Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2405 E. 2018/2164 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2405 Esas
KARAR NO : 2018/2164
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/04/2018
NUMARASI : 2018/287 2018/458
DAVANIN KONUSU: İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/12/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili,11.08.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin iki ortağının olduğunu, ortaklardan …’nın evlilik ve düğün merasiminin davalı şirketin işlettiği otelde yapmak için davalı şirketle görüşmeye başlandığını, 01 Haziran 2017 tarihinde başlayan görüşmelerde, yemekli düğün töreninin 24 Eylül 2017 tarihinde yapılmasına, kokteyl ,akşam yemeği, nikah, bosfor hizmetleri, ses ve ışık düzeni olmak üzere toplam 10.122,50 Euro ücret ödenmesi hususunda anlaşmaya varıldığını, sözleşme gereğince ödenmesi gereken bedelin kredi kartından 06.06.2017 tarihinde tahsil edildiğini, aradan geçen 3 gün içinde … ile gelin adayı arasında çıkan geçimsizlik nedeniyle düğünün iptal edilmesi zorunluluğu doğduğunu, düğünün iptal edilmesi bedeniyle tahsil edilen tutarın iadesi isteğinde bulunulduğunu, önce iade edileceği, daha sonra ise, sözleşmede yazılı olan 120 günlük iptal öneli geçirilmiş olması gerekçesi ile tahsil edilen paranın iade edilmeyeceğinin bildirildiğini, davalı şirketin 12.07.2017 tarihli 10.116,72 TL bedelli faturayı kendilerine gönderilen ihtarnamenin tebliğ tarihinden sonra düzenleyerek müvekkili şirkete gönderdiğini, faturanın kabul edilmeyerek iade edildiğini, bu davranışlar nedeniyle, davalı şirketin parayı iade etmemek için yaptığı kötü davranışlar olduğu kanısında olduklarını, davalı tarafa ihtarname çektiklerini, sözleşmenin şekil şartlarına uygun olmadığını, sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih ile düğün sahibinin iptal bildirimi arasında 3 günlük süre olduğunu, TKY hükümlerine göre her türlü sözleşmeden caymanın 15 gün içinde mümkün olduğunu, iddia ederek, hizmet bedeli olarak müvekkilinden tahsil edilen 10.116,72 TL nin 24.07.2017 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, müvekkili şirkete ait otel… bünyesinde verilecek davetin gerçekleştirilmesi için 01.06.2017 tarihli “Ziyafet Satış Sözleşmesi“ imzalandığını, davacının talebi hakkında Sözleşmenin 20. maddesinde yer alan iptal ve ücret iadelerine yönelik düzenleme uyarınca ödenmiş olan toplam meblağın %25 ine tekabül eden kısmın iade edilemeyeceğinin ihtar ile bildirildiğini, bunun üzerine davacının huzurdaki davayı ikame ettiğini, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, davacının taraflar arasındaki sözleşmeye ve ahde vefa ilkesine aykırı hareket ettiğini, davacının kendi kusuru ve kötü niyetine dayanarak hak iddia etmeye çalıştığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İSTANBUL 6.TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN 2017/644 Esas, 2017/556 Karar ve 07.12.2017 tarihli kararı ile, dava konusu sözleşmede tüketici olarak kabul edilecek kişinin düğün merasimi yapılacak kişi olduğu, ancak onun adına herhangi bir dava açılmadığı, sözleşmenin taraflar arasında imzalandığı, davacının tüketici sayılamayacağı, uyuşmazlığın her iki tarafının da, ticari amaçla kurulmuş ve tüm faaliyetlerinin ticari amaçlarının gerçekleşmesine yönelik ticari şirketler olduğu, somut olayın 6502 sayılı kanun uyarınca çözümlenemeyeceği, genel mahkemede inceleme yapılması gerektiği, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu gerekçesiyle, mahkemece davanın usülden reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusundan feragat etmesi nedeniyle, istinaf kanun yoluna gidilmeksizin kesinleşmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, somut olayda davacı ve davalının tacir olup ,yapılan işinde davalının ticari işletmesi ile ilgili bulunduğu sabit ise de, taraf beyanları ile davaya konu ziyafet satış ve düğün organizasyonu işlerinin davacının ortağı olan dava dışı …’nın evlilik ve düğün merasiminin yapılmasına ilişkin olduğu, mevcut bilgi ve belgeler ile sözleşme konusunun davacı şirketin ticari işletmesi ile ilgili olmadığının anlaşılması gerekçesi ile mahkemenin görevsizliği nedeniyle davanın usülden reddine, Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle, karar kesinleştiğinde dosyanın mercii tayini için İstanbul Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davacı vekili kararı yasal süre içerisinde istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğunu, şirket ortağının düğünü için müvekkili şirket tarafından ödeme yapıldığını, huzurdaki davanın müvekkili şirket tarafından açıldığını, davanın taraflarının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki taraf şirketlerin ticari işletmesine ilişkin olması nedeniyle görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kanaatinde olduklarını belirterek görevsizlik kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, tacirler arası hizmet alım sözleşmesinden kaynaklanan istirdat talebine ilişkindir.
