Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2657 Esas
KARAR NO: 2021/1353
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/04/2018
NUMARASI: 2014/637 Esas, 2018/318 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; davacıların murisi …’ın 2011 yılında … Bankası Beyoğlu Şubesinden 64.500,00 TL konut kredisi kullandığını ve -redinin teminatı olarak 06/10/2011-06/10/2012-05/11/2012-05/11/2013, 09/12/2013-09/12/2014 tarihli hayat sigorta poliçelerin düzenlendiğini, murisin 12.01.2014 tarihinde pankreas kanseri nedeni ile vefat ettiğini, müvekkillerinin rizikonun gerçekleşmiş olması nedeni ile poliçe kapsamı dahilinde kalan kredi borcunun bankaya ödenmesi için davalı şirkete müracaat ettiklerini ancak sigorta teminat bedelinin ödenmediğini, murisin pankreas hastalığının ölümünden 10-15 gün öncesinde teşhis edildiğini, daha öncesinde bilinmediğini, 09/12/2013 başlangıç tarihli poliçede vefat teminat miktarı 54.407,00 TL olup alacağın bankanın vereceği bilgi ve belge ile tahkikat sonucu belirleneceğini belirterek şimdilik 10.000,00 TL tazminatın ölüm tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, poliçede lehdar “Borcu kadar … Beyoğlu Şubesi; kalanı kanuni varisler” olarak düzenlendiğinden davacıların aktif husumet ehliyetleri bulunmadığını, murisin poliçeden önce mevcut ve beyan edilmeyen pankreas kanseri nedeniyle vefat ettiğini, beyan yükümlülüğüne aykırı hareket edildiğinden sözleşmeden cayıldığını, müvekkilinin sigorta bedelinden sorumluluğu kabul edilse bile, davacılara ancak banka borcunu aşan kısım yönünden sorumlu olabileceğini, ölüm tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savvunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece; davacıların kredi borcunu tamamen ödemesi nedeniyle dava dışı bankanın muvafakatinin aranmasına gerek olmadığı, davacıların murisinin 12/01/2014 tarihinde ölümüne neden olan pankreas tanısının, poliçenin düzenlendiği tarihten bir gün sonra 10/12/2013 tarihinde konulduğu ve bu tarihten önce murisin hastalığını bilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile 54.407,10 TL vefat teminatının 04/02/2014 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; rehin hakkı sahibi bankanın davaya muvafakatinin bulunmadığını, ölüm belgesinde murisin pankreas kanseri nedeniyle vefat ettiği ve hastalığın başlangıcından ölümüne kadar geçen sürenin yaklaşık 3 ay olarak ifade edildiğini, bu nedenle murisin poliçenin düzenlenmesinden önce pankreas hastası olup, hastalığın beyan edilmediğini, ölüm belgesinin kesin delil niteliğinde olduğunu, ıslah dilekçesi ile faiz talep edilmemesine rağmen tüm alacağa faiz uygulandığını, faizin de dava tarihinden itibaren hesaplanması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava, hayat sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, davalı taraf karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Dosya kapsamından, davacıların murisi …’ın 2011 yılında … Bankası Beyoğlu Şubesinden 64.500,00 TL konut kredisi kullandığı, kredinin teminatı olarak 06/10/2011-06/10/2012, 05/11/2012-05/11/2013 ve 09/12/2013-09/12/2014 tarihli hayat sigorta poliçelerin düzenlendiği, murisin 12.01.2014 tarihinde pankreas kanseri nedeni ile vefat ettiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf, sigorta bedelini talep hakkının dava dışı bankaya ait olduğunu ve davacıların aktif husumet ehliyeti bulunmadığını savunmuşsa da, kredi borcunun tamamen ödenmesi nedeniyle bankanın muvafakatinin alınmasına gerek olmayıp, davacıların sigorta bedelini talep etme hakkı bulunmaktadır. Bunun yanında davalı sigorta şirketi, murisin vefatına neden olan pankreas kanserini bildirmediğini ve beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini savunmuştur. 