Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/272 E. 2018/448 K. 21.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/272 Esas
KARAR NO : 2018/448
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ :05/04/2017
DAVA : İFLAS
KARAR TARİHİ : 21/03/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkiye istinaden 02 Eylül 2009 tarihli konusu malzeme karşılığı gayrimenkul devri olan bir protokol akdedildiğini, işbu sözleşmenin, davacı şirketin davalı şirkete mermer ve traverten satımı ile doğan cari hesap alacağına ilişkin düzenlenmiş ve taraflar arasında imzalanmış bir protokol olduğunu, davacı şirketin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirerek mermer-travertenleri davalı şirkete teslim ettiğini ve alacağının davalı şirketten talep edildiğini ancak davalı tarafından ödenmediğini, alacağın tahsili amacıyla Şişli ..İcra Müdürlüğünün (İstanbul …İcra Müdürlüğünün) ..esas sayılı dosyasıyla genel iflas yoluyla icra takibi yapıldığını, davalı tarafından ödeme emrine itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu beyanla, vaki itirazlarının kaldırılarak, davacı şirketin fazlaya ilişkin talep ve uğramış olduğu sair her türlü zarar ve ziyan için talep ve dava açma hakları saklı tutmak suretiyle, takip konusu alacağın faiz ve diğer ferileriyle birlikte davalı tarafından ödenmesi için depo kararı oluşturulmasına ve depo kararının yerine getirilmemesi halinde İİK madde 158/III son cümle uyarınca, davalı şirketin iflasının açılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesi ile, davacı şirket hakkında Kadıky 3 ATMnin 2010/874 esas sayılı dosyasından 09/02/2012 tarihinde İİKnun 179 vd mad uyarınca 09/02/2012 tarihinden itibaren iflasının 1 yıl süre ile ertelenmesine karar verildiğini ve şirket müdürü ve temsilcilerinin her türlü işlemi kayyım onayına bağlandığını, dosyanın tetkikinde işbu davanın açıldığı tarih itibariyle yapılan iş ve işlemler hakkında kayyım onayı gerektiğini, huzurdaki davanın açıldığı tarih itibariyle kayyım onayının bulunduğuna dair belgenin davacı taafından dosyaya sunulması gerektiğini, ayrıca davanın İİK 158.mad gereğince tayin edilen 1 yıllık yasal süre içinde ikame edilmemiş olacağından, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davacı tarafın davalıdan hiçbir alacağı olmamasına ve davalı şirketten protokol konusu gayrimenkulü devir almış olmasına rağmen, tüm bunlardan bağımsız olarak 190.000USD daha alacaklı olduğuna dair talebinin hukuka aykırı olduğunu, davalı tarafın icra dosyasından tebliğ edilen iflas ödeme emrine karşı itirazda bulunduğunu, bu nedenle iflas ilan talebinin de reddine karar verilmesini talep ettiklerini, davalının sözleşme gereği edimini yerine getirdiğini, taşınmazı davacı tarafa devrederek protokol konusu borcundan kurtulduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Davacının davasının sübut bulmadığından reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf taleplerinde;
1-Taraflar arasındaki protokol gereğince bahse konu taşınmazın tapuda devredildiğini ancak fiilen teslim edilmediğini, protokolün 3. Maddesine göre davacı şirketin, dava konusu taşınmazın kat irtifakı tapusunu 10/09/2009 tarihine kadar tapudan devredeceğini, 30/09/2009 tarihine kadar taşınmazı anahtar teslimi ve kullanıma hazır halde teslim edeceğini, 30.11.2009 tarihine kadar faturanın düzenleneceğini, tapuda devir tarihinden itibaren 6 ay içerisinde iskân ruhsatını alacağını taahhüt ettiğini, tapuda devir dışında diğer taahhütlerin yerine gelmediğini, taşınmaz fiilen teslim edilmediğinden ihtirazı kayıt ileri sürme veya ayıp ihbarında bulunabilme imkanı olmadığını, taşınmazın müvekkili şirkete tesliminin zamanında yapılamadığı davalı şirketçe de kabul edilmiş olup taşınmazın zamanında teslim edilmemiş olmasından doğan kira kaybına ilişkin müvekkili şirket tarafından davalı şirkete düzenlenen faturaların davalı şirket tarafından kabul edilerek ticari defterlerine işlendiğini, şayet taşınmaz fiilen müvekkili şirkete teslim edilmiş olsa idi davalı şirketin bu faturalara itiraz etmesi gerektiğini, keşif neticesinde inşaatta