Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3169 E. 2019/266 K. 14.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3169 Esas
KARAR NO : 2019/266
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2018
NUMARASI : 2016/922 Esas, 2018/516 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 14/02/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 23.09.2016 tarihli dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin Türkiye’nin farklı illerinde faaliyet gösteren Memorial Hastaneleri’nin sahibi ve işleteni olduğunu, davalı hastanenin, müvekkili hastane yetkilileri ile temasa geçerek Libya vatandaşı …i’nin tedavi bedelinin davalı hastane tarafından ödenmesi kaydı ile müvekkili hastaneden hizmet alım talebinde bulunduğunu, bu konuda taraflar arasında mutabakat sağlanarak gönderilen hastanın müvekkili hastaneden sağlık hizmeti aldığını, hizmet bedelinin de davalı hastaneye fatura edildiğini, davalı hastanenin dava dışı hastayı müvekkili hastaneye bizzat yönlendirdiğini, 10.05.2013 tarihli elektronik posta içeriğinde ödemenin bizzat davalı hastane tarafından yapılacağının kabul edildiğini, faturaya konu alacağın tahsili amacıyla icra takibi başlattıklarını, icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini beyan ederek İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında yapılan itirazın iptali ile takibin devamına ve takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili; müvekkili ile davacı arasında herhangi bir anlaşma olmadığını, müvekkilinin davacı ile dava dışı hasta arasındaki alacak borç ilişkisine kefil de olmadığını, dava dışı hastanın müvekkili hastanede organ nakli ameliyatının gerçekleştirildiğini, müvekkilinin bu ameliyatı Libya Hükumeti ile arasında bulunan sözleşmeye istinaden gerçekleştirdiğini, davacı ile müvekkilinin herhangi bir sözleşmesinin olmadığını, davacı hastanenin dava dışı hastayı müvekkili hastaneye göndermesinin söz konusu olmadığını, müvekkilinin kendi bünyesinde yatan Libyalı hastaların faturalarını ilgili bakanlığa gönderdiğini, ödemenin de ilgili ülke bakanlığı tarafından yapıldığını beyan ederek davanın reddine karar verilmesini ve davacının %20 oranında haksız icra takibi nedeniyle kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece; elektronik postalarda adı geçen davalı çalışanı …’ın, hasta hesapları sorumlusu (muhasebe elemanı) olarak görev yaptığı, hasta hesapları sorumlusu olarak davalı adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğuna dair dosya kapsamında bir delil bulunmadığı, davalı şirkete ait yönetim kurulu kararından anlaşıldığı üzere davalı şirketi temsile yetkili kişiler arasında …’ın bulunmadığı, temsil olunduğu iddia edilen davalının, çalışanı …’ın temsil yetkisi olduğunu üçüncü kişilere bildirdiği ve üçüncü kişilerin de iyi niyetli oldukları hususunu ispat edecek delilin dosya kapsamında bulunmadığı, hukuki görünüş ilkesi gereğince taraflar arasında dava konusu olaya benzer sözleşmelerin yapıldığı hususunda da bir delilin sunulmadığı, davacı taraf ile davalı çalışanı …’ın arasında yapılan sözleşmenin temsil olunduğu iddia edilen davalı tarafça onanmadığı, …’ın davalı taraf adına sözleşme yapma yetkisinin bulunmadığı, dolayısıyla davalı tarafın dava konusu tedavi giderlerine ilişkin bedelden sorumlu olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Karar, yasal süre içinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak; yerel mahkeme kararının hukuka aykırı olduğunu, davalı hastanenin, dava dışı hastanın tedavi bedelinin ödemesini üstlendiğini, hastanın buna binaen tedavi hizmeti aldığını, davalı şirketin unvanını içeren e-posta adresini kullanan davalı çalışanının ödeme yapılacağını teyit ettiğini, davalının e-posta içeriğini ve e-posta atan kişinin çalışanı olduğunu ikrar ettiğini, davalının çalışanının şirketi borç altına sokma yetkisi olmadığını beyan etmesinin kötüniyetli bir yaklaşım olduğunu, ticari hayatın olağan akışında bu tip yazışmaların şirketi temsile yetkili kişilerin emir ve talimatlarına bağlı çalışanlar tarafından da iletildiğini, müvekkilinin, e-postanın davalı şirket çalışanı tarafından talimat üzerine gönderdirildiğini düşünmesinin doğal olduğunu, davalı