Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2649 E. 2021/1366 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2649 Esas
KARAR NO: 2021/1366
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/05/2018
NUMARASI: 2016/1177 Esas, 2018/386 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 15.04.2014 tarihli hizmet sözleşmesi akdedildiğini, davalı firmaya sözleşme kapsamında danışmanlık hizmeti verildiğini, danışmanlık bedelinin adayın işe başladığı gün davalı şirkete fatura edildiğini, davalının 20.07.2015 tarih, … nolu 15.340,00 TL ve … nolu 590,00 TL tutarlı fatura bedellerini ödemediğini, bunun üzerine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası İle takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamını, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; talebin zamanaşımına uğradığını, yetkili mahkemenin sözleşmede müvekkilinin adresinin belirtildiği Bandırma Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, faturalara konu hizmetin alınmadığını, faturaların müvekkiline gönderilmediğini davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiilne karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesi iddia, savunma, bilirkişi raporu doğrultusunda; takibe konu edilen faturaların davacı şirket kayıtlarında yer aldığı, davalı şirket kayıtlarında yer almadığı, tarafların e-mail yazışmalarında, davalı şirketin açık bulunan pozisyonlarına davacı yanca adaylar bulunduğu, bu adaylar ile davalı yanın görüşmeler yaptığı, faturaların davalı yana …Kargo ile teslim edildiği, davalının faturalara itirazının bulunmadığı gerekçesi ile davanın KISMEN KABULÜNE, davalının İstanbul 23. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin 15.930,00 TL üzerinden takipten itibaren ana alacak olan bu miktara değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına, %20 nispetinde hesaplanan 3.186,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Karar yasal süresi içerisinde davalı tarafça istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; talebin zamanaşımına uğradığını, müvekkilinin Bandırma’da ikamet ettiğini, bu hususun hizmet sözleşmesinde de yazılı olduğunu, ancak dava dilekçesinde vekil edeni ile ilgili olmayan bir adres yazıldığını, müvekkilinin davadan şans eseri haberdar olduğunu, tebligatın usulsüz olduğunu, mahkemeden bu hususun düzeltilerek dava dilekçesinin ve ön inceleme hazırlık tutanağının usulüne uygun tebliğ edilmesinin istendiğini, mahkemenin bu taleplerine ilişkin de herhangi bir karar vermediğini, yetkili mahkemenin Bandırma Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, hizmetin alınmadığını, faturaların tebliğ alınmadığını, kargo içerisinde faturanın bulunduğuna ilişkin delil olmadığını, davacının istihdam ettiğini iddia ettiği herhangi bir çalışanın vekil eden nezdinde çalışmadığını, bu hususun yerel mahkeme tarafından araştırılmadığını, davacının icra takibi ile 16.719,00 TL talep ettiğini, yerel mahkemenin ise 15.930,00 TL alacak olduğuna karar verdiğini, icra inkar tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, sözleşmeden kaynaklı alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacının dayanak 05/08/2015 tarihli … ve … sıra nolu 590.00 TL bedelli, 05/08/2015 Tarihli … ve … sıra nolu 15.340,00 TL bedelli faturalar gereğince, 26.02.2016 tarihinde 15.930,00 TL asıl, 78,52 TL faiz olmak üzere toplam 16.719,52 TL üzerinden takip başlattığı, davalının takibe itiraz ederek durdurduğu, davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında 15.04.2015 tarihli Seçme&Yerleştirme Hizmet Sözleşmesi imzalandığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık davacının sözleşmedeki edimlerini yerine getirip getirmediği, takip tarihi itibari ile davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Dava dilekçesinin davalıya, dava dilekçede belirtilen adresine tebliğe çıktığı, tebligat parçasının üzerinde”tebliğ evrakı. Tebligat Kanunun 13. Maddesi gereğince kendilerine tebligat yapılacak kimselerin mutad iş saatlerinde işyerinde bulunmadığından (dışarıda) olduğundan aynı adreste hazır bulunan muhasebeci … imzasına 02.01.2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.” açıklamasının bulunduğu, davalı vekilinin cevap dilekçesini 18.01.2017 tarihinde sunduğu anlaşılmıştır. Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır. Öyle ki, Tebligat Kanunu ile Tüzüğü’nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz. Özel hukuk tüzel kişilerine tebligatın nasıl yapılacağı Tebligat Kanununun 12. ve 13. maddesinde ve Tebligat Tüzüğünün 17 ve 18. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre; Özel Hukuk Tüzel Kişilerine yapılacak tebligat bunların yetkili temsilcilerine yapılır. Eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye, o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa, bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gerekir. Somut olayda, dava dilekçesi şirket yetkilisi bulunmadığından muhasebecisi imzasına tebliğ edilmişse de, Tebligat Tüzüğünün 18.maddesinde belirtildiği şekilde, evrakı almaya yetkili bir kişinin olup olmadığı araştırılmaksızın tebliğ işlemi gerçekleştiğinden yapılan tebligat usulsüzdür. Bu sebeple davalı vekili cevap dilekçesini yasal 2 haftalık süre içerisinde verdiği kabul edilmelidir. Davalı vekili cevap dilekçesini sunduktan sonra 27.11.2017 tarihli celseye mazeret göndermiştir. Dava dilekçesinin yeniden tebliği gerektiğine ilişkin usul hatası görülmemiştir. Davalının bu yöndeki istinafları yerinde bulunmamıştır. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 15.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacıya ait ticari defterlerin usulüne uygun tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, takibe konu faturaların defterlerinde kayıtlı olduğu, davacı firmanın 22.02.2016 takip tarihi itibariyle davalıdan 15.930,00 TL alacaklı gözüktüğü, taraflar arasında imzalanan 15.04.2015 tarihli “Seçme & Yerleştirme Hizmet Sözleşmesi” ile danışmanlık hizmet bedellerinin fatura gününü takip eden en geç 7 gün içerisinde ödeneceğinin, belirtilen süreler içerisinde ödeme yapılmadığı takdirde garanti süresinin de geçerliliğini yitirdiği ve davacının tanımlanan süreler kapsamında işten ayrılan veya çıkarılan adayın yerine yeni bir aday yerleştirmeyeceğinin kararlaştırıldığı, buna karşılık davalı firmanın davaya konu faturalardan önce düzenlenen Mayıs/2015 tarihli fatura bedellerini sözleşme ile kararlaştırılan 7 günlük vade sürelerinden sonra ödediği, dosya içerisinde yer alan e-posta örneklerinde, 18.01.2016 tarihinde, 18:17 saatinde “…@…com” kurumsal mail adresinden “…@…com” kurumsal mail adresine gönderilen e-postada; “…Hizmet faturamızın ödemesini haftaya Cuma’ya kadar yapmanızı rica ederim. Cuma gününe kadar ödemeyi bekliyor olacağız, üzülerek belirtmek isterim ki yasal süreçlerimizin başlayacağı bilgisini vermek isterim” 18.01.2016 tarihinde, 7:49 PM saatinde “…@…com” adresinden, “…@…com” adresine gönderilen e-postada; “işinizi yapın paranızı ödeyelim? haksız kazanç elde etmek ise derdiniz ve işiniz hemen ödeme yapabiliriz” 19.01.2016 tarihinde, 9:37 AM saatinde … adresinden …’na gönderilen e-postada; ” 1-İK müdürü yerleştirdik, replacement hizmeti için normalde ik müdürü çalışmamız gerekirken yardımcı olmak adına ik müdürü yerine muhasebe müdürü, sonrasında finans müdürü, sonrasında yine ik müdürü çalıştık. 2- Mağaza müdürü yerleştirdik replacement hakkımız oluştu, ödemenizi geciktirmenize rağmen en son mailimde ödemenizin bir kısmını yapın ben yardımcı olacağım dedim, onu da yapmadınız, ona rağmen ik müdürü replacement arayışımızı bile durdurmadık…” 05.12.2016 tarihinde,17:59 saatinde “…com” adresinden …’a gönderilen e-postada; “… firmasına İK Müdürü olarak … adlı adayımızı yerleştirdik, 24.07.2015 tarihli 13.000 TL tutarındaki faturamızı ilettik, sonrasında aday işe başladığı gün bir önceki işyerine işe iade davası açtığı ortaya çıkmış ve bunun üzerine firma kendisi ile çalışmak istememiş ve ertesi gün çıkışı yapılmıştır. …faturayı ödeyebilmeleri adına muhasebe müdürü pozisyonu için bir çalışma yapmamızı istediler, bu süreçte aynı şekilde kendileri tarafından sonuçlandırıldı. Bu kez de … açıklarının olduğunu belirterek aday paylaşmamızı istediler, yine aynı şekilde pozisyonu kendi kaynakları ile kapattıkları için İK müdürü açıklarının olduğunu belirterek 3 aday paylaştık. Bunlar içinde bir adayımızın geri bildirimi firmamızın kurumsal kimliğine ters düşebilecek nitelikteydi…” ifadelerinin yer aldığı belirtilmiştir. 26.09.2017 tarihli (davalının talimatla incelenen defterleri ile ilgili) bilirkişi raporunda; davalının ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğunu, takibe konu faturaların davalının ticari kayıtlarında yer almadığını, davalının ticari defterlerine göre davacıya borcunun gözükmediği ifade edilmiştir. 