Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2323 E. 2021/1359 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2323 Esas
KARAR NO: 2021/1359
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 05/06/2018
NUMARASI: 2013/953 Esas, 2018/614 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili 20.6.2013 tarihli dava dilekçesinde özetle: müvekkili şirket ile davalı arasında 28.11.2012 tarihinde imzalanan “ Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesin”‘e göre müvekkili şirketin davalı şirkete ait işyerinde 6 güvenlik görevlisi için her ay 10.716,00 TL + KDV karşılığında 28.11.2012 – 01.10.2013 tarihleri arasında güvenlik sağlama işini üstlendiğini, davalının 01.6.2013 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini sözlü olarak müvekkiline bildirdiğini, ayrıca işyerinde görev yapan 6 güvenlik elemanına başka şirkette işe aldıracağım diyerek davacı şirketten ayrılmalarını sağlayarak sözleşmeye aykırı davrandığını, davalı şirkete 30.06.2013 tarihinde gönderilen ihtarname ile sözleşmeye aykırı davranışa son verilmesinin istendiğini, ihtarnameye cevap verilmediği gibi 01.06.2013 tarihinde hizmet için iş yerine gidildiğinde çalışanların içeri alınmadığını, davalının 28.11.2012 tarihli sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, eğer sözleşmeye uygun davranılmış olsaydı müvekkili şirketin 01.06.2013 tarihinden itibaren 5 ayda 6 güvenlik görevlisi için KDV hariç 53.580,00 TL ve dini ve milli bayramlarda çalışacak personel için fazla mesai ücreti 1,5 kat kazanç sağlayacağını, piyasadaki ve çalışma neznindeki itibarının küçük düşürülüp zedelendiğini belirterek 53.580,00-TL maddi ve 5.000-TL manevi zararının sözleşmenin haksız feshedildiği 01.06.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın vermiş olduğu hizmette devamlılığı sağlayamadığını, sürekli personel değişikliği yaşandığını, sözleşmenin H bendine göre personel değişikliğinin zaruri haller haricinde karşılıklı mutabakat sağlanarak gerçekleştirileceğini, davacının tüm uyarılara rağmen sözleşmeye aykırı davranmaya devam ettiğini, sözleşmenin 8-2.maddesi gereğince haklı şekilde fesih edildiğini, davacı şirketin önceki sözleşme ile hizmet veren güvenlik personelini kendi bünyesine geçirdiğini, haksız kazanç sağlama amacı güdüldüğünü, fazla mesailerin işçilere ait olacağını, davacının kazanç kaybının kabulü halinde ise bu sürenin 5 ay değil 4 ay olacağını, manevi tazminat şartlarının oluşmadığını savunarak haksız davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; sözleşmenin haksız olarak feshidildiği, fesih tarihi 01.06.2013 tarihinden sözleşme bitim süresine kadar davalının davacıya ödemesi gereken istihkakın 42.864,00 TL olduğu, davacının bu bedelden 28.322,58 TL’yi hizmet nedeni ile çalıştıracağı kişilere ödemesi gerektiği, bu bedelin düşülmesi ile 14.541,42 TL’nin 2.617,45 TL KDV’si ile toplam 17.158,87 TL’nin davalıdan talep edilebileceği, manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulü ile, 14.541,42 TL asıl 2.617,45 TL kdv olmak üzere toplam 17158,87 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının şartları bulunmayan manevi tazminat talebininde reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; müvekkilinin sözleşmeden kaynaklı edimini yerine getirdiğini, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettiğini, mahkemenin de aynı sonuca ulaştığını, ancak mahkemenin kendi içinde çelişkili bilirkişi raporunu hükme esas almasının hatalı olduğunu, bilirkişilerin “sözleşmenin süresinden önce feshedilmesinden dolayı davacının bakiye sözleşme süresi ücretlerini kapsayan zararını davalı şirketten talep edebileceği sonucu ortaya çıkmıştır” tespitini yaptığını, ancak hesaplama yapılırken alt – üst veren ilişkisinden yola çıkılarak, 6 güvenlik personelinin 5 aylık maaşının davacı şirketin zararı gibi hesaplandığını, sözleşmede aylık bedelin açıkça 10.716 TL + KDV olarak belirlendiğini, kaldı ki, personellerin maaşının dahi hesaplanırken bakiye 5 aylık sürede denk gelecebilecek resmi, dini, ulusal bayram ve genel tatil alacağı, fazla çalışma ücretinin dikkate alınmadığını, davalının müvekkili şirkete ait çalışanları sebep göstermeksizin iş yerine almadığını, müvekkili