Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3050 E. 2018/2255 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3050 Esas
KARAR NO : 2018/2255
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI : 2017/1030 2018/440
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının İptali
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Dava, sigorta tahkim kararının iptaline ilişkindir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi olan …ün … Bankası Atisan Şubesinden 110.000,00 TL kredi kullandığını, kredi için 51.000,00 TL bedelli “Hayat Sigortasi Poliçesi” düzenlendiğini, murisin 07/08/2016 tarihinde öldüğünü, davalı sigorta şirketinin poliçe gereği müvekkili mirasçılara ödeme yapmaması üzerine müvekkillerinin sigorta tahkim kuruluna başvurduklarını, sigorta tahkim komisyonunun söz konusu parayı bankanın alması gerektiğini belirterek taleplerini reddettiğini; oysa sigorta tahkim komisyonunun bankanın onayını sorarak buna göre bir karar vermesi gerekirken, araştırma yapmadan verilen sigorta tahkim komisyonu kararının hatalı olduğunu belirterek 11/08/2017 tarihli, 2017/İHK – 2481 sayılı sigorta tahkim kurulu itiraz hakem heyeti kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı tarafa, dosyada yeteri kadar gider avansı bulunmadı- ğından tebligat yapılamadığı ve bu nedenle savunma verilmediği görülmüştür.
Mahkemece Yargıtay 17 HD’ nin 2014/14577 Esas ve 2017/1239 Karar sayılı hükmüne göre, sigorta sözleşmesinden doğan uyuşmazlıkların çözümlenmesi ile ilgili ” sigorta tahkim komisyonunun hakem heyeti kararlarının iptalinin istenemeyeceği, Yargıtay 11. HD’ nin 2016/43-2016/9184 sayılı kararı çerçevesinde sigorta tahkim komisyonunun miktar yönünden kesin olmayan kararlarına karşı ise iptal davası açılamayacağı, kanun yoluna gidilebileceği gerekçesi ile davanın HMK’ nın 114/2-115/2 maddeleri gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili süresinde vermiş olduğu 20/06/2018 havale tarihli istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğu, zira 17. HD’ nin çok daha yeni kararlarına göre hakem heyeti kararlarına karşı yalnızca iptal davası açılabileceği ve davanın tahkim yerindeki Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması gerektiğinin belirtildiği, kaldı ki yerel mahkeme kararının aksine, sigortacılıkta tahkim ile ilgili kanun yolunda HMK’ nın uygulanacağı, HMK 439/1 maddesi gereğince hakim kararına karşı yalnızca iptal davası açılabileceğinin belirtildiği, sonuç olarak HMK 439 maddesi gereğince hakem heyeti kararlarına karşı yanlızca iptal davası açılabileceği ve iptal davasına karşı temyiz yolunun açık olduğu, ilk derece mahkemesince açtıkları davanın usule uygun ve haklı olduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
Somut olayda davacı, … Bankasından kullandığı kredinin teminatı olarak davalı sigorta şirketinin nezdinde 51.000,00 TL bedelli “kredi koruma teminatlı hayat sigortası poliçesi” düzenlendiği, murisin vefatı üzerine sigorta teminat bedelinin kendilerine ödenmesini sigorta şirketinden talep ettikleri, taleplerinin reddedildiği, bunun üzerine 2017.H.5367 sayılı müracaat ile 30/01/2017 tarihinde sigorta tahkim kuruluna başvuruda bulundukları, sigorta tahkim kurulu tarafından verilen 12/04/2017 tarihli 2017/9435 sayılı karar ile davacının başvurusunun reddedildiği, bunun üzerine 03/05/2017 tarihinde hakem heyeti kararına davacılarca itiraz edildiği, bu itirazın da itiraz hakem heyeti tarafından 11/08/2017 tarihli 2017/İHK.-2481 sayılı karar ile itirazların reddedildiği, bunun üzerine hakem heyeti kararının iptali için iş bu davanın açıldığı ve mahkemece yukarıda açıklandığı üzere dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
5684 sayılı kanunun 30/12 maddesinin son cümlesine göre temyize ilişkin usûl ve esaslar hakkında Hukuk Usûlü Muhakemeleri kanunu uygulanır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2 maddesindeki “Mevzuatta yürürlükten kaldırılan 18/06/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerinin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” düzenlemesi ile sigortacılıkta tahkim ile ilgili kanun yolunda Hukuk Muhakemeleri Kanunun uygulanacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341/5. maddesinde, diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtay’a başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabileceği düzenlemesi mevcuttur.
Yine, HMK.’nın 439/1 maddesinde hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabileceği, iptal davasının ise tahkim yerindeki bölge adliye mahkemesinde açılabileceği, HMK’nın 410. maddesinde ise tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkemenin tahkim yerinin, konusuna göre tahkim yeri asliye hukuk veya asliye ticaret mahkemesi olduğuna dair düzenlemeler HMK kapsamındaki tahkim uyuşmazlığına ilişkindir.
HMK.’nın 361. Maddesinde de, bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde temyiz yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir.
Hakem kararlarına karşı kanun yolları hususunda, Yargıtay 11.HD ile 23HD. arasında, itiraz hakem heyeti kararlarına karşı istinaf başvuru yolunun mu, yoksa direk temyiz kanun yolunun mu açık olduğuna dair bu aşamada görüş farklılığı bulunsa da, itiraz hakem heyeti kararlarına karşı itirazın ilk derece mahkemelerince değerlendirilme- yeceği ve sigorta hakem kararlarına karşı iptal davası açılamayacağı hususunda, yasal mevzuata uygun olarak Yargıtay’da uygulama birliği bulunduğunu söylemek mümkün olup, eldeki uyuşmazlık, HMK’ya göre yargılaması yapılan bir tahkim yargılaması da olmadığından, uyuşmazlığa asliye ticaret mahkemesinin bakması yasal olarak mümkün görülmemektedir.
Sonuç olarak, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesi kararının, usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerektiğine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince esastan REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361 maddesi gereğince gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/12/2018