Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/2055 E. 2018/1878 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2055 Esas
KARAR NO : 2018/1878
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET
MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/05/2018
NUMARASI : 2017/1087 Esas 2018/532 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 08/11/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1087 Esas, 2018/532 Karar sayılı 09/05/2018 tarihli kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, dosya istinaf incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiştir.
DAVA DİLEKÇESİ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirket ile düzenledikleri 19 Nisan 2011 tarihli OL-VERTRAG sözleşmesinin temelinden sarsılmış olması nedeni ile aralarında anlaşmalı olarak ayrılığını sağlamak amacı ile 23 Şubat 2016 tarihli ” ayrılma sözleşmesi ” imzalandığını ve ” sözleşmeden doğmuş ve doğacak olan alacak ve hakların ” karşılığı olarak davacı şirkete 7.750 EURO ödenmesinin kararlaştırıldığını, Ayrılma Sözleşmesinin” (9) sayfasındaki, (3) maddenin, (2) bendinin son paragrafında “Yukarıda belirtilmiş olan ödemeler için işlem ergisinin oluşması halinde yazılı olan taksitlere usulüne uygun fatura kesimine göre kanuni işlem vergisi tutarı eklenecektir ve birlikte ödenecektir. Yönetim (davacı şirket) katma değer vergisini usulüne uygun şekilde ilgili kuruma iletecektir ve ilettiğine dair belgeyi LR’a ibraz edecektir” düzenlemesi yapıldığını, nitekim sözleşmeye göre; Mart 2016 tarihinde 185.000. EURO + KDV, 15/04/2016 tarihin- de 1.000.000 EURO + KDV ve 15/07/2016 tarihinde 1.000.000. EURO + KDV ödendiğini, ayrıca ayrılma sözleşmesi imzalanmadan öncede yapılan tüm satışlar içinde KDV ödendiğini, belirtilen tüm KDV tutarlarının beyanname ile Vergi Dairesine bildirildiğini ve ödendiğini, Sözleşme gereği Ekim 2016 ödemesi için dava konusu 15/10/2016 tarihli, 110078 numaralı ve 1.180.000 EURO bedelli faturanın düzenlendiğini ve davalı şirkete gönderildiğini, davalı şirket ile davacı şirketin bu faturayı ticari defterlerine işlediğini ve BA/BS formlarıyla bağlı oldukları vergi dairesine bildirdiklerini, fakat davalı şirketin, Ekim 2016 ödemesi olan 1.000.000 EURO tutarı ödemiş olmasına rağmen, 180.000 EURO KDV ödemesini yapmadığını, bu nedenle davalı şirkete KDV borcunun ödenmesine ilişkin mektup yazdıklarını, davalı şirketin mektuba verdiği yanıtta, sözleşmedeki ilgili ödemelerin Türk vergi kurumları veya mahkemelerince KDV’ ye tabi olduğu yönünde nihai bir karara varılırsa tüm olası yasal yükümlülüklerini yerine getireceklerini belirttikleri, bunun üzerine kendilerinin İst. Vergi Dairesi Başkanlığından Özelge talep ettiklerini, İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 23/02/2017 tarihli Özelgede özetle; söz konusu ödemelerin bir teslim veya hizmetin karşılığı olarak yapıldığı anlaşıldığından bu ödemeler üzerinden genel oranda ( % 18 ) KDV hesaplanması gerektiğinin açıklandığını ve Özelgelerin davalı şirkete gönderildiğini, buna rağmen ödeme yapılmadığı gibi uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşmesel ilişkiye göre Alman hukukuna tabi olacağı ve Düsseldorf’ da bulunan tahkim mahkemesince incelenmesi gerektiğinin belirtildiğini, bu nedenle davanın kabulü ile İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyasında davalı şirkete karşı başlattıkları icra takibine itirazın iptaline karar verilmesini talep etmişlerdir.
CEVAP DİLEKÇESİ:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenledikleri ayrılık sözleşmesine göre bu davadaki yargılamanın Alman hukukuna tabi ve uyuşmazlığın esasının Düsseldorf’ ta bulunan tahkim mahkemesi tarafından incelenmesi gerektiğini, bu durumun sözleşmenin 8. Maddesinin 3 ve 4. bendlerinde açıkça düzenlendiğini, bu nedenle öncelikle tahkim şartı nedeni ile davanın usulden reddi gerektiğini, esas yönünden ise taraflar arasındaki ticari ilişkinin karşılıklı anlaşma yoluyla sona erdirildiğini, bu kapsamda müvekkili tarafından taahhüt edilen ödemelerin prim alacakları değil, fesih tazminatı olduğunu, sözleşme incelendiğinde, ödemenin hukuki niteliğinin tazminat olduğunu, tazminat ödemelerinin katma değer vergisine tabi olmadığını, bu nedenle dava konusu edilen alacağın hukuken doğmadığını ileri sürerek davanın öncelikle usulden tahkim şartı nedeni ile reddine, esastan ise böyle bir alacak doğmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul Anadolu 2. ATM’ nin 09/05/2018 tarih ve 2017/1087 Esas, 2018/532 Karar sayılı kararı ile süresinde yapılan tahkim itirazı nedeni ile taraflar arasında düzenlenen 23/02/2016 tarihli sözleşmenin dördüncü maddesinde tahkim şartı bulunduğu ve süresinde yapılan tahkim itirazı nedeni ile davanın usulden reddine şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde özetle; Davanın KDV alacağının tahsiline ilişkin bir dava olduğu, ilk derece mahkemesince bir alacağın KDV uygulanıp uygulanmayacağına Alman hakem kurulunun karar vermesi gerektiğine