Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2885 E. 2021/1549 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2885 Esas
KARAR NO: 2021/1549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2016/45 Esas, 2018/594 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 30/12/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 13.01.2016 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin, yurt dışından getirdiği yabancı uyruklu müşterilerine, Türkiye ‘de konaklama ve turistik gezi hizmetleri veren Turizm Acentesi Şirketi olduğunu, davalı …Turizm A.Ş’nin ise “… “ ismiyle bilinen turistik konaklama tesisinin sahibi ve işleticisi olduğunu, müvekkili şirket ile otel sahibi ve işleticisi davalı … A.Ş arasında 2009 yılı Yaz Turizm Sezonu için bir dönem süreli konaklama sözleşmesi yapıldığını, sözleşme hükümlerine göre davacının 01.Mart 2009 tarihi ile 15 Kasım 2009 tarihleri arasında yurt dışından getireceği müşterilerini, davalı şirketin otelinde konaklatacağı, davalı şirketin ise otelde davacıya oda kontenjan tahsis edeceği, otel konaklama hizmetlerini vereceğini, davalı şirketin davalı … A.Ş ve dava dışı … Ltd.Şti olmak üzere iki ayrı temlik sözleşmeleri yaptığını, davacı müvekkilinden alacağı konaklama bedellerini, dava dışı şirketlere olan borcuna karşılık temlik ettiğini, davacının bu temlik sözleşmelerini tebellüğ anlamında imzaladığını ve kabul ettiğini, konaklama sayısı bakımından çok kötü geçen 2009 yaz sezonunda toplam 97.908 Euro’luk hasılat olduğunu ve bu meblağın davalı … A.Ş ‘nin talimatı doğrultusunda ilk temlik alacaklısı olan … A.Ş ‘ye o tarihteki kur karşılığı 211.511,49 TL olarak ödendiğini, davalılar … A.Ş, … A.Ş ve … ‘un bu ödeme nedeniyle davacı müvekkili şirketi ibra ettikleri için bu ödeme nedeniyle 2. temlik alacaklısı … Ltd.Ştine karşı bir ödeme veya sorumluluk doğduğunda aynen üstleneceklerini “ ibraname ve taahhütname “ başlıklı güvence bedeli imzalayarak taahhüt ettiğini, ibra ve taahhütnamenin (c) maddesi gereğince davalı … ‘un sözleşmeyi kendi adına asaleten … A.Ş adına temsilen imzaladığını, hiç ödeme alamayan diğer temlik alacaklısı … A.Ş ‘ye ödenecek bir hasılat kalmadığı için ödeme yapılamadığını, hiç ödeme yapılmayan temlik alacaklısı dava dışı … Ltd.Ştinin 2009 yılı konaklama bedellerinin kendisine ödenmediği iddiası ile İstanbul Asliye 9. Ticaret Mahkemesinin 2010/10 Esas sayılı dosyasında açtığı dava sonucunda mahkemece temlik borçlusu … A.Ş ‘den 196.135,24 TL tahsiline karar verildiğini, karara göre müvekkilinin bu bedeli ödediğini, temlik borçlusu müvekkili şirketten 196.135,24 TL tahsilat yaptığını, böylece temlik borçlusu müvekkili şirketin 2009 yaz sezonunda temlik eden davalı … A.Ş ‘ye 97.908 Euro (= 211.511,49 TL ) borçlandığı halde her iki temlik alacaklısına ayrı ayrı ödeme yapmak zorunda kaldığını, ödemelerin mükerrer olduğunu, mükerrer olarak ödenen 196.135,24 TL ödemenin ibraname ve taahhütname gereğince istirdatı için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyası ile başlattıkları takibe itiraz ettiklerini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına, davalılar aleyhine icra ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin hukuka aykırı olarak hem borçlu hem de davalı olarak gösterildiğini, 27.01.2009 tarihli sözleşme incelendiğinde sadece diğer davalı … A.