Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2979 E. 2019/37 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2979 Esas
KARAR NO : 2019/37
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 08/11/2016
NUMARASI : 2016/3359 Esas, 2016/3359 Karar
DAVACI : MİLAD OLUKLU MUKAVVA VE MATB SAN TİC LTD ŞTİ
DAVANIN KONUSU: Hakem Kararının Tebliğe Çıkarılması / Saklanması
KARAR TARİHİ: 17/01/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Sigorta Tahkim Komisyonun 2016/K-14732 karar sayılı 23/05/2016 tarihli kararına karşı davalı vekilinin itirazı üzerine verilen, 08/08/2016 tarih ve 2016/İHK-2001 sayılı Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti Kararına karşı, itiraz eden davalı sigorta şirketi vekili tarafından, hakem heyeti kararının hüküm kısmında gösterilen şekilde 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 30/12. madddesi gereğince temyiz kanun yoluna başvurularak karar temyiz edilmişse de, Yargıtay 17.Hukuk Dairesinin 2017/2128 Esas, 2017/4799 Karar ve 27/04/2017 tarihli oyçokluğu ile alınan kararı üzerine, söz konusu ilamın sonuç kısmında, Bölge Adliye Mahkemelerinin açıldığı, 20.07.2016 tarihinden sonra verilen hakem heyeti ya da itiraz hakem kararlarının istinaf kanun yoluna tabi olduğu, incelemenin Bölge Adliye Mahkemesince yapılacağı gerekçesi ile dosyanın ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmek üzere yerel Mahkemesine iadesi kararı sonucunda, dosya saklanmak üzere tevdi edilen İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından Yargıtay ilamı gereğince istinaf incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmiştir.
İDDİA:
Başvuran Şirket Temsilcisi, 24/12/2015 tarihli dilekçesinde; 16/06/2015 tarihinde firmalarında yangın çıktığını, yangının çıktığı gecenin sabahında sigorta şirketinin ekspertiz görevlendirdiğini, daha sonra sigorta şirketinin görevlendirdiği bilirkişinin geldiğini, bu sürecin 4 ay sürdüğünü, 27/10/2015 tarihinde sigorta şirketinin makbuz gönderdiğini, gelen ibranamede belirtilen tutarın şirket olarak talep ettikleri hasar bedelinin çok altında bir tutar olduğunu, bu ibranameye istinaden 04 Kasım 2015 tarihinde Büyükçekmece …Noterliği vasıtasıyla sigorta şirketine ihtarname gönderilerek poliçe kapsamında ve ibraz etmiş oldukları belge ve bilgiler dahilinde tekrar değerlendirmelerini talep ettiklerini ancak taleplerine herhangi bir cevap verilmediğini, yangın sonucunda emtia ürünlerinin yanarak hasar gördüğünü, makinelerin ısıdan elektrik bağlantı kablolarının ve kauçuk merdanelerin eridiğini, sudan dolayı paslanmış ve tahtaların sıcaktan hasar gördüğünü ,kullanılamaz hale geldiğini, elektrik tesisatının tamamen kullanım dışı olduğunu, parkelerin sıcaktan kabardığını, bina camlarının tamamen kırıldığını, kapının hasar gördüğünü, ürün istifleme makinesi, transpalet ve çemberleme makinesinin hasar gördüğünü, geçen süredeki kira kaybı, iş kaybı, personel maaşlarının ödenmesinin gerektiğini, yangın tesisatının, güvenlik için kurulan alarm sisteminin yenilenmesi gerektiğini, bina çatısının, dış cephe boyasının boyanması ve zarar gören yerlerin onarılması gerektiğini belirterek, 505.582,21 TL zararlarının reeskont faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı sigorta şirketi vekili; başvuran şirketin Esenyurt adresinde bulunan binada kiracı olarak bulunduğunu, müvekkili sigorta şirketi tarafından iş yerinin “İş yerim Paket Sigorta Poliçesi” ile sigorta teminatı altına alındığını, poliçe tanzim tarihinden 3 ay sonra alevli yangın hadisesinin meydana geldiğini, teknik bilirkişi raporunda ve ekspertiz incelemelerinde görüleceği üzere, 15/06/2015 günü saat 22:11 sıralarında iş yerinin makine ve elektrik şalterlerinin kapatılıp güvenlik alarmının kurularak terk edildiğinin anlaşıldığını, yapılan incelemelerde başvuru sahibi olan sigortalıya ait iş yerinde bina ,demirbaş, makine tesisat, emtea ve enkaz kaldırma hasarları da dahil olmak üzere toplam ,121.730,80 TL zararın meydana geldiğinin anlaşıldığını, tespit olunan meblağın tam 4.22 katı olan 513.261,25 TL’nin sigortalının talebi olması nedeniyle herhangi bir işlem yapılmadığını, makine, demirbaş, tesisat ve demirbaş sigorta bedellerinin sigorta değerinden fazla olduğundan aşkın sigortanın söz konusu olduğunu, ana faaliyet konusu olukluk kağıt ve oluklu mukavva imalatı olan firmanın vergi levhaları vs. bilgileri incelendiğinde, piyasadaki ekonomik durumunun kötü olduğunun anlaşıldığını, İş Yerim Paket Poliçesindeki tüm teminatların aşkın sigorta olarak yapılmış olması, sigortalının tazminat talebinin yüksekliği, sigortalının ekonomik durumunun kötü durumda olması, poliçe tanzim tarihinden 3 ay sonra yangının meydana gelmesi, iş yerinde herhangi bir kapı ve pencerelerde zorlanma izinin ,harici bir sabotaj ve kundaklama durumunun bulunmaması, yangının da elektrik kaynaklı olmaması nedeniyle, yangının iş yeri içerisinde çıkartılmış şüpheli yangın olma ihtimalini ortaya çıkardığını, teknik inceleme sonucunda yangının elektrik sisteminden kaynaklı olmamasının dikkat çekici olduğunu, ayrıca zarar olarak talep etmiş olduğu kalemlerin ekspertiz inceleme neticesindeki tespit edilen zarar miktarları ile uygun olmadığını, kiracı sorumluluk hasarları bakımından talep edilen tüm fiyatların yapılan piyasa araştırması sonucunda yüksek olduğunun tespit edildiğini, bu tür zararların tazminini davacının değil zarar gören kişilerin istemesi gerektiğini, başvuru sahibinin taleplerinin sigortalının sebepsiz zenginleşmesine sebebiyet verecek nitelikte fahiş ve haksız olduğunu savunarak talebin reddini istemiştir.