karar verildiği, oysa bir kazanca, bir alacağa vergi uygulanıp uygulanmayacağı kararının devletin egemenlik hakkına dayalı bir karar olup münhasıran Türk hukuk mevzuatı kapsamında çözümlenmesi gerektiği, aynı sözleşme kapsamında davalının daha önce yapılan kısmi ödemelere ilişkin KDV ödemesi yaptığı ve bununla da KDV ödenmesi gerektiğini kabul ettiği, buna rağmen mahkemece davanın kabulüne karar verilmeyerek usulden reddi hatalı olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği hususlarını istinaf nedeni olarak ileri sürmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava taraflar arasında düzenlenen sözleşmede kararlaştırılan ödemelere ek olarak KDV alacağının tahsiline yönelik İİK 67 maddesi gereğince açılan itirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında 23 Şubat 2016 tarihinde ayrılma sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 3. Maddenin 1. Bendinde sözleşmeden doğmuş ve doğacak olan alacak ve hakların karşılığı olarak davacı şirkete 7.750.000 EURO ödenmesi, ikinci bendinde de ne şekilde taksitlerle bölüneceği ve taksitlerin ne şekilde ödeneceğinin kararlaştırıldığı, aynı bendin devamında katma değer vergisi ilgili düzenlemeninde yer aldığı, sözleşmenin son hükümler başlığı altında sekizinci maddenin 3 ve 4. bendlerine göre iş bu sözleşmeden veya ona bağlı olarak doğan her türlü anlaşmazlıklar için Alman hukukunun geçerli olacağı, yine taraflar arasında akdedilen iş bu ayrılma sözleşmesinden veya ona bağlı olarak doğacak anlaşmazlıklar veya geçerliliği hakkında oluşabilecek anlaşmazlık hakkında Alman Hakem Kurulu Enstitüsü e.V. (DİS)’ in sayılı tahkim yönetmeliğine göre kesin karar verileceği ve bu bağlamda olağan yargı yolunun hariç bırakıldığı, hakem kurulunun aynı zamanda bu hakem kurulu anlaşmasının geçerliliği hakkında da karar vereceği, hakem kurulunun yöneteceği dava yerinin Düseldorf olduğu düzenlemeleri yapılmıştır.
Kural olarak, uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Ancak, sözleşmenin tarafları kamu düzenini ilgilendirmeyen ve arzularına bağlı olan konu- larda aralarında çıkacak uyuşmazlıkların halli için tahkim yolunu seçebilirler. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenebilmesi için taraflar arasında geçerli olarak yapılmış bir tahkim anlaşmasının varlığı zorunludur. Tahkim anlaşması, bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde yapılabileceği gibi asıl sözleşmeye tahkim şartı konulması suretiyle de yapılabilir. Tahkim anlaşmasının kurucu unsuru uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesine dair irade açıklaması olup, bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için tarafların tahkim iradelerinin şüpheye ve karışıklığa yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olması gerekir. Uyuşmazlıkların önce- likli olarak hakemlerce, olmazsa mahkemelerce çözüme bağlanacağı kararlaştırılan tahkim sözleşmeleri veya şartları açık ve kayıtsız şartsız (kesin) tahkim iradesini içermediğinden geçerli sayılamaz. Bu nedenle, tahkim sözleşmeleri ve şartlarının bu kurallar dairesinde incelenerek geçerli olup olmayacağı konusunda bir karar verilmesi gereklidir.
Dava konusu uyuşmazlık, taraflar arasındaki ayrılık sözleş- mesinde kararlaştırılan ve davacı tarafça davalıya yapılacak ödemelerden ayrı olarak davalının davacıya KDV ödemesi yapıp yapmayacağı hususuna ilişkin olup, vergi dairesinin vergi alacağının doğup doğmadığı tespitine ilişkin olmadığı görülmektedir. Vergi dairesinin vergi alacağının doğup doğmadığı hususu ancak tarafların vergi dairesi ile aralarında oluşacak başka bir uyuşmazlığa konu olabilir. Bu davada talep konusu olan, sözleşme kapsamında yapılan ödemelere ilişkin davalı tarafça davacıya KDV ‘nin de ödenip ödenmeyeceği hususu sözleşmenin yorumu ile ilgili olup, sözleşmenin yorumu aynı sözleşmede açık olarak düzenlenen ve olağan yargı yolunu uygulama harici tutan tahkim şartı gereğince Alman hakem kurulu tarafından verilecektir.
Sonuç olarak, taraflar arasında düzenlenen 23 Şubat 2016 tarihli sözleşmenin 3 ve 4 maddelerine göre, yukarıda da açıklandığı üzere sözleşmeden doğan her türlü anlaşmazlık için Alman hukukunun geçerli olacağı, sözleşmeden kaynaklı anlaşmazlık veya sözleşmenin geçerliliği hakkında oluşabilecek anlaşmazlıklar hakkında Alman Hakem Kurulu Enstitüsünce karar verileceğinin açıkça düzenlendiği, olağan yargı yolunun hariç bırakıldığı, davalı tarafça usulüne uygun şekilde ve süresinde tahkim itirazında bulunulduğu, bu bağlamda ilk derece mahkemesince tahkim itirazı nedeni ile davanın usulden reddine dair verilen kararın esas ve usul yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıl- dığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1- Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekâlet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/ 1.b.1 bendi ile 361/1 maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Yargıtay Temyiz Yolu Açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.08/11/2018