Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/230 E. 2020/1920 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/230 Esas
KARAR NO: 2020/1920
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/09/2017
NUMARASI: 2014/706 Esas, 2017/934 Karar
DAVA: Alacak (İnanç Sözleşmesinden Kaynaklanan), Kooperatif Üyeliğinin Tesbiti
BİRLEŞEN DOSYABAKIRKÖY 4.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2016/56 ESAS 2016/237 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Kooperatif Üyeliğinin Tespiti
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilin babası ….’ın 05.05.2010 tarihinde vefat etmesi sonrasında S.S Yeşilköy Lojistik Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifinde yer alan …‘a ait taşımacılık hattı ( Kooperatif 71. Nolu ortağı ) nın müvekkili annesi … ve kardeşi … ile müvekkiline miras kaldığını, müvekkili babasının vefatından önce hattın 1.200 TL bedelle kiraya verildiğini, davalının 2011 yılında askerden geldikten sonra kiracının hattan çıkarılarak davalı tarafından işletilmesi konusunda ailece karar alındığını, davalının Temmuz 2011 ‘de vergi açılışı ve aracı üzerine almak için gerekli işlemlere başladığını, 03.08.2011’de vergi açılışını yaptığını ve aynı tarihte … plakalı aracı kendi adına tescil ettirdiğini, kooperatif yönetimi tarafından müvekkiline kooperatif hissesinde elbirliği mülkiyetinin mümkün olmadığı, kooperatif üyesinin ticari aracının ( nakliye kamyonunun ) olması gerektiğinin belirtildiğini, ancak müvekkiline yasal ortak olarak hiçbir surette ana sözleşmenin verilmediğini, müvekkilinin kardeşi …’nın oğlu olan davalı … tarafından işletmesi konusunda karar alındığını, piyasanın çok altında taşımacılık hattının işletmeciliğinin aylık 900,00 TL karşılığında verildiğini, bu süreç içerisinde, kooperatif yönetimince hattın işletilmesi için bu işlemlerin gerekli olduğu, müvekkilinin hiçbir hak kaybına uğramayacağı konusunda sözlü olarak defaten teminat verildiğini, davalı annesi olan müvekkilinin kardeşi diğer mirasçının müvekkilinin Bayrampaşa İlçesinde olduğu sırada yanına gelip bir takım belgeler imzalattığını, diğer bir ifadeyle, taşımacılık hattının işletmesinin davalı tarafından yapılabilmesi için kooperatifçe istenen belgelerin müvekkiline alakasız yerde, alelacele ve müvekkilini kandırma kastıyla imzalatıldığını, sonraki süreçte, müvekkiline, kararlaştırılan İşletme bedelinin 1/3 oranında ödeme yapılmaya başlandığını, 2-3 ay elden ödeme yapıldığını, ödemeler aksatılınca, 13 Mayıs 2014 tarihli ihtarnamenin davalı ve kooperatife gönderildiğini, yasal miras payının tam olarak ödenmediğini, kooperatifin vermiş olduğu cevapta, kanuni mirasçıların anlaşarak kendilerine isabet eden tüm haklarını 27.09.2011 tarihinde ortaklık pay senedine istinaden davalıya devrettikmiş oldukları belirtilerek, yönetim kurulu kararı ve mirasçılık belgesinin gönderildiğini, müvekkilinin de kendisine miras olarak kalan taşımacılık hattı hissesini, nam-ı müstear olarak davalının işletebilmesi adına, kendisine kooperatif tarafından yapılması gerektiği söylenen işlemleri yaptığını, müvekkilinin taşımacılık hattını ve bu hattın işletimi için gerekli kamyoneti kendisi kullanamayacağından annesi ve kız kardeşinin isteği üzerine hattın sadece işletilmesi için kooperatif tarafından gerekli olduğu söylenen belgelerin imzalanarak işletmeciliğini davalı yeğenine verdiğini, bugün müvekkili hesabına ödenen aylık 100 USD’lerin müvekkilinin aslında kooperatif hissesini devir amacı olmadığını, yapılan işlemlerin sadece taşımacılık hattının işletilmesi için