Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2602 E. 2018/1910 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2602 Esas
KARAR NO : 2018/1910
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2014/227 2017/204
DAVA : KOOPERATİF ÜYELİĞİNDEN İHRAÇ KARARININ İPTAL
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; Müvekkili davalı kooperatifin üyesi iken, ortaklığına isabet eden bağımsız bölümün kendisine teslim edilmemesi üzerine davalı aleyhine 07.02.2008 tarihinde tapu iptal ve tescil davası açtığını, davanın halen Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/475 E. Sayılı dosyasında devam ettiğini, davalı tarafından yukarıda belirtilen dava dosyasında sunulan beyanlarda müvekkilinin üyelikten ihraç edildiğinin iddia edildiğini, usule uygun bir ihraç kararı ile yönteme uygun bir tebliğ bulunmadığını, usulsuz ve yasal dayanaktan yoksun ihraç işlemi varsa iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA
Davalı vekili 09/12/2014 havaleli yanıt dilekçesinde; davanın hak düşürücü sürede açılmadığını, davacı, ihracını değişik zamanlarda öğrendiğini, ihtarnamelerin hukuka uygun tebliğ edildiğini, birinci ihtarın 10/10/2004 tarihinde iadeli taahhütlü , ikinci ihtarın 05/11/2004 de ve ihraç kararının da 20/12/2004 de tebliğ edildiğini, davanın 3 ayrı hak düşürücü sürede açılmadığından davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/227 Esas, 2017/204 K. sayılı kararında, davanın hak düşürücü sürede açılmadığı sabit olmakla dava şartı yokluğundan davanın reddine şeklinde karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf taleplerinde özetle;
1-Davalı kooperatifin mahkemeye ibraz ettiği 10/04/2004 ve 05/11/2004 tarihli ihbarnamelerde aidat kalanı olarak gösterilen 1.040.00 TL”lik miktarın hangi aylara ait bakiyeler olduğunun belirtilmediği, faiz hesaplarının doğru olmadığı bu nedenle ihtarnamelerin geçersiz olduğu, davalı kooperatifin bu geçersiz ihtarnamelere dayanarak ihraç kararı aldığı, müvekkilinin davanın ileri sürdüğü ihraç kararına ilişkin hiçbir tebligat almadığı, 2008 yılında açtıkları tapu tescil davasında ihraç kararının varlığından haberdar olduklarını, ihraç kararının noter kanalı ile değil iadeli taahhütlü mektupla gönderildiği, ne ihtarname, ne ihraç kararı bildirimlerinde müvekkiline ilişkin hiçbir adresin yer almadığı, gönderilerin kime yapıldığının belli olmadığı, mektupları alan kişinin müvekkili ile alakasız oldukları ortaya çıkınca, postayı alan kişinin müvekkilinin eşi olduğu iddiasının ortaya atıldığı, fakat o tarihlerde müvekkilinin bekar olduğu, sonuçta kooperatif yönetim kurulunca alınan ihraç kararının, kooperatifler kanunun 16. ve ana sözleşmenin 14/2, maddesine aykırı olduğu, kaldı ki ihraç kararının noter aracılığı ile tebliğinin zorunlu olduğu, son alarak davanın dosyaya sunduğu belgeler arasında,ihraca ilişkin yönetim kurulu kararının da bulunmadığı, bu nedenle ihraç kararı da hukuken yok hükmünde olup bu ihraç kararına karşı dava açma süresinin işlemeyeceği,
2-Kendilerinin açtıkları Bakırköy 1. Asliye Hukuk Ticaret Mahkemesinin 2008/475 Esas sayılı dosyasında bu dosyaya da rapor sunan bilirkişi … in hazırlamış olduğu 16/12/2008 tarihli raporda, müvekkilinin ihracının geçerli olmadığı tespiti yapılmışken bu dosyada aynı bilirkişi tarafından hazırlanan 10/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda, davanın 3 aylık hak düşürücü süreden sonra açıldığını ve davacının 10 yıl gibi uzun süre boyunca kooperatif ile ortaklık ilişkisi kurmadığından ihraç kararının iptali talebinde haksız olduğunu ileri sürdüğü ve her iki rapor arasında bariz çelişki ortaya çıktığı,
3-Kaldı ki, dosyada mevcut 19/02/2016 tarihli ilk bilirkişi raporunda, müvekkilinin davalı kooperatif tarafından ihracının yasal koşulları taşımadığı, bu sebeple ihracın iptaline karar verilmesi gerektiği şeklinde görüş bildirdiği ve dosyada ayrıca iki ayrı bilirkişi raporu arasında da çelişki oluştuğu,