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU UYUŞMAZLIK HAKEM KARARI :
Hakem heyeti 23/05/2016 tarih ve 2016/K-14732 karar sayılı kararı ile; sigortalı işyerinde yangın hadisesinin meydana geldiği, sigortalı kıymetler ile 3.şahıs mallarının da zarara uğradığının ihtilafsız olduğu, yangın sebebine ilişkin olarak yaptırılan bilirkişi raporunda olaydan sonra çekilen fotoğraflarla videolarda yapılan tespit ve bilirkişi incelemelerinde yangının meydana geldiği iki nokta arasında, yangını taşıyacak elektrik kablosu ve benzeri yapı olmadığı, yangınla ilgili tespit çalışmaları yürüten kişilerce kablolar üzerinde kısa devre ve ark emaresine rastlanmadığı, işyerinde çalışır vaziyette bırakılan bir ısıtıcının olmadığı gözetildiğinde, yangının elektrik tesisatı veya elektrikli bir aletten kaynaklanmadığı, ofisin alevli yanmaya maruz kalmadığı, ofisteki klimanın sıcaktan etkilenerek deforme olduğu, yangının ofisteki cihazlardan veya açık bir ateş kaynağından çıkmadığı, yangının iki farklı noktadan yüksek ısı enerjisi verecek ve duvar ile tavanda beyaz iz bırakacak şekilde oluşmasından dolayı yüksek sıcaklık altında meydana geldiği, yangının raporda irdelenen yangın sebepleri ile izahının mümkün olmadığının mütalaa edildiğini, yangının başlangıcına ilişkin farklı tespitlere yer verildiğinin görüldüğünü, delil durumu itibarıyla sigortalı tarafından kasten çıkartıldığı sabit olmayan yangının teminat kapsamında bulunduğunun belirtildiği ve talebin gerçek zararı yansıtıp yansıtmadığı ve yerindeliğinin tespitine geçildiğini, emtea hasarı yönünden başvuran şirket tarafından 53.872,74 TL talep edildiği, hurdaya verilen emtea için sigortalının aldığı 0,22TL / kg fiyatın makul bulunarak hurdanın bu bedelden değerlendirilmek üzere sigortalıya bırakıldığının açıklandığını, hesaplamada talep edilen 82.604 adet 26.423 kg mal karşılığı 53.872, 74 TL yerine ekspertizde 20.609 adet 6.606.75 kg mal karşılığı 13.474,95 TL hesaplandığının görüldüğü, emtea sigorta bedelinin 50.000 TL olduğunu, işyerinde riziko tarihinde mevcut mal miktarının fiili tespit yapılamadığından kayden kayıtlara istinaden, 53.872,74 TL olduğu, buna göre 0,07 oranında eksik sigorta bulunduğunu, ancak aradaki farkın %10’dan az olması nedeniyle poliçenin eksik sigorta uygulamasına ilişkin düzenleme kapsamında eksik sigorta tatbikine yer olmadığının değerlendirildiği, hurdaya verilen mal miktarlarının kantar fişlerine göre 8.900 kg olduğu mutabık kalınan 0,22 TL/ kg birim fiyata göre 1.958 TL sovtaj kıymetinin olduğu ve sigortalı firmaya bırakıldığının anlaşılması ile bu bedelin tenzili sonucunda 48.042 TL talep edilebileceği, makine hasarına ilişkin olarak ise 41.000 TL talep edildiği, sunulan faturalar kapsamına göre onarım talebinin gerçek zararın ödenmesi prensibinden hareketle 16.413,70 TL olduğunun değerlendirildiği, demirbaş hasarı olarak toplam 95.100 TL’nin talep edildiği, toplamda sair demirbaşa ilişkin 7.969,80 TL yeterli olacağının mütalaa edildiği, başvuran tarafından dekorasyon hasarı olarak 38.984,84 TL talep edildiği, sigorta sözleşmesinde 40.000 TL olan dekorasyon sigorta bedelinin içinde kalan ve miktar yönünden 13.047,50 TL nin benimsendiğini, başvuran şirket tarafından 2000 TL kira kaybı zararının talep edildiği, ekspertiz raporunda bir aylık kira bedelinin 2000 TL olduğunu, yangının 16/06/2015 ‘de meydana geldiği, Haziran ayı kirasının 05/06/2015 ödendiği, ayrıca 03/07/2015 tarihinde de Temmuz ayı kirasının da ödenmiş olduğu, 24/07/2015 tarihli ekspertizde henüz faaliyete geçilmediğinin belirtilmiş olmasıyla birlikte yangından sonra faaliyete geçme süresinin bir ay olarak kabul edilerek sigortalı şirketin 2.000 TL talebin uygun olduğunun belirtildiğini, elektrik tesisatının yenilenmesine ilişkin toplam 8.280,38 TL bedelli faturalar sunulduğunu, faturalar kapsamından ödenmiş olduğu anlaşıldığından şirket talebinin yerinde bulunduğunu, iş durmasıyla ilgili başvuran firma tarafından 50.000 TL talep edildiğini, sigorta poliçesinde sigortalı yerde yangın tehlikesinin gerçekleşmesi sonucu ticari faaliyetin, hasar tarihinden üç günden fazla süre tamamında durması halinde, sigortalıya ödenecek hasar bedelinin %10’u oranında ancak 50.000 TL’yi aşmamak üzere iş durması tazminatı olarak ilave bir bedel ödeneceğinin