yapıldığını açıkça gösterdiğini, İşletme bedellerinin Eylül 2013 tarihinden itibaren ödenmemesi üzerine keşide etmiş olduğu 13 Mayıs 2014 tarihli ihtarnameye verilen cevapla davalının nam- ı müstear sıfatını kötüye kullandığını, davalı tarafından kandırıldığını öğrendiğini iddia ederek, davalı adına kayıtlı S.S Yeşilköy Lojistik Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifindeki hissesinin müvekkilinin miras payı %37,50 ‘lik kısmının müvekkili adına tesciline, bunun mümkün olmaması halinde, davalının kooperatifteki hissesinin müvekkilinin miras payı olan %37,50 TL ‘lik kısmına denk gelen bedelinin şimdilik 10.000,00 TL ‘nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının her iki talebinin mümkün olabilmesini teminen öncelikle kooperatif üzerindeki miras hissesini davalıya devrettiği 27.09.2011 tarihli “ Ortaklık Payı Devir Senedi “ nin geçersiz sayılmasının talep ve dava edilmesi gerektiğini, davacının hissedarı bulunduğu kooperatif üzerindeki miras hissesini, mirasçılardan …’ın oğlu …’ya devrettiğini, bu sözleşmeye istinaden kooperatif üzerindeki miras payı devralan … üzerine kaydedilerek davacının kooperatif üyeliğinden çıkarıldığını, ancak aradan 3 yıl geçtikten sonra iş bu devir ve teslim sözleşmesi yokmuş gibi veya hukuken geçersizmiş gibi düşünülerek doğrudan doğruya miras payının tespiti ile bedelinin talep edilmesinin hem hukuka hem de usul ve hakkaniyete uygun bulunmadığını, öncelikle bu devir teslim senedinin hükümsüzlüğünün karar altına alınmasını talep ve dava etmesi gerektiğini, davacının pay devir senedi incelendiğinde yüksek okul mezunu olup, medeni hakları kullanma yetisinde hiçbir noksanlığı bulunmadığını, diğer mirasçı annesi ve kardeşinin aralarında anlaşarak tehdit ve hile söz konusu olmaksızın kendi serbest iradeleri ile bu sözleşmeyi imzalayarak davalıya devrettiklerini, devrin İşletme devri olmayıp ortaklık payı devri olduğunu, ayrıca 3 yıl sonra sözleşmenin yanıltma veya kandırma amacıyla düzenlendiği iddiasınında suiniyetli bir iddia olduğunu, yüksek okul mezunu olan bir kişinin, sözleşmede 3 ayrı yerde geçen ortaklık payı devrine ilişkin devir yapıldığı ibarelerini anlamayarak hile ile devrin gerçekleştiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, sözleşmenin varlığı dikkate alınarak esasa girilmeden davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
BAKIRKÖY 5.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN 2014/366 ESAS, 2014/428 KARAR ve 15.07.2014 TARİHLİ KARARI: Ticaret mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine karar verilmiştir.Karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
BİRLEŞTİRİLEN BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2016/56 ESAS, 2016/237 KARAR SAYILI DOSYASI :
İDDİA: Davacı … vekili, 21.01.2016 tarihli dava dilekçesi ile davalı S.S Yeşilköy Lojistik Motorlu Taşıyıcılar Kooperatif aleyhine aynı gerekçelerle dava açarak, kooperatif tarafından verilen yanıt ekinde yer alan belgeler incelendiğinde ve davalı tarafından kendisine gönderilen ihtarnameyi gördüğünde açık olarak kandırıldığını, davalının işletmeciliği devredilen taşımacılık hattının eline geçirmesi fırsatından yararlanarak nam- ı müstear sıfatını kötüye kullandığını öğrendiğini, müvekkilinin kendisine miras olarak kalan taşımacılık hattı hissesini, nam-ı müstear olarak davalının işletebilmesi adına kendisine kooperatif tarafından yapılması gereken işlemleri yaptığını iddia ederek, davalı adına olan kooperatif hissesinin müvekkilinin miras payı %37,50’lik kısmının müvekkili adına tesciline bunun mümkün olmaması halinde müvekkilinin miras payı olan %37,50 ‘lik kısmına denk gelen bedelin tespiti ile şimdilik 10.000 TL ‘nin davalıdan yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın müvekkili kooperatif ile bir ilgisi olmadığını, davanın reddine karar verilmesini gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, 01.06.