6102 sayılı TTK’nun 1435. maddesinde “Sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigortacıya bildirilmeyen, eksik veya yanlış bildirilen hususlar, sözleşmenin yapılmamasını veya değişik şartlarda yapılmasını gerektirecek nitelikte ise, önemli kabul edilir. Sigortacı tarafından yazılı veya sözlü olarak sorulan hususlar, aksi ispat edilinceye kadar önemli sayılır” denilmek suretiyle; sigorta ettirenin, sözleşmenin kurulması sırasındaki doğru beyan yükümlülüğünün kapsamı düzenlenmiştir. Gerek TTK’nun 1435. maddesi ve gerekse Hayat Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre; sigorta şirketinin sorusu üzerine veya herhangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmenin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlüdür. Sigorta sözleşmesinin kurulması sırasındaki beyan yükümlülüğüne uymamanın sonuçları ise, aynı kanunun 1439/2. maddesinde, “rizikonun gerçekleşmesinden sonra, sigorta ettirenin ihmali ile beyan yükümlülüğü ihlal edildiği takdirde, bu ihlal tazminatın veya bedelin miktarına yahut rizikonun gerçekleşmesine etki edebilecek nitelikte ise, ihmalin derecesine göre tazminattan indirim yapılır. Sigorta ettirenin kusuru kast derecesinde ise beyan yükümlülüğünün ihlali ile gerçekleşen riziko arasında bağlantı varsa, sigortacının tazminat veya bedel ödeme borcu ortadan kalkar; bağlantı yoksa, sigortacı ödenen primle ödenmesi gereken prim arasındaki oranı dikkate alarak sigorta tazminatını veya bedelini öder” şeklinde düzenlenmiştir (Yargıtay 17 HD’nin 2016/16688 Esas, 2019/8672 Karar sayılı kararı). Eldeki davada içinde onkoloji uzmanı da olan bilirkişi heyeti 27/11/2017 tarihli raporunda; murisin safra kesesi operasyonu ile başlayıp safra yolları engesiyonu ile devam eden süreçte 02/12/2013 tarihinden itibaren pankreas tümöründen şüphelenerek tetkikiler yapıldığını, pankreas kanserinin kesin tanısının poliçenin tanziminden sonra 10/12/2013 tarihinde konulduğunu belirtmişlerdir. Bu durumda murisin 12/01/2014 tarihinde vefatına neden olan pankreas kanseri tanısının 10/12/2013 tarihinde, poliçenin düzenlenmesinden bir gün sonra konulduğu, murisin ölüm belgesinde kanserin ölümden yaklaşık 3 ay önce başladığının ifade edilmesinin ve 02/12/2012 tarihinden sonra muristeki tümör şüphesi ihtimali nedeniyle yapılan araştırmaların, murise poliçenin tanziminden önce kanser tanısı konulduğu ve murisin hastalığını bilerek kasten sigortacıya bildirmediği anlamına gelmeyeceği, murise poliçeden önce kanser tanısı konulmadığından murisin beyan yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği ve hastalığını gizlediğinden sözedilemeyeceği anlaşıldığından, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir. Diğer taraftan dava belirsiz alacak davası olarak açılmış olup, dava dilekçesinde ölüm tarihinden itibaren faiz talep edildiğinden, mahkemece hükmedilen miktarın tümü üzerinden faize karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gibi, sigorta alacağının muaccel olduğu tarih gözetildiğinde davalının alacağa dava tarihinden itibaren faiz uygulanması gerektiği yönündeki istinaf talebinin de yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. Açıklanan nedenler ile ilk derece mahkemesi kararında hukuka aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 bendi gereğince (miktar itibarıyla kesin olmak üzere) esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken istinaf maktu karar ve ilam harcı olan 59,30 TL peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına, fazla yatırılan 866,70 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1.b.1 bendi ile aynı kanunun 362/1a Maddesi gereğince kesin olarak oybirliği ile karar verildi.25/1/2021