Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2683 Esas
KARAR NO: 2021/1390
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/06/2018
NUMARASI: 2015/686 Esas, 2018/694 Karar
DAVA: İŞ YERİ SİGORTASI KAYNAKLI TAZMİNAT (Hırsızlık)
KARAR TARİHİ: 02/12/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 26/06/2015 tarihli dava dilekçesinde; müvekkiline ait Sarıyer İstanbul adresinde bulunan …’nin davalı sigorta şirketine iş yerim paket sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkilinin 03/02/2015 tarihinde saat 13:10 civarında iş yerini açtığı esnada tezgahın arka tarafında bulunan sigara paketlerinin ve diğer raflarda bulunan içki şişelerinin yerinde olmadığını fark ettiğini, bunun üzerine iş yerini kontrol ettiğini ve depo tarafındaki üç metre yükseklikte bulunan pvc camının kanırtılarak açıldığını tespit ettiğini, müvekkilinin derhal emniyete haber verdiğini, olay yeri inceleme formunun tanzim edildiğini, yapılan incelemede depo kısmında bulunan pvc doğrama penceresinin açık olduğu, pencerenin muhtelif yerlerinde zorlama ve kanırtma izlerinin olduğunun tespit ve tanzim edildiğini, müvekkilinin zararının KDV hariç toplam 48.644,00 TL olduğunu, ancak müvekkilinin tacir olması nedeniyle aldığı emtialar üzerinden %18 KDV ödeyeceğini ve müvekkilinin gerçek zararının KDV dahil 57.399,00 TL olduğunu, meydana gelen hırsızlık olayının ardından davalı sigortaya başvurulduğunu, eksper tarafından hazırlanan rapor ile meydana gelen hırsızlık olayının sigortalının beyan ettiği şekilde gerçekleşmesinin makul olmadığı kanaatine varıldığını, sigorta şirketi tarafından düzenlenen yanlı ve sigorta hukukuna aykırı rapora itibar edilerek talebin reddedildiğini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 57.399,00 TL maddi tazminatın avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; dava konusu riziko ve hasarın taraflar arasında akdedilen sigorta poliçesi genel ve özel şartları gereği teminat dışı kaldığını, hırsızlık sigortası genel şartlarının A.1.maddesinde, bu sigorta ile poliçede belirtilen sigortalı yerde hırsızlık veya hırsızlığa teşebbüsün kırma, delme, yıkma, devirme ve zorlama ile girilerek, 1.2.bentte, araç gereç veya bedeni çeviklik sayesinde tırmanma veya aşma suretiyle girilerek ve benzeri şekilde teminat altına alındığını, ancak davacı tarafından iddia edilen hasarın oluş şeklinin belirtilen riziko tanımlarından hiçbirine uymadığını, polis tarafından tutulan olay yeri inceleme tutanağı ile büfenin giriş kapısının camlı, alüminyum doğrama kapı olduğunu, kapı üzerinde yapılan incelemede olumsuz bir durum olmadığını, kilit sisteminin sağlam ve çalışır vaziyetti olduğunun tespit edildiğini, yapılan ekspertiz incelemeleri ve araştırmaları sırasında ise hırsızların girdiği beyan edilen pvc pencere kanadında ve kasasında kanırtma izlerinin olmadığını, sadece pencere kasasında kanadın iç kısmında sert bir cisim ile çizilme izlerinin olduğunu, pencerenin dış kısmında hiçbir zorlama izinin bulunmadığını, çiziğin içeriden çizilmiş olduğunu, kilit kısmında hiçbir zorlama izinin bulunmadığını, dolayısıyla bu çiziklerin pencere kanadının zorlanarak açılmasını sağlamayacağının tespit edildiğini, olay sonrasında çekilen fotoğraflar incelendiğinde hırsızların girdiği iddia edilen pvc penceresinin dış yüzeyinde hiçbir zorlama ve çizik izinin bulunmadığının net bir şekilde görüleceğini, genel şartların yanı sıra taraflar arasında akdedilen sigorta poliçesinde yer alan hırsızlık klozu ile mesai saatleri dışında sigortalı işletmenin tüm pencere ve kapılarında bulunması kaydıyla kepenk, parmaklık, dış cephesinde darbelere dayanıklı güvenlik camı, alarm sistemi, özel güvenlik yada