Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2931 E. 2021/1511 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2931 Esas
KARAR NO: 2021/1511
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/10/2017
NUMARASI: 2014/1210 Esas, 2017/811 Karar
DAVA: İSTİRDAT (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 23/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili 21/09/2014 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin elektrik piyasasında elektrik üretim faaliyeti gösteren ve perakende elektrik satış lisansına sahip tüzel kişilik olduğunu, Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliğinin 30.maddesi uyarınca ürettiği elektriği serbest tüketicilere satma hakkına sahip olduğunu, davalı şirketin müvekkili şirketin müşterilerinin sayaçlarını okumak suretiyle davacının müşterilerine elektrik sattığını, elektriğin miktarını, dolayısıyla dönem tahakkukuna esas endeksleri belirlediğini, davalı şirketin vermiş olduğu bu hizmete Perakende Satış Hizmeti denildiğini, davalı şirketin bu hizmet karşılığı alacağı bedeli taraflar arasında imzalanan sistem kullanım anlaşması uyarınca vermiş olduğu diğer hizmetlerle birlikte fatura düzenleyerek tahsil ettiğini, Danıştay 13. Dairenin 06/04/2011 tarihli 2008/2695 Esas, 2011/1368 Karar sayılı ilamı ile sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine ilişkin maliyetlerin abone grubuna ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösterecek maliyetler olmadığını, bu nedenle abone başına sabit ücret uygulanması gerektiği belirtilerek EPDK’nın 875 sayılı kararının iptaline karar verildiğini, verilen kararın onandığını, onamanın müvekkili tarafından haricen öğrenildiğini, belirtilen kararla iptal edilen kurul kararında geçen perakende satış hizmet bedelinin taraflar arasında imzalanan sistem kullanım anlaşmasının bir unsuru olduğunu, iptal kararının geçmişe etkili olarak geçerli olduğunu ve hiç alınmamış gibi hukuki sonuç doğurduğunu, buna bağlı olarak 875 sayılı kurul kararının uygulandığını, 05/09/2006 ile 31/12/2010 tarihleri arasındaki dönemde PSH uygulaması ve buna bağlı olarak TL/kWh şeklinde fazladan aldığı bedellerin hukuki dayanaktan yoksun kaldığını, bu çerçevede davalı şirketin müvekkili şirketten Eylül 2006 – Aralık 2010 dönemleri arasında fazladan perakende satış hizmet bedeli tahsil ettiğinin açık olduğunu iddia ederek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla fazladan ödenen 1.147.805,69 TL bedelin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek gecikme zammı ile ve gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; alacağın istirdadının talep edildiğini ve davanın bir yıllık zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın usul ve esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; davacı ile davalı arasında dağıtım sistemi kullanma anlaşması imzalandığını, anlaşma kapsamında, davacı … şirketinin portföyündeki müşterilerin elektrik sayaçlarının … elemanları tarafından okunduğu, okuma işlemi sonrasında tespit edilen sayaç endekslerinin müşteri tarafından … Şirketi AŞ’ye fakslanarak fatura tahakkunun sağlandığı, faturada tahakkuk ettirilen fatura kalemlerinin 2011 yılı öncesinde dağıtım, iletim, perakende satış bedelleri ile birlikte aktif enerji bedelinden ibaret olduğu, bu maliyet kalemlerinin 24/08/2006 tarihli 875 sayılı EPDK kararı ile belirlenen Türkiye genelinde uygulanan tarife ile usul ve esaslarına ilişkin yönetmeliğe göre belirlendiği, Eylül 2006 – Aralık 2010 dönemleri arasında tahakkuk ettirilen perakende sayaç okuma bedelinin EPDK kararları uyarınca kwh başına alındığı, Danıştay 13. Dairesinin 2008/2695 E., 2011/1368 karar sayılı ve 06/04/2011 tarihli ilamı ile sayaç okuma ve faturalama hizmetlerine karşılık olan maliyetlerin abone bedeli, ve tüketim enerji miktarına göre değişiklik gösteremeyeceği, bu nedenle bu maliyetlere sabit fiyat uygulanması gerektiği, gerekçesi ile EPDK nun 875 sayılı kararının iptaline karar verildiği, iptal kararı sonucunda idari işlemin ilk yapıldığı tarihten itibaren ortadan kalktığı ve iptal kararlarının geriye yürüyeceği böylece idari işlemin baştan itibaren yapılmamış sayılacağı, EPDK nun iptal edilen 875 sayılı kararına göre 01/09/2006 – 31/12/2010 tarihleri arası dönemde perakende satış hizmet bedeli karşılığı olarak davacı şirketten fazladan alındığı tespit edilen 1.147.805,69 TL nin davacı … şirketi tarafından davalı …’tan geri istenmesinin haklı olduğu, davalının davadan önce temerrüde düşürülmediği, dava tarihinden itibaren … sayılı kanunun 51. Maddesi uyarınca faiz işletilmesi gerektiği ve hüküm vermeye elverişli denetime açık bilirkişi raporu ile anlaşıldığı üzere davanın kabulüne, 1.147.805,69 TL’nin dava tarihinden itibaren 6183 sayılı yasada belirtilen değişen oranlardaki gecikme zammı ve gecikme zammının KDV’si ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacı iddiaları ile birlikte mahkeme kararını özetledikten sonra, dava konusu alacakların en fazla beş yıl geriye dönük olarak istenilmesinin mümkün olduğunu, davanın 2014 yılında açıldığı gözetildiğinde 2009 öncesi alacakların talep edilmesinin mümkün olmadığını, zamanaşımı definde bulunmalarına rağmen mahkemece göz ardı edildiğini, müvekkili şirketin davacıya ve davacının ortağı olduğu grup şirketlerine perakende satış hizmeti sunduğunu ve bunun karşılığında bir bedel aldığını, bedel hesaplanmasında müvekkilinin bir katkısının bulunmadığını, müvekkili şirketin sadece davacı ile arasındaki sistem kullanım anlaşması gereği EPDK kurul kararları ile belirlenen sayaç okuma bedelini tahsil ettiğini, bu bedelin düşük veya yüksek belirlenmesinin müvekkili şirketin gelirini etkilemediğini, Danıştay 13. Dairesinin kararına konu işlemde iptal edilen işlemden