birçok eksikliğin bulunduğunun, inşaatın terk edilmiş durumda olduğunun tespit edildiğini, bilirkişilerin taşınmaz müvekkil şirkete teslim edilmiş ve taşınmaz fiilen de müvekkil şirketin hakimiyet alanına girmiş gibi teslime ihtirazı kayıt konulmadığın değerlendirmesinin hiçbir hukuksal dayanağının bulunmadığını, taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu, sanki gayrimenkul satış veya eser sözleşmesi varmış gibi müvekkilinin taşınmazı teslim alırken ihtirazı kayıt koymadığı ve ayıp ihbarında bulunmadığı, bu nedenle gecikme faizi isteyemeyeceğini düşünülemeyeceğini, bunun hukuksal dayanaktan yoksun olduğunu,
2-Yerel mahkemenin gerekçeli kararında, protokole konu taşınmazın natamam halinin 170.000.-USD olduğunun tespit edildiğinin belirtilmesinin akabinde protokole konu taşınmazın değerinin 105.000 TL olarak kabulünün büyük bir hata olduğunu, yine; müvekkil şirketin davalı şirketten olan alacağına karşılık gelmek üzere alacağının kat ve kat üzerinde bir taşınmazın devir edildiğini iddia etmenin de ticari teammüller başta olmak üzere hayatın olağan akışına da aykırılık teşkil ettiğini, Keza; protokole konu taşınmaz müvekkil şirkete tapuda devir edilmiş olmakla birlikte fiilen teslim edilmediğini, davalı şirketin de dava konusu taşınmazı 30/09/2009 tarihine kadar anahtar teslimi ve kullanıma hazır halde müvekkil şirkete teslim ettiğine dair bir delil (teslim belgesi) sunmadığını, ilgili protokol maddeleri dikkate alındığında protokole konu taşınmazın anahtar teslimi kullanıma hazır haldeki değerinin taraflar arasında 190.000 USD olarak belirlenmiş olduğunu, tarafların bu bedel üzerinden mutabakata vardıklarını, bu nedenle dava konusu taşınmazın protokolde belirlenen değerinin 190.000 USD değil 105.000.- TL olduğunun tarafların ticari defterlerinin anlaşıldığı iddiasının taraflar arasındaki protokole aykırı olduğunu, müvekkili şirkete davalı şirket tarafından alacağından kat ve kat daha değerli bir taşınmaz verilmiş olması nedeniyle müvekkil şirketin kendilerinden talep edebileceği hiçbir alacağının kalmadığından bahisle de dava reddedilmiş ise de; her iki taraf da tacir olup, ticari teammüllere göre hareket etmekle yükümlü olduklarını, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete borçlarından daha değerli bir taşınmaz verilmek suretiyle ödeme yapıldığını iddia etmenin ticari teammüller yanında hak ve nefaset kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, müvekkil şirketin dava konusu taşınmazın natamam değeri olan 170.000 USD tutarından daha az bir alacağının bulunduğunu ileri sürmenin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, gerekçeli kararda belirtilen çeklerin taşınmazın kararlaştırılan bedeli olan 190.000 USD’nin muhasebeleştirilebilmesi için davalı şirket tarafından müvekkil şirkete verilmiş gibi kayıtlara geçirildiğini,
3-Açıklanan nedenlerle TBK.nun 106 ve 107.maddeleri gereğince icra takibine geçildiğini, yerel mahkemece protokol gereğince müvekkil şirket gecikmiş ifayı ve gecikme faizini talep etmiş ve devredilmiş olan taşınmaz müvekkil şirkette kalacakmış gibi bir düşünce ile tanzim edilen raporları hükme esas aldığını, oysa ki müvekkili şirketin protokol gereği cari hesap alacağının 190.000.- USD’lik kısmına karşılık kendisine devredilecek dava konusu taşınmazın kendisine teslimine ilişkin aynen ifadan vazgeçerek, olumlu zararının tazmini kapsamında 190.000 USD’nin tahsilini talep ettiğini, bu durumda yapılacak hesaplamada müvekkili şirketin davalı şirketten talep edebileceği olnmlu zararının ne kadar olduğunun hesaplanması gerektiğini, dava konusu taşınmaz fiilen müvekkil şirkete teslim edilmemiş olsa da kat irtifakı tapusunun müvekkil şirkete devredildiği dikkate alınarak, müvekkil şirketin aynen ifa ile birlikte gecikme faizi talebi kapsamında alacak talebinde bulunduğu kabul edilecek olması halinde ise, müvekkil şirketin davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise tutarının ne olacağına ilişkin yanılacak hesaplamada taşınmazın protokole uygun olarak kullanıma hazır ve anahtar teslimi hale gelebilmesi için (taşınmazın