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda da açıklandığı üzere, ortaklık devir işleminin yasa ve ana sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığı, davacının ortaklık devir sözleşmesinin geçerli olmadığına ilişkin dosyaya hiçbir delil sunmadığı gerekçesiyle asıl davada kooperatif hissesinin tescili olmadığı takdirde tahsil davası ve birleşen davada davalı kooperatif aleyhine açılan kooperatif üyeliği tespit davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ; Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, asıl davaya yönelik hüküm fıkralarının 2 ve 3’te asıl dosya davalısı ve birleşen dosya davalısı kooperatif lehine ayrı ayrı vekalet ücreti hükmedilmesi ve bununla birlikte birleşen davada ayrıca hüküm fıkrasında davalı lehine vekalet ücreti hükmedilmesinin HMK ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine aykırı olduğunu, birbiri ile açık olarak çelişik raporlar gözetilerek davanın reddedildiğini, mahkemece eksik, çelişkili ve yanılgılı değerlendirmelerle 29.05.2017 tarihli bilirkişi raporuna göre çelişkiler dahi giderilmeden yerinde inceleme dahi yapılmadan karar verildiğini, HMK 188. hükmünde açıkça düzenlenen mahkeme içi ikrar, kesin delil gözetilmeksizin karar verildiğini, davalı … vekilinin 20.02.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, müvekkilinin davacıya aylık kira bedelleri ödemiştir demek suretiyle, müvekkili ile davalı arasındaki ilişkiyi ikrar ettiğini, gerek bildirecekleri gerekse de HMK m31 deki tanıkların örneğin diğer mirasçılar dinlenmeksizin karar verildiğini, müvekkile sözde hisse devrinden sonra davalı kooperatif tarafından yapılan aylık 100 USD tutarındaki ödemelerin dikkate alınmadığını, davalı kooperatif tarafından alınan bir karar gereğince tercihine göre her üyeye ayrıca %50 hisse ile durak satışı yapılması veya 49 yıl için her ay 100 USD ödeme yapılmasının kararlaştırıldığını, murisin ödemeden yana tercihini kullandığını, bunun üzerine davalı kooperatifçe 49 yıl için her ay 100 USD ödeme yapılmaya başlandığını, hattın işletilmesinin davalıya verildiğinde söz konusu aylık 100 USD’nin müvekkili hesabına ödenmesinin kararlaştırıldığını, söz konusu ödemenin bugünde dahil müvekkili adına yapılmasının devrin gerçek bir devir olmadığını gösterdiğini, davalı kooperatif ana sözleşmesinin gereği gibi incelenmediğini, ana sözleşmenin 10. maddesinde ortaklık şartlarının düzenlendiğini, özellikle taşıyıcılığı bir fiil meslek edinmiş esnaf olmak ve kooperatifin amacına uygun motorlu aracı bulunmak koşullarının bulunduğunun görüldüğünü, davalı vekilinin ön incelemede, davacının fiilen taşımacılık yapması mümkün değildir demek suretiyle bu hususu doğruladığını, mirasçıların tümünün kadın olduğunu, kooperatifin amacına uygun motorlu aracı ( kamyon ) olan taşımacılığı bir fiil meslek edinmiş esnaf olmasının beklenmesinin mümkün olmadığını, davalı kooperatif tarafından gösterilen bir kısım matbu belgeler imzalatılarak davalının işletmesinin amaçlandığını, ölen ortağın durumunun 16. maddede düzenlendiğini, ortaklık devrinin 17. maddede düzenlendiğini, davanın red gerekçelerinin hiçbir şekilde kabul edilebilir bir yanı bulunmadığını, davalının devir ile ilgili kooperatif