Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/243 E. 2020/1921 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/243 Esas
KARAR NO: 2020/1921
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2016
NUMARASI: 2015/861 Esas, 2016/994 Karar
DAVA: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı Müflis …Ltd.Şti İflas İdaresi İstanbul Anadolu İflas Müdürlüğünün verdiği yetkiye istinaden … vekili, 07.09.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin müflisten alacaklı olduğunu, 2012/49 İflas dosyasında alacağını kayıt ettirdiğini, İflas Müdürlüğünün 07.09.2015 tarihinde müflis şirketin davalı şirketten olan alacağını tahsil amacı ile İcra ve İflas Kanunun 245. madde kapsamında müvekkilinin yetkilendirildiğini, müflis ile davalı şirket arasında 06.04.2007 tarihinde “… Toplu Konutları 2. Etap 2. Bölge Konut ve Sosyal Tesisler İnşaatı İşi “ ve 16.05.2007 tarihinde “… Toplu Konutları ve Sosyal Tesisler İnşaatları “ adı altında iki adet sözleşme imzalandığını, İflas erteleme davası sonucu verilen İflas kararının Yargıtay 19. Hukuk Dairesi ‘nin kararı ile bozulduğunu, İflas erteleme davasının devam ettiğini, bu süreç içerisinde davalı şirketin toplamda 20.230.000 TL ‘lik teminat mektubunu hukuka aykırı olarak paraya çevirdiğini, müflis şirketin, Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/48 Esas sayılı dosyasında davalı tarafça yapılan feshin usulsüzlüğünün tespiti ve feshin geçersizliği davasının ikame edildiğini, ayrıca Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/104 Esas sayılı dosyasında sözleşmelerin haksız yere fesh edildiği gerekçesi ile KDV, kar mahrumiyeti ve manevi tazminat taleplerini içeren dava açtığını, bu sırada, taraflar arasında KDV ihtilafının ortaya çıktığını, müflis şirket tarafından kesilen faturalara %1 yerine %18 KDV tahakkuk ettirilmesi ve yasal stopajın davalı tarafından ödenmesi hususunda vergi dairesinin muktezası üzerine müflis şirketin davalıya KDV fark faturaları keşide ettiğini, ilgili davalar ve KDV ihtilafları devam ederken davalı şirket ile müflis şirket arasında, müflis şirketin Borçlar Kanunun 28. maddede tanımlanan şekli ile “ zor durumda kalmasından “ istifade edercesine 07.09.2010 tarihinde sulh protokolü imza edildiğini, müflis şirketin o dönemdeki yetkilisi olan müvekkili şirketin içinde bulunduğu ekonomik buhranın giderilmesi için çok ağır şekilde protokol imza edildiğini, protokol kapsamında müflis şirkete 4.479.683,13 TL ödeme yapıldığını, bu ödeme kapsamında Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davadan feragat edildiğini, sulh protokolünün BK 28. maddesi kapsamında iptal edilmesi gerektiğini, müflis şirketin ve alacaklılarının bu protokol ile bağlı kalmama hakları kapsamında şirkete ödenmeyen bedelleri tahsil etmelerinin karara bağlanması gerektiğini iddia ederek, müflis şirket ve davalı arasında imza edilen sulh protokolünün Borçlar Kanunun 28. maddesi kapsamında müflis şirket tarafından zor durumda kalması sebebi ile imza edildiğinin tespitine, sulh protokolünün iptaline dolayısıyla protokoldaki sulh ibra ve feragatların geçersizliğine, bu kapsamda fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla müflis şirket kayıtlarında bulunan 1.150.000 TL ‘lik alacağın 07.09.2010 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte alınan yetki kapsamında ve müflis şirketten alacağına mahsuben davalı şirketten tahsiline, sulh protokolünün iptal ve geçersizliğinin tespiti sonrasında iş bu protokolle feragat edilen ve ibraya konu olan gerçek alacağın belirlenmesine bu alacağın saklı tutulan hak olarak kabulüne, belirlenecek alacağın davalı şirketten tahsiline, müvekkilinin müflis şirketten olan alacağının itfasında kullanılmasının kabulüne fazla kısmın masaya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili ile müflisin, sözleşme serbestisi kuralı gereği özgür irade ile sözleşmeler imzaladığını, müvekkilinin sözleşmelere güvenerek, … konutlarını 31.05.2007 -15.06.2007 tarihli, … Konutlarını da 