Ş kaşesi altında imza bulunduğunu, bu imzanın sadece diğer davalı … temsilen atıldığını, sözleşmenin içeriğinden kaynaklı müvekkilinin şahsi sorumluluğunu doğuracak bir imzanın müvekkili tarafından atılmadığını, kötü niyetli olarak takip ve dava ikame edildiğini, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının takip ve davasında kötü niyetli olduğunu savunarak, davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini istemiştir. Davalı … Turizm .A.Ş vekili, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirket ile davacı şirket arasında 2009 yılı Yaz Sezon Sözleşmesi akdedildiğini, müvekkilinin sözleşmedeki edimlerini yerine getirdiğini, İstanbul 47. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/10 Esas sayılı dosyasında aldırılan bilirkişi raporunda müvekkili şirketinin davacı şirketten 206.279,43 TL tutarında alacaklı olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketin, sözleşme neticesinde davacı acenteye tahsis ettiği odaları başkaca müşterileri için kullanamadığını, temlik edilen alacak miktarının açıkça belirtilmiş olduğunu, bahsi geçen miktarın en geç Ekim 2009 ‘a kadar ödeneceğinin davacı şirket tarafından taahhüt edildiğini, davacı şirketin temlik konusu edilen miktarda hasılat yapamadığını, müvekkili şirkete mükerrer ödeme yapıldığı iddiasının haksız ve dayanaksız olduğunu iddia ederek, davanın reddi ile kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.Davalı … Turizm A.Ş davaya karşı cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacının İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/449 Esas, 2015/555 Karar sayılı kararı ile dava dışı …Ltd.Ştine 17.08.2015 tarihinde yaptığı 196.135,24 TL ödemenin tahsili İstemiyle başlattığı “ İbraname ve Taahhütname “ uyarınca ödenen bedellerden davalılar … A.Ş ve … A.Ş ‘nin sorumlu olduğu, davalı …’un yönünden ise her ne kadar imzalanan sözleşme içeriğinde bu davalının da sorumlu olduğu yönünde hükümler var ise de sözleşmede bu davalıya atfen atılan bir imzanın mevcut olmadığı, …A.Ş yönünden imza atıldığı, davalı …’un sözleşme gereğince sorumlu olmadığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalılar … A.Ş ve …A.Ş ‘nin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptıkları itirazın iptali ile takibin devamına %20 oranında tazminatın bu davalılardan tahsiline, davalı … yönünden davanın reddine, davalının tazminat isteminin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, kararın sözleşme ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasında imzalanan “ İbraname ve Taahhütname “ başlıklı belgede, 415.000,00 meblağı içeren ve taraf olarak … Ltd.Lti isminin yer aldığı temlik ve ödeme sözleşmesinden dolayı gerek …A.Ş ve gerekse …’un … Turizm A. Ş ‘ye karşı bu sözleşmeden dolayı meydana gelen risklerden dolayı taahhüdünü kapsadığı denildiğini, mahkemece bu satırlarla davalı … ‘un taahhütte bulunduğunu kabul etmekle birlikte belge altında imzasının olmadığı ifade edilerek bu davalı yönünden dava hakkında red kararı verildiğini, oysa …’un hem … A.