Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2933 E. 2022/78 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2933 Esas
KARAR NO: 2022/78
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/06/2018
NUMARASI: 2016/601 Esas, 2018/718 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 27/01/2022
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 18.05.2016 tarihli dava dilekçesinde, taraflar arasındaki cari hesap ekstresi kayıtlarına göre davalı şirketin, 02.01.2013 tarihi itibariyle müvekkili şirkete 78.143,10 TL borçlu olduğunu, tamamen iyi niyet içinde yapılan beklenti, unutturmak noktasına gelince hakkında ilamsız takip başlatıldığını, davalının takibe karşı itiraz ettiğini, itirazın son derece çelişik ifadelerle dolu tamamen kötü niyetle yapıldığını, 6111 sayılı Vergi Affı Yasası’nın mükelleflerin geçmiş dönem vergi matrahlarını artırmaları için düzenlendiğini, bu yasaya göre herhangi bir faturanın kayıtlardan çıkarılmasının söz konusu olmadığını, davalının itirazında borcun sebebine herhangi bir itirazı olmadığını, faturanın taraflar arasında imzalanmış olan 01.Ekim. 2009 tarihli sözleşmeye istinaden keşide edildiğini, 3. maddede, davacının, motor bağlantı elemanı mühendisliği ve satınalma müşavirliği yapacağının açıklandığını, fatura içeriğine de aynı ibareler ve sözleşmede yazılı tutarın aynen alınarak düzenlendiğini, söz konusu faturanın davalı tarafından bir projesinde maliyet gideri olarak kullanıldığının görüleceğini iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptaline, icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, 31.12.2009 tarihli faturanın içerik olarak gerçeği yansıtmadığını, faturanın davalı şirket yöneticilerinin bilgisine sunulmadığını, kabul ve onayının yapılmadığını, varlığından ilk defa düzenlendikten 6 yıl sonra icra dosyası ekinden haberdar olunduğunu, fatura düzenlendiği yıl itibarıyla grup şirketleri merkezi muhasebe sorumluluğunda ve arşivinde olması gerektiğini, davalı arşivinde bulunmadığını, 1 Ekim 2009 tarihli sözleşmede tanımlanan hizmetlerin hiçbirisinin davacıdan alımının gerçekleşmediğini, davacı ve davalı şirketlerin aynı adreste mukim olduğunu, diğer şirketlerle birlikte birbiri ile hem ortaklık, hem yönetim, insan kaynakları, finansman açılarından aleni veya örtülü olarak grup şirketleri oluşturduğunu, bu yapı içerisinde dava konusu faturayı davacı adına düzenleyen ile davalı adına kabul edip kayda almakla birlikte 6 yıl boyunca kötü niyetle bekleyen muhasebe yöneticisinin aynı kişi olduğunu, bir taraftan gerçeği yansıtmayan bir faturayı düzenlemekle birlikte aynı zamanda diğer taraftan gizleyerek her iki şirkette suç oluşturduğunu, faturada imzası görülen … ile … ile birlikte şirket mali müşavirleri hakkında suç duyurusu ve hukuki takip başlatılacağını, dolayısıyla şirketlerin tüzel kişi perdesi kaldırılarak konunun şirketlerde üstlenilen bireysel sorumluluklar açısından incelenmesinin uygun olacağını, sözleşmede tanımlanan hizmetlerin davacıdan alımının gerçekleşmediğini, …, … A.Ş tarafından üstlenilen motor test istasyonu İş Sözleşmesinin 25.09.2009 tarihinde imzalandığını, prosedürlerin ancak takip eden bir ay içinde tamamlandığını, davacı şirkette sözleşme konusu hizmet konularında mühendislik hizmeti üretecek uzman kişinin bulunmadığını, davacının elinde işin yapıldığı ile ilgili hiçbir detay somut belge mevcut değilken bahsi geçen belgelerden yüzlercesinin davacı dosyalarında bulunduğunu, şirketlerin birbirleri ile organik bağ içerisinde olduklarını, finansman amacıyla birbirlerine fatura kestikleri ve grup şirketi ilişkili olduklarının tespitinin mahkemeden istendiğini, kesilen faturaların gerçek amacının, ortakları dolayısıyla birbirleri ile ilişkili grup şirketlerin, kısa dönemli nakit ve finansman ihtiyacını dengeleyebilmek, birbirine fon aktarabilmek için yaygın şekilde kullanılan, birbirine fatura kesme yöntemi ile çözüm üretmeleri ile ilgili olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde, davalının borcunu örtülü sermaye transferi ile kapatılması gerektiğini ifade ettiğini, oysa takibe konu alacağın 31.12.2009 tarihli faturaya ve imzalanan sözleşmeye dayandığını, sözleşmeye itirazı olmayan davalının işin bedeli olan faturaya itirazının hukuken bir anlam taşımadığını, sözleşmede yazılı olduğu gibi davalının bunu ihale ile aldığını, Deniz Kuvvetleri Komutanlığının bir projesinde kullandığını, bedelinide