Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3082 E. 2019/5 K. 10.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3082 Esas
KARAR NO : 2019/5
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 30/05/2018
NUMARASI : 2016/849 Esas, 2018/509 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 10/01/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 19.07.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin 2007 yılında kurulduğunu, tarımsal sulama, evsel kullanım, birçok ebat ve boyutta yangın söndürme sistemleri, ağır sanayi madencilik, asfalt sistemleri ve petrol kimya alanlarında faaliyet gösterdiğini, yapılan finansal analizler sonucunda şirketin önemli bir tahsilat sorunu yaşadığının çok net olarak ortaya çıktığını, şirketin kredi riskinin, yaşanan seçim süreçleri, komşu ülkelerde yaşanan jeopolitik ortam ve krizler sonucunda realize olduğunun açık ve net bir şekilde görüleceğini, kur artışı, üretim maliyetlerinin yükselmesi ve finansal borçlanma maliyetlerinin artmasının şirket için ayrı bir risk unsuru olup, borca batıklığı hızlandırdığını, hissedar ve yöneticilerin öncelikli amacının şirket faaliyetlerinin sürdürülebilirliğini sağlamak ve başta personel, kreditörler, satıcılar, müşteriler ve kamu olmak üzere kimseyi zarara uğratmamak olduğunu, borca batıklıktan çıkmak için borca batıklığın yaklaşık %52’sini tekabül eden nakit sermaye artırım yapmayı kararlaştırılmış bulunduğunu, borca batıklık tutarının 31 Mayıs 2016 tarihi itibariyle 2.400.409 TL olduğunu belirterek, müvekkili şirketin İİK 179/b maddesi uyarınca 1 yıl süreyle iflasının ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Müdahiller yargılamaya katılarak beyan ve itirazlarını belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacı şirketin davanın açıldığı 19.07.2016 tarihi itibariyle malvarlığı rayiç değerlerinin tespit edildiği 3 kişilik bilirkişi heyet raporuna göre, 1.186.500,25 TL olarak tespit edilmişken, yargılama safahatı içerisinde sermayesinin tamamını yitiren davacı şirketin bilirkişi raporuna göre 31.12.2017 tarihi itibarı ile 2.699.523,86 TL borca batık halde olduğu, tüm demirbaşların elinden çıktığı, mamül, yarı mamul hiçbir malvarlığının kalmadığı, borca batıklıktan çıkmasının mümkün olmadığının tespit edildiği, kayyımım 7. raporunda şirketin daha önce 45 çalışanı var iken , Mart 2017 den itibaren 3 ‘ye indiğinin belirtiltidiği, kaydi borca batıklığın 1.781.348,00 TL olarak görüldüğü, gelişen süreç içinde borca batıklığın arttığı ve 16.05.2018 tarihli son raporda davacı şirketin uzun süredir gayrifaal durumda olduğu, iyileştirme projesini gerçekleştirmesinin, borca batıklıktan çıkmasının mümkün olmadığının belirtildiği, üretim faaliyeti tamamen sona ermiş borca batıklığı devamlı yükselişte olan ve sermayesinin tamamını kaybetmiş olan davacı şirketin borca batıklıktan çıkmasının imkansız olduğu gerekçesiyle davanın reddi ile şirketin iflasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.
İstinaf nedenleri olarak, kayyım raporları ile gerek ilk bilirkişi heyetinin vermiş olduğu raporlar, gerekse de daha sonra bilirkişilerce düzenlenen mali ve şirketin iktisadi durumunu değerlendirmeye yönelik verilen raporlar arasında tezatlık ve önemli çelişkilerin olduğunu, bu durumun raporlarla da sabit olduğunu, eksik inceleme ve hatalı ilamın bozulması gerektiğini, raporlar arasındaki çelişen beyanların giderilmediğinin de sabit olduğunu, ek rapor alınması gerekirken alınmadığını, ilamın usul ve esas yönünden bozmayı gerektirdiğini iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377. maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemine ilişkindir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi isteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181.maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan, 160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166. maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74.maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacı vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme talebinde bulunma yetkisinin mevcut olduğu, davacı şirket yönetim kurulunun 13.07.2016 tarihli kararı ile şirketin borca batık olması gerekçesiyle iflasın ertelenmesi kararının alınması için mahkemeye dava açılması için karar alındığı, mahkeme kararı uyarınca, ilanların yaptırılarak, İflas avansının yatırıldığı, davanın, davacı şirketin muamele merkezinin bulunduğu, mutlak yetkili mahkeme de açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemenin, 25.07.2016 tarihli ara kararı ile, davacı şirketin ihtiyati tedbir talebi kabul edilerek, buna dair ara karar oluşturulmuş ve daha sonra ise kayyım tayin edilmiştir.