Ş ‘nin tek yetkilisi ve hemde kendi adına hareket ederek imza attığını, TBK 19. maddesinin akitlerin yapımında tarafların gerçek iradelerine itibar edilmesini öngördüğünü, aynı kişinin hem kendi adına hemde şirketi adına ayrı ayrı imza atmasının şart olduğunu öngörerek sözleşme içeriğindeki açıklamayı görmezden gelmenin delillerin yorumunda hata yapıldığının işareti olduğunu, tarafların gerçek amaç ve iradelerinin yok sayılması anlamına geleceğini, taahhütnamenin yazılı şekle tabi bir işlem olmadığını, davalı … ‘un sözleşmeyi imzalamakla şahsen ve temsil ettiği şirket adına imza ile sorumlu olacağını bildiğini, şirket yetkilisinin birde kendi adına ayrıca imza atmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu iddia ederek davalılardan … hakkında verilen red kararının kaldırılarak bu davalının da diğer davalılarla birlikte müşterek ve müteselsilen sorumlu olduğuna karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, yaz sezon sözleşmesi ve temlik sözleşmesi kapsamında temlik edilen ancak ödeme yapılmayan şirket tarafından açılan dava sonucu ödenen bedelin rücuen tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında, davacı şirket ile davalılardan otel sahibi … A.Ş arasında imzalanan 2009 yılı yaz sezon Sözleşmesi, davacı ve davalı şirketler ile dava dışı … Ltd.Şti, davacı ve davalılar arasında ayrı ayrı teminat ve temlik sözleşmeleri imzalandığı, davacı şirketin temlik kapsamında davalılardan ..A.Ş şirketine 07.01.2010 tarihinde 97.908,00 Euro ödediği, temlik belgesine göre ödeme yapılmayan dava dışı …Ltd.Şti tarafından, davacı ve davalı … A.Ş aleyhine 08.01.2010 tarihinde alacak davası açtığı, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/449 Esas, 2015/555 Karar ve 22.06.2015 tarihli karar ile davacı yönünden davanın kabul edildiği, … A.Ş tarafından davacı hakkında aynı gerekçe ile başlatılan takibe davacı itirazı üzerine dava dışı şirketin Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1274 Esas, 2017/689 Karar sayılı dosyasında davanın kısmen kabulü İle 147.057,89 TL asıl alacak yönünden itirazın iptali davasının kabul edildiği, dava dışı şirketin mahkeme kararları gereğince icra takipleri başlattığı ve davacı şirketin dava dışı … Şirketine 14.08.2015 tarihinde banka havalesi ile 196.135,24 TL alacağı ödediği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, aleyhine red kararı verilen davalı … ‘un, 04.01.2009 tarihli “ İbraname ve Taahhütname “ başlıklı sözleşme kapsamında, imzası olmamasına rağmen “3”. madde kapsamında sorumlu olup olmayacağı, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, davacı şirket ile davalı şirketlerden … Turizm A.Ş arasında, 20.112008 tarihli “ 2009 yılı yaz sezonu sözleşmesi” imzalandığı, sözleşmede davacının acente, davalı şirketin otel olduğu, 4. maddede, otel fiyat eklerinde belirtilen sezonlarda acenteye back to back kullanılmak şartı ile kontenjan tahsis edileceği, acenteye tahsis edilen kontenjanların fiyat listesinde belirtildiği, acentanın kontenjan olarak aldığı odaları Fransa, İsviçre pazarında faaliyet gösteren tur operatörlerinin pazarlamasına tahsis edeceği, bunların dışında herhangi bir tur operatörü adına bu odaların kullanılamayacağının belirtildiği, 22.01.2009 tarihinde davalı … A.Ş, davacı şirket ve davalı …A.Ş şirketi arasında “ Teminat ve Temlik Sözleşmesi “ düzenlendiği, sözleşmede temellük edenin … A.Ş, temlik edenin davalı … A.Ş, borçlunun ise davacı şirket olduğu, sözleşmenin konusunun 2. maddede, tarafların mutabakata varmış oldukları 285.000,00 TL paraya ilişkin davalı şirketin davacı şirketten alacağına ilişkin olduğu, 29.01.2009 tarihli “ Temlik ve Ödeme Sözleşmesi” nin, davacı şirket, davalı … A.Ş, dava dışı alacaklı … Ltd.Şirketi arasında düzenlendiği, “2”. maddede, sözleşmenin konusu olarak, davacı şirket temsilcisi tarafından, davalı …A.Ş, …, … A.Ş ‘nin, … Ltd.Ştine olan borçlarının ödeneceğinin belirtildiği, ödenecek meblağ olarak asıl alacak, faiz ve vekalet ücreti olmak üzere toplam 415.000,00 TL olduğu, … Turizm A.