şirketin hem müşterileri hem de çalışanları nezdinde ticari itibarının zedelendiğini, ayrıca davacı şirketin müvekkili şirketin çalışanlarına “sizi başka bir güvenlik şirketine aldıracağım.” diyerek basiretli bir tacir yükümlülüklerine sığmayan tutumuyla şirketin bir anda 6 tane kıdemli personelinin şirketten ayrılmasına sebep olduğunu, manevi tazminat şartlarının oluştuğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak; davacının sürekli perosnel değişikliği yaptığını, hizmet amacınının dışına çıkıldığını, davacının şifahi ve yazılı olarak uyarıldığını, davacının bu uyarıları dikkate almadığını, personel değişikliklerine devam ettiğini, davacı taraf ile çalışılan 1.5 yıllık süre içerisinde 36 kez işçi değişikliği meydana geldiğini, bu durumun dosyaya ibraz edilen işe giriş – çıkış belgeleriyle ispatlandığını, sözleşmenin Genel Esaslar bölümün h bendinde “Personel değişikliği zaruri hallerde karşılıklı mutabakat sağlanarak gerçekleştirilecektir.” hükmünün bulunduğunu, sürekli değişen güvenlik personeliyle tersanede güvenliğin gerçek anlamda sağlanamayacağını, ayrıca sözleşmenin m. 8/2’de yazılı olduğu şekilde protesto çekmeye / hüküm almaya gerek kalmaksızın usulüne uygun olarak, haklı gerekçe ile 23.05.2013 tarihinde sözlü olarak, 24.05.2013 tarihinde ise davacı tarafa elektronik posta yoluyla bildirilmek üzere yazılı olarak feshedildiğini, bu bağlamda bu tarih sonrasında davacı tarafın çalışanlarının müvekkili şirkete alınmamasının son derece doğal olduğunu, davacı yan tarafınca düzenlenen 01.06.2013 tarihli tutanağın hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, müvekkilinin, davacı çalışanlarının işten ayrılmalarına neden olduğu yönündeki iddianın doğru olmadığını, davanın reddi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, sözleşmenin haksız feshinden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında 28.11.2012 tarihli “Özel Güvenlik Hizmet Sözleşmesi” imzalandığı, sözleşme gereğince davacı şirketin davalı şirketin işyerinde 28.11.2012- 01.10.2013 tarihleri arasında 6 kişilik silahsız Özel Güvenlik Görevlisi ile güvenlik hizmeti vermeyi, iş sahibi davalınında davacı şirkete 6 personel için aylık 10.716,00 TL + KDV ödemeyi üstlendiği, davalının, davacı çalışanlarını 01.06.2013 tarihinde iş yerine almadığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında sözleşme ilişkisi, davalının, davacı çalışanlarını iş yerine almadığı ve sözleşmeyi feshettiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık feshin haklı olup olmadığı, maddi-manevi tazminat şartlarının oluşup oluşmadığı ve tazminatın miktarı noktalarında toplanmıştır. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, uyuşmazlık konularında bilirkişi raporu alınmıştır. 16.02.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin davalı şirkete fiilen güvenlik hizmeti verdiği 2012/Aralık ayı ile 2013/Mayıs ayı arasındaki aylarda: davacı şirketin davalı şirkete ait işyerinde çalıştırmış olduğu işçilere ödenen ücretleri gösteren ücret bordrolarının, işçi ücretleri banka kanalıyla ödenmiş ise ödemeleri gösteren banka kayıtlarının, S.G.K’na verilmiş işçi primi ödeme dönem bordrolarının, davacı tarafça dosyaya sunulması sonucunda elde edilecek verilere göre rapor tanzim edilebileceği beilrtilmiştir. 08.03.2016 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda; 01.10.2013 tarihinde sona erecek olan hizmet sözleşmesinin süresinden önce 01.06.2013 tarihinde davalı şirket tarafından haklı bir sebep olmaksızın feshedilmiş olduğu görüşünün benimsenmesi durumunda, davacı şirketin davalı şirketin işyerinde çalıştırdığı işçileri asgari ücretle çalıştırdığı dikkate alınarak 01.06.2013 tarihinden sözleşme bitim süresine kadar davalının davacıya ödemesi gereken istihkakın 42.864,00 TL olduğu, davacının bu bedelden 28.322,58 TL’yi hizmet nedeni ile çalıştıracağı kişilere ödeme yapması gerektiği, bu bedelin düşülmesi ile davacının 14.541,42 TL ile 2.617,45 TL KDV’si toplamı 17.158,87 TL’yi davalıdan talep edilebileceği belirtilmiştir. 