gece bekçisi koşullarından en az birinin bulunması ve aktif durumda olması kaydıyla hırsızlık teminatının geçerlidir şartının ön görüldüğünü, ancak rizikonun gerçekleştiği iş yerinde söz konusu maddede belirtilen güvenlik önlemlerinin yer almadığını, alarm sisteminin aktif duruma geçmediğini, hırsızların girdiği iddia edilen pvc penceresinde kepenk ve parmaklık bulunmadığını, alarm sisteminin çalışır vaziyette olması durumunda iddia edilen üç koli sigaranın ve 667 adet şişenin iş yerinden çıkarılması esnasında alarm sisteminin sinyal vermemesi veya devreye girmemesi gibi bir ihtimalinin apaçık ortada olduğunu, diğer mal sigortalarında olduğu gibi hırsızlık sigortasında da kural olarak sigortalının rizikonun gerçekleştiğini kanıtlamak zorunda olduğunu, diğer taraftan alarm sireninin iddia edilen hırsızlığın yaşandığı gecenin sabahı saat 13:31 sırasında iş yeri sahibinin dükkan kapısından içeriye girdiğinde çalmaya başladığını, iddia edilen riziko ve hasarın gerçek bir hırsızlık sonucu meydana geldiğinin somut ve kabul edilebilir delillerle ispat yükünün TTK 1446.maddeleri uyarınca davacı üzerinde olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; olay yerinde keşfen yapılan inceleme neticesinde, hırsızlık olayının cereyan ettiği dükkanın gecekondu tarzında inşa edilerek 30 m2 alan üzerine konuşlandırıldığı, giriş kapısının ana caddeye paralel olduğu, ana kapının otomatik kepenk ile açılıp kapandığı ve kapı üzerinde hırsızlık alarm sisteminin mevcut olduğu, keşif anında bahse konu PVC camda demir parmaklık bulunuyor ise de hırsızlık esnasında bunun olmadığı, sokak zemini ile pencere arasındaki yüksekliğin 3.40 cm olduğu, pencere ile sokak tabanı arasında bir kısım yerde duvar olmadığı ve dükkanın kısmen alt kısmında boşluk olduğu, pimapen penceresinin dış kısmında ve iki noktasından sert bir cisimle zorlandığı ve zorlama izinin bulunduğu yere denk gelen kilit yuvalarının kırıldığı, pimapen pencere kanadının olaydan sonra değiştirilmediği, dükkanın içinde dört adet harekete bağlı alarm sensörü bulunduğu, sistemin aktif ve kurulu vaziyette bulunduğu, olay anında da bu sistemin aktif olduğunun anlaşıldığı, yapılan bu tespitlere nazaran davacıya ait iş yerinin demir korkuluklarına hırsızlar tarafından bedeni çeviklik ile tırmanılarak ve pencere kanadının sert bir şekilde kanırtılarak kırılmak suretiyle pencere kanadından iç mekana girilmesinin mümkün olduğunun anlaşıldığı, yani, hırsızlık olayının meydana geldiğinin davacının beyanları ile yapılan tetkik inceleme ve oluşa nazaran sabit görüldüğü, tekel ürün uzmanı bilirkişi ve güvenlik uzmanı tarafından yapılan tetkik inceleme sonucunda, dükkanın ebatları ve malların niteliği ve niceliği bir arada değerlendirilerek belirtilen iş yerinde stoklanmasının mümkün olduğunun saptandığı, dosya kapsamında esas çözülmesi gereken uyuşmazlığın ise beyan edilen malların davacının ticari defterlerinde ve envanterlerinde kayıt olup olmadığı, yani beyan edilen sayı kadar ürünün çalınıp çalınmadığı noktasında toplandığı, bu noktada ispat külfeti yukarıda da belirtildiği üzere sigortacı üzerinde olduğu, davacının 2014 yılı ticari defterlerinin tetkikinde 31/12/2014 tarihli 188 madde numaralı 2014 yılı kapanış yevmiye maddesine göre veya 01/02/2015 tarihinde 1 madde numaralı 2015 yılı açılış yevmiye maddesine göre davacının 31/12/2014 tarihi itibariyle mevcut stok tutarının 188.305,32 TL olduğunun görüldüğü dosyaya sunulan faturalara göre hırsızlık olayının meydana geldiği 03/02/2015 tarihine kadar mal alım toplamının 9.988,38 TL olduğunun görüldüğü davacının 2015 yılı defterlerinde kayıtlı 31/12/2015 tarihli 193 madde numaralı 2015 yılı dönem sonu kapanış