hisse bedeli ödediğini ispatlayamadığını, mahkemenin yasal mirasçılar ile davalı arasında yapılmış kira Sözleşmesinin veya taşıma İşletme sözleşmesini dosyaya ibraz etmesi gerektiği yönündeki gerekçenin anlaşılamadığını, yasa gereğince kira sözleşmesinin yazılı olarak yapılma zorunluluğu olmadığını, hukuki nitelemenin hatalı yapıldığını, her dilekçede açıkladıkları üzere davanın dayanağının inançlı işlem ( nam-ı müstear ) olduğunu, inanılanın, inanç sözleşmesiyle inanç konusunu iyi bir şekilde muhafaza ve idare ermek, beklenen koşullar oluştuktan sonrada inanana iade etmek borcu altına girdiğini, müvekkilinin davalı tarafından kendisine ödenmesi gereken kiraların 09/2013 döneminden itibaren ödenmemeye başlandıktan sonra kooperatif hissesindeki %37,50 lik miras payını geri istediğini, davalının kooperatif hissesini hür iradenizle devrettiniz cevabı üzerine inançlı işlemin kötüye kullanıldığının anlaşıldığını, kooperatif hissesinin değerinin 750.000-800.000 TL olup bu hissesinin ödenen kira bedellerinin toplamının 3.530,00 TL ile devredildiğinin kabülünün açıkça hayatın olağan akışına uygun olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne, aksi halde istinaf başvuruları doğrultusunda müvekkili lehine kararların kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE; Asıl dava, mirasen intikal eden kooperatif hissesinin miras payının tescili veya miras payına denk gelen bedelin tespiti ve tahsili, birleşen dava ise kooperatif üyeliğinin tespiti istemine ilişkindir. Taraflar arasında, davacının murisi …‘ın kooperatif üyesi iken vefat ettiği, kooperatif ortaklığının mirasçılara intikal ettiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davacı ve dava dışı mirasçıların imzaları ile davalı adına düzenlenen ortaklık pay devir senedinin geçerli olup olmadığı, devrin aslında nam- ı müstear olup olmadığı, bilirkişi raporlarının çelişkili olup olmadığı, davalılar yararına asıl ve birleştirilen davalar için verilen vekalet ücretlerinin yerinde olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, birleştirilen dosya davalısı olan kooperatif üyesi muris …’ın 05.05.2010 tarihinde evli ve çocuklu olarak vefat ettiği, mirasçılarının, eşi …, çocukları, 1964 doğumlu … ve 1968 doğumlu davacı … olduğu, “ Ortaklık Pay Devir Senedi “ başlıklı Sınırlı Sorumlu Yeşilköy Lojistik Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanlığı ‘na düzenlenen adi senetle, muris …”a ait kooperatifin 71 nolu ortaklık payını tüm mirasçıların katılımı ile davalı devir alan …’ya devrettikleri, aynı belgenin altına, taraflarca imzalanan ortaklık pay devir işleminin kabul edildiği, kooperatif yönetim kurulunun 27.09.2011tarih ve 2011/46 sayılı kararı ile 383 nolu ortak olarak kooperatife kayıt edildiğinin belirtildiği, belgenin, devir edenler, devir alan ve yönetim kurulu üyeleri tarafından imzalı olduğu, davacı vekili tarafından Beyoğlu … Noterliğinde, asıl ve birleştirilen dosya davalılarına 13.05.2014 tarihli, borcun ödenmesi ihtarı konulu ihtarnamenin gönderildiği, ihtarname içeriğinde dava dilekçesinde ki iddiaların benzer ifadelerle tekrar edilerek, sonuç olarak, Haziran 2014’ten İtibaren yılsonuna kadar aylık işletmecilik hakkı kira bedeli olarak 1.800,00 TL üzerinden miras payı %37,5 karşılığı 675,00 TL ‘nin her ayın beşinde hesaba ödenmesi, kooperatif tarafından ise murise ait olan taşımacılık hattına İlişkin kooperatif ana sözleşmesi ve tüm belge örneklerinin gönderilmesinin talep edildiği, davalı kooperatif tarafından düzenlenen 22.05.2014 tarihli ihtara cevap dilekçesinde, kooperatif