Mali bilirkişi tarafından hazırlanan 31.05.2016 tarihli rayiç değer bilançosuna göre, şirketin 1.186.500,25 TL öz varlığı ile borca batık durumda olduğu tespit edilmiştir.
02.09.2016 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda, şirketin tamamı ödenmiş sermayesinin 7.500.000,00TL, öz kaynaklar içinde %84,18 oranında varlığını kaybettiği, dava dosyasına sunulan iyileştirme projesinde, şirket faaliyetlerinin çok daha verimli ve karlı sürdürülmesini, bu sayede varlık kaynak dengesinin düzeltilmesini ve dolayısı ile mevcut borçların ödenmesinin planlandığı, iyileştirme projesinde revizyon yapılarak 3.400.000,00 TL nakit sermaye girişinin sağlanması gerektiği, İflasın ertelenmesi için öncelikle şirketin borca batık olması ve buna ek olarak kabul edilebilir bir işletme projesinin sunulmasının gerektiği, şirketin 1.186.500,00 TL öz varlık ile borca batık olduğunun tespit edildiği, şirketin alacaklarını alamadığı, ödeme konusunda zorlandığı, kayyum kontrolünde iyileştirme projesine tamamen uyması ve dönem içinde iyileştirme projesinde revizyona giderek artı 3.400.000,00 TL daha öz kaynak temini ile borç batağından çıkabileceği, öz kaynağın ne şekilde temin edileceğinin açık ve net olarak belirtilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
05.12.2017 tarihli teknik bilirkişi raporunda, firmanın merkezi dışında işletmesi ve deposunun olmadığı, faaliyet konularının, pompa ve hidrofor üretimi ve satışı olduğu, firmanın tesis ve makinalarının tamamının hem mizanda hem de fiilen olmadığı, davacı beyanına göre alacaklıların aldığının bildirildiği, firma taşıtlarının firmada olmadığı, haciz yolu ile alacaklıların aldığının belirtildiği, makine veya demirbaşın firmada mevcut olmadığı, firma merkezinde ve deposunda hiçbir stokun olmadığı, firmanın üretim ve satış yapmadığı, bir kısım demirbaş dışında firmanın hiçbir malvarlığının olmadığı, demirbaşların toplam rayiç bedelinin 28.200,00 TL olduğu belirtilmiştir.
Kayyım raporları dosyaya ibraz edilmiştir. 21.08.2016 tarihli 1. kayyım raporunda, şirketin iyileştirme projesinde yaptıkları ve yapılanların mali tablolara etkilerinin görülebilmesi için 30.06.2016 tarihli mali tabloların tamamlanmasının beklendiği belirtilmiş, 26.09.2016 tarihli raporda, iki aylık süre içinde şirketin borca batıklığının kaydi olarak 212.542 TL arttığı, öz varlığınının da aynı tutarda azaldığı, erteleme projesinde , 2016 yılı ,2.6 aylık dönemde 312.500 TL, 2017 yılı 1.6 aylık dönemde 312.500 TL , 2018 yılı 1.6 aylık dönemde 625.000 TL olmak üzere toplamda 1.250.000 TL sermaye taahhüdü bulunduğu, iyileştirme projesinde yer alan sermaye artışı ile ilgili henüz bir gelişme olmadığı belirtilmiş, 16.05.2018 tarihli son kayyım raporunda ise, davacı şirketin, Sultanbeyli / İstanbul‘daki işyerini 09.02.2017 tarihinde Pendik /İstanbul adresine taşıdığı, daha önce üretim alanı olarak 12.000 metrekarelik alanda faaliyette bulunan şirketin 80 metre karelik ofis alanına taşındığı, sadece 3 çalışanının olduğu, üretim alanının bulunmadığı, şirket ortağının tüm tesis makine ve cihazların alacaklılara satıldığı bilgisini verdiği, davacı şirketin 2018 yılında ilk 3 aylık dönemde ticari faaliyetinin olmadığı, 31.05.2016 tarihinde (+)8.397.918 TL olan şirketin kaydi öz varlığının 22 ay içinde 11.093.526 TL azalarak, 31.03.2018 tarihi itibarı ile (-) 1.826.907 TL ye gerilediği, iyileştirme projesinde yer alan 1.200.000 TL tutarındaki sermaye artışı ile ilgili henüz bir gelişmenin olmadığı, sonuç olarak, kayyım bilgi ve onayı olmaksızın, binanın boşaltılıp mal sahiplerine verildiği, fabrikada bulunan üretim makine tesis ve cihazların 5 adet alacaklıya alacaklarına karşılık satıldığı, sabit kıymetlerin kayyım onayı olmaksızın elden çıkarıldığı, normal faaliyet döneminde ortalama 45 kişinin çalıştığı şirkette, 31.03.2018 tarihi itibarı ile şirket çalışanının 1 kişiye indiği, şirketin gayrifaal durumda olduğu, şirket ortaklarının sahip oldukları bazı gayrimenkulleri satarak önemli ölçüde borç ödedikleri, verilen çek ve senetler için kayyım onayı alınmadığı, davacı şirketin 1,5 yılda yaptığı hiçbir işlemde kayyım onayı almadığı, 2017 Nisan ayından bu yana 13 aylık kayyım ücretlerinin ödenmediği, gelinen nokta itibarı ile uzun süredir gayri faal olan şirketin iyileştirme projesini gerçekleştirmesi ve borca batıklıktan çıkmasının mümkün görülmediği belirtilmiştir.