virmanı yevmiye maddesine göre davacının 2015 yılında sattığı malların maliyetinin 642.404,37 TL olduğu, dolayısıyla günlük ortalama satılan mal maliyetinin 1.760,01 TL olduğu, hırsızlığın meydana geldiği tarihe kadar 33 günlük zaman zarfında davacının satılan malların maliyeti (1.760,01 x 33 = ) 58.080,39 TL olarak hesap olunduğu. davacının olay tarihi itibariyle stok miktarı 140.213,31 TL olarak hesap edilmiş ise de davacının kayıtlarındaki veriler ile dosyadaki belgelere nazaran davacının ticari defterlerinde çalınan ürünlere ilişkin herhangi bir açıklık bulunmadığı gibi çalınan mallara ilişkin herhangi bir envanter de olmadığının görüldüğü, ne miktarda hangi malların çalındığının tespitinin mümkün olmadığı, davacı tarafa malların niteliği ve niceliğini tevsik edici belgelerini sunması için defalarca süre verilmiş ise de somut bir belge sunulmadığı, dava dilekçesi ekinde ve yargılama esnasında sunulan envanter raporu davacı tarafından tek taraflı olarak hazırlanmış belge niteliğinde olduğu, zira hırsızlık tarihinden sonraki stok miktar ya da tutarına ilişkin herhangi bir bilgi ve belge de sunulmuş olmadığı, davacının dönem başı mal miktarı, dönem içi alışları ve daha önceki dönemlerdeki satışların maliyeti baz alınarak davacının olması gereken muhtemel stok miktarının kök raporda tespit edildiği, ancak olay sonrası stok miktarına ilişkin itibar edilebilir herhangi bir envanterin sunulmadığı, ayrıca olay sonrası ne kadar mal satıldığı, ne kadar çıkış yapıldığının belli olmadığı, davacının son rapora itiraz dilekçesinde sunmuş olduğu listenin ise tek taraflı olay sonrası düzenlenmiş bir liste olup ticari defterlerle içeriği doğrulanamadığı, sonuç olarak ispat külfeti nazara alınarak davacı tarafın zararını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; ek ve kök raporlarda hırsızlık olayının meydana geldiği malların niteliği ve niceliği ile bir arada değerlendirilerek iş yerinde stoklanmasının mümkün olduğu tespitlerin yapıldığını, tespitlere bir itirazlarının bulunmadığını, ekspertiz raporunun altıncı sayfa madde 10’da ekspertiz sırasında sigortalının talebinde bulunan içkilerin sigortalı iş yerine kalan miktarlar için fiili tespit yapılmıştır ifadesine yer verildiğini, ancak yapılan fiili tespite ilişkin dosyada bir belge bulunmadığını belirttiğini, bunun üzerine UYAP üzeriden dosya taraflarınca incelendiğini ve davalı tarafından UYAP üzerinden gönderilen hasar dosyasında hırsızlıktan bir gün sonra davalı sigorta şirketinin görevlendirdiği eksper tarafından keşif yapıldığı ve hırsızlık sonrası dükkanda kalan malların tutanak altına alındığına ilişkin belgeye rastlanmadığını, UYAP üzerinden dosyanın incelenmesi halinde söz konusu belgenin duruşmanın en başından itibaren mahkeme dosya içerisinde yer aldığını, söz konusu belgenin davacı tarafından tek taraflı olarak hazırlanmadığının aşikar olduğunu, davalı şirket tarafından hazırlanan hasar dosyası ve tüm belgelerin delil olarak gösterildiğini ve celbinin talep edildiğini, hasar dosyasında yer alan belgenin sigortalı ile paylaşılmadığını, söz konusu belgenin davalı tarafından delil olarak sunulmuş olması nedeniyle içeriğinin ihtilafa konu dahi olmadığını, sigorta şirketinin kendi eksperine hazırlatmış olduğu ve delil olarak dosyaya sunmuş olduğu belgeyi inkar etmesinin kabil olmadığını, söz konusu belgenin zarar miktarını hesaplamak için yeterli olduğunu, mahkeme tarafından dosyada bulunan delilin hiçbir şekilde tetkik edilmediği gibi beyanlarına atıf dahi yapılmadığını, ayrıca her halükarda zarar miktarının tespit edilemesinin hiçbir şekilde davanın reddi nedeni sayılamayacağını, TBK’nın 50.maddesi ile uğranılan zararın miktarının