kayıtlarına göre, mürisin vefat etmesi üzerine müteveffaya ait kooperatif üyeliğine dair taşımacılık hattının kanuni mirasçılara kaldığı, daha sonra kanuni mirasçıların aralarında uzlaşarak taşımacılık hattından kendilerine isabet eden tüm haklarını 27.09.2011 tarihinde ortaklık payları ile alakalı olarak ortaklık pay devir senedine istinaden …’ya devretmek istediklerini talep ederek .. plakalı aracın …’ya devrettiklerini bedelini nakden ve tamamen aldıklarını, ortaklık payları ile alakalı olarak …’dan hiçbir hak ve alacakları olmadıklarını açıkça belirterek paylarını devrettikleri, … ile ilgili kira ilişkisi iddiasının özel hukuktan kaynaklı bir sözleşme olduğu, şu anda …’nın kooperatif bünyesinde çalışmadığı, ortada kooperatif ile ilgili bir ihtilafın olmadığı, sorumluluklarının bulunmadığının belirtildiği, davalı … ‘nın ise Bakırköy … Noterliğinde düzenlenen 23.05.2014 tarihli cevabı ihtarnamede, kooperatif hissesini karşılıklı mutabakat sonucu hiçbir baskı altında kalmaksızın ve hür iradeleri ile kendisine devredildiğini, bakiye borcu kabul etmediğini beyan ettiği, davacının iş bu davayı açtığı anlaşılmıştır.Mahkemece bilirkişi raporları alınmıştır. 30.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, özü itibariyle incelenmesi gereken konunun dava dışı kooperatifin ortaklık hissesinin devrinin geçerli olup olmadığı ve davacının kooperatif ortağı olarak sayılması gerekip gerekmeyeceği hususu olduğu, böyle bir davada verilecek kararın dava dışı kooperatif kayıtlarına dayanmanın yanında aynı zamanda kooperatif ortaklık ilişkilerini de ilgilendiren bir karar olacağı, davacı iddiasının yasa ve ana sözleşme hükümleri gereğince geçerli bulunmadığı, öncelikle kooperatiflerde hisselerin bölünmesinin kural olarak mümkün olmamakla birlikte ölüm halinde mirasçıların kooperatifte ortak olarak kalmalarının mümkün olduğu, 1163 sayılı Kanunun 14.maddenin bu hususu düzenlediği, ölen ortağın mirasçılarının kooperatif ortağı olarak ortaklığa devam etmelerini mümkün kıldığı, dolayısıyla davacının ortaklığa devam edebilmesi için herhangi bir yasal engel olmadığı, buna rağmen davacının 27.09.2011 tarihli bir ortaklık pay senedi devri imzaladığını, dava dışı kooperatifteki 71 nolu ortaklığa ait miras hissesini … ‘ya devretmiş bulunduğu, devir senedi sözleşmesinin yönetim kurulu huzurunda yapıldığı, yönetim kurulu üyelerinin imzalarının olduğu, yönetim kurulu kararı ile … ‘nın 383 nolu ortak olarak ortaklığa kabul edildiği, mevcut durumda hiçbir yasal zorunluluk bulunmamasına rağmen davacının kooperatif hissesinin elbirliği ile mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle evraklar imzaladığı ve bu arada farkında olmadan istem dışı devir senedini tanzim etmiş olduğu hususunun geçerli bir iddia sayılamayacağı, davacı tarafından devir tarihinden dava tarihine kadar 3 yıllık bir zaman süreci içinde kooperatifle ortaklık konusunda ilişkilerini devam ettirip ettirmediği hususlarının dava dışı kooperatifle ilgili olduğu, davacının taleplerinin haklı bulunmadığı belirtilmiştir. 19.08.2016 tarihli 2. Bilirkişi raporunda, davalı kooperatifin kuruluş tarihinden itibaren tüm genel kurul kararları, ortaklık pay defteri vb defter ve evrakların dosyaya celbi gerektiği, müris aracının davalıya satılması ile kooperatif üyeliğinin devrinin farklı işlemler olduğu, açık ve net beyanda bulunulması gerektiği, davacıya 27.09.2011 tarihli ortaklık devir sözleşmesinden sonra yapılan her ay 100 TL ‘lik ödemenin hangi işlem için kimler tarafından yapıldığının davalılarca açıklanması gerektiği, heyete mali müşavir bilirkişinin katılması gerektiği, talep yönündeki evrak defter ve belgelerin dosyaya celp edilmesi halinde bilirkişi raporunun sunulabileceği belirtilmiştir. 