Dosya kapsamından, davacı şirketin davet sahibi, davalı şirketin otel olarak yer aldığı, “Ziyafet Satış Sözleşmesi“ adı altında 01.06.2017 tarihli sözleşme imzalandığı, sözleşme konusunun 3.maddede, davet sahibi tarafından otelin bünyesinde verilecek olan davetin gerçekleştirilmesi, bu davete ilişkin tüm ücretlerin otele ödenmesi ile tarafların karşılıklı hak ve yükümlülüklerinin tespiti olduğu, sözleşmede, gerçek kişilerin yer almadığı, davacı tarafça düğünün iptal edilmesi neticesinde, davalı otel işleticisine ödenen bedelin talep etmesine dair uyuşmazlığın dava konusu yapıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların şirket olup, sözleşmenin her iki şirket arasında gerçekleştirildiği tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık, şirketler arasındaki uyuşmazlıkta tüketici mahkemesinin görevli olup olmadığı, görev konusunda, iddia edildiği gibi hizmeti davacı şirket yetkilisinin alacak olmasının sonuca etkili olup olmadığıdır.
28.11.2013 tarihli Resmî Gazetede yayınlanan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun, yasanın 87.maddesi gereğince yayım tarihinden itibaren altı ay sonra 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 3.maddesine göre, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileride dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına veya hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmelerde dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. 6502 sayılı yasanın 73.maddesi bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Bir hukuki işlemin sadece 6502 sayılı yasada düzenlenmiş olması tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığı tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmez. Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin tüketici olması gerekir. 6502 sayılı yasanın 83/2. fıkrasında “Taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olması, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemez.”düzenlemesine yer verilmiştir. Yasanın açık düzenlemesi ve belirtilen yasa maddeleri karşısında davacı şirketin tüketici olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Verilecek hizmetin , davacı şirket yetkilisine ait olduğu gerçeği iş bu davada görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olacağı anlamını taşımaz. TTK hükümleri uyarınca ve ilgili mevzuatlar çerçevesinde ticari şirket adına yapılan işlem ve sözleşmeler o şirketi bağlar, şirket temsilcisi veya ailesi ile ilgili işlemler de zaten şirketin aktif dava ehliyeti olmayacaktır. Aksinin kabulü, yasal düzenlemeler kapsamında mümkün değildir. Bir davanın ticari dava olup olmadığı ise 6102 sayılı TTK nun 4. maddesinde belirtilen ilkelere göre belirlenmektedir. Somut olayda olduğu gibi, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları TTK 4. maddesi gereğince ticari davalardır. Aynı yasanın 5.maddesinde ise ticaret mahkemelerinin görevi düzenlenmiş ve aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesinin tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevli olduğu belirtilmiştir. Yasal düzenleme kapsamında verilen görevsizlik kararı yerinde değildir.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle TTK.nun 4.maddesi anlamında, taraf şirketlerin ticari işletmesi ile ilgili uyuşmazlıklarda görevli mahkeme asliye ticaret mahkemesi olacağından ve ayrıca 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun gereğince davacı şirket tüketici vasfında kabul edilemeyeceğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne ve ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasına dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/287 Esas, 2018/458 Karar ve 17.04.2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine iadesine,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a/3 maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.13/12/2018