tam olarak ispat edilememesi halinde hakimin olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirleyeceğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulü ile 57.399,00 TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; ” İş Yerim Paket Sigorta Poliçesi ” kapsamında hasar bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında; sigorta poliçesinin varlığı, davacının işletmekte olduğu tekel büfesinde meydana gelen hırsızlık olayı konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; davacının hırsızlık olayı neticesinde meydana gelen zararının olup olmadığı ve ispat edilip edilmediği, dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre ispat külfetinin davacı tarafça yerine getirip getirilmediği, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.Dosya kapsamından; davacı ve davalı sigorta şirketi arasında 20/10/2014 başlangıç tarihli 20/10/2015 bitiş tarihli İş Yerim Paket Sigorta Poliçesi düzenlendiği, sigorta poliçesinde hırsızlık klozunun yer aldığı, sigortalı riziko adresinde 03/02/2015 tarihinde hırsızlık olayının meydana geldiği, olay yeri inceleme raporuna göre bahse konu olayın …’de gerçekleştiği, yapılan incelemede büfenin giriş kapısının camlı, alüminyum doğrama kapı olduğu, kilit sisteminin sağlam ve çalışır vaziyette bulunduğu, iş yeri giriş tam karşıdaki reyonlarının büyük bölümünün boş olduğu, reyon önünde yerde alkollere ait teneke ve karton kutuların boş olduğu, yine sigara reyonunun büyük bölümünün boş olduğu, yerde dağınık halde sigara rafları ve sigara paketlerinin olduğunun belirtildiği, müştekiye ait emniyetteki ifadede, …’sini işlettiği, iş yerini her gün 13:00 sularında açtığı, 01:00 sularında kapattığı, 02/02/2015 günü öğlen saat 13:10 sularında iş yerine geldiği, 02:00 sularında iş yerini kapatıp ikametine gittiği, 03/02/2015 günü saat 13:10 sularında iş yerine geldiği, iş yerini açtığında tezgahın arka tarafındaki sigara paketlerini ve diğer raflarda bulunan içki şişelerinin olmadığını fark ettiği, tahmini zararının 60.000,00 TL civarında olduğunu beyan ettiği, 25/03/2015 tarihli sigorta ekspertiz raporunda, sigortalı iş yerinde alarm sistemi olduğunu, sigortalının aşağıda belirtilen emtiaların çalındığını beyan ettiği ve tazminat talebinde bulunduğu ifade edilerek sigaraların marka miktar ve ücretlerinin ayrı ayrı yazıldığı, toplam 11.750,00 TL olduğu, içkilerin ise yine marka miktar ve ücretlerinin ayrı ayrı yazıldığı, toplamının 36.894,00 TL olarak tespit edildiği, toplam talep miktarının ise 48.644,00 TL şeklinde yer verildiği, ekspertiz sırasında sigortalının talebinde bulunan içkilerin sigortalı iş yerinde kalan miktarlar için fiili tespit yapıldığı, sigortalı iş yerinin içki ve sigara satışı yapan başka bir şubesinin olmadığı, başka bir adreste emtia stoklarının olmadığının belirtildiği, sigortalıdan evrak ve dokümanların istendiği, iş yerinde bulunan ve yapılan denemeler sonucu olay sırasında çalışır durumda olduğu tespit edilen alarm sisteminin olay sırasında devreye girmemiş olması dikkate alınarak hırsızın girdiği beyan edilen pvc pencere kanadında ve kasasında kanırtma izlerinin olmaması, pencere kasasında kanadın iç kısmında sert bir cisimle bazı çizikler olması, ancak bu çiziklerin pencere kanadının zorlanarak açılmasını sağlamayacağı dikkate alınarak hırsızlık olayının sigortalının beyan ettiği şekilde gerçekleşmesinin makul olmadığının belirtildiği, sigortalının talebinde bulunan sigara ve içkiler için iş yerinin 2014 yılından itibaren 04/02/2015 tarihine kadar olan tüm sigara ve içki alış faturalarının incelendiği, bu emtia türlerinin alış miktarları ve aralıkları için hazırlanan çizelgenin rapor ekinde olduğu, sigortalı