Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/3021 E. 2022/65 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/3021 Esas
KARAR NO: 2022/65
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26/04/2018
NUMARASI: 2015/1205 Esas, 2018/342 Karar
DAVA: GENEL KURUL KARARININ İPTALİ (Kooperatif Genel Kurul Kararının İptali)
KARAR TARİHİ: 20/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı …’nin eski üyelerinden olduğunu, kooperatifin yanlış uygulamalarını dile getirdiği için kooperatif yönetiminin husumetine maruz kaldığını, müvekkili hükümlü iken babasına, müvekkilinin üye kalması halinde bireysel emeklilik primi ödemesi gerektiği söylenerek babasının kandırıldığını ve müvekkilinin sahte imzası attırılarak istifa dilekçesi yazdırıldığını, istifa tarihinde müvekkili hükümlü olup kendisine vasi de atanmadığını, bu nedenle istifa dilekçesinin müvekkili ya da vasi tarafından imzalanmasının mümkün olmadığını belirterek müvekkilinin ortaklığa iadesini ve tedbiren ihraç kararının durdurulmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı kooperatif vekili cevabında; sigortalı olup SGK prim ödeme yükümlülüklerini yerine getirmek istemeyen bir kısım üyelerin istifa ederek prim ödeme yükümlülüğünden kurtulma yolunu seçtiğini, davacının babasının getirdiği ve davacı tarafından imzalandığını belirttiği 10/09/2013 tarihli istifa dilekçesinin de bu borç bildirimi nedenine dayandığını, müvekkili kooperatifin 15/09/2013 tarihli yönetim kurulu kararı ile istifayı kabul ettiğini, davacının istifasını da içeren 2013 yılı faaliyet raporunun genel kurulda okunarak kabul ve ibra edildiğini, üyeliğin sona ermesinden 2 yıldan fazla zaman geçtikten sonra açılan davanın öncelikle zamanaşımından reddi gerektiğini, davacının imzaladığı istifa dilekçesine rağmen gerçek dışı ithamlarla dava açtığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; istifa dilekçesindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, imzanın davacıya ait olmamasının yönetim kurulu kararını dayanaksız hale getirdiği ve buna göre Genel Kurulda Yönetim Kurulunun ibrasına ilişkin kararı da “Davacı bakımından alınan işlem yönüyle” geçersiz kıldığı gerekçesiyle ihraca ilişkin yönetim kurulu kararı ile buna dair genel kurulda davacının ihracına ilişkin kararın davacı yönünden iptaline ve davacının kooperatif ortağı olduğunun tespitine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacının istifa dilekçesinin babası tarafından sunulduğunu, davacının birçok suçtan kesinleşmiş cezası bulunduğunu, Kooperatifler Kanunu ve ana sözleşme uyarınca ortakların medeni haklarını kullanma ehliyetine sahip olması gerektiğini, bu düzenlemelere göre davacının ortak olması ya da ortaklığının devamının mümkün olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın reddini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME Dava, davacının istifasının kabulüne dair 15/09/2013 tarihli yönetim kurulu kararının iptali ve davacının üyeliğe iadesi istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, davacının davalı kooperatifin üyesi iken, davacının adı ve imzasını içeren 10/09/2013 tarihli istifa dilekçesinin davalı kooperatif yönetim kurulunun 15/09/2013 tarihli kararı ile kabul edildiği ve davacının üyeliğinin sona erdirildiği, davacının, istifa dilekçesinin sahte olduğu ve dilekçedeki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürerek yönetim kurulunun istifanın kabulüne dair 15/09/2013 tarihli işleminin iptali için eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, istifa dilekçesindeki imzanın davacıya ait olmadığı gerekçesiyle ihraca ilişkin yönetim kurulu kararı ile davacının ihracını da kapsayan Yönetim Kurulunun ibrasına ilişkin kararın davacının ihracına ilişkin kısım yönünden iptaline karar verilmiş, davalı kooperatif karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinafa konu uyuşmazlık, davacının çıkma (istifa) iradesinin bulunup bulunmadığı, davacının istifa dilekçesinin sahte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bir davada vakıaları bildirmek taraflara, bu vakıalara uygulanacak hukuk kurallarını bulup uygulamak hakime düşer. Tarafların ileri sürdükleri vakıaların mahiyeti hakkında yapmış oldukları hukuki nitelendirmeler hakime yardımcı olsa da, Türk hukukunu kendiliğinden uygulamakla yükümlü olan hakim, tarafların belirttiği hukuki nitelindirme ile bağlı değildir. Somut uyuşmazlıkta, dava dilekçesinde sonuç olarak yönetim kurulunun ihraç (çıkarılma) kararının iptali talep edilmişse de, davacı, istifa (çıkma) dilekçesinin kendisine ait olmadığını ve bu nedenle istifanın kabulüne dair yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunu ileri sürmektedir. İptali istenen yönetim kurulunun 15/09/2013 tarihli kararı, davacının kooperatif