kararlaştırıldığını, ekspertiz raporunda emtea, makine, demirbaş, dekorasyon ve kira yönünden tespit edilen hasar bedelleri toplamının 77.877,26 TL’nin %10’u olan 7.787,73 TL’nin bu talep yönünden hesap edildiğini, heyet tarafından yapılan inceleme sonucunda benimsenen 175.753,38 TL’nin %10’u olan 17.575,33 TL’nin iş durması zararı olarak poliçe teminatı kapsamında ödenebilecek tutar olarak belirlendiğini, komşuda oluşan emtea hasarına ilişkin 92.919,66 TL talep edilmiş ise de; taleplerle ilgili zararın bina maliki ve komşular nezdinde doğan zarar kapsamında olduğundan zararın giderildiği de tevsik edilemediğinden bu zararlara ilişkin toplam 214.537,13 TL’lik talebin hukuki yarar yokluğundan reddinin değerlendirildiği, ayrıca eleman maaşına ilişkin 4.230 TL talep edilmiş ise de; bu talebe ilişkin poliçede teminat bulunmadığından değerlendirilmediğini, TTK 1409. madde kapsamında yangın rizikosunun teminat kapsamı dışında kalan bir sebepten kaynaklandığı sabit olmadığı, sigortalı kıymetlerde meydana gelen zararlara ilişkin talebin kadri maruf bulunan tutarlar yönünden sigorta şirketince ödenmesine karar vermek gerektiği, gerekçesiyle başvurunun kısmen kabulü ile; 193.398,71 TL’nin başvuru tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte … Sigorta A.Ş tarafından başvuran şirkete ödenmesine, 214.537,13 TL yönünden başvurunun aktif husumet yönünden reddine, 97.716,37 TL’nin ise sabit olmadığından reddine dair oy çokluğuyla karar verilmiştir. Muhalif oy kullanan hakem … karşı görüş yazısında; yangın hadisesiyle ilgili savcılık dosyasının bulunup bulunmadığının araştırılmasının sigorta şirketi tarafından talep edildiği, kısmen kabul kararına sigorta kuruluşunun özellikle hukuki dinlenilme hakkının tam olarak tanınmamış olması gerekçesiyle muhalif olduğunu belirtmiştir.
UYUŞMAZLIK HAKEM KARARINA İTİRAZ:
Sigorta şirketi tarafından, sigorta tahkim komisyonu uyuşmazlık hakem kararına karşı itiraz edilmiştir
SİGORTA TAHKİM KOMİSYONU İTİRAZ HAKEM HEYETİ KARARI: İtiraz Hakem Heyetinin 08/08/2016 tarih, 2016/İHK-2001 sayılı kararı ile uyuşmazlık hakem heyeti kararında, yangını takiben mahkeme tespiti yoluyla yangın başlangıcı olarak görülen yüksek ısı altında şiddetli yanma meydana geldiği, görüntülenen yerlerde bulunan ve hızlandırıcı kullanıldığından şüphelenen yanmış malzemeden, elektrik tesisatından tavandan geçen açık kablolardan numune alınarak, duvara monteli elektrikli sobalarında yangına sebep olabileceği öngörülerek tüm yangın sebebi olabilecek materyal üzerinden gerekirse labaratuvar tetkiki de yaptırılmak suretiyle yangın sebebinin bilimsel yöntemlerle tespitinin sağlanması, yangının sebebine ilişkin şüpheli durumların doğrudan iz ve materyal üzerinde teknik incelemeler yoluyla somut olarak tespit edilmesi gerekirken bu yola gidilmeyip sadece bir takım fotoğraf ve görüntüler üzerinden uzmanlara yaptırılan yorumlara istinaden yangının şüpheli ve hatta kasten çıkarılmış bir yangın olduğuna dair ispatı sağlanamayacağı gibi bu yönlü mütalaaların bir hükme esas alınmamasının da açıkça vurgulandığını, kural olarak rizikonun teminat harici kaldığını ve/ veya sigortalının kastının sigortacının ispat etmek yükümlülüğünde olduğundan, salt şüpheye dayalı raporlara dayanılarak kesin delil olmaksızın sigortalı aleyhine bir sonuca ulaşmanın mümkün olamayacağı, bu bakımdan uyuşmazlık hakem heyeti kararında vurgulandığı üzere, yangını takiben mahkeme tespiti yoluyla yangın başlangıcı olarak görülen yüksek ısı altında şiddetli yanma meydana geldiği görüntülenen yerlerde bulunan tüm yangın sebebi olabilecek materyal üzerinde gerekirse laboratavuar tetkikide yaptırılmak suretiyle yangın sebebinin bilimsel yöntemlerle tespitinin sağlanması yoluna gidilmemiş olduğundan, sigortalının kasten yangın çıkardığı iddiasının kanıtlanamamış sayılması ve bu nedenle itirazın reddi gerekeceği gerekçesiyle dosyadaki yazılara kararın dayandığı kanıtlarla yasaya ve Yargıtay kararlarına uygun gerektirici nedenlere özellikle delillerin değerlendirilmesinde isabetsizlik görülmemesi, Yargıtay’ın yaklaşımına uygun şekilde açıkça anlaşılabilir ve denetime elverişli bilirkişi incelemesi ve raporunun da tedarik ettiği gerekçesiyle uyuşmazlık hakem kararına yapılan itirazın yerinde görülmediği belirtilerek itirazın reddine karar verilmiştir.