Ş ‘nin … A.Ş ile yapmış olduğu anlaşma gereğince hak edişine göre ödeneceğinin belirtildiği, ödeme olmaması üzerine, dava dışı … Ltd.Şti tarafından yukarıda yer verilen davaların açıldığı, davacının ödemede bulunduğu, 04.01.2009 tarihinde ise “ İbraname ve Taahhütname “ başlıklı olarak, davacı ve davalı şirketler arasında sözleşme imzalandığı, sözleşmenin taraflara dair düzenlemesinde, 1. sırada davacı şirket, 2. sırada … A.Ş adına temsilen kendi adına asaleten …, 3. sırada ise davalı … A.Ş Şirketinin yer aldığı, konusunun, önceki tarihli teminat, temlik sözleşmeleri ve ek olarak yapılan 94.000,00 meblağı içeren teminat ve temlik başlıklı sözleşmelerden dolayı bu sözleşmelere dayalı olarak doğmuş ve doğacak her türlü alacak hak ve alacaklarının tahsil edildiğine dair vekiller huzurunda imzalanmış ibraname ile 27.01.2009 tarihli 415.000,00 TL meblağı içeren… ve gerekse … ‘un sözleşmeden dolayı meydana gelebilecek risklerden dolayı taahhüdü kapsadığına ilişkin olduğun belirtildiği, ”3”. maddesinde “ Sözleşme dışı …Ltd.Şti tarafından …Ltd.Şti ile temlik borçlusu … Tic.A.Ş arasında daha önce akdedilmiş bulunan temlik sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir alacak isteminde bulunulması durumunda ancak ve ancak bu sözleşmede … A.Ş ‘ye ödenen miktar kadar ( Yasal yada temerrüt faizi, yargılama gideri, avukatlık ücreti dahil ) … A.Ş ve … şahsen ödeme miktarı kadar …. A.Ş ‘ye garanti eder… ” ifadelerine yer verildiği, sözleşmenin, davacı şirket, davalı … A.Ş şirketi ve davalı …A.Ş şirketlerinin kaşeleri üzerine atılan imzaları ile hazırlandığı, tarafların kabulünde olduğu üzere, imzalayan taraflar arasında davalı … ‘un kendi adına asaleten atmış olduğu imzasının mevcut olmadığı, davacı şirketin dava dışı şirkete yapmış olduğu ödeme sonrasında, ödenen 196.135,24 TL asıl alacağın tahsili amacı ile davalılar ve dava dışı …, …, …, … hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 14.08.2015 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalıların takibe itirazı üzerine İİK 67. madde gereğince iş bu itirazın iptali davasının açılmış olduğu anlaşılmıştır. Davalılardan … ‘un, davalı …A.Ş ‘nin yetkilisi olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. İbraname ve Taahhütname başlıklı belgenin düzenleme tarihi 4.01.2009 tarihlidir. Bu durumda, gerek sözleşme gerekse de şirketlerin temsili ilgili konularda, mülga 818 sayılı BK ve mülga 6762 sayılı TTK hükümlerinin değerlendirilmesi, kanunların yürürlüğü ve uygulama şekli hakkında ki kanun hükümleri çerçevesinde uygun olacaktır. 818 sayılı BK’nın 1. maddesinde, iki tarafın karşılıklı birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde aktin tamam olacağı belirtilmiştir. 11.maddede, akdin sıhhatinin, kanunda sarahat olmadıkça hiçbir şekle bağlı olmayacağına yer verilmiştir. Somut dava konusu, ibraname ve taahhütnamede herhangi bir şekil zorunluğu öngörülmediği tarafların kabulündedir. 818 sayılı mülga 13. maddede, tahriri olması icabeden akitlerde, borç deruhte edenlerin imzalarının bulunmak zorunda olduğu ifade edilmiştir. Aynı düzenlemeye dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 14. maddesinde, yazılı şekilde yapılması öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. 