Davacı şirket vekili, teknik rapor ve son kayyım raporuna karşı, 30.05.2018 tarihli celsede zapta geçen beyanı ile, şirketin kurtulma ihtimalinin kalmadığını, raporlara bir diyeceklerinin olmadığını ifade etmiştir. Mahkemece, rapor ve kayyım raporları sonucunda, şirketin borca batıklıktan çıkmasının imkansız olduğu gerekçesiyle iflas erteleme talebinin reddi ile İflas kararı verilmiştir.
İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur. Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir.İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın kanunda belirtilenler tarafından mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği ve benzeridir. Bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması, yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarının iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği ise İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir.Somut olayda, davacı şirketin yukarıda ifade edildiği üzere, borca batıklık oranı gittikçe artmış, davacı şirket çalışan sayısı 1 kişiye düşmüş, şirket, üretim yapmasına olanak sağlayacak işlerinden taşınmış gayri faal duruma düşmüştür. İyileştirme projesinde belirtilen sermaye artışına ilişkin hiçbir vaadini gerçekleştirmediği gibi, kayyım onay ve izni olmaksızın işlemler yapmış ve aksinin iddia edilmediği üzere 17 ay süresince kayyım ücretide ödenmemiştir. Görüldüğü üzere ,şirket borca batık olduğu gibi, batıklık durumu da her geçen gün daha da artmış ve artmaktadır. Diğer yandan, şirketin borca batık olması, şirket hakkında iflas kararı verilmesi için yeterli olmakla birlikte, İflas erteleme kararı verilmesinde tek başına yeterli olmayacaktır.İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır. Bu husus İİK’nun 179. Maddede, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377.maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, bilirkişi raporunda ve ek raporlarda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, davacı şirketin iyileştirme projesinde belirtmiş olduğu sermaye artışının yetersiz olduğu ve bunun dahi yerine getirilmediği, sermaye artış kararını yerine getirmeyen şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı kabul edilemeyeceği, şirket alacaklılarından fedakarlık bekleyen, davacı şirket ortaklarının aynı oranda fedakarlık gösterdiklerinden de söz edilemeyecektir. Özellikle, ihtiyati tedbir kararından itibaren İflas ertelemenin sonuçlarından fiilen yararlanan davacı şirketin, bu süreç içerisinde iyiniyetli girişimlerinin yeterli olduğundan söz etmek mümkün görülmemiştir. Yukarıda ifade edildiği üzere,davacı vekili son duruşma zaptına geçen beyanında, şirketin kurtulma ihtimalinin kalmadığını ve raporlara bir diyeceğinin olmadığını ifade etmiştir. Ayrıca bilirkişi rapor ve kayyım raporları, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Davacı vekili tarafından zapta geçen beyanın aksine raporların çelişkili olduğu hususu istinaf nedenleri arasında ileri sürülmüş ise de, iddialarını ispata yarar hiçbir somut bilgi ve belge dosyaya sunulmamıştır.
Açıklanan tüm nedenlerle ve özelikle iflas erteleme şartları oluşmayan şirket hakkında, İflas kararı verilmesinde usul ve yasaya aykırılık olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul Anadolu 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/849 Esas, 2018/509 Karar ve 30.05.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan reddine,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, İİK’nun 164. Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.10/01/2019