Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2198 E. 2021/1225 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2198 Esas
KARAR NO: 2021/1225
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 24/11/2017
NUMARASI: 2017/177 Esas, 2017/1026 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 22.02.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı şirket arasında imzalanan 13.08.2014 tarihli hizmet sözleşmesi ile müvekkili tarafından sözleşme konusu işyerinde ve davalının gösterdiği adreslerde güvenlik ve danışmanlık hizmeti verdiğini, müvekkilinin 2016 yılına ait güvenlik ve danışmanlık hizmetlerinden kaynaklanan 15.753,54 TL ‘lik alacağı ihtiva eden cari alacağın tahsili amacı ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takibin itiraz üzerine durdurulduğunu, ihtarnameye rağmen alacağın ödenmediğini, davalı ile tapılan mail yazışmalarında da takibe konu edilen cari hesabın , borcun kabul edildiğini, davalının cari hesaptan kaynaklı ödemeleri yapmadığını, itiraz ederek zaman kazanmaya çalıştığını, İtirazın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu iddia ederek, İtirazın iptali ile takibin devamına, %20’den az olmamak kaydı ile icra ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, sözleşmenin 2. maddesinde işin yapılacağı adresin, … Sok. No ;… Levent-Beşiktaş- İstanbul olarak belirtildiğini, anılan adresin müvekkili şirketin eski yönetim kurulu üyesi …’ın ev adresi olduğunu, hem dava konusu hizmet sözleşmesinin, hemde iş bu davanın tarafının müvekkili şirket olmayıp, … olduğunu, kötü niyetli olarak kendi evinde almış olduğu hizmet için şirket adına işbu sözleşmeyi imzaladığını, hizmet sözleşmesine müvekkili şirket kaşesinin üzerine sadece … imza attığını, sözleşme tarihinde şirketi sadece …’ın imzası ile temsil edilmesinin mümkün olmadığını, sözleşme tarihinde sözleşmenin müşterek imza ile imzalanması gerektiğini , 26.08.2016 tarihinde yeni yönetim kurulunun müvekkili şirket yönetimine geldiğini ve dava konusu hizmet sözleşmesinin hukuka ve şirket imza sirkülerine aykırı bir sözleşme olduğunu ve yapılan ödemelerinde hukuka ve şirket yönetimine aykırı ve geçersiz olduğunun fark edildiğini ve bu nedenle davacı tarafa artık ödeme yapılmayacağının şifahen bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu düşünülse bile davalı şirketin borçtan sorumlu olmadığı, zira hizmet Sözleşmesinin 2. maddesinde işin yapılacağı adresin belirtildiği, bu adresin davalı şirketin adresi olmadığı, davalı tarafından delil olarak sunulan sicil adresinden anlaşılacağı üzere bu adresin şirketin eski yönetim kurulu üyesi …’ın adresi olduğu, davalı şirket kaşesinin bulunduğu kısımdaki imzanın imza sirküleri ile karşılaştırıldığında … imzası İle uyumlu olduğu, sözleşmenin …’a ait olduğu kesin olmasa dahi, imza sirkülerine göre üçüncü kişilerle düzenlenecek sözleşmelerde en az iki yönetim kurulu üyesi imzası olmayan dava konusu alacağın sebebi olan sözleşme ile davalının bağlı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, sözleşmenin 13.04.2014 tarihinde imzalandığını ve müvekkili şirket tarafından davalıya güvenlik ve danışmanlık hizmeti verilmeye başlandığını, sözleşmenin davalı tarafından sona erdirildiği 20.09.2016 tarihine kadar hizmet verildiğini , ticari ilişkinin yalnızca 2016 yılına değil daha öncesine dayandığını, mail yazışmalarından da ticari ilişkinin varlığının sabit olduğunu, davalı şirket çalışanı … ile müvekkili arasındaki mail yazışmalarında davalının hizmeti ve borcun varlığını kabul ettiğini, delillerin eksik değerlendirildiğini, imza sirkülerine konu yönetim kurulu kararının davaya konu hizmet Sözleşmesi tarihinden sonra 04.09.2014 tarihinde alındığını, sözleşme tarihi itibariyle şirketin temsile ve imzaya yetkili kişileri tespit edilmeden davalı beyanlarına bağlı kalınarak karar verildiğini, davalı şirketin verilen güvenlik ve danışmanlık hizmetine İlişkin faturaları kabul ettiğini, ticari defterlerine kayıt ettiğini, bilirkişi raporunda da açıkça görüldüğünü, ticari ilişkinin varlığının ortada olduğunu, davalının alınan hizmet sözleşmesine ve tanzim edilen faturalara süresi içinde itiraz etmediğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve esas hakkında yargılama yapılarak talep doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, cari hesap alacağının tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında, ticari ilişkinin olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, sözleşmeyi imzalayan kişinin şirketi temsil ve imza yetkisinin olup olmadığı, sözleşmede yer verilen