4-Mahkeme kararının diğer gerekçesinde, 2004′ de alınan ihraç kararı üzerinden 10 yıl geçtikten sonra, 2014 de açılan iş bu davaya kadar, kooperatifle ilişki kurulmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu, davacının kooperatife olan aidat yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesinin de yerinde olmadığı, zira Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/475 E.sayılı dosyasında görülmekte olan tapu iptal ve tescil davasını 2008’de açtıkları, kooperatif üyesi olarak müvekkilinin üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmesine rağmen tescilin gerçekleşmemesi üzerine 2007’de ihtarname çekildiği,
5-Yargıtayın yerleşik içtihatlarında benimsenen ” Çoğu isteyen azı da istemiştir” genel hukuk prensibinin göz ardı edilerek 2014 de açılan ihraç kararının iptali davasının hayatın olağan akışına aykırı olduğundan bahisle reddedilmiş olmasının hukuka aykırı olduğu, bu kararın, müvekkilinin 2007 de ihtarname ile başlattığı ve 2008 den beri süren dava sürecini yok saymak anlamına geldiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
İstinaf dilekçesi davalı vekiline 12/07/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 18/07/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Davacının ihraç kararının kendisine tebliğ edilmediğini, bu nedenle ihracı öğrenmiş sayılamayacağını iddia etmekte ise de, davacının verdiği adrese ihtarların ve ihraç kararının tebliğ edildiğini, ayrıca davacının istinaf başvuru dilekçesinin 2.maddesinde, 2008 yılında tapu tescil davası açılana kadar da ihraç kararının varlığından haberdar olmadıklarını söylemek suretiyle ihraçtan 2008 yılında haberdar olduğunu ikrar ettiğini, yine davacıya ihraç usulüne uygun tebliğ edilmediği düşünülse bile davacı ihraç olduğunu; Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/475 E. Sayılı dosyasında açmış olduğu Tapu İptal ve Tescil davasında 28.03.2008 tarihli dilekçemizle, evrak asıllarının dosyaya ibrazıyla ve nihayet 16.12.2008 Tarihli bilirkişi raporunun kendisine tebliğle, yani 2008 yılında öğrendiğini, 2008 yılında ihraç edildiğini öğrenmesine rağmen 10.07. 2014 tarihine kadar ihracın iptali davası açmadığından 3 aylık hak düşürücü süreyi geçirdiğini, Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/605 E. 02.03.2016 tarihli bilirkişi raporunun 18. Ve 19. Sayfasında, Posta Kanununda özel bir hüküm bulunmadığından, usulsüz tebligat halinde uygulanması gereken hüküm 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 32. Maddesi olduğu, bu maddeye göre tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabın tebliği muttali olmuş ise muteber sayılır, görüşünün ve yasal düzenlemenin bulunduğunu, Bakırköy 5. Ticaret Mahkemesi’nin 2011/493 E sayılı dava dosyası ile Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/359 E 2015/25 K sayılı davasının da emsal niteliğinde olup beyanlarını desteklediğini, kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacının 2004 yılından beri müvekkili kooperatife bir kuruş ödemesinin bulunmadığını, ortaklığını benimser bir işlem de yapılmadığını belirterek İstinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, Kooperatif Üyeliğinden İhraç Kararının İptali istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, davacının davalı kooperatif üyesi iken ihraç edilmesine nedeniyle açtığı iptal davasının yasal 3 aylık süre içerisinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
7201 sayılı Tebligat Kanununun Usulüne aykırı tebliğin hükmü başlıklı 32.maddesine göre, tebliğ usulüne aykırı yapılmış olsa bile, muhatabı tebliğe muttali olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih, tebliğ tarihi addolunur.
Davacı taraf, davalı kooperatifin ihraç kararından Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/475 E.sayılı dosyasında açtıkları Tapu İptal ve Tescil davasının 17/07/2008 tarihli celsesinde haberdar olmuştur. Bu celsede davacı vekili Av. … “…biz ihracı cevap dilekçesi ile öğrendik…” demek suretiyle anılan tarihte yani cevap dilekçesinin kendilerine tebliği ile ihraç kararından haberdar olduklarına göre yasanın aradığı 3 aylık hak düşürücü süre geçtikten sonra huzurdaki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararı usul veya esas yönünde hukuka uygun olduğundan HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.15/11/2018