…Sigorta A.Ş vekili tarafından; sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyeti kararına karşı yasal süre içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
MAHKEMEMİZİN 2017/1271 ESAS, 2018/212 KARAR Ve 14.02.2018 TARİHLİ KARARI ile;
“…Dava, İş Yerim Paket Sigorta Poliçesi kapsamında yangın nedeniyle meydana gelen hasar bedelinin tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, başvuran şirket ile sigorta şirketi arasında, başlangıç tarihi 12/03/2015, bitiş tarihi 12/03/2016 olan İşyerim Paket Sigorta Poliçesi düzenlendiği, poliçenin teminatları arasında yangına ilişkin zararlarında mevcut olduğu, açıklamalar ve özel koşullar kapsamında sigorta konusunu teşkil eden dekorasyon tanımı, demirbaş tanımı, elektronik cihaz tanımı vb. tanımların yangın sigortası genel şartlarının ilgili hükümleri uyarınca açıkça düzenlenmiş olduğu, yangın teminatının poliçede bu sigorta ile yangının yıldırımın, infilakın veya yangın veya infilak sonucu meydana gelen duman, buhar ve hararetin sigortalı mallarda doğrudan neden olacağı maddi zararların poliçede belirtilen sigorta bedeline kadar Türk Yangın Sigortası Genel Şartları dahilinde temin olunacağının düzenlendiği, yine özel şartlar içerisinde kira kaybı ve iş durması klozuna yer verildiği, iş durması klozunun, yangın sigortası genel şartlarındaki hükümler saklı olmak koşuluyla sigortalı yerde, yangın tehlikesinin gerçekleşmesi sonucu hasarın meydana geldiği tarihi takip eden günden başlamak üzere, 3 günden fazla bir süreyle işyerinin tamamında ve tümüyle durması halinde sigortalıya ödenecek hasar bedelinin %10’u ve fakat hiç bir suretle 50.000 TL’yi aşmayacak şekilde ilave bir tutarın iş durması tazminatı olarak ödeneceğinin belirtildiği, başvurana ait iş yerinde 16/06/2015 tarihinde yangın meydana geldiği, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı İtfaiye Daire Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Müdürlüğünün düzenlemiş olduğu, 21/06/2015 tarihli yangın raporunda, yangının söndürülmesi çalışmaları esnasında ve devamında yapılan inceleme ve araştırmalar sonucunda; bodrum üzeri tek katlı binanın giriş katında imalathane ve kağıt deposu olarak kullanılan 350 metrekarelik iş yeri dahilinde ,girişe göre sol duvarda bulunan kablo kanalında bulunan muhtelif kablolardan meydana gelen kısa devre sonucu oluşan kablo izolelerini tutuşturmasıyla yangın başlangıcının meydana geldiği, oluşan kablo eriyiklerinin bu bölgede bulunan kolilerin üzerine düşerek istiflenmiş vaziyetteki kolileri tutuşturmasıyla yangının geliştiği kolay yanıcı malzemelerin etkisiyle iş yerinin büyük bir kısmına yayıldığı kanaatine varıldığının açıklandığı, olayın sigorta şirketine ihbarı üzerine 05/08/2015 tarihli yangın ekspertiz raporunun düzenlendiği raporda hasar meblağ toplamının 121.730,80 TL olduğunun belirtildiği, başvuran tarafın bu tespit edilen miktarı kabul etmemesi üzerine iş bu talepte bulunduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında düzenlenen sigorta poliçesi ve meydana gelen yangın konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık yangının çıkış nedeninin hangi tarafça ispatlanması gerektiği, yangın sonucunda meydana gelen hasarın ve yangının sigorta poliçesi kapsamında olup olmadığı, hasar bedellerinin fahiş olup olmadığı ve başvuran lehine hükmedilen vekalet ücretinin 1/5 oranında olup olmaması gerektiğine ilişkindir.
Sigorta Tahkim Komisyonu olay mahallinde bilirkişi heyetiyle birlikte 27/02/2016 tarihinde keşfen inceleme yapmıştır. Keşif sonucu düzenlenen 11/09/2015 tarihli yangın bilirkişisi raporunda, sonuç olarak sigortalının elektrik şalterlerini kapattığını beyan etmiş olduğu, iş yerinde bulunan yangın dedektörünün ikaz vermemesi ve de kablolar üzerinde ark, kısa devre emarelerinin görülmemesi, kablo izolasyonlarının sadece kısmi olarak yangın noktaları üzerine rastlayan kısımlarda yanmış olmasının işyerinde elektrik enerjisinin bulunmadığını gösterdiğini, elektrik enerjisi bulunmayan bir sistem üzerinde elektrikten yangın çıkmasının mümkün görülmediğini, yangının birbirinden bağımsız ve aralarında 7 metre kadar uzaklıktaki iki ayrı noktada çıkmış olduğunun belirlendiğini, iş yerinde herhangi bir kapı ve pencerelerde zorlanma izinin bulunmadığını, camların sonradan müdahale için kırılmış olduğu, dışarıdan herhangi bir maddenin içeriye atılmadığı, harici bir sabotaj ve kundaklama durumunun bulunmadığı, iş yeri içerisinde çıkartılmış şüpheli yangın sınıfından olduğuna dair kanaatinin bildirildiği, 14/04/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise, olayın Akçaburgaz mahallesi … Esenyurt adresinde bulunan binada başvuranın kiracı olduğu iş yerinde, 16/06/2015 günü gecesi alevli yangın hadisesinin meydana geldiği, yangın sonucunda sigortalı firmaya ait ve bu işyerine komşu işyerlerininde zarar gördüğü, keşfen yapılan incelemede başvuran şirketin iştigal konusu olarak mukavvadan muhtelif ebatta kutu yaptığı ve bu kutuların üzerine de müşteri firmanın talebine göre farklı boyutlarda ve formlarda klişelerde kullanarak baskı yaptığı, iş yerinde yapılan incelemelerde yangının girişe göre sol tarafta bulunan makine şalterlerinin bulunduğu yerde başladığı, firma sahiplerinin beyanlarına göre olay esnasında bu bölge de iş yerindeki en büyük makinenin ve etrafında yığın halinde oluklu mukavvaların bulunduğu, ikinci yangının başladığı noktada duvarda aşırı yanmanın cereyan etmesi sonucu oluşan beyaz bir izin olduğu, bu bölgenin tavanında da yanma sonucu aşırı ısıya maruz kalarak islenme değil, beyaz renkli yangın yapısının tespit edildiği, olaydan sonra çekilen fotoğraflarda ve videolarda yaptırılan tespitlerde ve bilirkişi incelemelerinde de; iki nokta arasında yangını taşıyacak elektrik kablosu ve benzeri yapının olmadığının da görüldüğü, iş yerinde sobanın bulunmadığı, iş yerinde unutularak bırakılmış açık bir ateş kaynağı, bir ısıtıcı veya yanar bırakılmış bir ısı kaynağı olduğuna dair bir ifadenin de bulunmadığı, tüple ya da doğalgazla çalışan bir cihazın tespit edilmediği, dosyaya sunulan fatura ve ilgili belgelerle işyerinde yapılan incelemeler ve ekspertiz raporunun incelenmesinde yangın hasarının emtea hasarı, makine tesisat hasarı, demirbaş hasarı, dekorasyon hasarı, kira kaybı şeklinde olmak üzere toplam, 146.155,05 TL olduğunun tespit edildiği, komşulara verilen zarara ilişkin olarak ise 42.969,96 TL’nin tespit edildiği belirtilmiştir.