iş yerinin son bir yıl içindeki tüm sigora alış faturalarının incelendiği, beş sigara türü dışında ( …, …, …, … ve … ) çok yüklü stok yapmaya yönelik sigara alış faturalarının olmadığı, daha çok günlük satışların yerine alınan az miktarda sigara alışlarının olduğu, sigortalı iş yerinin son bir yıl içindeki tüm içki alış faturalarının incelendiği, bu çalışma sırasındaki hazırlanan tabloların rapor ekinde olduğu, çok yüklü stok yapmaya yönelik içki alış faturalarının olmadığı, daha çok günlük satışlara yönelik az miktarda içki alışlarının olduğunun görüldüğü, hasar dosyasına ulaştırılan içki alış faturalarının incelendiği, sigortalının talebinde bulunan muhtelif sigaralar ve muhtelif içkiler için 2014 ve 2015 yılı içindeki alış miktarları ve aralıkları, muhtelif satış miktarları dikkate alınarak yapılan inceleme sonucu sigortalının talebinin muhasebe kayıtlarına göre makul olan kısmı aşacağının değerlendirildiği, olayın meydana geliş şeklinde oluşan tereddütler sonucunda tazminata konu olup olmayacağı hususunun bilgi ve taktirlere sunulduğunun beyan edildiği, davacı tarafça talebinin sigorta şirketi tarafından hırsızlık olayının beyan edildiği şekilde meydana gelmediği, yapılan tespitler sonucu organize olduğu gerekçesiyle hasar talebinin reddedildiği, davacının iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. 28/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda; bilirkişi heyetinin kanaatine göre, dava konusu dükkanın giriş/çıkış PVC doğrama, kapısının dış kısmının otomatik (motorlu) kepenk sistemi ile korunduğu, dükkan dahilinde hırsızlık alarm ve ihbar sistemi bulunmasına rağmen dükkan dahiline kapısı açılan küçük deponun … sokağa bakan kısımdaki pencerede olaydan önce (demir kafes) parmaklık her hangi bir koruma önleminin alınmadığının tespit edildiği, PVC pencerelerin güvenlik zafiyeti yarattığının tespit edildiği, bu durumda, bahse konu pencereden bedeni çeviklikle tırmanıtarak hırsızlık eyleminin gerçekleşebileceğinin değerlendirildiği, Tekel Ürünleri Uzmanı Bilirkişi tarafından yapılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda; dava konusu içki ve sigaraların ve çok daha fazlasının kapasite itibariyle 30 metrekarelik dükkan içinde depolanmasının teknik olarak imkan dahilinde olduğu, yapılan hesaplamada dükkân taban alan ölçülerinin 6 m. X 5 m. = 30 metrekare büyüklüğünde, yüksekliğinin 2,5 m. yüksekliğinde, hacminin ise 30 m2. X 2,5 m. = 75 metreküp hacminde olduğu, çalındığı iddia edilen 3 box-koli içindeki 147 karton sigara ile ( 3 box-koli toplam 150 karton sigara alma kapasitesine sahip olduğu ) 667 şişe muhtelif içkinin düzgün bir şekilde yerleştirilmeleri durumunda kapladıkları alan ve hacim itibariyle 75 m’ lük hacme sahip bir dükkân içinde ancak takriben 3 metreküplük bir alanı işgal edebileceği hususunun mesleki tecrübe ve işin matematiği açısından bilinen bir husus olduğu, sigara ve içkilerin gerek dükkân içindeki ardiye olarak kullanılan bölüm, gerek dükkân içindeki diğer boş alanlar ve gerekse mevcut vitrin rafları kullanılmak suretiyle teşhir edilerek bekletilmesi halinde dahi dükkân kapasitesinin bu ürünleri stoklamaya-bekletmeye müsait bulunduğu, mali müşavir bilirkişi tarafından yapılan tespit ve değerlendirmede ise; incelenen defter ve belgeler, dava dosyasına ibraz edilmiş bilgi ve belgeler ile davacıya ait ticari defterler incelemeye tabi tutulmuş olduğu, davacı tarafından ibraz edilen dava konusu, 2014 ve 2015 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış noter tasdiklerinin zamanında ve eksiksiz yaptırıldığının tespit edildiği, 2014 ve 2015 yılına ait ticari defterlerinin sahibi lehine delil vasfının olduğu, Ticari Defter Kayıtları