çalışanı tarafından atılan e-postanın davalının yönlendirmesi ile atılıp atılmadığının ispatı için tanık dinletme taleplerinin mahkemece 27.03.2018 tarihli celsede haksız olarak reddedildiğini, müvekkilince sunulan hizmetin bedelinin haksız olarak davalı tarafından Bahreyn Sağlık Bakanlığı’ndan tahsil edildiğinin bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, bu nedenle davalının haksız zenginleştiğini, davacı ile davalı arasında daha evvel benzer hukuki ilişkilerin kurulduğunu, bu sebeple hukuki görünüş ilkesi kapsamında davalının bedelden sorumlu olduğunu beyan ederek davanın reddi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Gerekçeli karar davalı vekiline 02/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili istinaf talebinde bulunmamıştır. Davacı vekilinin istinaf dilekçesi davalı vekiline 18/10/2018 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekili, davacı vekilinin istinaf talebine 23/10/2018 tarihli dilekçesi ile cevap vererek süresinde HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunmuştur. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacı ile müvekkili arasında dava dışı hastanın tedavisine ilişkin bir anlaşmanın olmadığını, müvekkilinin bugüne kadar davacı ile herhangi bir ticari münasebetinin olmadığını, müvekkili hastanede çalışan …’ın müvekkilini sorumluluk veya borç altına sokma yetkisinin olmadığını, müvekkili çalışanı …ın yaptığı yazışmanın müvekkilini bağlamayacağını, müvekkilinin davacıya hasta göndermediğini, dava dışı hastanın önce davacıya müracaat ettiğini, sonuç alamayınca müvekkil hastaneye müracaat ettiğini, dava dışı hastanın organ nakli ameliyatının müvekkili ile Libya Hükumeti arasında imzalanan sözleşmeye istinaden gerçekleştiğini, yerel mahkemenin davanın reddi yönünde karar vermesine rağmen, gerekçeli kararında haksız icra takibi nedeniyle davacı hakkında %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmetmediğini, davacının haksız olduğunu bilerek müvekkili aleyhine icra takibi yaptığını, takibe konulan alacağın likit olduğunu beyan ederek kararın bu yönden kaldırılmasını, takibin iptali ile haksız açılan icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava, fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı açılan itirazın iptali davasıdır.Mahkemece alınan 09.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda özetle; davacı şirket ile davalı şirketin 2013 yılına ilişkin noter onaylı ticari defterlerinin incelendiği, her iki tarafın da ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, dava konusu 13.05.2013 tarihli 4432 nolu 137.589,31 TL hizmet faturasının davacı şirket defter ve kayıtlarında davalı şirket adına 126.000.001 nolu cari hesaba … yevmiye numarası ile borçlu olarak kaydedildiği, 31.12.2015 tarihi itibariyle davacı şirket defterlerinde davalı şirketin cari hesabının 137.589,31 TL borçlu olarak kapandığı, davalı şirket defterlerinde davacı şirketin düzenlediği 13.05.2013 tarihli 4432 nolu 137.589,31 TL hizmet faturasının … yevmiye numarası ile 320.01.201 numaralı satıcılar hesabına alacaklı olarak kaydedildiği, daha sonra davalı şirketin iade faturası düzenlediği, 02.07.2013 tarihinde 137.589,31 TL tutarındaki iade faturasını 11946 yevmiye numarası ile davalı şirketin 320.01.201 numaralı satıcılar hesabına kaydettiği, davalı şirketin dava konusu faturayı defterlerine işlediği, ancak sekiz gün içinde davacı şirkete iade faturası düzenlediği, davalı şirketin Beyoğlu… Noterliğinin 10.07.2013 tarih… yevmiye numaralı ihtarnamesi ile süresi içinde faturaya itirazda bulunduğu, dava konusu somut olayda, elektronik postayı gönderen davalı şirket hasta hesapları sorumlusu …. isminin ticaret siciline davalı şirketin temsilcisi olarak tescil edilmediği, bu durumda davalı hastane çalışanı … tarafından gönderilen elektronik postanın içeriğinin davalı şirketi bağlamayacağı, ancak davalı şirket çalışanının daha önceden de davalı şirketin temsilcisi gibi hareket etmesi söz konusu olmuş ve davacı şirket ile davalı şirket arasında bu çeşit hukuki ilişkiler de gerçekleşmişse hukuki görünüş ilkesinin dikkate alınabileceği, fakat dosya kapsamında bu hususa ilişkin bir bilgi bulunmadığı, davalı