29.05.2017 tarihli 3. bilirkişi heyet raporunda, Kooperatifler Kanunun 14.maddesinde, ölen ortağın ortaklık sıfatının ölüm ile sona erdiği düzenlenmekte ise de burada ortaklığın değil ölen ortağın ortaklık sıfatının sona ereceğinin düzenlemekte olduğu, bu anlatımdan ortaklığın sona ermediğinin, ortaklığın mirasçılar yönünden devam edeceğini ifade etmiş olduğunun kabulü gerekeceği, nitekim ana sözleşmenin 16. maddesinde, mirasçıların tayin edecekleri bir temsilci vasıtası ile mürisin ortaklık sıfatından doğan hak ve borçları kullanmaya devam edebileceklerinin açıkça ifade edildiği, bu düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere mirasçıların ortaklık sıfatı için aranan taşıyıcılığı bilfiil meslek edinme koşulunun mirasçılar için aranmayacağı, ortaklık sıfatının kazanılmış bir hak olarak devam edeceği, kaldı ki davaya konu ortaklık payının bütün mirasçılar tarafından kabul ve ikrar ile devir bedelinin de nakden alındığının beyan edilerek davalı … ‘ya devir edilmiş olduğu, davalının ortaklığa kabulünde ise hiçbir eksiklik veya hukuka, ilgili mevzuata aykırılık bulunmadığı, ibraz edilen banka ekstreleri ile davacı iddiaları arasında bir illiyet bağının kurulmasının mümkün olmadığı, davacının kira sözleşmesini veya taşıma İşletme sözleşmesini dosyaya ibraz etmesi gerekeceği, banka kayıtlarının tek başına davacı iddiasına dayanak teşkil etmeyeceği, davacı talebinin kabulünün mümkün olmadığı, devir işleminin yasa ve ana sözleşme hükümlerine uygun olarak yapıldığı belirtilmiştir.Mahkemece, bilirkişi raporuna göre asıl ve birleştirilen davanın ayrı ayrı reddine karar vermiştir. Davacı vekili, davalı … vekilinin 20.02.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, müvekkilinin davacıya aylık kira bedellerini ödemiştir, demekle müvekkili ile davalı arasındaki ilişkiyi ikrar ettiğini iddia etmiş olduğundan, öncelikle bu konunun değerlendirilmesi uygun görülmüştür. 20.02.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı vekili zapta geçen beyanında kısaca, davayı kabul etmediklerini, 3 mirasçının kooperatifteki hisselerini anlaşarak müvekkiline devrettiklerini, müvekkilinin 3. şahıs sıfatı ile kooperatifte kamyon alıp çalışmaya başladığını, davacıların fiilen taşımacılık yapmalarının mümkün olmadığını, kooperatif üyeliğinin devrini mirasçıların müvekkiline kendilerinin teklif ettiklerini, aile içi meselelerden dolayı taraflar arasında anlaşmazlıklar çıktığını, müvekkilinin davacıya aylık kira ücretini ödediğini, her ay 300 TL borcu olmadığını, müvekkilinin kamyonu kendisinin alıp işlettiğini, davacı tarafın kamyon alımına bir katkısı olmadığını belirtmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 188. maddesinde ikrar düzenlenmiştir. İlk fıkrada, tarafların veya vekillerinin mahkeme önünde ikrar ettikleri vakıaların çekişmeli olmaktan çıkacağı ve ispatının gerekmediği belirtilmiştir. Somut olayda, davalı vekili zapta geçen beyanında savunmasını özetleyerek, hisse devri gerçekleştirildiğini ifade etmiş, kira ödemelerinin varlığını belirtmekle birlikte davacının iddiası gibi kira bedellerinin aslında hisse devri ile veya diğer iddialara ilişkin olduğunu belirtmemiştir.Burada, davalının dava konusu ettiği hususa yönelik bir ikrarından söz etmek mümkün görülmemektedir. Davacının bir diğer iddiası ise, devir sözleşmesinin nam- ı müstear olduğu, yani, bir sözleşme yapmak isteyen kişinin