yıllar öncesi tahsil ettiğinin kayıtları ile sabit olduğunu belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı ticari defterlerine göre davalı taraftan 79.143,10 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise davacıya 79.060,00 TL bakiye borcunun bulunduğu, davacının faturasının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, HMK 222.maddesi gereğince alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği, davalının ticari defterlerinin usulüne uygun olarak tutulmuş olması nedeniyle davacı lehine delil teşkil edeceği, faturanın her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, dava dilekçesinde sunulan faturanın üst kısmında ve kapalı fatura gibi alt kısmında imzaların bulunduğu ve bu hususun 29.05.2017 tarihli mali müşavir raporunda faturanın kapalı fatura olarak değerlendirildiği, bunun üzerine davacı vekilince celse arasında ilgili faturanın başka bir nüshasının dosyaya sunulduğu, sunulan bu faturanın üst kısmında kaşe ve imzanın yer aldığı, alt kısmında ise herhangi bir imzanın olmadığı, bu kez açık fatura şeklinde düzenlendiği, davalının herhangi bir ödeme iddiasında bulunmadığı, faturada bahsi geçen hizmetin sunulmadığının ve faturanın gerçeği yansıtmadığının iddia edilmiş olması karşısında, faturanın kapalı olduğu ve ödemeyi almadığını ispatla yükümlü tutulmasının çelişki oluşturacak olması nedeniyle dava konusu faturanın kapalı olduğunu kabul etmenin mümkün olmadığı, faturanın düzenlendiği tarihte her iki şirket yetkilileri ve mali müşavirin aynı olmasının hizmetin sunulmadığı hususunu ispata elverişli olmadığı, davalının hileli işlemi en geç, 2010 yılında cari hesabın devrinde öğrendiğinin kabulünün gerekeceği, 27.02.2018 tarihli bilirkişi raporunda davacı tarafın davaya konu hizmeti sunduğuna dair herhangi bir delil bulunmadığı gibi davacının bahsi geçen hizmeti sunacak kapasitesinin bulunmadığı rapor edilmiş ise de faturanın davalı tarafça ticari defterlerinde kayıtlı olması karşısında mal ve hizmetin teslim alınmadığı ve sunulmadığının davacı tarafça ispatlanması gerektiği, bu nedenle davalının takip konusu asıl alacak yönünden itirazının haksız olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına itirazının 78.143,00 TL asıl alacak yönünden iptaline, takibe konu asıl alacağın %20 ‘si olan 15.628,60 TL İcra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, usulüne uygun tutulup birbirini teyit eden ticari defterlerin varlığı halinde bile sadece ticari defterlere dayanılarak karar verilmesinin hukuka ve esasa aykırılık teşkil edeceğini, mahkemece emsal ilamlarda belirtilen hususlara ve savunmalarına itibar edilmemeksizin karar verildiğini, heyet bilirkişi raporunda, faturanın kapalı açık olmasının bu davada çözüme ulaşmada önemli olmayacağı beyanının mahkemece dikkate alınmadığını, fatura tarihi ile takip tarihi arasında geçen sürenin 6 yıl ve 3 aylık süreyede raporda yer verildiğini, davacı şirketin uzun süre sonra takip başlatmış olmasının bilirkişilerinde dikkatini çektiğini, davacının uzun bir süre sonra icra takibi yapmasının ne denli kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, zorlama bir karar oluşturulduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, cari hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında, takibe konu alacağın düzenlendiği fatura tarihinde, taraf şirket yönetim kurulu başkanı ve mali müşavirlerin aynı olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, dava konusu alacağa esas olan sözleşme ve sözleşme sonucu düzenlenen faturanın gerçek borç ilişkisini oluşturup oluşturmadığı, faturanın açık veya kapalı olup olmadığı, her iki şirketin fatura tarihindeki bir kısım yönetici ve çalışanlarının aynı kişiler olmasının, her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun düzenlenip birbirini teyit etmeleri durumunda ne şekilde değerlendirilmesi gerekeceği, bilirkişi raporlarının aksine karar veren mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davacı ve davalı şirketler arasında, her iki şirket kaşesi ve yetkililerin imzalarını taşıyan 01.Ekim. 2009 tarihli “ Mühendislik ve Müşavirlik Sözleşmesi “ düzenlendiği, sözleşmenin konusunun “2”.maddede, davalı şirketin yurt içinde katılmış olduğu ihale kurumuna satışı gerçekleştirecek olan … İstasyonu İhalesi uygulaması için hazırlandığı, davacının bu sözleşme uyarınca davalının müşterisine mühendislik ve müşavirlik hizmetini vermesi