ilişkisinin sağlıklı işleyecek biçimde ortadan kalkması ve ilişkinin devamının taraflardan birisi için çekilmez hale gelmesi olarak olağanüstü fesih hakkının kullanılmasını haklı kılan bir durum olduğu, dava konusu sözleşmenin konusuna işyerinin günlük devamı için önemli hizmetlerin girdiği, bu hizmetlerin verilmeyebileceği endişesinin sözleşmenin olağanüstü fesih sebebi olarak kabul gördüğü, bu durumda sözleşmenin feshine davacının işyerinin devamı bakımından çok önemli görülen hizmetleri sunan bir firmanın çalışma düzeninin aksaması ihtimalinin hükmün amacı içine her türlü mali güçsüzlüğün gireceği kabul edilmiş olmakla mahrum kalınan kar kaybının söz konusu olamayacağı, davacı tarafından davalı tarafa verilmiş olan 30.05.2011 tarihli 1.000.000 TL bedelli teminat mektubunun davacıya iadesi isteminin, sözleşmenin dava tarihi itibarı ile yeni fesih edilmiş olması, bu sözleşmenin haklı feshi nedeniyle davacının neden olabileceği zararların henüz ortaya çıkmamış olması nedeniyle iade isteminin yerinde görülmediği gerekçesi ile kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, hükme esas alınan bilirkişi raporlarında bilirkişilik yapan Prof. Dr. … aynı dava konusuna İlişkin daha önceki davalarda farklı görüş bildirdiğini, yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması gerektiğini, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1286 Esas sayılı derdest dosyada, fesih tarihinde bu durumun gerçekleşip gerçekleşmediğinin takdirinin mahkemeye ait olduğunun belirtildiğini, huzurdaki davada ise bilirkişinin, davalının sözleşmeye devam etmesinin beklenemeyeceği kanaatini açıkça dile getirdiğini, ek raporda, çelişkili bir değerlendirme bulunmadığının belirtildiğini, ancak bu yoruma katılmanın mümkün olmadığını, dosya vakıalarının aynı olduğunu, iki davanın da destek hizmet sözleşmesi olduğunu, her iki davada da davalı banka ve … firmasının … grubu içinde faaliyet gösterdiğini, raporun hükme esas alınmasının hukuka aykırı olduğunu, raporun, eksik, hatalı ve taraflı tanzim edildiğini, sözleşme kapsamına göre, ücret veya sigorta priminde ödeme gecikmesinin müeyyidesinin hak edişten kesme olduğunu, raporda sözleşme hükümlerinin değerlendirilmediğini, öncelikle, müvekkili şirketin 2011 Temmuz … ödemeleri ve 2011 Ağustos ayına ait çalışanlara ödeme yapamamasının sözleşmede, iflas ve konkordato ilan etmesi ya da herhangi bir borcu nedeni ile benzer duruma düşmesi ile benzer bir durumun olduğunu söylemenin haksız ve mesnetsiz olduğunu, protokol gereğince borçların ödendiğini, 89/1 haciz ihbarnamelerin fekkine dair evrakında davalıya gönderildiğini, 8.3 maddedeki haklı fesih nedeninin mevcut olmadığını, raporda güven ilişkisinin bozulduğunun belirtilmesinin haksız olduğunu, çünkü müvekkilinin iyi niyetli olarak davalı bankaya 2011 Ağustos maaşları ile 2011 Temmuz … primlerini ödeyememe durumu olabileceği hususunu 25 Temmuz ‘da bildirdiğinin açıkça ortada olduğunu, bu durumunun aslında müvekkili şirketin hiçbir şeyi davalı taraftan gizlemeden ve aksine güven vererek aktardığını açıkça gösterdiğini, raporda farazi değerlendirme yapıldığını, davalı tarafın dosyaya sunmuş olduğu işçi alacakları ile ilgili davaların iş bu dava İle hiçbir ilgisi bulunmadığını, … yazısına göre müvekkilinin borçlu olmadığının açık olduğunu, tazminatın eksik hesaplandığını, davanın kabulüne dair kararların onandığını, …A.Ş ye karşı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/569 Esas, 2013/155 Karar sayılı dava açıldığını, içeriğinin aynı olduğunu, sadece davalının farklı olduğunu, davanın kabulüne karar verildiğini, Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/2097 Esas, 2014/5282 sayılı ilamı ile onandığını, teminat mektubunun haksız ve mesnetsiz teslim edilmediğini, davalının bir zararının doğmadığını, süresinin dolmuş olduğunu, ret kararının haksız olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, hizmet sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle, sözleşme kapsamında verilen teminat mektubunun iadesi ve müspet zararın (kar kaybının) tahsili istemine ilişkindir.Dosya kapsamından, taraflar arasında, 01.06.2011 tarihli “ Destek Eleman Hizmet Sözleşmesi “ akdedildiği, sözleşmenin davalı banka tarafından Beyoğlu … Noterliğinde düzenlenen 26.08.2011 tarihli ihtarname ile feshedildiği, davacı şirketin sözleşmenin haksız feshi iddiası ile iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.492 sayılı Harçlar Yasasındaki düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemelerce kendiliğinden göz önünde tutulması gerekeceği gibi, istinaf aşamasında Bölge Adliye Mahkemesin’ce de re’sen dikkate alınacaktır. Davacının talep kalemleri ve miktarları ile alınan harç miktarı dikkate alınarak öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 120/1. fıkrasında, davacının, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu belirtilmiştir. Yasanın düzenlemesi emredicidir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 30. maddesinde, muhakeme sırasında tespit olunan değerin , dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunacağı, takip edilen celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmayacağı, mülga HUMK 409 m.