çeşitli düşünce ve hesaplarla o sözleşmenin tarafı olarak gözükmeyi istemeyerek, sözleşmede kendi yerine bir başkasının yer almasını sağlaması, yani sözleşmeyi kendi adına ancak gizlenmek isteyen kişi hesabına yaparak onun sözleşmenin gerçek tarafı olmasını ve bilinmesini önlemek şeklinde yapıldığını, müvekkilinin kendisine miras olarak kalan taşımacılık hattı hissesini nam- ı müstear olarak davalının işletebilmesi adına yapıldığına dairdir. Öncelikle davacı tarafın istinaf dilekçesinde örnek olarak gösterilen Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2011/13-14 Esas, 2011/189 Karar ve 15.04.2011 tarihli ilamında, kural olarak devir edilebilir nitelikteki tüm hakların inançlı işleme konu olabileceği, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan kişisel haklar ile aile miras hukukundan doğan hakların inançlı işlemle devredilmesinin olanaklı olmadığı belirtilmiştir. Somut davada, inançlı işlem olduğu iddia edilen işlem kooperatif hissesi mirasen intikal eden haktır. Diğer taraftan bilirkişi raporunda ifade edildiği üzere, 1163 sayılı KK ‘nın 14/2. fıkrada, anasözlemede gösterilecek şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte kalmalarının sağlanabileceği düzenlenmiştir. Davalı kooperatifin ana sözleşmesinin, 10. maddesinde yer alan ortaklık şartları arasında, taşıyıcılığı bilfiil meslek edinmiş esnaf olmak, kooperatifin amacına uygun motorlu aracı bulunmak da yer alsa ve davacı bütün mirasçıların kadın olması nedeniyle bu şartları taşımadığı ve sebeple inançlı işlem yapıldığını iddia etmiş ise de ana sözleşmenin 16. maddesinde Kanunun 14.maddesine uygun olarak, ölen ortağın durumu başlığı ile ilk fıkrada, ölen ortağın kanuni mirasçılarının üç ay içinde temsilci tayin ederek kooperatife bildirmeleri halinde, ortaklık hak ve yükümlülüklerinin kanuni mirasçıları lehine devam edeceği, ikinci fıkrada ise, mirasçıların temsilci tayin etmemeleri veya ortaklığa devam etmek istememeleri halinde ölen ortağın alacak ve borçların 15. madde hükümlerine göre tasfiye edileceği belirtilmiştir. Kooperatif ana sözleşmesinin mirasçılara böyle bir hak tanımış olmaları karşısında aksine iddiaların yerinde kabul edilemeyeceği kanaatine varılmıştır. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun “ Ortaklık Sıfatının Kazanılması ve Kaybedilmesi “üst başlığını taşıyan ikinci bölümünde, ortaklığa girme şartları ve ek ödemeler başlığına yer verilmiştir. 8. vd maddelerde yer alan düzenlemenin “14”. maddesi “ Ortağın ölümü ve ortaklığın devri “ dir.Maddede, ortağın ölümü ile ortaklık sıfatının sona ereceği, ana sözleşmede gösterilecek şartlarla ölen ortağın mirasçılarının kooperatifte ortak olarak kalmalarının sağlanacağı belirtilmiş, son fıkrada ise ortaklığın devredilebileceği, yönetim kurulunun, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliğini taşıması halinde bu kişiyi ortaklığa kabul edeceği belirtilmiştir. Somut davada, mirasçılar ortaklığı davalı gerçek kişiye devretmiş ve kooperatif yönetim kurulu ortaklık şartlarını taşıyan davalıyı kooperatif ortağı olarak kabul etmiştir. TMK ‘nın 599. maddesinde, mirasçıların, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanacakları, aynı yasanın 640. maddesinde, birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana geleceği, mirasçıların terekeye elbirliğiyle sahip olacakları ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edecekleri, mirasçılardan birinin İstemi üzerine sulh mahkemesinin, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabileceği belirtilmiştir. Mirasçıların tamamının