Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2436 E. 2018/2133 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2436 Esas
KARAR NO : 2018/2133
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
NUMARASI : 2018/183 Esas, 2018/343 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 06/12/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili 12.06.2013 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili sigorta şirketine “Tüm İş Yeri Sigorta Poliçesi” ile sigortalı bulunan…Tic.Ltd.Şti’ne ait işyerinin bayram dolayısı ile kapalı olduğu bir saatte işyeri önündeki kaldırımda bulunan 2 farklı atık su tesisatına bağlanmış rögarın tıkanarak atık suyu geri tepmesi sonucu atık suyun döşeme kenarlarından ve bodrumun arka tarafındaki atık su giderinden sigortalı mahalle sirayet etmesi ile sigortalanan riziko adresinde hasar meydana geldiğini, maddi hasarın İSKİ’nin gerekli bakım ve onarımı yapmaması nedeniyle kanalların tıkanması neticesinde meydana geldiğini, gerekli bakım onarımı yapmakla görevli İSKİ’nin hizmet kusuru bulunduğunu iddia ederek, 5.657,36 TL nin ödeme tarihi olan 18.10.2012 tarihinden itibaren rucüen tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, zarar ve müvekkili arasında uygun illiyet bağı olmadığını, tazminata hükmedilmesi halinde kusur durumunun irdelenip tenkis edilmesi gerektiğini, faiz başlangıcını kabul etmediklerini savunarak davanın reddini istemiştir.
İstanbul 23. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/156 esas, 2013/149 karar ve 17.06.2013 tarihli kararı ile, dava haksız fiil ve kusura istinaden açıldığından ayrıca taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı gerekçesi ile, mahkemenin görevsizliği nedeni ile davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
İstanbul 15.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/317 Esas, 2016/417 Karar ve 15/12/2016 tarihli kararı ile, davalı İSKİ’nin sorumluluğunun 2560 sayılı İSKİ kanunu 2,25 ve devam eden maddeleri ile 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirildiği, özellikle 2560 sayılı İSKi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş ve görevleri hakkında Kanunun 25.maddesine göre atık su nedeni ile bu anlamda meydana gelen zarar ile yasal düzenlemelere ve bilirkişi raporuna göre davalının sorumlulukları açısından illiyet bağı bulunmadığı, sigortalı iş yeri ve diğer kat maliklerinin kusurundan zararın kaynaklandığı gerekçesi ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir.
Dairemizin 2017/702 Esas, 2017/893 karar ve 08/06/2017 tarihli kararı ile “…Dava, sigorta hasar bedelinin rucüen tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacı sigorta şirketine, başlangıç tarihi 13.06.2012 ,bitiş tarihi 13.06.2013 olan, ” Tüm İşyeriSigorta Poliçesi ” ile sigortalı olan dava dışı …Tic.Ltd.Şti ‘ne ait, işyerinde 24.08.2012 tarihinde atık su basması sonucunda hasar meydana geldiği, hasar bedelini dava dışı sigortalıya ödeyen davacı sigorta şirketinin İş bu rucüen tazminat davasını açtığı anlaşılmıştır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurul’nun 2012/168 esas, 2012/397 karar ve 15.06.2012 tarihli ilamında, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’nün, kuruluşu, işleyiş ve yapısı ile görevlerinin 23.11.1981 tarih ve 17523 sayılı Resmî Gazete ‘de yayınlanarak yürürlüğe giren 2560 sayılı İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü’nün Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunla düzenlenen, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı bulunan bir kamu kuruluşu olduğu, 2560 sayılı kanunda yer alan düzenlemeler ile İSKİ’nin, genel kurul, yönetim kurulu ve genel müdürlükçe yönetileceği, denetçileri vasıtası ile denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve raporlarının bilançolarda belirlenip, genel kurulun tasvibine sunulacağı ve bütçesinin kamu iktisadi teşekküllerinde uygulanan formüle göre tanzim olunacağının belirtildiği, 6762 sayılı (mülga TTK Yeni 6102 sayılı TTK 16.maddesi) TTK 18/1.maddesinde “Ticaret şirketleriyle, gayesine varmak için ticari bir işletme işleten dernekler ve kendi kuruluş kanunları gereğince hususi hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek veya ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi amme hükmü şahısları tarafından kurulan teşekkül ve müesseseler dahi tacir sayılır” hükmünün yer aldığı ve yaptığı işler itibarı ile ticarethane sayıldığı ve çok açık biçimde tacir sıfatını taşıdığı kabul edilmiştir.Benzer bir çok içtihatta benzer gerekçelerle tacir olduğu açıklanmıştır.