protokolde belirtilmiş olan 190.000 USD bedele denk gelmesi için) ne kadar masraf yapılmasının gerektiği, başka bir anlatımla eksik ve ayıplı iş bedellerinin ne kadar olacağı, müvekkilin 30.09.2009 tarihinden sonraya kalan her bir gün için günlük 40 USD tutarındaki gecikme faizinin ve buna ek olarak KDV alacağının ne kadar olacağı, taşınmaz müvekkil şirkete protokole uygun olarak protokolde belirtilen tarihte anahtar teslimi kullanıma hazır halde verilmiş olsa idi müvekkil şirketin bu taşınmaz kiraya vermesi halinde kira geliri sağlayacağı dikkate alınarak müvekkil şirketin taşınmazın anahtar teslimi kullanıma hazır halde kendisine verileceğinin taahhüt edildiği tarih olan 30 Eylül 2009 tarihinden itibaren mahrum kaldığı kira tazminatı tutarının ne kadar olabileceğinin dikkate alınması gerektiğini, yerel mahkemenin ve hükme esas alınan bilirkişi raporlarının bu hususları dikkatten kaçırdıklarını, şayet protokole konusu taşınmaz, protokole uygun olarak 30.09.2009 tarihinde anahtar teslimi olarak tamamlanmış şekilde müvekkil şirkete teslim edilmiş olsaydı, müvekkili şirketin davacı şirketin cari hesabında şu anki olduğundan farklı bir indirim yapmayacağını, müvekkil şirket kendisine fiilen teslim edilmiş olan taşınmazı kiraya vererek aynca kira geliri elde edebilecek veya taşınmazı rayiç değerinden satarak bedelini tahsil edebileceğini, oysa ki bu haliyle taşınmazdan kira geliri elde edilemediği gibi birçok eksik işin olmasına rağmen davalı şirketin müvekkil şirkete bir borcunun olmadığı değerlendirildiğini, başka bir deyişle; protokole konu taşınmazın protokole uygun olarak 30.09.2009 tarihinde anahtar teslimi olarak tamamlanmış şekilde müvekkil şirkete teslim edilmiş olması ile testim edilememesi arasında bir fark olmadığı, her iki halde de davalı şirketin müvekkil şirkete borçlu olmadığının değerlendirildiğini, bu sonucun kabul edilebilir olmadığını, İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 05.04.2017 Tarih, 2014/840 E. 2017/488 K. sayılı davanın reddine ilişkin kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi davalı vekiline 03/11/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 09/11/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek;
1-Öncelikle İİK.nun 158/2 maddesine göre eldeki uyuşmazlığın basit yargılama usulüne tabi olup ,HMK.nun 319. maddesi gereğince iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağının davanın açılmasıyla başladığını, aynı yasanın 317/3 maddesi ile tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi veremeyeceklerini, istinaf başvuru dilekçesinde yer alan ve iddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi niteliğinde olan beyanlarına muvafakat etmediklerini,
2-Davacı tarafın müvekkili şirketten hiçbir alacağı olmamasına ve müvekkil Şirket’ten protokol konusu gayrimenkulü devir almış olmasına rağmen, tüm bunlardan bağımsız olarak 190.000.-USD daha alacaklı olduğuna dair talebi, hukukun genel ilkelerine, ticari örf ve adetlere ve ticari hayatın olağan akışına açıkça aykırı olduğunu, Protokol’de hiçbir şekilde Müvekkil Şirket’in davacıya 190.000.-USD borçlu bulunduğunun yazılı olmadığını, müvekkili şirketin davacıya hiçbir borcu bulunmadığı bilirkişi raporları ile de ortaya çıktığını, bahis konusu Protokol ile müvekkili şirket’in 190.000.-USD’ye kadar olan borçlarını ibra ettiğini, başka hak ve alacak talebinde bulunulamayacağını, davacı tarafın gayrimenkulü 18.09.2009 tarihinde devraldıktan sonra söz konusu gayrimenkulün protokol’de belirtilen şartları taşımadığını ihtar etmediğini, fesih bildirimi de yapmadığını, davacının, müvekkili ile akdettiği protokol ile 190.000.-USD’ye kadar doğabilecek alacağına karşılık devraldığını, gayrimenkulün değerinin 190.000.-USD olmadığı iddiasının da dinlenmemesi gerektiğini, davacının alacağının hiçbir zaman 190.000-USD’ye ulaşmadığını, bu tutarda mal verilmediğini, dolayısıyla, söz konusu gayrimenkulün davacıya maliyetinin 190,000-USD’nin de oldukça altında olduğunu, davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, İİK.nun 155 ve devamı maddelerine dayalı iflas davasıdır.