30.03.2007-20.04.2007 tarihli kampanyalar ile satarak 24 ay içinde teslim edeceğine dair üçüncü şahıslara karşı taahhütte bulunduğunu, müflis şirketin, sözleşme hükümlerine göre işi, yer tesliminin yapılması ve İnşaat ruhsatlarının alınmasından itibaren 540 gün içinde anahtar teslimi tamamlayarak … ‘a teslim etmesi gerekirken İşin devamı sırasında sıkıntıya girdiğini, işçilerin şantiyeyi terkettiğini ve nihayetinde de şirketin iflasına karar verildiğini, şirketin 18.12.2008 tarihinde iflasına karar verilerek kararın gazetede ilan edilmesi üzerine, ,sözleşmenin, yüklenicinin iflası. ..hallerinde idarenin, yazılı ihtar prosedürüne gerek kalmaksızın sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ile yüklenicinin kesin teminatını irat kaydetme hak ve yetkisine sahiptir, hükmüne istinaden yönetim kurulu kararı ile müflis şirket ile yapılmış olan sözleşmelerin feshedildiğini, müvekkili işleminde hukuka aykırılık olmadığını, teminat mektuplarının sözleşme hükümleri doğrultusunda paraya çevrildiğini, eser sözleşmeleri ile yüklenmiş olduğu taahhütlerini yerine getirmeyenin müflis şirket olduğunu, müvekkilinin üçüncü şahıslara karşı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi hükümleri gereği yüklendiği edimlerini yasal süresinde yerine getirebilmesi için teminat mektuplarını paraya çevirerek yarım kalan işlerin tamamlanmasının zaruri olduğunu, yarım kalan işlerin tamamlanmaması durumunda müvekkilinin üçüncü şahıslara karşı yüklü miktarda tazminatlarla karşı karşıya kalacağını, bu husuların ihtarname ile müflis şirkete bildirildiğini, müflis şirketin İflas erteleme davası devam ederken derdest davaya konu aynı taleplerle Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/104 Esas sayılı dosyasında dava açtığını, davadan sonra davaya konu ihtilafın sulhen çözümü yönündeki ısrarlı talebi üzerine yapılan görüşmeler neticesinde tarafların mutabık kaldığı protokolün kayyımında onayından geçtikten sonra imzalandığını, bu aşamadan sonra aynı mahiyette talepler içerir dava açılarak protokolün zor durumda kalınarak imzalandığı yönündeki iddiaların hukuka uygun olmadığı gibi iyi niyet kurallarına da aykırı olduğunu, İflas kararının 14.05.2009 tarihinde bozulması üzerine bozmaya uyularak yargılamaya başlandığını, bozma kararına 30.07.2009 tarihinde uyulmakla o ana kadar geçerli olan İflas kararının ortadan kalktığını, müflis şirketin Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/104 Esas, 2010/484 Karar sayılı dosyasındaki feragat dilekçesinin 07.09.2010 tarihli olduğundan feragat tarihi itibariyle müflis şirketin İflas etmiş durumda olmadığını, feragatın geçerli olduğunu, müflis şirketi bağladığını, protokol tarihinden bu güne geçen 5 yılı aşkın süredir bu hususa İlişkin herhangi bir itirazını ileri sürmediğini, davaya konu iddiaların gerçeği yansıtmadığının açık kanıtı olduğunu, kayyım onayından geçmiş olan 07.09.2010 tarihli protokol imzalanarak taraflar arasındaki ihtilafın sulhen neticelendirildiğini, sözleşme özgürlüğünün hukukumuzda temel bir ilke olarak benimsendiğini, taraflar arasında akdedilen sözleşmelerin hukuka uygun olarak tanzim edildiğini, sözleşme hükümlerinin de BK 26 ve 27. maddesine aykırı olmadığını, Anayasa’nın 48/1. maddesi ile de herkesin sözleşme hürriyetine sahip olduğunun apaçık vurgulandığı, taraflar arasındaki protokolde aşırı faydalanmayı gerektirecek bir durum olmadığı gibi derdest davada yasal süresinde açılmadığı için haksız davanın reddi gerektiğini, BK 28. maddesi gereğince, zarar görenin bu hakkını düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği, zor durumda kalmada ise bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten başlayarak beş yıl içinde kullanılabilir hükmünü amir olduğunu, zor durumda kalma hallerinde açılacak davaların bir yıllık sürede açılması gerektiğini, müflis şirketin 26.12.2012 tarihine kadar İflas durumunda olmadığından protokol tarihinde normal şirket vasfında olduğunu, protokolden 2,5 yıl sonra İflas kararı