olarak belirtildiği, sözleşme bedelinin toplam 67.000,00 TL olarak 4. maddede yer verildiği, 5. maddede, sözleşme bedelinin işin eksiksiz bitirilip davalı tarafından kontrol edilmesi ile nakten ödeneceğinin düzenlendiği, davacı şirket tarafından, davalı şirket adına, 31.12.2009 tarihli, 336732 seri numaralı, mühendislik ve müşavirlik hizmetlerinden oluşan 67.000,00 TL, KDV ‘si ile toplam 79.060,00 TL bedelli fatura düzenlediği, aynı fatura örneğinin birisinde davalı şirket kaşe ve imzası var iken aynı seri numaralı aynı faturanın bir başka örneğinde kaşe ve imzanın bulunmadığı, faturanın açık ve kapalı olarak iki şekilde mevcut olduğu, dava dilekçesine ekli faturanın kapalı fatura örneği olduğu, davacı şirket tarafından, davalı şirket hakkında, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 24.03.2016 tarihinde, 78.143,00 TL asıl alacak, 22.697,89 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 100.840,89 TL cari hesap bakiye alacağının tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlattığı, davalı vekilinin borca ve takibe karşı itirazda bulunduğu, itirazında, alacakla ilgili ihtarname alınmadığı, mutabakatın mevcut olmadığı, her iki şirketin aynı adreste kayıtlı olduğunu, aynı kurucu ortaklara sahip grup şirketleri olduğunu, muhasebe sorumlusu ile teslim alanın muhtemelen aynı olduğunu, bu kayıtların şirket ortakları arasında ki husûmete dayalı olarak fiktif olarak ve haksız olarak, zorluk çıkarmak için ortaya atıldığı izlenimini yarattığını, fatura alacaklısına hiçbir borcun olmadığını belirttiği ve davacının İcra ve İflas Kanunun 67. maddesi gereğince İş bu davayı yasal bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açtığı anlaşılmıştır.Taraf delilleri dosyaya ibraz edilerek ve gerekli bilgi belgeler celp edildikten sonra bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. 25.05.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı şirketin 2009 yılı ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yaptırıldığı, 31.12.2009 tarihli … seri nolu KDV dahil 79.060,00 TL tutarlı kapalı faturanın ticari defterlerde faturada yer alan şirket hesabına borç vererek 31.12.2009 tarihli yevmiye numarası ile tespit edildiği, Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğününe 05.02.2010 tarihinde verilen genel toplam içinde 4. sırada KDV hariç tanzim edilen 67.000,00 TL olarak zamanında form BS bildiriminde bulunulduğu, şirketin Aralık KDV beyanında olduğu, davalı şirketin defterlerinin açılış ve kapanış tasdikinin yaptırıldığı, davalı ticari defterlerinde 31.12.2009 tarihli KDV dahil 79.060,00 TL tutarlı kapalı faturanın ticari defterlerde tespit edildiği, davacı alacaklının alacağına rastlandığı, Tuzla Vergi Dairesi Müdürlüğüne KDV hariç 67.000,00 TL tutarlı olarak zamanında BA bildiriminde bulunulduğu, 31.12.2009 tarihli faturanın imza ve kaşeli kapalı fatura olarak düzenlendiği, sonuç olarak, davacı ve davalı şirketlerin ticari defterlerinin TTK 64. maddeye göre zamanında açılış kapanış noter tasdiklerinin yaptırıldığı, delil olacağı, dava konusu faturanın ilgili yılında, davalı ve davacının mali müşavirinin … olduğu, 31.12.2009 yılı cari hesap mutabakatının yapılmadığı, faturanın kapalı fatura olduğu, davacı ve davalı kayıtlarında olduğu, tahsilatın yapılmadığı, davalı kayıtlarında da olduğu ve ödeme gözükmediği, davacının takip konusu faturasının kapalı fatura olduğu, alacağının olmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili rapora itiraz ederek, faturanın kapalı olması halinde, düzenleyen aleyhine alacak hesabının olmayacağını, bankadan fatura tutarı kadar çıkış, faturada yazılı bedel kadar da giriş yapılacağını ve alacak ve borcun (0) olacağını, oysa hem faturanın kapalı olduğu ve hemde alacaklının alacağı olduğunun bildirildiğini, rapor tebliğ edilince fatura aslının davalıdan ibrazının istendiğini ve kendilerinin de B suretini ibraz ettiklerini, “B” suretinde açıkça görüleceği üzere faturanın sadece üst kısmında imza olduğunu ve açık fatura olduğunu, bilirkişinin görevine girmeyen konulara girdiğini, Yargıtay’ın emsal kararlarında, faturanın kapalı olmasının ödemeyi göstermeyeceğini ancak ödeme yapılmış olduğu yönünde karine teşkil edeceğinin belirtildiğini ifade ederek, fatura aslının istenmesini ve diğer itirazların incelenmesini talep etmiştir. Davalı vekili, faturanın altının şirket yetkilileri tarafından kapalı olarak imzalanmasının bu faturanın tahsilata sokulmayacağı ve grup şirketler arasında KDV ayarlaması amacı ile düzenlendiği anlamını taşıdığını, faturaların teslim edilmediğinin anlaşıldığını, teslim edilmek amacıyla düzenlenmiş olsa idi faturanın B ve C kopyelerinin imzasız veya farklı imzalı olmasının mümkün olmayacağını, işin esasının şirket içi komplo girişimlerinin ortaya çıkması İle ilgili olduğunu, muhasebe yöneticilerinin 2011 yılında mali aflar kapsamında olumsuz haklı sebepler nedeniyle yönetim kurulu başkanı sıfatıyla tüm grup şirketlerdeki görevlerinden uzaklaştırılarak işlerine son verildiğini, alacağın gerçek dışı olduğunu belirtmiştir. 