ve davacının stok miktarı davacının 2014 yılı ticari defterleri incelendiğinde 31.12.2014 tarihli “188” madde numaralı 2014 yılı kapanış yevmiye maddesine göre ve 01.01.2015 tarihli “1” madde numaralı 2015 yılı Açılış yevmiye maddesine göre davacının 31.12.2014 tarihinde elindeki stok tutarının 188.305,32 TL olduğu, dosyaya mübrez faturalara göre, davacının 31.12.2014 tarihinden dava komusu iddia olunan hırsızlık olayının olduğu 03.02.2015 tarihine kadar mal alımları toplamının 9.988,00 TL olduğunun anlaşıldığı, davacının 2015 yılı ticari defterlerinde kayıtlı 31.12.2015 tarihli “193” madde numaralı 2015 yılı dönem sonu kapanış virmanı yevmiye maddesine göre davacının 2015 yılındaki Sattığı Malların Maliyetinin 642.404,37 TL olduğu, dolayısı ile davacın günlük ortalama Satılan Mal Maliyeti (642.404,37 / 365-)1.760,01TL olduğu, dava konusu iddia otunan hırsızlık olayının vuku bulduğu 03.02.2015 tarihine kadar 33 günlük sürede davacının satılan mallar maliyeti (1.760,01 X 33 -)58.080,39TL olarak hesaplandığı, Buna göre davacının 09/02/2015 taribindeki stok tutarının toplam 140.213,31 TL olduğu, ancak; davacının ticari defterlerindeki veriler ile dosyaya mübrez bilgi ve belgelere göre ticari defterlerde çalınan ürünlere ilişkin bir kayıt ya da açıklık olmadığından ve dosyaya mübrez belgelerde de çalınan mallara ilişkin bir envanter bulunmadığından davacının iddia olunan hırsızlık olayında ne miktarda hangi malların çalındığının tespit etmenin mümkün bulunmadığı, sonuç olarak, davacıya ait iş yerinde 03.02.2015 tarihinde hırsızlığın gerçekleşmiş olduğu ve davalı şirkete ait sigorta poliçesi teminatında bulunduğu, davalı sigorta şirketinin 07.03.2015 tarihinde temerrüde düştüğü ve avans faizinden sorumlu olduğunun tespit edildiği, davacının ticari defterlerindeki veriler ile dosyaya mübrez bilgi ve belgelere göre ticari defterlerde çalınan ürünlere ilişkin bir kayıt ya da açıklık olmadığından ve dosyaya mübrez belgelerde de çalınan mallara ilişkin bir envanter bulunmadığından davacının iddia olunan hırsızlık olayında ne miktarda hangi malların çalındığını tespit etmenin mümkün olmadığı belirtilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı itiraz ederek, yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna yazılı beyan ve itiraz dilekçesinde; defter ve kayıtlara göre stokların belirlenebilir vaziyette olduğuna ilişkin emsal Yargıtay kararı olduğunu, dava sigorta şirketinin sözleşmeden kaynaklanan tazmin borcunu gidermekle yükümlü olduğunu belirterek hesap bakımından yeni bir rapor alınmasını talep etmiştir. 08/05/2017 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu hırsızlığın gerçekleşmemiş bulunduğuna dair bir delil olmadığı gibi, davacı sigortalının kasten ve iyi niyet kurallarına aykırı olarak hırsızlık olmadığı halde varmış gibi gösterdiği veya hırsızlığın bildirlenden de farklı bir şekilde gerçekleştiği konusunda bir delil de bulunmadığı, hırsızlığın olmadığını ispat külfetinin mevcut durumun aksini iddia eden sigortacı üzerinde bulunduğu, davalı sigortacının bu iddialarını soyut ifadelerle değil, somut delillerle kanıtlaması gerektiği, dosya kapsamı itibariyle, sigortacının ileri sürdüğü hususları ispat edebilmiş olmadığı belirtilmiştir. Davacı vekili ek bilirkişi raporuna karşı 01/06/2017 tarihli itiraz dilekçesinde; sigorta eksperi tarafından kabul anlamına gelmemek kaydıyla KDV hariç 14.892,24 TL’lik zarar tespit edilmesine rağmen bilirkişilerin bu tazminat hesabını belirlemediğini bildirmelerinin konu hakkında uzmanlıklarının olmadığını ve konuyu anlamadıklarını gösterdiğini iddia ederek, hesap bilirkişiden alacak miktarına ilişkin rapor alınmasını talep etmiştir. Davacı talebi üzerine, mali müşavir bilirkişiden rapor alınmıştır. Davacı vekili tarafından 18/10/2017 tarihli dilekçe ile 11/10/2017 tarihli duruşma tutanağının bir nolu ara kararı ile ek rapor uyarınca hırsızlık sonrasına ilişkin stok ve envanter kayıtlarının sunulması için taraflarına mehil verildiğini, hırsızlığın meydana geldiği …’nin 28/02/2015 tarihine ait maaliyet, kar, zarar ve envanter cetveli ile muavin defter örneklerini dosyaya ibraz ettiklerini belirtmiştir. 