verildiğini, sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığının bildirilerek iptal davası açması gerektiğini, davacı iddia ve beyanlarını kabul etmediklerini, İflas erteleme davasının yargılaması sürerken, taraflarca mutabık kalınan rapora istinaden kayyım onayından da geçerek imzalanmış olan 07.09.2010 tarihli protokol hükümleri çerçevesinde davanın reddine, aksi halde BK 28. maddesinde belirtilen bir yıllık sürede açılmadığından davanın usülden reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, aşırı yaralanma unsurunun gerçekleşmesi halinde zarar görenin sözleşme ile bağlı olmadığını belirterek ediminin geri verilmesini ya da edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini mevcut zor durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıl ve sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren 5 yıl içinde isteyebileceği, bu sürenin hak düşürücü nitelikte olduğu, mahkemece doğrudan gözetilmesi gerektiği, protokolün 07.09.2010 tarihinde bağıtlandığı o tarihte derdest durumda bulunan İflas erteleme davasında ise 26.12.2012 tarihinde İflas kararı verildiği, geçen sürede protokolü zorda kalarak imzaladığını iddia eden ve hukuki yönden hiçbir kısıtlılığı bulunmayan müflis şirketin basiretli bir tacir gibi davranarak TBK ‘nın 28. maddesine dayalı dava açmasında herhangi bir engel bulunmadığı, sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılması gerekirken 5 yıllık sürenin dolacağı son günde dava açıldığı, kaldı ki beş yıllık sürenin genel nitelikte olduğu, esasen zor durumda kalanın bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren 1 yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren başlayarak 5 yıl içinde dava açması gerektiği, 1 yıllık hak düşürücü sürede dava açabilmesi için hiçbir hukuki engeli bulunmayan müflis şirketin bu hakkını kullanmadığı, 26.12.2012 İflas tarihinden itibaren de İflas idaresine yeni bir hak düşürücü süre verilebileceği kabul edilse dahi bu tarihten itibaren 1 yıllık sürede dava hakkının kullanılmadığı gerekçesiyle hak düşürücü süre içerisinde açılmayan davanın HMK’nun 114/2. ve 115/2 maddeleri gereğince süresinde açılmayan davanın usülden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, davanın 5 yıllık süre içinde açıldığını, mahkemenin bir yıllık sürenin işleyeceği tarihi kabul ettiğini, mahkemenin, şirketin iflasına karar verilinceye kadar geçen sürede şirketin zorda olma durumunda olmadığını kabul ederek hukuki tespitte hataya düştüğünü, müflis şirketin zor durumda kalma halinin o tarihte derdest olan İflas erteleme davası sürecinde devam etttiğini, müflis şirketin sulh protokolü imza ettiği tarihte içinde bulunduğu zor durumdan kurtulamadığını ve İflas ettiğini, kararın isabetsiz olduğunu iddia ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Dava, İcra ve İflas Kanunun 245. maddesi gereğince, müflis şirket alacaklısına verilen yetkiye istinaden, müflis şirket ve davalı arasında imzalanmış olan protokolün, TBK 28. maddesi kapsamında geçersiz olduğu iddiasına dayanan, tespit, iptal ve alacağın tahsili istemine ilişkindir. Dosya kapsamından, müflis şirket ile davalı şirket arasında, 16.05.2007 tarihli, ”… Toplu Konutlar 2. Etap 2. Bölge Konut ve Sosyal Tesisler ( İlköğtetim Okulu ) İnşaatlarının Kat Karşılığı – Hasılat Paylaşımı Usulü ile Yapılması İşi ‘ne ait Sözleşme “ ve 06.04.2007 tarihinde “… Toplu Konutları Konut ve Sosyal Tesisler( Yönetim Binası ve Ticaret Merkezi ) İnşaatlarının Kat Karşılığı – Hasılat Paylaşımı Usulü ile Yapılması İşine ait Sözleşme “ imzalandığı, müflis şirketin 15.10.2008 tarihinde İİK 179. maddesi gereğince İflasın ertelenmesi talebinde bulunduğu, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/814 Esas, 2008/760 Karar ve 18.12.2008 tarihli kararı ile şirketin iflasına karar verildiği, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2009/1340 Esas, 2009/4479 Karar ve 14.05.2009 tarihli ilamı ile mahkemece davacının ilanları yaptırmadığı gerekçesiyle iflasına karar verilmiş