Uyuşmazlık hakem heyeti tarafından, bilirkişi raporunda belirtilen zarar kalemleri ile birlikte tarafların rapora beyan ve savunmaları da dikkate alınmak suretiyle kalıp ve klişeler yönünden ,2012 alım faturalarına göre 80.000,00 TL‘nin yerinde olduğu belirtildikten sonra, ayrıca sigorta poliçesinde bulunan iş durması ile ilgili olarak teminat hesabı yapılmış ve toplam zarar miktarı tespit edilerek 193.328,71 TL ‘nin kabulüne karar verilmiş, başvuranın komşu iş yerlerinde meydana gelen hasarına ilişkin taleplerinin aktif husumet yokluğundan reddine, kendisine yönelik bakiye taleplerinin ise sabit olmadığından reddine karar verilmiştir.
Başvuranın talebi kısmen hüküm altına alınmıştır. Hakem heyeti tarafından hakem kararının 5/3. Bendinde ” Vekille temsil durumuna göre kabul edilen kısım yönünden başvuran şirket lehine karar tarihinde yürürlükte bulunan 21/12/2015 tarihli A.A.Ü.T düzenlenmelerine göre tayin olunan 17.549,72 TL’nin … Sigorta A.Ş tarafından başvuran şirkete ödenmesine şeklinde karar verildiği bir sonraki bentte ise reddedilen miktar üzerinden sigorta lehine hesaplanan vekalet ücretinin 5684 Sayılı yasanın 30/17 fıkrası gözetilerek 1/5 oranındaki miktara karar verilmiştir.
6102 Sayılı TTK.nın 1409/1.Fıkrasında, sigortacının sözleşmede öngörülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan ve bedelden sorumlu olduğu, 2.fıkrada ise sözleşme de öngörülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığının ispat yükünün sigortacıya ait olduğu düzenlenmiştir. Yani riskin gerçekleşmesi ve gerçek zararın ne olduğu hususunda ispat yükümlülüğü sigortalı da iken riskin teminat dışı hallerden olduğunu ispat külfeti ise ilke olarak sigortacıdadır.
Dosya kapsamından ve özellikle yangın raporu ve keşfen yapılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen bilirkişi raporlarında, yangına ilişkin tespitlerde riskin teminat dışı olduğunu gösteren herhangi bir bulguya rastlanılmamıştır. Bu anlamda ,sigorta şirketi vekilinin buna dair savunmalarının soyut iddiadan ibaret olduğunun kabulü gerekecektir. Sigorta vekilinin iddia ettiği üzere, iş bu davada ispat külfeti iddiayı ileri süren başvuran sigortalıda değil, riskin teminat dışı hallerden olduğunu iddia eden sigortacı taraftadır, uyuşmazlık hakem heyeti vasıtasıyla alınan bilirkişi raporları dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğundan sigortacı vekilinin aksine iddiaları da yerinde görülmemiştir. Ayrıca sigorta poliçesi tarafından teminat altına alınan bütün hususlar ayrıntılı şekilde incelenerek raporlanmıştır. Sonuç olarak, sigorta şirketinin yangının sigorta poliçesi teminatı dışında olduğuna dair iddiası ispatlanamamış olması nedeniyle itibar edilmemiş, hasar kalemleri ise, bilgi belgeler doğrultusunda poliçedeki teminatlarda dikkate alınarak tespit edilmiş olduğundan yerinde kabul edilmiştir.