( yürürlükteki HMK 150. m) gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulmasının, noksan olan harcın ödenmesine bağlı olduğuna yer verilmiştir. Aynı yasanın 16. maddesinde, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı, değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçesinde değer gösterilmesinin mecburi olduğu, gösterilmemişse davacıya tespit ettirileceği, tespitten kaçınma halinde, dava dilekçesinin muameleye konmayacağı, noksan tespit edilen değerler hakkında 30. madde hükmünün uygulanacağı belirtilmiştir. Somut olayda, davacı, dava dilekçesinde, dava değerini harca esas değer olarak 50.000 TL göstermiş ve bu değer üzerinden harcını yatırarak dava açmıştır. Davacı talebi yukarıda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere, 1.000.000 TL bedelli teminat mektubunun iadesi ile 50.000,00 TL müspet zararın tahsili istemidir.İş bu davada, değer esasına göre toplam 1.050.000,00 TL dava değeri üzerinden gerekli olan harcın alınması gerekmektedir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 16. maddesi gereğince değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esas alınır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2015/752 Esas, 2015/6311 Karar sayılı emsal ilamında, davacının diğer talepleri yanında kesin teminat mektubunun iadesini de istediği, ancak kesin teminat mektubunun iadesi isteminin harçlandırılmadığı, oysa 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 16. maddesi gereğince kesin teminat mektubunun iadesi İsteminin dinlenebilmesi için teminat mektubunun bedeli üzerinden nisbi harcın yatırılması gerektiği, yatırılacak peşin nisbi harç tutarının Harçlar Yasası’nın 28- a maddesi uyarınca teminat mektubunun bedeli üzerinden alınması gereken karar ve ilam harcının dörtte biri olduğu, yine Harçlar Kanununun 32. maddesi gereğince yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılmasının mümkün olmadığı, mahkemece, kesin teminat mektubunun bedeli üzerinden tarifeye göre hesaplanacak nisbi ilam harcının 1/4’ü tutarındaki peşin harcın yatırılması için davacıya Harçlar Kanununa göre süre verilmesi, yatırılması halinde yargılamaya devamla davanın sonuçlandırılması, harcın yatırılmaması halinde ise teminat mektubunun iadesi istemi ile ilgili olarak 6100 sayılı HMK ‘nun 447/2. maddesi yollamasıyla 150. madde gereğince işlem yapılması gerektiği, Harçlar Kanunun’daki düzenlemelerin kamu düzenine ilişkin olduğundan görevi gereğince mahkemelerce kendiliğinden gözönünde tutulacağı, Yargıtay’cada re’sen dikkate alınacağı belirtilmiştir. Emsal, Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin, 2013/3257 Esas, 2014/3742 Karar ve 30.05.2014 tarihli ilamı vb ilamlarda da aynı husus belirtilmiştir.Diğer yandan, 18.06.2014 tarihinde kabul edilerek 28.06.2014 tarihli Resmî Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren “ Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair “ 6545 sayılı Kanunun 45. maddesi ile, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 5. maddesi ikinci fıkrası değiştirilmiş, mülga üçüncü fıkrası ise yeniden düzenlenmiştir. Yasada, Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunacağı, konusu para ile ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk Lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın yasada belirtilen dava ve işlerin heyetçe bakılıp karara bağlanacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, dava değeri üç yüz bin Türk lirası üzerinde olan iş bu dava dosyasının 5235 sayılı yasanın 5. maddesi gereğince heyetçe incelenip ,karar verilmesi gerekeceğinden, dosyanın heyete gönderilmesi gerekirken tek hakimle görülerek karara bağlanması da yerinde görülmemiştir.Açıklanan nedenlerle, teminat mektup bedelinin dava değeri kapsamında olduğu gözetilerek dosyanın heyete gönderilmesi gerekirken yasal düzenlemenin aksine tek hakimle görülüp karar verilmiş olması, kabul şekline göre ise, teminat mektup bedelli üzerinden Harçlar Kanununa göre gerekli harçların tamamlattırılmadan davanın görülerek esasa dair karar verilmiş olması doğru olmadığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355. maddesi gereğince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne karar verilerek, hükmün kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,2- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1571 Esas, 2018/347 Karar ve 02.05.2018 tarihli kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 355.maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine,4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 121,30 TL olmak üzere toplam 189,50 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin hükmün kaldırılma nedeni göz önünde bulundurularak kendi üzerinde bırakılmasına,6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/4. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/04/2019