ise de borca batık durumda ki sermaye şirketinin durumunu TTK’nın 324.maddesi gereğince mahkemeye bildirmesi yeterli olduğu, HUMK ‘nın 415/2. maddesi gereğince işlem yapılarak talebin ilanı gerekirken yazılı gerekçe ile hüküm kurulmasının isabetli olmadığı gerekçesiyle bozulduğu, 2009/797 Esas, 2010/947 Karar ve 16.12.2010 tarihli karar ile şirketin iflasına karar verildiği, kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2011/561 Esas, 2011/99 Kararı ile bozulduğu, Kadıköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/801 Esas, 2012/1396 Karar ve 26.12.2012 tarihli kararı ile şirketin iflasına karar verildiği, kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2013/3181 Esas, 2013/5577 Karar ve 20.09.2013 tarihli ilamı ile onandığı, müflis şirketin 24.05.2010 tarihinde davalı şirket hakkında Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/104 Esas, 2010/484 Karar sayılı dosyasında sözleşmenin feshi nedeniyle alacak talebinde bulunduğu, Kadıköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/48 Esas, 2009/1045 Karar sayılı dosyasında feshin usulsüzlüğünün, inşaatların tamamlanma oranlarının tespitine dair davacı tarafça davalı şirkete dava açıldığı, taraflar arasında, dava konusu 07.09.2010 tarihli “ Sulh Protokolü “ başlıklı anlaşma yapıldığı, protokolde müflis şirketin yüklenici şirket olduğu, protokolün 7 maddeden oluştuğu, konusunun 2. maddede, taraflar arasındaki sözleşmeler, davacı müflis şirket tarafından açılan iflas erteleme davası dava aşaması ve davacının açmış olduğu diğer dava dosyaları belirtildikten sonra feragat üzerine verilecek karar, vb taraflar arasındaki sair ticari hukuki ilişkilerden doğmuş / doğacak ihtilafların halli amacı olduğunun belirtildiği, 3.maddede sözleşmelerin şirketin 18.12.2008 tarihinde iflasına karar verilmek ile feshedildiği ve diğer davaların belirtildiği, 4, maddede alacak ve borç ilişkisi ve ödeme rakamları üzerinde tam bir mutabakat sağlandığının belirtildiği, yetkiye istinaden dava açan gerçek kişinin dava dilekçesinde ki kabule göre o tarihte müflis şirketin yetkilisi olduğu, davanın protokol tarihinden 5 yıllık sürenin dolacağı gün açıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında, yukarıdaki belirtilen davalar, sözleşmeler, sözleşme tarihleri, protokol tarihi ve içeriği ve kronolojik gelişmeler konusunda bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, 6098 sayılı TBK ‘nın 28. maddesi gereğince, taraflar arasında düzenlenen protokole dair aşırı yararlanma iddiasını yasal sürede ileri sürüp sürmediği ile davanın bu anlamda usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Davacının sıfatı nedeniyle öncelikle İcra ve İflas Kanunun 245. maddesinin değerlendirilmesi uygun görülmüştür. İİK 245. maddesi 2004 sayılı yasanın İflasın tasfiyesinin yer aldığı sekizinci babında, Masanın tasfiyesi üst başlığı altında, 245. maddede “Münazaalı hakların talep eden alacaklılara temliki “ başlığı ile “Alacaklıların masa tarafından neticelendirilmesine lüzum görmedikleri bir iddianın takibi hakkı isteyen alacaklıya devrolunur. Hasıl olan neticeden masraflar çıkarıldıktan sonra devralanın alacağı verilir ve artanı masaya yatırılır “.şeklinde düzenlenmiştir. Masaya ait bir talebin temlik edilebilmesi için ihtilaflı olması gerekir. İhtilafsız alacakları İflas idaresi tahsil eder.(İİK. m.229).Temlik isteyebilecek olanlar ise sıra cetvelinde alacaklı olarak kaydedilmiş bulunan alacaklılardır. Masa alacakları yönünden İİK ‘nın 245 madde hükmü uygulanmaz. Temliki birden fazla alacaklının istemesi halinde hepsine temlikin yapılması ve bu alacaklıların birlikte hareket etmesi gerekir. Birden fazla alacaklının muvafakatı olmadan sulh sözleşmesi ile uyuşmazlık sona erdirilemez. İhtilaflı alacağı devralan alacaklının davayı kaybetmesi halinde yargılama gideri ve masraflarını masadan isteyemez. Somut olayda, İstanbul Anadolu … İcra ve İflas Müdürlüğünün … İflas sayılı dosyasında, davacı vekili, 03.09.2015 tarihli dilekçesi ile