15.04.2015 Tarihli “Seçme & Yerleştirme Hizmet Sözleşmesinin; “Sözleşmenin Konusu” başlıklı 1.maddesine göre; Müşteri tarafından istihdam edilecek personellerin, profesyonel seçimi ve işe yerleştirilmesi için … tarafından sağlanacak danışmanlık hizmetlerini kapsadığı, 4.maddede; Sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren müşteri tarafından … ile paylaşılmış her bir açık pozisyon için uygun adaylardan oluşan kısa liste (short-list) en fazla 2 haftalık bir süre sonunda paylaşılacağı, ilgili kısa listenin firma ve ilgili pozisyon için uygun görülen 3-5 kişiden oluşacağı, çalışılan proje gereği kısa liste aday sayısı ve/veya çalışma süresinde değişkenlik gösterebileceği, 5.maddede seçme ve yerleştirme süreci, 6. maddesinde; … tarafından seçme ve yerleştirmesi yapılan adaylardan herhangi bir adayın işe giriş tarihi itibariyle yönetici pozisyonlarında 4 ay, mağaza pozisyonlarında 3 ay içerisinde işten ayrılması veya çıkarılması durumunda, yerine yeni adaylar bir defaya mahsus olmak üzere ücretsiz olarak yerleştirileceği, 7. maddede”Danışmanlık Hizmet Bedeli” 9. Maddede davacının sorumlulukları, l0.maddede sözleşmenin süresi ve yetki şartı hükümlerini içerdiği anlaşılmıştır. Sözleşmenin 10. Maddesinde İhtilaf halinde İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu” Hüküm altına alındığından davalının yetki itirazı yerinde değildir. Dava konusu edilen bir hakkın ve buna karşı yapılan savunmanın dayandığı vakıaların (olguların) var olup olmadıkları hakkında mahkemeye kanaat verilmesi işlemine ispat denir. İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümüne etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir [6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 187/1 maddesi]. Vakıa (olgu) ise, 03.03.2017 tarihli ve 2015/2 E., 2017/1 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında kendisine hukuki sonuç bağlanmış olaylar şeklinde tanımlanmıştır. İspatı gereken olaylar, olumlu vakıalar olabileceği gibi olumsuz vakıalar da olabilir. Diğer taraftan hâkim, taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan vakıaların gerçekleşip gerçekleşmediğini kural olarak kendiliğinden araştıramaz. Bir olayın gerçekleşip gerçekleşmediğini taraflar ispat etmelidir. Bir davada ispat yükünün hangi tarafa ait olacağı hususu ise 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesinde, “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” şeklinde düzenlendiği gibi, usul hukukunun en önemli konularından biri olan ispat yükü kuralı, HMK’nın 190. maddesinde de “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/13-597 E. 2020/501 K. Sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta davacı tarafın danışmanlık hizmeti kapsamında düzenlediği faturaların davalı defterlerine kaydedilmediği, davacı tarafından faturaların davalıya teslimine dair belge sunulmuşsa da, telim edilen belgelerin fatura olduğuna dair belge içeriğinde herhangi bir kayıt bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sadece fatura düzenlenmesi, mal teslimi ya da hizmet alımını kanıtlamayacaktır. Davacının hizmet verildiğini usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekmektedir. Sözleşmenin 5. Ve 9. Maddesinde davacıya yüklenen sorumluluklar gözönüne alındığında mail içeriklerin de davacı iddialarını ispata elverişli olmadığı, dosya kapsamına göre davacının danışmanlık sözleşmesindeki edimleri yerine getirdiği konusunda usulüne uygun ispat vasıtası getiremediği, dosya kapsamı gereği davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulünün isabetli olmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1177 Esas, 2018/386 Karar, 07/05/2018 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE, 2- Davanın REDDİNE, 3-Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL harcın, davacı tarafından peşin yatırılan 285,53 TL’den mahsubu ile fazla alınan 226,23 TL harcın davacıya iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca takdir edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-HMK 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,
İstinaf yargılama giderleri yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının davalı tarafından peşin yatırılan 233,00 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 173,70 TL harcın davalıya İADESİNE, 2-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yolu başvurusu kabul edilen davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 3-Davalı tarafça yapılan 23,50 TL posta, tebligat gideri ile 157,20 TL İstinaf kanun yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 180,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/11/2021