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Kanununda yer alan A.A.Ü.T genel hükümlerinin 17.Maddesinde, tahkimde ve sigorta tahkim komisyonunda ücret düzenlenmiş, ikinci fıkrada ,sigorta tahkim komisyonlarının tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücretin esas alınmak ve 03/06/2007 tarihli ve 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunundaki 1/5 orana uyulmak kaydıyla tarifenin 3. Kısmına göre Avukatlık ücretine hükmedileceği ancak hükmedilen ücretin kabul ve red edilen miktarı geçemeyeceği düzenlenmiştir. 5684 Sayılı Sigortacılık Kanunun 30/17. Fıkrasında, talebi kısmen ya da tamamen red edilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin A.A.Ü.T belirlenen vekalet ücretinin 1/5 olacağı belirtilmiştir. Sigortacılıkta tahkime ilişkin yönetmeliğin 16/13. Fıkrasında ise 19/01/2016 tarihli resmi gazetede yayımlanan düzenleme ile tarafların avukat ile temsil edildiği hallerde, taraflar aleyhine hükmedilecek vekalet ücretinin her iki taraf içinde A.A.Ü.T’de yer alan asliye mahkemelerinde görülen işler için hesaplanan vekalet ücretinin 1/5 olduğu ifade edilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2016/64 Esas, 2016/1453 Karar ve 15/02/2016 tarihli emsal ilamında, 6327 Sayılı kanunla sigortacılık Kanununa eklenen 30/17 fıkrası uyarınca talebi kısmen ya da tamamen red edilenler aleyhine hükmolunacak vekalet ücretinin, A.A.Ü.T ‘de belirlenen vekalet ücretinin 1/5 olacağının öngörüldüğü, madde hükmünde söz konusu olan talebin tahkim yargılamasında karşılıklı yer alan uyuşmazlık taraflarının talepleri olduğu, uyuşmazlığın dolayısıyla maddedeki “talebi red olunanlar” ifadesinin hem sigorta sözleşmesinde menfaat sağlayanların hem de risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabını ifade ettiği tahkimle uyuşmazlığın taraflarından her birinin hakemden kendi lehine hüküm kurulmasını istedikleri, diğer bir ifadeyle sigorta sözleşmesiyle menfaat sağlayanların kendi lehine ancak risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabına hüküm kurulmasını talep ederken risk üstlenen kuruluş ve güvence hesabının da haksız olduğu iddiasıyla karşı tarafın talebinin red edilerek kendi lehine hüküm kurulmasını talep ettiği, bu noktada maddede geçen red edilen kavramının sadece davacı konumundaki sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayanlara yönelik olmadığı, diğer taraftan A.A.Ü.T’de belirlenen vekalet ücretinin 1/5 olması ve hükmedilecek vekalet ücretinin her iki yan bakımından göz önüne alınması gereken bir ücret olduğu, bu nedenle karşı yan lehine belirlenen avukatlık ücretinin 1/5 ‘ine hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedilmesinin doğru olmadığı belirtilerek karar bozulmuştur.
Açıklanan nedenlerle, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından talebin kısmen kabulüne karar verilmiş olmasına rağmen, davacı yararına vekalet ücretinin 1/5’ine değil tamamının hükmedilmiş olması ayrıca bu konunun sigorta şirketi tarafından hakem heyeti kararına karşı yapılan itiraz dilekçesinde açıkça ileri sürülmüş olmasına rağmen itiraz hakem heyeti tarafından değerlendirilmemiş olması ve düzeltilmemiş olması da doğru değildir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 30.maddede sigortacılıkta Tahkim düzenlenmiş, düzenlemede, sigorta ettiren veya sigorta sözleşmesinden menfaat sağlayan kişiler ile riski üstlenen taraf arasında sigorta sözleşmesinden veya hesaptan faydalanacak kişiler ile hesap arasında doğan uyuşmazlıkların çözümü amacıyla birlik nezdinde Sigorta Tahkim Komisyonunun oluşturulacağı, 12. bentte ise ,sigorta Tahkim komisyonu uyuşmazlık hakem heyeti kararına karşı itiraz ve itiraz hakem heyeti kararına karşı temyiz yolu düzenlenmiştir. Tahkim ise 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 407. vd maddelerinde düzenlenmiştir. Bölge Adliye Mahkemeleri 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun 25 ve geçici 2.maddeleri gereğince 20.07.2016 tarihinde göreve başlamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun sekizinci kısmında kanun yolları ve birinci bölümde istinaflara yer verilmiştir. HMK 341. İstinaf yoluna başvurulabilecek kararlar sayılmıştır. İlk fıkrada ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ve 5. fıkrada ise, ilk derece Mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da Bölge Adliye Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilikin nihai işlere ilişkin bölge adliye mahkemelerine başvurulabileceği belirtilmiştir. Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti ise mahkeme değildir. 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanunun 1.maddesinde de, bu Kanunun adli yargı ilk derece Mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş görev ve yetkilerine yer verilmiştir. 3.maddede, adli yargı ikinci derece mahkemelerinin bölge adliye mahkemeleri olduğuna vurgu yapılmıştır. 4.maddede ise, adli yargı ilk derece mahkemeleri üst başlığı olarak, hukuk mahkemeleri, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olarak belirtilmiştir. Hukuk mahkemelerinin kuruluşu ise, aynı yasada düzenleme bulmuştur. Bölge Adliye Mahkemeleri ise, 25.vd maddelerde kuruluş düzenlemesi ile birlikte yer almıştır. 33.maddede, adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak ve kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak, bölge adliye mahkemelerinin görevleri olarak düzenlenmiştir.Açıklanan tüm yasal düzenlemelerden anlaşılacağı üzere sigorta Tahkim Komisyonu hakem ve itiraz hakem heyeti mahkeme ve verilen kararlar mahkeme kararı olmadığından, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353. maddede düzenlenen şekilde ilgili sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem heyetinin kararının kaldırılarak onun yerine geçip hüküm tesisi veya duruşma açarak hüküm tesisi mümkün olmayacağından yalnızca kararın kaldırılması şeklinde ve miktar da gözetilerek Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiş ,sonuç olarak, hükmün kaldırılma nedeni göz önünde bulundurarak davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur…” gerekçesi açıklanarak, davalı vekilinin istinaf başvurusu kısmen kabul edilmiş, itiraz hakem heyeti kararının kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, sigorta tahkim komisyonu hakem heyeti mahkeme olmadığından, hükmün kaldırılması sonucu yeniden karar verilmesi yasal düzenlemeler kapsamında mümkün olmadığından dosya hakeme gönderilmiş, ancak kaldırma kararına rağmen uyuşmazlık değeri göz önünde bulundurularak, verilen karara karşı Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olarak gösterilmiştir.