adresin şirkete ait olmayıp sözleşmeyi tek başına imza yetkisi olmadığı iddia edilen yönetim kurulu üyesine ait olmasının sonuca etkisi olup olmayacağı, yönetim kurulu değişikliğine kadar söz konusu hizmet bedelini kabul eden davalı şirket yönünden sözleşmenin bağlayıcılığı, eski yönetim kuruluna atfedilen hukuka aykırı eylem ve işlemlerin hizmeti sunan şirket yönünden sonucunun ne olacağı İle mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. Dosya kapsamından, taraf şirketlerin kaşesi ve kaşe üzerinde imzaların yer aldığı 19.08.2014 tarihli “ Hizmet Sözleşmesi “ imzalandığı, sözleşmede davacının “ Firma” davalı şirketin “ İş Sahibi “ olarak yer aldığı, sözleşmenin 2. maddesinde, firma, İş sahibi ve işin yapılacağı adreslerin açıkça gösterildiği. İş sahibi davalı şirketin adresinin … Mah. … Sok.No :… Beşiktaş/ İstanbul adresi olduğu söz konusu adresin davalı şirketin 04.11.2014 tarihli imza sirkülerinde gösterilen adres olduğu, davalının savunmasında ileri sürülen işin yapılacağı adresin ise … Sok. No ;… Levent Beşiktaş/ İstanbul olduğu, 3.0. maddede, sözleşmenin konususun, hizmet alanında, hizmet sahasına giriş çıkışta ziyaretçileri ve çalışanları kontrol altında tutmak, bu saha içinde ilgisiz şahısların dolaşmamasını sağlamak, İş sahibine ait ve girilmesi kayda bağlı yerlere görevli ve yetkili olmayanların girmesini engellemek, görev alanı içindeki her türlü kazada gerekli yardımı yapmak, Danışma personeli olarak bina girişini kontrol altında tutmak ve işveren tarafından ilave verilen işleri yapmak olarak belirtildiği, 4.0 maddede, sözleşmenin 15.08.2014 tarihinden 31.12.2014 tarihine kadar geçerli olacağı, yazılı ihbarda bulunulmaması halinde sözleşme süresinin 1 yıl için uzatılmış sayılacağının ifade edildiği, Türkiye Ticareti Sicili Gazetesinin 25 Eylül 2014 tarihli 8661 sayılı nüshasında, sözleşmede işin yapılacağı yer olarak gösterilen adresin şirketin yönetim kurulu üyesi …’ın adresi olarak gösterildiği, sözleşme tarihinden yaklaşık 3 ay sonraki tarihli olarak Beyoğlu … Noteliğinde düzenlenen 04/11/2014 tarihli imza sirkülerinde, şirketin 04.09.2014 tarihli yönetim kurulu kararı ile 03.09.2014 tarihli olağan genel kurul kararında, yönetim kurulu üyelerinin belirlendiği, adres sahibi …’ın yönetim kurulu üyelerinden olduğu, bir kısım işlemlerde yönetim kurulu üyelerinin tek imza İle yetkili oldukları, müşavirlik, Danışmanlık vb gerçek ve tüzel kişilerle sözleşme akdedilmesi gibi işlemlerde yönetim kurulu üyelerinden ikisinin diğer tüm işlemlerde yönetim kurulu üyelerinin üçünün müşterek imzaları İle ilzam edileceğinin düzenlendiği, taraf şirketler arasında gerçekleştirilen mailler olduğu, 2016 yılında, Kandilli personeli hakkında yapılacak ödemeye İlişkin olduğu, davalı şirket çalışanının ödeme konusunda yönetime bilgi verdiği ve ne zaman ödeme yapacaklarını bilemediğini belirttiği, başka tarihli aynı yıl içindeki mailde, Danışma Personelinin 20.09.2016 tarihinde son nöbetini tuttuğunu, bundan sonra hizmet istemediğinden personel gönderilmeyeceğinin davacı şirket tarafından bildirildiğini ayrıca Eylül ayı fatura ekstresinin gönderildiğinin acil ödeme konusunda dönüşün talep edildiği, davalı şirket tarafından gönderilen önceki mailde dün konuşulan konu üzerine Kandillideki personelle ilgili çalışma olmayacağını bildirmek istendiğinin belirtildiği, davalı şirketin 5 Ağustos 2016 tarihli mailinde sene başından itibaren ekstre gönderilmesini rica ettiği, davacı şirket tarafından Beyoğlu … Noterlğinde 08.11.2016 tarihinde davalı şirket adına düzenlenen ihtarnamede cari hesap bakiyesinin ödenmesinin talep edildiği, içerisinde, sözleşme gereğince danışmanlık ve güvenlik hizmeti verildiği, bu hizmetlere İlişkin tutulan cari hesap ekstresinde yer alan 15.753,54 TL borç bakiyesinin 20.09.2016 tarihinden itibaren ödenmediğini, görüşmeler ve mail yazışmaları sonrasında bakiyenin ödenmemesi nedeniyle ihtarnamenin keşide edildiğinin belirtildiği, davacı şirketin ödeme olmaması üzerine, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 15.753,54 TL asıl alacak, 85.46 TL işlemiş faiz olarak toplam 15.839,00 TL, 2016 yılı cari hesap alacağının tahsili amacı ile davalı şirkete karşı 06.12.2016 tarihinde ilamsız takip başlattığı, davalı şirketin yasal süre içerisinde borca ve ferilerine itiraz ettiği, davacı şirketin İİK 67. maddesi gereğince İş bu İtirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. 15.09.