üyeliğinden ihracına ilişkin olmayıp, davacının istifasının kabul edildiğine dairdir. Bu durumda uyuşmazlığın davacının istifa iradesinin bulunup bulunmadığına ilişkin olduğu gözetilerek mahkemece bu kapsamda yargılama yapılıp karar verilmesi gerekirken, yönetim kurulunun 15/09/2013 tarihli kararının ihraç kararı olduğu kabul edilerek ihraç kararının iptaline karar verilmesi doğru olmadığı gibi, davacının 26/06/2014 tarihli genel kurul kararının iptalini talep etmediği ve genel kurulda davacının ihracına da karar verilmediği halde talebi aşarak 26/06/2014 tarihli genel kurul kararının iptaline karar verilmesi de doğru olmamıştır. İlk derece mahkemesinde alınan 12/06/2017 tarihli bilirkişi raporunda, istifa dilekçesindeki imzanın davacıya ait olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda istifa dilekçesindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı anlaşıldığından, yönetim kurulunun 15/09/2013 tarihli davacının istifasının kabulüne dair kararının geçersiz olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtildiği şekilde anılan kararın ihraç kararı gibi değerlendirilerek iptaline karar verilmesi doğru görülmemiştir. Diğer taraftan yargılama sırasında davalı vekili 12/04/2018 tarihli dilekçesi ile davacının yeniden üyeliğe alındığına dair yönetim kurulu kararını ve hazirun cetvelini sunmuş olup, duruşmada da davanın yeniden üye yapıldığını ve davanın konusuz kaldığını beyan etmiştir. Davacı vekili, ihraç kararının tedbiren durdurulmasına ilişkin kararın gereğinin yerine getirildiğini ve davanın konusuz kalmadığını beyan etmiş, mahkemece de dava kabul edilmiştir. Yönetim kurulu’nun 11/01/2016 tarihli kararı ile davacının 380 nolu olarak üye alınmasına karar verilmiş, davacıya 2017 yılı genel kurul toplantısı hazirun cetvelinde de yer verilmiştir. Bu durumda davacının tekrar üyeliğe alınması ile davacının ortaklığa iadesine ilişkin talebi yönünden davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından mahkemece bu talep yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, bu talep yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi isabetli olmamıştır. Bunun yanında davalı taraf, davacı hakkında birçok suçtan kesinleşmiş ceza bulunduğunu, bu nedenle medeni haklarını kullanma ehliyeti bulunmayan davacının ortak olmasının mümkün olmadığını belirterek kararı istinaf etmiştir. HMK’nın 357/1 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen savunmaların istinaf mahkemesinde dinlenemeyeceği gözetilerek, davalının bu yöndeki istinaf talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile davalı vekilinin istinaf talebinin yukarıda belirtilen nedenler ile kabulü ile yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından, HMK’nın 353/1.b.2 bendi gereğince yeniden esas hakkında yönetim kurulunun 15/09/2013 tarihli davacının istifasının kabulüne dair kararının geçersiz olduğunun tespitine, davacının ortaklığa iadesi talebi yönünden konusuz kalan davada karar verilmesine yer olmadığına, dava tarihi itibarıyla davacının dava açmakta haklı olduğu gözetilerek lehine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M / Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULÜ ile, İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1205 Esas, 2018/342 Karar ve 26/04/2018 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE, 2.a)-Davacının istifa dilekçesinin kabulüne dair 15/09/2013 tarihli ve 10 sayılı Yönetim Kurulu Kararı’nın geçersiz olduğunun TESPİTİNE, b) Davacının üyeliğe iadesi talebi yönünden konusuz kalan dava hakkında ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, c)Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 53,00 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, d)Davacının peşin olarak yatırdığı 27,70 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, e)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihi Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap ve takdir olunan 5.100,00 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, f)Davacının yapmış olduğu 685,55 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, g)Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, h)Tarafların HMK 120 madde gereğince yatırdıkları gider avansından kalan miktarın karar kesinleştiğinde talep halinde taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 44,80 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 4-Davalı tarafından peşin yatırılan 134,00 TL istinaf harçları ile 46,50 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine YER OLMADIĞINA, 6-HMK 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa İADESİNE, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2. bendi gereğince düzeltilerek, HMK 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.20/01/2022