Halefiyet 6102 sayılı TTK nun 1472.maddesinde düzenlenmiştir. Maddede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde, hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya geçeceği belirtilmiştir. 22.03.1944 tarih ve 37 E-9K sayılı kararında, sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı davanın sigorta poliçesinden doğan bir dava olmadığı, bu nedenle halefiyet davasının bir ticari dava sayılamayacağı, bu davanın aynen sigortalı kimsenin sorumluya karşı açmış olduğu bir dava gibi olduğu, sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa aynı hakkın sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası içinde söz konusu olacağı vurgulanmıştır. Diğer taraftan, 6102 sayılı TTK nun 4/1-a maddesinde, her iki tarafında ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, davacı sigorta şirketine sigortalı olan şirkete ait iş yeri atık su basması sonucu hasarlanmıştır. Davalının hizmet kusuruna dayanılmıştır. Davalı kurum yukarıda açıklandığı gibi tacirdir. Bu durumda uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu ve davaya bakmakla görevli mahkemenin Ticaret Mahkemesi olduğunun kabulü gerekecektir.
Mahkemelerin görevi kanunla düzenlenir ve kamu düzenindedir. Taraflarca ileri sürülmese dahi, mahkemenin görevli olması dava şartları arasında yer aldığından mahkemece yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi gerekir. Somut davada, Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından da görevsizlik kararı verilip, temyiz incelemesinden geçmeden kesinleşmiş olduğu gözetilerek, mahkemenin göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeni ile dava dilekçesini 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114 ve 115.maddeleri gereğince usulden reddedilerek, görevli mahkemenin tayini ve görev uyuşmazlığının çözüme ulaştırılması ve merci tayini için dosyanın re’sen Yargıtay’ın ilgili hukuk dairesine gönderilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmiş olması doğru değildir.
Açıklanan nedenlerle, istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin görevsiz mahkemede davanın görülerek sonuçlandırılmış olması nedeni ile kabulüne ve ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” gerekçesi ile ilk dereceli mahkemesinin kaldırılmasına karar verilmiştir.
İLK DERECELİ MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, davalı İSKİ’nin sorumluluğunun 2560 sayılı İski Kanunu 2,25 ve devam eden maddeleriyle 5393 sayılı Belediye Kanunu hükümleri çerçevesinde değerlendirildiği, özellikle 2560 sayılı İski Genel Müdürlüğünün kuruluş ve görevleri hakkındaki kanunun 25.maddesine göre atık su nedeniyle bu anlamda meydana gelen zarar ile yasal düzenlemelere ve bilirkişi raporlarına göre davalının sorumluluğu açısından illiyet bağının bulunmadığı, sigortalı iş yeri ve diğer kat maliklerinin kusurundan zararın kaynaklandığı, gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili tarafından karar yasal sürede istinaf edilmiştir.