katılımı ile ortaklık pay devri gerçekleştirilmiş, geçerli şekilde yapılmıştır. Mahkemece alınan 1. ve 3. bilirkişi heyet rapor sonuçları aynı olup, 2. bilirkişi raporunda, bir kısım eksik belgelerin tamamlanması aşamasından sonra rapor düzenleneceği belirtilmiş olduğundan, sonuç olarak raporlar aracında çelişkinin varlığından söz edilemeyecektir. Kaldı ki, bilirkişi raporu takdiri delildir. Mahkemece, raporun dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli olduğunun kabulü ile hükme esas alınmasında bir usulsüzlük görülmemiştir. Çünkü, raporlar, yasal düzenlemeler kapsamında ve mahkemenin denetimine açık ve dosya kapsamına uygun bir şekilde düzenlenmiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu, kooperatif ana sözleşmesi, Türk Medeni Kanunun mirasçılık ile ilgili hükümleri ve söz konusu hususları değerlendiren bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı neticesinde, asıl ve birleştirilen davanın red kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak, mahkeme tarafından, asıl ve birleştirilen dosyalar yönünden ayrı ayrı hüküm tesis edilmiş olmasına rağmen, asıl dava dosyasında davalı kooperatif hakkında dava açılmadığı dikkate alınmaksızın, karar başlığında asıl dava dosyasında da davalı kooperatif aleyhine dava açılmış gibi gösterilmiş olması ve birleştirilen dava dosyası haricinde asıl dava dosyasında davalı kooperatif lehine vekalet ücretine karar verilmiş olması isabetli kabul edilmemiştir. Ancak söz konusu bu hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, yalnızca vekalet ücreti yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında takdiren aşağıdaki gibi hüküm tesis edilmiş, davacının diğer istinaf nedenlerinin ise reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-A) Davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer istinaf nedenlerinin REDDİNE, 2- B)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun asıl davada takdir edilen vekalet ücreti yönünden KABULÜNE, 3- C)Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/706 Esas, 2017/934 Karar ve 28.09.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
a) ASIL DAVA 1- Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu kooperatif hissesinin tescili olmadığı takdirde bedelinin tahsili davasının REDDİNE, 2- Davalı … lehine takdir edilen 1.980,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 3-Alınması gereken 683,10 TL karar harcından peşin alınan 170,80TL harcın mahsubu ile bakiye 512,30 TL harcın istek halinde davacıya iadesine,
BİRLEŞTİRİLEN DAVA 1- Dosya üzerinde birleştirilen Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/56-237 Esas- Karar sayılı dosyada davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu kooperatif üyeliğinin tespiti davasının REDDİNE, 2-Davalı lehine takdir edilen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, 3- Alınması gereken 31,40 TL karar harcından peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 2,20 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4- Kalan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine, 4-C) Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harçtan, davacının peşin olarak yatırmış olduğu 117,10 TL nin mahsubu ile bakiye 115,00 TL harcın ve birleştirilen dosya için alınması gereken 232,10 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5-D) Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin hükmün kaldırılma nedeni göz önünde bulundurularak takdiren kendi üzerinde bırakılmasına, 6-E )İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.22/10/2020