15.11.2016 tarihli 2. Ek raporda, bilirkişi heyeti kök raporu aynen tekrar etmişlerdir. Sözleşmenin Genel Esaslar başlıklı 2/h maddesinde; Personel değişikliği zaruri hallerde karşılıklı mutabakat sağlanarak gerçekleştirilecektir. HİZMET ALAN’ca istenmeyen personel yazılı olarak FİRMA’a tebliğini takip eden 48 saat içerisinde değiştirilecektir. Akdin Feshi başlıklı 8. Maddesinde; 1- İşbu sözleşme, akdin giriş bölümünde belirtilen sürenin hitamında son bulur. 2-Taraflardan biri, sözleşme ve kanundan doğan yükümlülüklerine aykın davrandığı veya işini gerektiği şekilde yapmadığı takdirde protesto çekmeye ve hüküm almaya gerek kalmaksızın diğer tarafın sözleşmeyi fesih ve her türlü zarar ve ziyanı talep etme hakkı mevcuttur. Hükümlerinin bulunduğu anlaşılmıştır. Davaya konu olayda, davacı şirket tüzel kişiliğinin maddi kayıplarının olduğu açık ise de; somut olayın niteliği ve olayın gelişim şekli bir bütün olarak değerlendirildiğinde, meydana gelen olayda şirket tüzel kişiliğine yönelik ticari itibarını zedeler nitelikte bir saldırı ya da manevi tazminatı gerektirir bir husus bulunmamaktadır. Bu nedenle, mahkemece manevi tazminat isteminin reddi kararı isabetli bulunmuştur. Somut uyuşmazlıkta, davalı, sözleşmeyi sözleşmenin 8/2 maddesi gereğince haklı olarak feshettiğini iddia etmişse de, davacının personel değişikliğine rağmen hizmet almaya devam ettiği, davacının sözleşmeye aykırı davrandığı konusunda davacının temerrüde düşürülmediği, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, fesih tarihi 01.06.2013 tarihinden sözleşme bitim süresine kadar davalının davacıya ödemesi gereken istihkakın 42.864,00 TL olduğu, davacının bu bedelden 28.322,58 TL’yi hizmet nedeni ile çalıştıracağı kişilere ödemesi gerektiği, bu bedelin düşülmesi ile 14.541,42 TL ve bu bedelin 2.617,45 TL KDV’si ile olmak üzere toplam 17.158,87 TL’nin davacının mahrum kaldığı gelir olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla, istinaf başvuruların reddine dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince tarafların istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcından davacı tarafından peşin yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının davalı tarafından peşin yatırılan 257,13 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 197,13 TL harcın davalıya İADESİNE, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerlerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere Üye Hakim …’nın muhalefetiyle oyçokluğu ile karar verildi.25/11/2021
Muhalefet Şerhi; Somut olayda, taraflar arasındaki özel güvenlik hizmeti sözleşmesi davalı yanca haklı neden olmaksızın feshedildiği dosya kapsamıyla sabittir. Yukarıda açıklanan ve dava konusu olayda kıyasen uygulanması gereken, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 438/1. maddesi uyarınca davacı, fesih tarihinden sözleşme döneminin sonuna kadar yoksun kaldığı kazancı isteyebilir. Bu zararların hesabında, fesih tarihinden itibaren davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarla başka bir sözleşme imzalaması için gereken makul sürenin tespit edilerek, bu makul süre için kâr kaybının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca, davaya konu sözleşmenin sona ermesi nedeniyle çalışma gücü serbest kalan davacı yeni bir iş bulmak yoluna gidecek ve o işten sağlayacağı kazancı, davalıdan alacağı ücretten indirecektir. Burada davacının bu dönem içerisinde kazanacağı para göz önüne alınarak sözleşme konusu hizmetini yapmaması nedeniyle tasarruf ettiği giderler de ücretten indirilecek, davacının kazanmaktan kasten kaçındığı paralar da mahsup işlemine tabi tutulacak, böylece davacının zararın artmasına yol açacak davranışları önlenmiş olacaktır. Bu durumda mahkemece, davacının fesih tarihinden itibaren davacının aynı nitelikte ve aynı şartlarla başka bir güvenlik hizmeti sözleşmesi imzalaması için gereken makul sürenin tespit edilerek makul süre için kâr kaybının belirlenmesinde TBK’nın 438. maddesinin kıyasen uygulanması ve yukarıda değinilen hususların gözetilmesi gerektiği dikkate alınarak, konusunda uzman bilirkişi kurulundan açıklamalı, gerekçeli ve denetime elverişli bir rapor alınıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. (Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 2021/949 E. 2021/2336 K. Sayılı kararı) Bu sebeple sayın çoğunluğun görüşüne muhalifim.25/11/2021