İstinaf nedenleri olarak, dava dilekçesindeki iddialar tekrarlandıktan sonra, hukuki halefiyet gereği söz konusu alacakları için davalıya rücu edilmesine rağmen taraflarına hasar bedelinin ödenmediğini bu sebeple davanın ikame edildiğini, yerel mahkemece hatalı değerlendirmeye dayalı bilirkişi raporu ve davalı tarafın beyanları nazara alınarak kurulan hükmün usül ve yasaya aykırı olduğunu, davaya konu hasarın davalı idarenin kamu hizmetinin ifası ve hizmetin gereği gibi yerine getirilmemesi sebebiyle meydana gelmiş olduğundan İSKİ’nin idari kontrol ve denetim eksikliği yönünden de kusuru bulunduğundan İSKİ’nin zarardan hem TBK hem de 2560 Sayılı İski Kuruluş Kanunu gereğince sorumluğu olduğunu, İSKİ atık suların kanalizasyona deşarj yönetmeliği gereğince sorumluluğunun bulunduğunu, yasal düzenlemelerin birlikte değerlendirilmesi durumunda suların toplanılması, yerleşim yerlerinden uzaklaştırılması ve zararsız bir biçimde boşaltma yerine ulaştırılması için her türlü tesisin etüt ve projesini yapmak her çeşit suları kanalizasyon şebekesine bağlanmaya hazır hale getirmek ve bağlanmasını sağlamanın İSKİ’nin görevleri arasında yer aldığını, dava konusu hasarın İSKİ’ye ait gider kanallarının tıkanması neticesinde meydana geldiği, Sigortacılık kanunun 22.maddeye göre delil niteliğinde olan ekspertiz raporu ile ortaya konulduğunu, davalının sorumluluğunun kanun gereği olup yönetmelikle sınırlandırılamayacağını ayrıca kaldırılamayacağını tüm bu açıklamalar kapsamında oluşan zarar ile davalının sorumluluğu arasında illiyet bağının bulunduğunu iddia ederek eksik ve yetersiz inceleme neticesinde verilen red kararının kaldırılarak haklı davalarının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tüm iş yeri sigorta poliçesi kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, dava dışı sigortalı …. Ltd. Şirketine ait iş yerinde 22/08/2012 tarihinde su baskını meydana geldiği, 08/12/2012 tarihli ekspertiz raporunda iş yeri önündeki kaldırımda bulunan iki farklı atık su tesisatı bağlanmış rogarın bodrum kata bayram münasebetiyle iş yeri kapalı iken duvar döşeme diplerinden ve bodrumun arka tarafından atık su giderinden basan atık sulardan spor giysilerin ıslandığı, zemindeki içi dolu çuval ve kolilerin ıslandığının tespit edildiği, toplam hasar bedeli olan 5.657,36 TL belirtildiği davacı sigorta şirketi tarafından söz konusu hasar bedelinin dava dışı sigortalı şirkete ödenmesi neticesinde iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca ekspertiz raporuna ekli olarak olay yeri ile ilgili fotoğraflar da dosyaya ibraz edilmiştir.
Taraflar arasında, sigorta poliçesi ve içeriği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, meydana gelen hasardan davalının sorumlu olup olmadığıdır.
Zeytinburnu Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü 20/03/2015 tarihli cevabi yazısında, söz konusu parseldeki yapının imar arşivinde yapılan inceleme sonucunda herhangi bir ruhsat ve onaylı bir mimari projesine rastlanılmadığı bildirilmiştir.
İBB İski Genel Müdürlüğünün 26/03/2015 tarihli yazısında ise, meydana gelen hasarla ilgili yapılan incelemede şikayet üzerine 22/08/2012 tarihinde yapılan tetkikte taşınmazın tapu malikinin sorumluluğunda olan binaya ait atık su bağlantı kanalının tıkalı olduğunun, tespit edildiği, söz konusu tıkalı atık su bağlantı kanalının idareleri tarafından 22/08/2012 tarihinde kanal açma aracıyla yapılan çalışma neticesinde açılarak şikayetin giderildiği, atık suların kanalizasyon deşarj yönetmeliği 14.madde gereğince birleşik sistem kanalizasyon şebekesine bağlı ve bağlanacak olan binaların bodrum katlarının atık sularının yer çekimi ile akıtılabilse dahi taşınmaz sahibinin parsel çıkış bacasında atık suyun geri gelmesine önleyecek tedbir almak mecburiyetinde olduğunu aksi takdirde binaların uğrayabileceği zarardan İski’nin mesul olmayacağını yine yönetmeliğinin ilgili maddesine göre atık su parsel bacası ile kanalizasyon şebekesi arasında kalan bağlantı kanalının bakım ve işletmesinin gayrimenkul sahiplerinin sorumluluğunda olduğunu, ev bağlantısındaki tıkanıklıktan dolayı oluşabilecek her türlü zarar ve ziyandan mal sahiplerinin sorumlu olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, 16/10/2015 tarihinde keşfen inceleme yapılmıştır. Keşif sonucu düzenlenen 16/11/2015 