26.02.2018 tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak takip konusu faturanın imza nedeniyle bilirkişi tarafından kapalı fatura olarak değerlendirilmiş ise de yerinde inceleme sırasında 1. nüsha yazılan aynı suretinde faturanın ortasında dava dilekçesi ekinde olduğu gibi kaşe + imzanın yer almadığı, fatura içeriğinin bağlantı mühendisliği ve müşavirlik hizmeti açıklamasını içerdiği, ihtilaf konusu fatura aslının davalıda bulunmadığı, aynı dönemde her iki şirketin yönetim kurulu başkanı ve mühasebe müdürü, departman ve arşivinin aynı yerde olduğu, yapılan sözleşmede o dönemde yetkili kişilerin imzalarının bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkemece, yukarıda yer verilen ve taraf defterlerinde mevcut olan asıl alacak yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222. maddesinin üst başlığı “ Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması “ dır. 222/2. fıkrada, ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasının şart olduğu, 3. fıkrada ise ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde ki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğine yer verilmiştir.Somut davada, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve birbirine uyumlu olduğu, bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. Dava konusu alacağa esas olan fatura her iki taraf ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğu gibi, taraflar ilgili vergi dairesine fatura dönemine dair BS ve BA formlarını ibraz etmişlerdir. Davalı tarafın, şirket yöneticisinin, muhasebesinin fatura döneminde aynı kişiler olduğuna dair savunmaları, 6102 sayılı TTK ‘nın 18/2. fıkrasında yer verilen, her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli iş adamı gibi hareket etmesi gerekir düzenlemesine ve ilgili mevzuat hükümlerine göre uygun görülmemiştir.Fatura tarihinden, takip tarihine kadar geçen sürede dikkate alındığında, sermaye şirketi olan davalı şirketin, defter ve kayıtlarını kontrolsüz bırakmış olduğu ve bu şekilde iddia edilen hususların dikkatten kaçmış olabileceği de mümkün görülmemiştir. Davalı savunmasının biran için kabulü halinde ise, yıl sonu devir zamanlarında veya en kötü ihtimalle yeni bir muhasebeci, mali müşavirlerle çalışmaya başlanmasından sonra, şirketin, önceki çalışanlar zamanında ki yapılan İşlemleri kontrol etmemesi ve gerekli tedbirleri almaması sonucunu doğuracaktır ki bu da basiretli tacir niteliği ile uyarlılık göstermeyecektir. Diğer taraftan, yukarıda belirtildiği üzere, taraf şirketlerinin usulüne uygun ticari defter ve kayıtlarında dava konusu fatura mevcut olduğu gibi her iki tarafta ilgili dönemde Vergi Dairesine gerekli formları ibraz etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir. Davacı taraf, takip konusu cari hesap alacağının kısmen varlığını ispat etmişken, davalı tarafın savunmasında ileri sürdüğü iddialarını ispat ettiğinin kabulü mümkün olmamıştır. Davacı şirket, 6102 sayılı TTK 20. maddesi gereğince, tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir düzenlemesi kapsamında alacağa hak kazanmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6102 sayılı TTK, 6098 sayılı TBK, 6100 sayılı HMK ve ilgili yasal mevzuat kapsamında mahkemece bilirkişi raporunda tespit edilen asıl alacak yönünden İtirazın iptaline dair verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/601 Esas, 2018/718 Karar ve 07.06.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 80,70 TL harcın davalının peşin olarak yatırmış olduğu (1.308,58 TL +35,90 TL)=1.344,48 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.263,78 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 4- Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1- a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.27/01/2022