hastane çalışanının hukuki görünüş ilkesi uyarıca temsilci olduğu kabul edilirse davacı şirket ile davalı şirket arasında üçüncü kişi yararına vekalet sözleşmesinin olduğunun kabul edilebileceği, aksi durumda yetkisiz temsil nedeniyle davalı şirketin sözleşmeden sorumlu olmayacağı belirtilmiştir. Dava konusu, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinden, davacı alacaklı vekilinin, davalı borçlu şirkete karşı 137.589,31 TL asıl alacak, 7.786,52 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 145.465,83 TL alacağı tahsil amaçlı 27.06.2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçluya ödeme emrinin 01.07.2016 tarihinde tebliğ edildiği, davalının borca ve ferilere 08.07.2016 tarihinde yasal süre içinde itiraz ettiği, davacı alacaklı vekilinin İİK 67.Maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davası açtığı, takip konusu faturanın davacı şirket tarafından, davalı şirket adına 13.05.2013 tarihli, KDV dahil toplam 137.589,31 TL tutarında “Sağlık Hizmeti Gelirleri” adı altında düzenlendiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamından, davacı ile davalı çalışanı arasında gönderilen elektronik postalarda adı geçen davalı çalışanı …’ın davalı hastane bünyesinde hasta hesapları sorumlusu olarak görev yaptığı, hasta hesapları sorumlusu olarak davalı adına sözleşme yapma yetkisinin bulunduğuna dair bir delilin bulunmadığı ve davalı şirkete ait yönetim kurulu kararında davalı şirketi temsile yetkili kişiler arasında …’ın belirtilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Temsil olunan davalının, çalışanı …’ın temsil yetkisi olduğunu üçüncü kişilere bildirdiği ve üçüncü kişilerin de iyi niyetli oldukları hususunu ispat edecek bir delilin sunulmadığı dosya kapsamında sabittir. Keza, hukuki görünüş ilkesi gereğince taraflar arasında dava konusu olaya benzer sözleşmelerin yapıldığı hususunda da bir delil dosyada mevcut değildir. Davacı taraf ile davalı çalışanı …’ın arasında yapılan sözleşme temsil olunan davalı tarafça da onaylanmamıştır. Somut olayda taraflar anonim şirket olup, anonim şirketlerde temsil yetkisi 6102 sayılı TTK.nun 370 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Temsil olunduğu iddia edilen davalı şirketin yönetim kurulu kararında çalışanı …’a temsil yetkisi verilmediği ve daha sonradan da davacı şirketi ile çalışan … arasındaki işlem onaylanmamıştır. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı iddiasını ispat edemediğinden ve dava dışı çalışanın davalı şirketi temsile yetkisi bulunmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmektedir.HMK.nun 297. maddesinin 2.fıkrasında, “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlemesi yer almaktadır. Söz konusu hükme aykırı olarak davalının haksız icra takibi nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere talep ettiği kötüniyet tazminatı hakkında kısa karar ve gerekçeli kararda bir hüküm tesis edilmemiştir.
Kötüniyet tazminatı, İİK.nun 67. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, takibinde haksız ve kötüniyetli görülen alacaklı diğer tarafın talebi üzerine reddolunan likit alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkum edilir. Somut olay bakımından, davacının başlattığı icra takibinde haksız çıkmasına rağmen, takibinde kötüniyetli olduğuna dair davalı tarafından dosya kapsamında bir delil sunulmadığı ve davacının kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği anlaşıldığından kötüniyet tazminatı talebi yerinde değildir. Mahkemece, bu konuda karar verilmesi gerekirken HMK.nun 297. maddesinin 2. fıkrasına aykırı olarak karar verilmemesi doğru olmamakla birlikte, sonuca etkili olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmektedir.Açıklanan tüm nedenler, hükme esas alınan bilirkişi raporu ve özellikle yasal düzenlemeler kapsamında, davacı vekili ile davalı vekilinin istinaf başvurularının reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/922 Esas, 2018/516 Karar sayılı ve 13.02.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin ve davalı vekilinin istinaf başvurularının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361/1 bendi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.14/02/2019