Mahkememiz kararı, davacı ve davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin, 2018/1726 Esas, 2018/8853 Karar ve 09.10.2018 tarihli ilamı ile, Dairemizin, HMK 353. maddesi kapsamında, sigorta tahkim komisyonu itiraz hakem heyeti kararının kaldırılarak onun yerine geçip hüküm tesisinin mümkün olmayacağı, yalnızca kararın kaldırılmasına ve esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin başvurunun kısmen kabulüne karar verildiği belirtildikten sonra, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353.maddesinin tamamı yazılmış, Dairemizin gerekçesi tekrar edilerek ve Sigortacılık Yasasının 30.maddesine göre, Sigortacılık Yasasında hüküm bulunmayan hallerde HMK hükümlerinin uygulanacağı, HMK 353. madde kapsamında değerlendirilmesinin mümkün görülmediği gerekçesi ile kararın kaldırılarak dosyanın sigorta tahkim komisyonuna gönderilmesinin doğru olmadığı, davalı vekilinin istinaf sebeplerinin başlıklar halinde belirtilmiş olduğu, kararın esasına yönelik itirazlar değerlendirilmeden yalnızca vekalet ücreti yönünden kaldırılmasının usule uygun olmadığı, esasa ve tazminat miktarına ilişkin sebepler değerlendirilmeksizin vekalet ücretinin belirlenmesinin hataya neden olduğu, Bölge Adliye Mahkemesi’nce işin esasına girilerek bir değerlendirme yapılarak, istinaf sebeplerinin yerinde olup olmadığının tespit edilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozularak dosya, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/2. fıkrası gereğince mahkememize gönderilmiştir.
Bozma kararı, taraf vekillerine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 372/1.fıkrası gereğince ayrı ayrı tebliğ edilmiştir. Taraf vekilleri yazılı beyanda bulunmamıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/3.fıkrası gereğince, taraflar duruşmaya davet edilip dinlendikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir düzenlemesine rağmen, mahkememizin ilk karar gerekçesinde açıklandığı üzere, sigorta tahkim komisyonu hakem heyeti ve kararı veren hakemler ,mahkeme ve hakim olmadığından ve duruşma açılması halinde önceki karardaki görüşe eylemsel olarak karşı konulmuş olunacağından, dosya üzerinde karar verilmesi uygun görülmüştür.
26.09.2004 tarihinde kabul edilerek, 07.10.2004 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren, 5235 sayılı,” Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “nun 1. maddesinde, bu kanunun, adli yargı ilk derece mahkemeleri ile bölge adliye mahkemelerinin kuruluş, görev ve yetkilerini düzenlediği belirtilmiş, yasanın “3” . maddesinde “ Adli yargı ikinci derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleridir“ ifadelerine yer verilmiştir.İkinci kısımda ,ilk derece hukuk mahkemelerinin, sulh hukuk ve asliye hukuk mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer hukuk mahkemeleri olduğu belirtilerek, devamı maddelerde ise, hukuk mahkemelerinin Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulacağı ifade edilmiştir.Bölge Adliye Mahkemeleri ise aynı yasanın üçüncü kısım birinci bölümünde, 25 vd maddelerde düzenlenmiştir.25. maddenin başlığı kuruluştur. Maddede, bölge adliye mahkemelerinin, bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen yerlerde Hakimler ve Savcılar Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulacağı belirtilmiştir. Bölge Adliye Mahkemelerinin görevleri 33. maddede, adli yargı ilk derece mahkemelerince verilen ve kesin olmayan hüküm ve kararlara karşı yapılacak başvuruları inceleyip karara bağlamak, kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak olarak belirtilmiştir.36. Maddede, hukuk dairelerinin görevleri de aynı doğrultuda ve daha ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun sekizinci kısım birinci bölümünde, kanun yolları üst başlığı ile istinafa yer verilmiştir. 341. maddede, istinaf yoluna başvurulabilen kararlar olarak, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile İhtiyati tedbir, İhtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği, 341/5.fıkrada ise, ilk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlara karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabileceği ifade edilmiştir. Yasanın 353.maddesinde, istinaf mahkemesi tarafından duruşma açılmadan verilebilecek kararlar düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemede, davanın esası ile ilgili olarak, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde, düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilebileceğinede yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK‘nun onbirinci kısmında tahkim düzenlenmiş, 407 vd maddedelerde tahkime yer verilmiştir. 412.maddede, tahkim sözleşmesi, tarafların sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşma olarak tanımlanmıştır.Hakemlerin seçimi 416.maddede, iptal davası 439.maddede düzenlenmiştir. 439/1. fıkrada, hakem kararına karşı yalnızca iptal davası açılabileceği, iptal davasının tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde açılacağı, öncelikle ve ivedilikle görüleceği belirtilmiştir. Diğer yandan 03.06.2007 tarihinde kabul edilerek, 14.06.2007 tarihl Resmî Gazetede yayınlanan 5684 Sigortacılık Kanunun sekizinci bölümünde, tahkim üst başlığı ile 30 vd maddelerde “ Sigortacılıkta Tahkim “ e yer verilmiştir.30/12. bentte, kırkbin Türk Lirasının üzerindeki uyuşmazlıklar hakkında itiraz üzerine verilen kararlar için temyize gidilebileceği, 30/23.maddede, bu kanunda hüküm bulunmayan hallerde usul kanunu hükümlerinin sigortacılıkta ki tahkim hakkında da kıyasan uygulanacağına yer verilmiştir. Özel yasa olan Sigortacılık Kanununda düzenlenen tahkimde açıkça kanun yolu olarak belirli miktarın üzerindeki uyuşmazlık hakkında verilen kararda temyize gidilebileceği belirtilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 407 vd maddelerde düzenlenen tahkim de ise, yukarıda ifade edildiği üzere, hakem kararının iptali için bölge adliye mahkemesine iptal davası açılabiliyor. Bölge Adliye Mahkemesine, tahkim kararına ilişkin kanun yolu olarak başvuruya dair yasal düzenleme mevcut değildir. İptal davası da, ilk derece mahkeme sıfatı İle açılmaktadır.