Davalı şirketin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na 6675156 sicil numarası ile kayıtlı olduğu, ticari merkezinin İstinye Sarıyer/İSTANBUL adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 154/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı vekilinin İstanbul .. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile 08/11/2010 tarihinde 190.000.-TL asıl alacak üzerinden iflas yolu ile icra takibi başlattıktan sonra iflas ödeme emrinin borçlu/davalıya 09/11/2010 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 12/11/2010 tarihinde hiçbir borcu olmadığını belirtilerek, borcun tamamına itiraz ile takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair bir belgeye rastlanmadığı, davacının da 10/11/2011 tarihinde İİK.nun 156/4.maddesinde belirtilen 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde iş bu iflas davasını açtığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında 02/09/2009 tarihinde protokol imzalandığı hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın protokolün yorumundan doğduğu anlaşılmaktadır.
Taraflar arasında imzalanan 02/09/2009 tarihli protokolün 1.maddesine göre bahse konu taşınmazın (bağımsız bölüm) 190.000.-USD tutarı ile malzeme (mermer-traverten) ile oluşmuş veya oluşacak cari hesap alacaklarının teminatı olarak kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Böylece borçluya 190.000.-USD’ye kadar mal alma ve karşılığında ödeme yapmama ve herhangi bir icra takibine uğramama garantisi verilmiştir. Bahse konu bağımsız bölüm sözleşmenin 3.maddesinde belirtilen 10/09/2009 tarihinden sonra 18/09/2009 tarihinde davacı alacaklıya devredilmiş ancak davacı alacaklı protokol gereği binanın anahtar teslim ve kullanıma hazır olmadığını, 4.maddeye göre gecikme faizinin de ödenmediğini belirterek icra takibi başlatmıştır.
Davacı taraf, alacağı olduğunu iddia ettiği 190.000.-USD’yi istemekle beraber sözleşmeden dönme iradesini ortaya koyacak şekilde devraldığı taşınmazı geri iade etmeye, tapuda devretmeye hazır olduğunu söylememektedir. 190.000.-USD talep ederken protokolde yazılı bedeli istemekte, eksik teslim nedeniyle oluşan zararlarından veya cari hesaptan kaynaklanan alacağından da bahsetmemektedir. Davacı taraf hem protokolde yazılı bedeli istemekte hem de devraldığı taşınmazı iade iradesini ortaya koymamaktadır.
Davalı tarafından davacıya protokole konu taşınmazın 18/09/2009 tarihinde tapudan davacı adına kayıt ve tescil edildiği, her ne kadar davacı tarafça taşınmazın bitirilmemiş olduğu ve natamam bulunduğu ileri sürülmüşse de, davacının dava dilekçesinde eksik teslim nedeniyle yapmak zorunda kalacağı masraflar ile mahrum kaldığı kira bedellerini, cezai şartı talep etmediği, bilirkişi incelemesine göre davalının bakiye borcunun ticari defterlerine göre 106.696,43TL gözüktüğü, teslim edilen taşınmazın değerinin 105.000TL olarak alınması halinde tarafların birbirinden borç ve alacağının bulunmadığı, zaten keşif sonucunda yapılan değerlemede taşınmazın tamamlanmamış hali ile değerinin 170.000USD olarak hesaplandığı, bu değerin borç miktarını karşıladığı, davacının davalıdan bir mevcut bir alacağının bulunmadığından davanın reddi yönündeki ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.21/03/2018