önce var olan bir düzenlemenin bulunmadığını, ortaya bir boşluk çıktığını, düzenleyici işlemlerin iptalinin sadece devam eden işlemleri etkileyebileceğini, müvekkili şirketten KDV talep edilemeyeceğinin yerleşmiş Yargıtay kararları ile sabit olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşması uyarınca ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında; sistem kullanım anlaşması olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Davanın ve tarafların hukuki statüsü de göz önünde bulundurularak öncelikle dava şartları üzerinde durulmasına ihtiyaç duyulmuştur. Dairemizin … Esas, … Karar ve 13/06/2019 tarihli kararı ile Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/110 Esas, 2016/1112 Karar ve 09/11/2016 tarihli kararına karşı tarafları aynı mahiyetteki davanın kısmen kabulüne dair verilen karara yönelik istinaf başvurusunun reddine dair kararın, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 2021/613 Esas, 2021/161 Karar ve 16/09/2021 tarihli ilamı ile; “Dava, taraflar arasındaki sistem kullanım anlaşması uyarınca ödenen bedelin tahsili istemine ilişkindir. 02/12/2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan, 25/11/2020 tarihli 7257 sayılı Kanun’un 33. maddesi ile, 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun 8 inci maddesinin ikinci fıkrasına (ç) bendinden sonra gelmek üzere (d) bendi eklenmiş, buna göre “İletim sisteminin normal işletme koşulları içerisinde işletilmesi ile işletme güvenliği ve bütünlüğü üzerinde risk oluşturan durumlara ilişkin olarak bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerinin takibini yapmak, ihlal durumu tespit edilen tüzel kişilere sistem kullanım anlaşmasında düzenlenen ceza-i şartları ve diğer yaptırımları uygulamak” …’ın görev ve yükümlülükleri arasında gösterildikten sonra 6446 sayılı Kanun’a Ek madde 3 ile “8 inci maddenin ikinci fıkrasının (d) bendinin uygulamasından kaynaklanan uyuşmazlıklar idari yargıda görülür.” hükmü eklenmiş, 46. madde ile de Kanun’un yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği düzenlenmiştir. Bu bağlamda, 7257 sayılı Kanun ile bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarında düzenlenen sistem kullanım ihlallerine ilişkin yaptırım uyuşmazlıklarının idari yargı yolunda görüleceği hükme bağlandığından yargı yoluna ilişkin bu değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b maddesine göre dava şartı olan “yargı yolunun caiz olmaması” nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğinden Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması uygun görülmüştür… ” gerekçesiyle ilk derece mahkeme kararının bozulmasına dair karar verilmiştir. Emsal Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda dava konusu uyuşmazlıkta idari yargı yerinin görevli olduğu, adli yargı yerinin iş bu uyuşmazlıklarda görevli olmadığı sonucuna varılmıştır. Emsal ilamda belirtildiği şekilde; yargı yoluna ilişkin değişikliğin usul hükmü niteliğinde olduğu, derhal ve kesinleşmemiş tüm uyuşmazlıkları da kapsar şekilde uygulanması gerektiği anlaşıldığından, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-b bendinde belirtilen yargı yolunun caiz olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2.maddesi gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası ile ilgili karar verilmiş olması isabetli değildir. Ne var ki söz konusu hata, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden karar düzeltilerek yeniden hüküm tesis edilmiştir. Diğer yandan, HMK’nın 331.maddesi kapsamında, yargı yolunun caiz olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle verilen karardan sonra bir başka mahkemede iş bu dava dosyası üzerinden yargılamaya devam edilmeyeceğinden yargılama giderlerine hükümde yer verilmesi gerekmiştir. Bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin kabulüne dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun işin esası incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1210 Esas, 2017/811 Karar ve 26/10/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-a)Davanın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 114/1-b bendinde düzenlenen yargı yolunun caiz olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2.fıkrası uyarınca usulden REDDİNE, b)Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın davacının dava açarken peşin olarak yatırmış olduğu 19.601,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 19.542,40 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, c)HMK 114/1-b.bendi uyarınca yargı yolunun caiz olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden ret kararı neticesinde aynı yasanın 331/2.fıkrasında belirtildiği şekilde davaya adli yargıdaki bir başka mahkemede devam edilmesi söz konusu olmadığından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince kendisini vekil ile temsil eden davalı yararına 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, d)Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, e)Davalının yapmış olduğu toplam 42,25 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,f)6100 sayılı HMK’nın 333.maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının tebliğ giderleri karşılandıktan sonra yatıran tarafa iadesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcının davalı tarafından peşin olarak yatırılan 19.601,60 TL harçtan mahsubu ile bakiye 19.542,30 TL harcın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 5-Davalının yapmış olduğu toplam 95,40 TL istinaf yargılama giderlerinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi aşamasında duruşma yapılmadığından vekalet ücreti taktiri hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere aynı yasanın 353/1b-2 bendi uyarınca düzeltilerek oybirliğiyle karar verildi.23/12/2021