müflisin iflasının sebebi olarak kabul edilebilecek alacağın tasfiyesi konusunda 07.09.2010 tarihinde protokol imzalandığını, protokolün şirketin borca batık olması nedeniyle TBK 28. maddesi kapsamında tarif edilen durum altında imzalandığını, zamanaşımı süresinin 07.09.2015 tarihinde dolacağını belirterek İİK 245.maddesi gereğince yetki verilmesini talep etmiştir. İcra ve İflas Müdürlüğü, 07.09.2015 tarihli karar ile müflis şirketin kanuni temsilcisinin İİK 226.madde gereğince İflas idaresi olduğunu, İflas idaresinin olmadığı durumlarda tasfiyenin re’sen İflas müdürlüğünce yürütüleceği belirtilerek, talep sahibinin davasının masa tarafından açılıp açılmayacağına yahut İİK 245.madde uyarınca yetki isteyen alacaklıya davanın açılması yetkisinin verilip verilmeyeceğinin Olağanüstü Alacaklılar Toplantısına konu edilip İflas masası alacaklılarınca karara bağlanması ve buna göre işlem yapılması gerektiği, İflas masası olarak böyle bir davanın açılması için dosyada yeteri kadar masraf avansı olmadığı, davanın kazanılması halinde İflas masasına menfaat sağlayacağı gerekçesiyle İflas masasına herhangi bir külfet getirmemesi şartı ile davacı talep sahibine İİK 245.Maddesi gereğince yetki verilmiştir. Davacının iddiası, dava konusu 07.09.2010 tarihli sulh protokolünün 6098 sayılı TBK ‘nın 28. maddesi gereğince aşırı yararlanma gerekçesi ile iptali gerektiğidir. 6098 sayılı TBK ‘nın 28. maddesi “ Aşırı yararlanma “ başlıklıdır. 28, madde “ Bir sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık bir oransızlık varsa, bu oransızlık, zarar görenin zor durumda kalmasından veya düşüncesizliğinden ya da deneyimsizliğinden yararlanılmak suretiyle gerçekleştirildiği takdirde, zarar gören, durumun özelliğine göre ya sözleşme ile bağlı olmadığını diğer tarafa bildirerek ediminin geri verilmesini ya da sözleşmeye bağlı kalarak edimler arasındaki oransızlığın giderilmesini isteyebilir. Zarar gören bu hakkını, düşüncesizlik veya deneyimsizliğini öğrendiği, zor durumda kalmada ise, bu durumun ortadan kalktığı tarihten başlayarak bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren başlayarak beş yıl içinde kullanabilir “ şeklindedir. Yasal düzenleme, aşırı yararlanma iddiasında bulunan tarafa, sözleşme tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirerek iptal davasını açıp iddiasını her türlü delille kanıtlama ve verdiğini geri verme hakkı vermektedir. 28/2. fıkrada, zarar görenin bu hakkını, somut iddiada da olduğu şekilde, zor durumda kalma halinde, bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl ve her halde sözleşmenin kurulduğu tarihten itibaren başlayarak beşyıl içinde kullanılabileceği ifade edilmiştir. Müflis şirket ile davalı şirket arasında ki sulh protokolü, müflis şirketle ilgili verilen İflas kararının Yargıtay tarafından bozma kararı sonrasında imzalanmıştır. Protokolü şirket müflis sıfatı ile imzalamamıştır. Davacı iş bu davayı sözleşmeden bir yıl sonra açması gerekirken, bu hakkını yasada düzenlenen bir yıllık sürede değil uygulanma yeri bulunmayan beş yıllık sürenin dolacağı gün kullanmıştır. Somut davada uzamış sürenin uygulanmasını gerektir herhangi bir husus mevcut değildir. Davacı iddiası müflis şirketin İflas erteleme aşamasında zor durumda kalmasından istifa edildiğini iddia etmiştir. Halbuki, yukarıda ifade edildiği üzere protokol tarihinde davacı hakkında verilen İflas kararı ortadan kalkmıştır. Bu tarihten itibaren bir yıl içinde iş bu davanın açılması gerekirken, süreden sonra açılan davanın reddi kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6098 sayılı TBK ‘nın 28 maddede yer alan yasal süreler ve dosya kapsamından, davanın süresinde açılmadığı anlaşıldığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/861 Esas, 2016/994 Karar ve 20.12.2016 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1.bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 117,10 TL harcın mahsubu ile bakiye 115,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.22/10/2020