havale tarihli bilirkişi heyet raporunda, dava konusu spor malzemesi satışı yapılan mağazanın kapalı olduğu içeri girilemediği, su basan mahalin görülemediği, mağaza önündeki rögar bacasının kapağının olmadığı, üzerinin ahşaplarla örtüldüğünün görüldüğü, ahşap örtüler çekilerek rögarın içinin görüldüğü ve resimlerinin çekildiği rapora eklendiği, dosyada bulunan ekspertiz raporu ve diğer belgelerin incelendiği beyanlara göre atık su kanalında tıkanıklık olduğu, bodrum katta su basması yaşandığı konusunun taraflarca kabul edildiği, İski Genel Müdürlüğü Atıksuların Kanalizasyona Deşarj Yönetmeliğinin 14.maddesinin 12,13,16 bentlerinde konu ile ilgili ibarelerin bulunduğu, birleşik sistem kanalizasyon şebekesine bağlı veya bağlanacak olan bodrum katlarının atık suları, yer çekimi ile akıtılabilse dahi taşınmaz sahibinin parsel çıkış bacasında atık suyun geri gelmesini önleyecek tedbir almak mecburiyetinde olduğu, aksi takdirde binaların uğrayabileceği zarardan idarenin mesul olmayacağı yönetmeliğin bu maddesi uyarınca yerinde tespit ettikleri parsel sınırındaki atık su parsel bacası ile kanalizasyon şebekesi arasında kalan rabıt bağlantı kanalının bakım ve işletmesinin gayrimenkul sahiplerinin sorumluluğunda olduğu, ev bağlantısındaki tıkanıklıktan dolayı oluşabilecek her türlü zarar ve ziyandan mal sahiplerinin sorumlu olduğunun denilebileceğinin, parsel maliklerinin cadde ve kabarma seviyesinden aşağıda olan sıhhi tesisatı için geri tepmeye karşı önlem almak ve kabarmayı önleyecek şekilde bağlantı yapmak zorunda olduğunu, dava konusu yerdeki bina sahiplerinin sorumluluğunda bulunan parsel bacasındaki tıkanma sonucu bodrum katı atık su basması olayının teknik olarak mümkün olduğu, ayrıca gerekli çekvalf sistemi, geri tepme klapesi ve onun gibi geri tepmeyi önleyici sistemlerin görülemediği belirtilmiştir.
Davacı vekili tarafından, bilirkişi raporuna itiraz edilerek yeniden rapor alınması talep edilmiştir.
06/09/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, ekspertiz raporu ve yönetmelik hükümleri ayrı ayrı değerlendirilmiş sonuç olarak yönetmelik madde ve bentleri gereğince yerinde yapılan tespit sonucunda atık su parsel bacası ile kanalizasyon şebekesi arasında kalan rabıt bağlantı kanalının bakım ve işletmesinin gayrimenkul sahiplerinin sorumluluğunda olduğunu, ev bağlantısındaki tıkanıklıktan dolayı oluşabilecek her türlü zarar ve ziyandan mal sahiplerin sorumluğu olduğu ayrıca ekspertiz raporunda rögarda tıkanıklık olduğunu belirtildiği yerinde yapılan keşifte rögardaki rabıt bağlantısının (rögarla ana kanal arasındaki boru) yapıldığı künk borunun kum, moloz ve kanal atıkları gibi maddelerle yarı kesitinin tıkalı olduğunun görüldüğü belirtilmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu ve yönetmelik hükümleri gereğince davanın reddine karar verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK.nın 1472.maddesinde halefiyet düzenlenmiştir. Düzenlemede, sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiştir. Somut olayda, sigorta şirketi tarafından dava dışı sigortalı şirkete hasar bedeli ödenmiş olmakla birlikte tek başına hasar bedelinin ödenmiş olması davanın sorumluluğunu gerektirmeyeceğinden davalı İSKİ’nin sorumlu olup olmadığını, gerek kanun gerekse yönetmelikler kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.
Dosya kapsamından ve özellikle yerinde yapılan inceleme sonucunda düzenlenen bilirkişi raporundan, zararın bina rögar giderinin tıkanması sonucu meydana geldiği, binaya ait çekvalf sistemi geri tepme klapesi ve bunun gibi geri tepmeyi önleyici sistemlerin mevcut olmadığı, bina atık su tesisatı ile mecra bağlantısının bakım, onarım ve işletilmesinden oluşan hasardan davalı idarenin sorumlu olmayacağı anlaşılmış ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2011/4588 Esas, 2012/9868 Karar 06/06/2012 tarihli emsal ilamı da göz önünde bulundurularak davalının kusur ve sorumluluğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle verilen ret kararı yerinde kabul edilmiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/183 Esas, 2018/343 karar ve 17/04/2018 tarihli kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olması nedeniyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b-1 bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/12/2018