30/03/2018 tarihli mali müşavir bilirkişisi tarafından düzenlenen ek raporda; öncelikle davacı vekilinin 18.10.2017 tarihli dilekçe ekinde sunduğu belge ve bilgilerin mahkemenin 11.10.2017 tarihli ara kararında isteneni karşılamadığı, çünkü davacı vekilinin dilekçe ekinde hırsızlık tarihi 03.02.2015 tarihli çalınan mal envanteri sunması gerekirken davacının 28.02.2015 tarihli (eğer hırsızlık olayı olmasaydı) muhtemel stok miktarını sunduğu, söz konusu stok tutarının 22.09.2016 tarihli kök raporda, (olması gerektiği gibi) 03.02.2015 hırsızlık tarihi itibariyle zaten tespit edildiği, 22.09.2016 tarihli kök raporun 10. sayfasında 03.02.2015 hırsızlık tarihinde eğer hırsızlık hadisesi olmasa idi o tarihte olması gereken stok miktarının 140.213,31 TL olarak tespit edilmiş olduğu, ancak; davacının ticari defterlerindeki veriler ile dosyaya mübrez bilgi ve belgelere göre ticari defterlerde çalınan ürünlere ilişkin bir kayıt ya da açıklık olmadığından ve dosyaya mübrez belgelerde de çalınan mallara ilişkin bir envanter bulunmadığından davacının iddia olunan hırsızlık olayında ne miktarda hangi malların çalındığını tespit etmenin mümkün olmadığı, dava dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucu, açıklanan gerekçelerle mahkemenin kabulü halinde, davacı vekilinin 18.10.2017 tarihli dilekçe ekinde sunduğu belge ve bilgilerin mahkemenin 11.10.2017 tarihli ara kararında isteneni karşılamaktan uzak olduğu, çünkü davacı vekilinin dilekçe ekinde hırsızlık tarihli 02.03.2015 tarihli çalınan mal envanteri sunması gerekirken davacının 28.02.2015 tarihli (eğer hırsızlık olayı olmasaydı) muhtemel stok miktarını sunduğu, söz konusu stok tutarının 22.09.2016 tarihli kök raporda, (olması gerektiği gibi) 03.02.2015 hırsızlık tarihi itibariyle zaten tespit edildiği ve Yargıtay 11. HD. 2005/7978E 2006/8255 K. sayılı ilamında ifade edildiği şekilde, davacının dönem başı mal miktarı, dönem içi alışları ve daha önceki dönemlerdeki satış miktarı ile satışların maliyeti baz alınarak davacının olması muhtemel stok miktarına kök raporda değinildiği gözetilerek, bu aşamada da, aynı perspektif ile kök rapordaki görüşün özünün muhafaza edildiği, ancak; davacının sigorta eksperine verdiği beyanda çalınan mal miktarının 11.750,00TL’sinin sigara 36.894,00TL’sinin içki olmak üzere toplam 46.844,00 TL olarak beyan ettiği, dosyaya sunulu 25.03.2015 tarihli ekspertiz raporunun 6. Sayfası madde 10’da ifade edildiği üzere ekspertiz sırasında, sigortalının talebinde bulunan içkilerin sigortalı işyerinde kalan miktarlar için fiili tespit yapılmış olmakla, (fiili tespite ilişkin belge dosyaya sunulu değildir) yapılan fiili tespite konu emtianın değeri ile kök raporda tespit olunan tutar arasındaki fark davacının zarar tutarı olabileceği belirtilmiştir. Davacı vekili ek rapora karşı 25/04/2018 tarihli yazılı dilekçesinde; bilirkişinin hırsızlık olayının meydana geldiği tarihte büfede bulunan stok miktarının 140.213,31 TL tutarında olduğunu tespit ettiğini, ancak hırsızlık meydana geldikten sonra stok miktarına ilişkin bir belge bulunmadığından zarar hesabının yapılamadığı yönünde görüş bildirildiğini, ekspertiz raporunun altıncı sayfasında fiili tespit yapıldığına yer verildiğini, fiili envanter raporu ile zarar miktarının tespit edilebileceğini belirterek ek rapor alınmasını talep etmiştir. Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçelere binaen davacının zararını ispatlayamadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davalı vekili ek rapora karşı yazılı beyan dilekçesinde; davacının ticari kayıtlarına göre hırsızlık sonucu oluşan zararın tespit edilemediğinden davanın reddi gerektiğini beyan etmiştir. Sigorta Sözleşmesi 6102 sayılı TTK. nun 1401. maddesinde, sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi veya diğer edimlerde bulunmayı yükümlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Tüm sigorta sözleşmelerinin gerçekleştirilmesinin ana amacı, kişinin can veya mal varlığına gelebilecek tehlikelere yani rizikolara karşı güvence sağlayabilmektir. Sigorta akti hiçbir şekle bağlı değildir. Hırsızlık sigortası; mal sigortası türlerinden olduğundan zararın tazmini konusunda mal sigortalarına ilişkin ilkelerin bu sigorta türünde de geçerli bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Sigorta kapsamına giren rizikonun gerçekleşmesinden sonra zarar miktarının iddia ve ispatı sigorta ettirene düşen bir görev olmaktadır. Özellikle ticarethanelere giren ve çıkan emtiaların sigortalı ticari defterlere, giriş ve çıkış faturaları ve irsaliye belgeleri ile zararın kanıtlanması gerekmektedir. Somut davada, hırsızlık rizikolarına karşı sigortalı davacı iş yerinde meydana gelen hırsızlık nedeniyle sigorta teminatının tahsili istenmiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporlarında davacı sigortalıya ait ticari defter ve kayıtlar ile bilgi ve belgeler üzerinde yapılan incelemeler neticesinde çalınan malların miktar ve değeri tespit edilmeye çalışılmıştır. Öncelikle rizikonun gerçekleştiği tarihte bir önceki akşam itibariyle ticarethaneye giren ve çıkan emtianın ticari defter ile giriş ve çıkışa ait fatura ve irsaliye belgeleri ile kanıtlanması gerekir. Bu şekilde yapılacak tespitte, rizikodan sonraki sayım sonucu kalan emtianın değerinin mahsubu sonucu bulanacak rakam zarar olarak kabul edilecektir. Somut davada, davacının usulüne uygun olarak tuttuğu belirlenen defter ve kayıtların gerçek zararın tespitinde tek başına delil olarak kabulü mümkün değildir. Söz konusu defter kayıtlarını tevsik edici fatura ve sevk irsaliyelerinin mevcudu da gerekmektedir. Bilirkişi kök ve ek raporlarında ayrıntılı ve teknik bilgilerle açıklandığı üzere davacı tarafça zarar ispat edilememiş olduğundan mahkeme kararının yerinde bulunduğu sonucuna varılmıştır. Her ne kadar davacı vekili tarafından sigorta eksperince tespit edilen emtiaların bulunduğu belirtilmiş ise de söz konusu emtiaların mevcudiyeti davacının iddia ettiği zararın ispatına yeterli veri olarak kabul edilemeyecektir. Çünkü yukarıda belirtildiği üzere, ticarethaneye giren ve çıkan emtianın ticari defter ve kayıtlarıyla birlikte fatura ve irsaliye belgeleri ile kanıtlanması gerekmektedir. Aksinin kabulü, gerçek zarardan sorumlu olacak sigorta şirketinin aleyhine sonuç doğuracaktır. İş bu davada, davacının zarar miktarı değil, zararı ispatlanamamış olduğundan makul bir zarar miktarına karar verilmesine dair istemde yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6102 sayılı TTK’nın 1401 ve devamı maddeler ile hırsızlık sigorta poliçesi, zarar sigortası ve bilirkişi raporları neticesinde mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/686 Esas, 2018/694 Karar ve 06/06/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL’nin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1 fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.02/12/2021