Tahkimin niteliği, Prof.Dr.Baki Kuru‘nun İstinaf Sistemine Göre Yazılmış, Medeni Usul Hukuku kitabının 659 vd sayfalarında, bir hak üzerinde uyuşmazlığa düşmüş olan iki tarafın, anlaşarak, bu uyuşmazlığın çözümünü özel kişilere bırakmalarına ve uyuşmazlığın bu özel kişiler tarafından incelenip karara bağlanması şeklinde açıklanmıştır,Devamında, uyuşmazlığın çözümü bırakılan özel kişilere, hakem dendiği, hakemlerin kendilerine havale edilen uyuşmazlığı çözmek hususunda hiçbir resmî sıfatlarının olmadığı ifade edilmiştir.
Anayasanın 9. maddesinde, yargı yetkisinin Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı, 36/2. maddede, hiçbir mahkemenin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı düzenlenmiştir.Anayasanın üçüncü bölümünün üst başlığı yargıdır.138 vd maddelerde yargı ile ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. 142.maddede, mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği vurgulanmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 1. maddesinde ise ,mahkemelerin görevinin ancak kanunla düzenleneceği, göreve ilişkin kuralların kamu düzeninden olduğu ifade edilmiş, düzenleme denkleminde, 114/1-c bendinden mahkemenin görevli olması dava şartları arasında sayılmıştır.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle, Anayasanın 9,36,138 ve 142.maddeleri, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun istinaf ve tahkim İle ilgili düzenlemeleri, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu kapsamında, ikinci derece mahkeme olan ve görevi kanunla belirlenmiş bulunan ,bölge adliye mahkemesinin, sigorta tahkim komisyonu hakem heyeti kararına ilişkin istinaf incelemesi yapması ve sonuç olarak gerekirse hakem yerine geçerek karar vermesi, önceki kararda ifade edildiği üzere, tahkimin mahkeme ve hakemin ise hakim olarak kabulü mümkün olamayacağından ve istinafa konu karar, mahkememizin görev tanımında yer alan ilk derece mahkeme kararı olmadığından, Yargıtay bozma ilamında belirtilen gerekçelerin aksine mahkememiz kararının yasa ve usule uygun olması nedeniyle direnilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
Her ne kadar, ilk kararda bir kısım incelemeler yapılmış ise de, söz konusu inceleme, Yargıtay tarafından dosyanın istinafa tabi olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesine iade edilmesi ve ilk derece mahkemesinin ise dosyayı yeniden mahkememize göndermesi ve henüz Yargıtay tarafından mahkeme kararımıza ilişkin direnmeye konu bozma kararı verilmiş olmamasıdır. Her ne kadar, benzer ifadelere bozma ilamında değinilmiş ise de, öncelikle tarafların veya mahkemelerin iradesi ile mahkemelerin görevi belirlenmeyip, kanunla belirlendiğinden ve bu sebeple görevin kamu düzenine ilişkin olup, taraflar yönünden usulü kazanılmış hak oluşturmayacağından, yargılamanın her aşamasında mahkemenin görevli olup olmadığına dair dava şartının diğer dava şartları gibi resen incelenmesi gerekeceğinden söz konusu ifadelerin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Kaldı ki, Sigortacılık Kanunu kapsamında, sigorta tahkim komisyonunun vermiş olduğu kararların temyiz incelemesini Sigortacılık Kanunun 30/12.maddesi gereğince Yargıtay 11.Hukuk Dairesi tarafından gerçekleştirilmektedir. Hatta Dairemizin incelemiş olduğu ve temyiz edilen sigorta tahkim dosyalarına dair kararlarda, 2018/3710 Esas, 2018/6637 Karar ve 24.10.2018 tarihli ve 2017/5281 Esas, 2018/3189 Karar ve 26.04.2018 tarihli emsal ilamlar da belirtildiği üzere “….6100 sayılı HMK’nun 362 ve 341. maddeleri gereği İtiraz Hakem Heyetinin verdiği kararın 5684 sayılı Sigorta Kanunun 30/12. maddesine göre temyize tabi olması nedeniyle İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin…karar sayılı kararının kaldırılmasına, tarafların vermiş oldukları istinaf başvuru dilekçesinin temyiz dilekçesi olduğu kabul edilerek temyiz incelemesinin yapılmasına …” şeklinde karar verilmektedir. Tek başına bu uygulama dahi, yasanın uygulanmasında çelişki yarattığını göstermektedir. Ve kimi zaman bu durum, yargılamaların gereksiz yere uzamasınada neden olabilmektedir.
Açıklanan nedenlerle, mahkememizin, 2017/1271 Esas, 2018/212 Karar ve 14.02.2018 tarihli kararına 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/5. maddesi gereğince direnilmesine ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle sınırlı olmak ve esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kısmen kabulüne, itiraz hakem heyeti kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
A)Mahkememizin 2017/1271 Esas, 2018/212 Karar ve 14.02.2018 tarihli kararına karşı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/5. fıkrası gereğince DİRENİLMESİNE,
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan nedenlerle sınırlı olmak ve esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin kısmen KABULÜNE,
a)İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/3359 D.İş Esas, 2016/3359 D.İş Karar ve 08/11/2016 tarihli kararı ile saklanmasına karar verilen, Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyetinin 08/08/2016 tarih ve K-itiraz hakem heyetinin 2016/İHK – 2001 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
b)Dosyanın dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere Sigorta Tahkim Komisyonuna ilk derece mahkemesi aracılığı ile GÖNDERİLMESİNE,
c)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 26,00 TL başvuru harcı İle yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 79,70 harcın mahsubu ile bakiye 18,4 TL olmak üzere toplam 44,4 TL harcın … Sigorta A.Ş den tahsili ile hazineye irat kaydına,
d)… Sigorta A.Ş’nin yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
e)İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
2-Davalı vekilinin diğer istinaf nedenlerinin reddine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 ve 5684 sayılı Sigortacılık Kanunun 30/12.maddeleri gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde taraflarca temyiz edilmesi durumunda, direnme kararının incelenmesi için dosyanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 373/5.fıkrası gereğince Yargıtay 17. Hukuk Dairesine gönderilmesine oybirliği ile karar verildi.17/01/2019