Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2910 E. 2019/701 K. 18.04.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2910 Esas
KARAR NO : 2019/701
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2018
NUMARASI : 2015/480 2018/806
KARAR TARİHİ: 18/04/2019
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/09/2006 tarihinde davalı…. kullandığı ve diğer davalı …. San. Tic. Ltd. Şti. ne ait ….plaka sayılı araç ile müvekkilinin sigortalısı …. kullandığı …. plakalı aracın çarpışması sonucu yaralamalı ve maddi hasarlı kaza meydana geldiğini, sigortalısının yaralanarak uzun süre yurt dışında tedavi gördüğünü, kazada tarafların eşit oranda kusurlu olduklarını, kaza sebebiyle 38.71,60 EURO tutarında sigortalısına ödeme yaptıklarını, yaptıkları ödemenin 1/2 sinin tahsili için davalılar hakkında yasal takibe geçildiğini, davalıların haksız itirazları sonucu takibin durduğunu, takiple kesilen zamanaşımının tekrar işlemeye başladığını, 6111 sayılı yasanın 59 ve geçici 1 maddeleri gereğince KYTK daki değişiklik ile; tedavi giderleri için …. yasal hasım kabul edildiğinden davalı olarak gösterildiğini, müvekkili tarafından sigortalısına yapılan kazadan kaynaklı tedavi v.s ödemelerin ve yardımın davalı sigorta şirketi ve SGK nın sorumlulukları oranınında tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … San. Tic. Ltd. Şti vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı isteminin dava tarihi itibarıyla zaman aşımına uğradığını, yaralanma ile kaza arasında illiyet bağının bulunmadığını, müvekkili …. olayda kusursuz olduğunu, davacı sigortalısı… dava konusu kazadan dolayı tedavi görmediğini belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı …. şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; ….plakalı aracın olay tarihinde geçerli ZMM sigorta poliçesi ile teminat kapsamına alındığını, teminat limitinin 57,500,00 TL ile sınırlı olduğunu, tedavi giderlerinin … dan istenilmesi gerektiğini, müvekkil şirkete rücu edilemeyeceğini savunmuştur.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın iş mahkemesinde görülmesi gerektiğini, 2 yıllık zaman aşımı süresinin dolduğunu, 2918 sayılı TTK nın 6111 sayılı kanunun 59.maddesi ile değişik 98.maddesine göre; tedavi giderlerinden …. nın sorumlu olduğunu, kanun yönetmelik ve genel hükümleri çerçevesinde trafik kazaları nedeniyle oluşan sağlık hizmet bedellerinin …. tarafından karşılandığını, davacı tarafından istenilen tutarların yönetmelik kapsamında olmadığından kurumdan talep edilemeyeceğini, yabancı uyruklu kişilerin yurt dışındaki tedavi hizmetlerin bedellerinin de kurumca karşılanmayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk Derece Mahkemesi; ödeme yapan sigortacı açısından zaman aşımı süresi ödeme tarihinden itibaren 2 yıl olarak kabul edilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı ….Vekili İstinaf Taleplerinde; Halefiyette halef olanın, halef olduğu kişinin tabi olduğu zamanaşımı na tabi olduğunu, olayda da ceza gerektiren bir fiil olduğundan müvekkili sigortanın sigortalısı için geçerli olan KTK 109/2 gereği uzamış ceza zamanaşımı söz konusu olduğunu, Nitekim Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 17.1.1972 Tarih ve 1970/2 E. 1972/1 K. Sayılı kararına göre sigortalısının tabi olduğu 8 yıllık uzamış zamanaşımına tâbi olduğunu, ayrıca Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 31.01.2005 Tarih ve 2004/3930 E. 2005/529 K. 20.10.2005 tarih ve 2004/12787 E. 2015/10041 K. sayılı kararlarının da bu yönde olduğunu, mahkemece müşterek sorumluların birbirlerine rücusu şeklinde düşünce ile değerlendirme yaparak hatala düştüğünü belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.İstinaf Dilekçesi Davalı …Başkanlığı Vekili İstinaf Taleplerinde; Vekiline 12/10/2018 Tarihinde Tebliğ Edilmiş, İstinaf Talebine 18/10/2018 Tarihli Dilekçesi İle Cevap Verilerek; Mahkeme kararının doğru olduğunu belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;Dava; sigortacının dava dışı sigortalısına aralarındaki sigorta poliçesi gereğince ödediği hasar bedelinin 6102 Sayılı TTK’nın 1472-1481.maddeleri uyarınca sorumlulardan tahsili talebine ilişkindir.İlk derece mahkemesi davanın zamanaşımı süresi içinde açılmadığından davanın reddine karar vermiştir.Zamanaşımı bir def’i olup, HMK.nun 116. Maddesindeki ilk itirazlardan sayılmamıştır. İlk itirazlar, karşı taraf muvafakat etse bile, esasa cevap süresi geçtikten sonra ileri sürülemez. Buna karşılık, davalı, esasa cevap süresini geçirdikten sonra da zamanaşımı def`ini ileri sürebilir. Zamanaşımı itirazının ne zaman yapılabileceği konusunda özel bir düzenleme olmadığından gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararlarında kabul edildiği gibi savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmektedir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı itirazı, tüm maddi vakıalara ilişkin beyanlarda olduğu gibi, savunmanın değiştirilmesi yasağının başladığı ana kadar yapılabilecektir. Mahkeme, davalının savunmayı genişletmiş olduğunu kendiliğinden gözetemez (Baki Kuru, C. II, a.g.e., s. 1829). Zamanaşımı def’i kişisel bir savunma nedenidir. İtirazlardan farklı olarak, diğer savunma sebeplerinde olduğu gibi mahkemece kendiliğinden gözetilmesi söz konusu değildir.Hukuk Genel Kurulunun 07/06/2017 Tarih ve 2017/17-1093 E. 2017/1090 Kararında “Tüm bu açıklamalar kapsamında uyuşmazlığa dönülecek olursa, davaya yasal süresi içerisinde cevap vermemiş olan davalının süresinden sonra vereceği cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’inde bulunabilmesi ancak davacının muvafakat etmesi ile mümkündür. Aksi halde savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşan zamanaşımı def’ine değer verilemez. HUMK’nın 202. maddesi uyarınca davacının açık ya da zımni muvafakati yeterli iken, 6100 sayılı HMK’nın yürürlüğünden sonra tarafların açık muvafakati olmadığı sürece iddia ve savunma genişletilemeyeceğinden, davacının açık muvafakati olmadığı sürece zamanaşımı savunması dikkate alınamaz.” demektedir. Dava dilekçesi davalı … Şirketi’ne 22/07/2015 Tarihinde tebliğ edilmiş, süresinden sonra (HMK.nun 104.maddesi gereğince cevap süresinin son günü 07/09/2015 olup) verilen 17/09/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde zamanaşımı def’inde bulunulmamıştır.Dava dilekçesi davalı …. 