818 sayılı mülga BK 14. maddede imza düzenlenmiştir.Maddede, imzanın, üzerine borç alan kimsenin el yazısı olmak zorunda olduğu şeklinde açıklanmıştır. İş bu uyuşmazlıkta uygulanması gereken düzenleme ise kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılmasının kararlaştırılması halidir. Bu ise 818 sayılı BK’nın 16. maddesinde, iki tarafın kanunen hususi bir şekle tabi olmayan bir akdin hususi bir şekilde yapılmasını kararlaştırmışlar ise aktin takarrür eden şekilde yapılmadıkça iki tarafın bununla ilzam olunamayacağı, iki tarafın muayyen bir surette keyfiyeti izah etmiyerek tahriri şekilden bahsetmiş oldukları takdirde kanunun bu şekle riayet olunmasını emrediyorsa, iki tarafın ona riayet etmesinin lazım olduğu belirtilmiştir.6098 sayılı TBK ‘nın 17. maddesinde bu konu “ İradi şekil “ başlığı altında, kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa, belirlenen şekilde yapılmayan sözleşmenin tarafları bağlamayacağı, herhangi bir belirleme olmaksızın yazılı şekil kararlaştırılmışsa yasal yazılı şekle ilişkin hükümlerin uygulanacağı şeklinde düzenlenmiştir. Bu durumda, taraf iradeleri yazılı şekilde gerçekleştirilen sözleşmede, 818 sayılı BK 16/2 ve 6098 sayılı TBK’nın 17/2. fıkrası gereğince, 818 sayılı BK’nın 13/1. fıkrası ve 6098 sayılı TBK’nın 14/1. fıkrası gereğince sözleşmelerde borç altına girenlerin imzaların bulunması zorunludur. Yasal düzenleme düzenleme emredici niteliktedir. Somut davada, davalı gerçek kişi tarafından sözleşmede kendi adına atılan imzası mevcut değildir. Bu durumda sözleşmenin davalı gerçek kişi yönünden bağlayıcılığından söz edilemeyecektir. Mülga 6762 sayılı TTK 317. maddede, anonim şirketin idare meclisi tarafından idare ve temsil olunacağı, 321. maddede, temsile salahiyetli olanların şirketin maksat ve mevzuuna dahil olan her nevi işleri ve hukuki muameleleri şirket adına yapmak ve şirket ünvanını kullanmak hakkına haiz oldukları, 322. maddede ise şirket namına imza selahiyeti olanların şirketin unvanını ilave etmeye mecbur oldukları belirtilmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK ‘nın 372.maddesinde ise şirket adına imza yetkisine haiz kişilerin şirketin ünvanı altında imza atacaklarına yer verilmiştir. Davacı vekili tarafından istinaf dilekçesinde ileri sürülen 6098 sayılı TBK’nın 19. maddesinde, sözleşmenin yorumu, muvazaalı işlemler düzenlenmiştir. 19/1. fıkrada, bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradelerinin esas alınacağı vurgulanmıştır. Ne var ki somut davada, taraf iradeleri ile yazılı sözleşme olarak belirlenen sözleşmede, TBK 14/1 ve mülga 13/1. fıkrasının emredici düzenlemesi kapsamında, davalı gerçek kişinin kendi adına atmış olduğu imzası mevcut olmadığından, sözleşmenin yorumu hükümlerinin iş bu davada uygulanması mümkün olmayacaktır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle mülga 818 sayılı Borçlar Kanundaki sözleşmeye ilişkin hükümleri kapsamında, ibraname ve taahhütnamede imzası bulunmayan davalı gerçek kişi yönünden sözleşmenin nisbiliği ilkesi kapsamında bağlayıcılığı ve dolayısı ile sorumluluğu olmayacağından davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/45 Esas, 2018/594 Karar ve 19.06.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın davacı tarafça peşin olarak karşılanan 3.449,50 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.390,20 TL harcın hükmün kesinleşmesi ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE, 3- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine YER OLMADIĞINA, 4-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 30/12/2021