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacı tarafın ibraz ettiği 2015/2016 yılı ticari defterlerinin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğunu, defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olduğu, davacı ticari defterlerine göre 06.12.2016 takip tarihi itibariyle 15.753,54 TL davalıdan alacaklı olduğu, davalı tarafın 2015/2016 yılı ticari defterlerini ibraz ettiği, 2015 yılı envanter defterini ibraz etmediği, ibraz edilen ticari defterlerin kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş olduğu, defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olduğu, davalının ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacıya 14.368,04 TL borcu olduğu, davacı tarafından davalı adına tanzim edilen 20.09.2016 tarihli ve 1.385,50 TL hariç diğer tüm faturaların kabul edilmiş olduğu, davalının ticari defterlerine kayıt edildiği, davalı tarafından yapılan ödemelerin ise davacı tarafından kabul edilmiş olduğu bu konuda taraflar arasında herhangi bir uyuşmazlık olmadığı, şu halde cari hesap dayanağı (20.09.2016 tarihli 1.385,50 TL ) fatura hariç diğer tüm faturaların davalıya tebliğ edildiği, ticari defterlerine usulüne uygun olarak kayıt edildiği, yasal süresi içinde faturaya itiraz edilmediği, davalının kendisine gönderilen faturalara itirazını gösterir belge olmadığını, bu nedenle fatura içeriklerinin kesinleştiği sonucuna varıldığını, borçlunun faturaya geçerli ve süresi içinde itiraz etmemesi halinde ispat yükünün kendisine geçeceğini, sonuç olarak, ibraz edilen bilgi ve belgelere göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 14.368,04 TL ana para, 62,86TL işlemiş faiz toplam 14.430,90 TL alacağı olduğu, diğer taleplerinin ispata muhtaç olduğu belirtilmiştir. Davacı vekili davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili rapora karşı itiraz ederek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Bilirkişi raporu, dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçelidir. Mahkemece, yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu hizmet sözleşmesi tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK’nın 370. maddesinde temsil yetkisi düzenlenmiştir.Maddede , esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisinin çift imza kullanılmak üzere yönetim kuruluna ait olduğu, yönetim kurulunun temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredilebileceği, en az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olmasının şart olduğu belirtilmiştir.Somut davada, davalı şirket tarafından dosyaya ibraz edilen delillerden davalı şirketin sözleşme tarihi sonrasında ki 03.09.2014 tarihi Genel Kurul toplantısında sözleşme akdedilmesinde yönetim kurulu üyelerinden ikisinin müşterek imzaları ile yetkili olacağı kararı alındığı, 13.08.2014 tarihli sözleşmede imzası bulunduğu iddia edilen …’ın şirketin yönetim kurulu üyelerinden olduğu anlaşılmaktır. Diğer yandan, 26.08.2016 tarihli sayfa 195.sayı 9140 da yer alan, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde, 23.06.2016 tarihinde yapılan şirket olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin belirlendiği, şirketin iki yönetim kurulu üyesi tarafından şirket kalesi ve şirket ünvanı altına atacakları müşterek imzaları ile temsil ve ilzam edilebilmesine karar alanmış olduğu tespit edilmiştir.Bu durumda, davalı şirketin davalı savunmasında iddia edildiği üzere iki yönetim kurulu üyesi tarafından müşterek imza İle temsil edildiğinin kabulü isabetlidir.Ancak, davacı şirketin, sözleşmeden kaynaklı hizmetini iki yıla yakın bir süre ifa ettiği ve davalı şirketin ise düzenlenen fatura bedellerini takibe konu 2016 yılı cari hesap alacağına kadar ödediği, faturalarını kendi ticari defterlerine işlemiş ve herhangi bir itirazda bulunmadığı da sabittir. Bu durumda, sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın temsile dair düzenlemelerinin de değerlendirilmesi isabetli olacaktır. TBK 46. maddesinin üst başlığı “ Yetkisiz Temsil”dir.Onama halinde başlığı altında 46/1. fıkrada, bir kimsenin yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa, bu işlemin ancak onandığı takdirde temsil olunanı bağlayacağı, 47/1. fıkrada ise onamama halinde başlığı ile temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesinin yetkisiz temsilciden istenebileceği belirtilmiştir.Somut davada, tek başına şirket adına sözleşme yetkisi ve temsilciliği bulunmayan yönetim kurulu üyesinin şirket adına gerçekleştirmiş olduğu sözleşmeye, aradan geçen süre, buna dair faturaların kabulü ve ödemeler dikkate alındığında davalı şirketin onadığının kabulü kaçınılmazdır. Bu halde, dosya kapsamına ve yasal mevzuata uygun olmayan gerekçeyle davanın tümden reddi isabetli olmamıştır.
Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, bilirkişi, taraf şirketlerin ticari defter ve kayıtları ile ekli belgelerini incelemiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 222. maddesinin üst başlığı “ Ticari defterlerin ibrazı ve delil olması “ dır. 222/2. fıkrada, ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için , kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olmasının şart olduğu, 3. fıkrada ise ikinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerinde ki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiğine yer verilmiştir.Somut davada, her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarının usulüne uygun tutulduğu ve birbirine uyumlu olduğu, bilirkişi raporu ile tespit edilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 190. maddesinde, ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu, TMK nun 6. maddesinde ise, taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu belirtilmiştir.Davacı taraf, takip konusu cari hesap alacağının kısmen varlığını ispat etmişken, davalı tarafın savunmasında ileri sürdüğü iddialarını ispat ettiğinin kabulü mümkün olmamıştır. Davacı şirket, 6102 sayılı TTK 20. maddesi gereğince, tacir olan veya olmayan bir kişiye, ticari işletmesiyle ilgili bir bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir düzenlemesi kapsamında alacağa hak kazanmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6102 sayılı TTK, 6098 sayılı TBK, 6100 sayılı HMK ve ilgili yasal mevzuat kapsamında mahkemece bilirkişi raporunda tespit edilen 14.368,04 TL asıl alacak ve 62,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.430,90 TL yönünden İtirazın iptali ile alacağın hizmet sözleşmesi kapsamında düzenlenen faturalara dair bakiye cari hesap alacağı olduğu, belirli, borçlu tarafından bilinebilir, tayin edilmesi mümkün nitelikte, hakimin takdirine bağlı olmayan likit bir alacak ve davalının takibe İtirazınında haksız olduğu sübuta erdiği göz önünde bulundurularak, İcra ve İflas Kanunun 67.maddesi gereğince İcra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken, davanın tümden reddine karar verilmesi uygun görülmemiştir.Ne var ki yapılan hata yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ve tüm deliller toplanmış bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün düzeltilerek yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere, 1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/177 Esas, 2017/1026 Karar ve 24.11.2017 tarihli kararının KALDIRILMASINI, 3- a) Davanın kısmen kabulüne, b) Davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında yapmış olduğu İtirazının 14.368,04 TL asıl alacak ve 62,86 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 14.430,90 TL alacak yönünden iptaline, c) Takibin 14.430,90 TL üzerinden, takip tarihinden itibaren 14.368,04 TL asıl alacağa, taleple bağlı kalınarak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydı yasal faiz işletilerek devamına, d) Davacının fazla talebinin reddine, e) Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 985,77 TL harçtan davacı tarafça peşin olarak karşılanan 191,31 TL harcın mahsubu ile bakiye 794,46 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, f)Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davacı adına takdir edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, g) Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdiren 1.408,15 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, h) Davacının yatırmış olduğunu 191,30 TL peşin harç ile 633,00 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 824,30 TL’nin 9/10 tutarı. 741,87 TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, g) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 333. maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra yatırılan avansın kullanılmayan kısmının kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra yatıran tarafa iadesine, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, 5- Davacının yapmış olduğu toplam 49,00 TL istinaf yargılama gideri ile 35,90 istinaf harcı olmak üzere toplam 84,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/11/2021