02/06/2015 Tarihinde tebliğ edilmiş, 11/06/2015 havale tarihli süre tutum dilekçesinde süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmuştur. Dava dilekçesi davalı …. San.Tic. Ltd. Şti.ne 05/06/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, 19/06/2015 havale tarihli cevap dilekçesinde süresinde zamanaşımı def’inde bulunulmuştur.Görüldüğü üzere davalı ….şirketi zamanaşımı def’inde bulunmadığı halde bu davalı hakkında işin esası ile ilgili olarak bir karar verilmesi gerekirken zamanaşımı gerekçesi ile reddedilmesi doğru olmamıştır. Diğer davalılar yönünden ise;Türk Ticaret Kanununun “Halefiyet” başlıklı 1472. maddesinde “Sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçer. Sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak, tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder. Sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacı, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilir.” hükmü karşısında davacının dava dışı sigortalının dava haklarına halefiyet yoluyla sahip olduğu açıktır.Bilindiği ve pek çok Yargıtay içtihatlarında da işaret edildiği üzere; Sigorta rücu davalarında zamanaşımı 17.01.1972 gün ve 1970/2 Esas, 1972/1 Karar sayılı İçtihati Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi halefiyet ilkesine göre sigorta ettirenin aynı zarar sorumlusu aleyhine açılabileceği davanın zamanaşımına tabi olup aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Somut olayda, davacının halef olduğu sigorta ettiren ile zarar sorumlusu olan davalılar arasındaki ilişki trafik kazasına dayandığından 2918 sayılı KTK’nun 109.maddesi hükümlerinin uygulanması gerekir. 2918 Sayılı KTK’nun 109/1 maddesinde “motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve teminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak 10 Yıl içinde zaman aşımına uğrar.” Aynı kanunun 109/2 maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğan ve ceza kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri içinde geçerlidir” hükmüne yer vermiştir. Maddenin özellikle 2.fıkrasında “dava cezayı gerektiren bir fiilden doğarsa” ifadesi ile kanun koyucu taraf ayrımı yapmaksızın (davacı, davalı veya dava dışı 3.kişi) yapmış olduğu fiil cezayı gerektiriyorsa ceza zamanaşımının uygulanacağını belirtmiştir. Somut olayda Trafik Kazası Tespit Tutanağına göre davalı sürücü …. kusurlu olduğu dosya kapsamında anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2000 gün 2001/19-652 Esas, 2001/705 sayılı kararında; 2918 sayılı kanunun anılan hükmünün gözden kaçırılmaması gereken yönü ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalar içinde geçerli olabilmesinin, sadece eylemin ceza kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır; söz konusu yasa hükmün ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturması yeterli görmekte, bunun dışında fail hakkında mahkumiyet kararı ile sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması yada zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, sözkonusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlular (örn işleten) arasında bir ayrımda yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağını belirtmiştir. Bu durumda, trafik kazası sonucu dava dışı sigortalı yaralandığına göre, 2918 sayılı Yasanın 109/2 maddesi uyarınca uzamış ceza zamanaşımın uygulanması gerekir.Kaza tarihi olan 01/09/2006 tarihinde 5237 sayılı TCK yürürlüktedir. Yasanın 89.maddesinde öngörülen ceza miktarına göre, dava zamanaşımı süresi aynı yasanın 66.maddesi gereğince 8 yıldır. 01/09/2014 tarihinde zamanaşımı süresi dolmadan 24/08/2011 tarihinde İstanbul ….İcra Müdürlüğünün ….. sayılı dosyası üzerinden davalılar aleyhine icra takibi başlatılmıştır. Böylece TBK.nun 154/2. Maddesi gereğince zamanaşımı süresi kesilmiş ve aynı yasanın 156.maddesi gereğince yeniden işlemeye başlamıştır. Davanın da 11/05/2015 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, kaza tarihi ile dava tarihi arasında ceza zamanaşımı süresi (kesilme nedeniyle) geçmediğinden işin esası incelenerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Bu sebeple, Davacı vekilinin istinaf taleplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına dosyanın mahkemesine iadesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf taleplerinin KABULÜNE,2-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 12/07/2018 tarih ve 2015/480 E 2018/806 K. sayılı kararı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Yukarıda açıklanan hususlarda gereği için dosyanın mahkemesine İADESİNE,4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 68,20 TL başvuru harcının, peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 32,30 TL harç ile, yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 121,30 TL harçtan peşin olarak yatırılan 98,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,20 TL olmak üzere toplam 55,50 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,6-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/04/2019