Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1961 E. 2021/1014 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1961 Esas
KARAR NO: 2021/1014
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/05/2018
NUMARASI: 2017/340 Esas, 2018/408 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ
KARAR TARİHİ: 23/09/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 08/05/2017 tarihli dava dilekçesinde; davalının kooperatifin ortağı olduğunu, 30/06/2016 tarihine kadar genel gider ve aidat borcu olarak toplam 6.584,00 TL borcunun bulunduğunu, sözlü ihtarlara rağmen borcun ödenmemesi üzerine genel kurul kararı toplantısında alınan karar ile Gebze … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalının takibe karşı haksız şekilde itiraz ettiğini iddia ederek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı; davacı iddiasını kabul etmediğini, görev itirazının bulunduğunu, kooperatif üyesi olup aralarında ticari ilişkinin olmadığını, ayrıca borcu kabul etmemekle birlikte zamanaşımına uğradığını, kooperatife ait defterlerin incelenmesini talep ettiğini savunarak, davanın reddi ile %20’den az olmamak üzere tazminata karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davacı kooperatifin ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bilirkişi tarafından ibraz edilen raporda; 2008-2016 yılları arasındaki ticari defterlerinden sadece 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerin delil kudretine haiz olduğu, davalı …’e ait ilk kaydın 2015 yılı açılış fişinde görüldüğü, açılış fişinde 6.434,00 TL açılış bakiyesi verdiği, ancak ilgili kaydın bir önceki yıl ticari defterlerinde bulunmadığı bu nedenle bu alacağa nereden ulaşıldığının anlaşılamadığını, 2016 yılı açılış fişinde de 11.884,00 TL alacak bakiyesi görülmekle birlikte bu alacağa da nasıl ulaşılacağının anlaşılamadığı, hesabın 11.884,00 TL bakiye vermesinin muhasebe temel mantığına aykırı olduğunu, davacının 22/01/2013 tarihli devir sözleşmesi sonrasında ödemesi gereken aidat tutarının 2013 yılı ocak ayından 2014 yılı Eylül ayına kadar toplam 3.100,00 TL olduğunu, davalının maliki olduğu gayrimenkule daha önceden malik olan dava dışı …’ın ne kadar borcu bulunduğu hususunda ticari defterlerden bir sonuca ulaşılamadığı, bu sebeple 23/01/2013 tarihli devir hakkında karara istinaden, davalının gayrimenkulü satın aldığı tarih olan 22/01/2013 tarih esas alınarak hesaplama yapıldığı, davalı tarafça sunulan 21/04/2015 tarih ve … sıra numaralı tahsilat makbuzu ile ödenen 150,00 TL’nin 2014 yılı emlak vergisi açıklaması ile yatırıldığı, ancak davacı tarafın zaten bu tutarı talep etmediği, dolayısıyla ilgili ödemenin icra takibine konu ödemeler içinde yer almadığı ve hesaplamaya bu nedenle dahil edilmediği, davacı vekilinin 05/10/2017 tarihli beyan dilekçelerinde 2013 sonrası için talep ettiği tutarlar içerisinde 2015 yılı emlak vergisi tutarı olan 320,00 TL ‘nin de yer aldığı ancak bu tutara nasıl ulaşıldığının dosya kapsamından anlaşılamadığı, nitekim ilgili tutara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi/belge bulunmadığı, 320,00 TL tutarındaki 2015 yılı emlak vergisine ilişkin olarak, davacı tarafça, mahkemeye bir bilgi/belge sunulması halinde davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 3.420,00 TL alacağı bulunduğu, 320,00 TL tutarındaki 2015 yılı emlak vergisine ilişkin olarak, davacı tarafça mahkemeye bir bilgi/belge sunulması halinde davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 3.100,00 TL alacağı bulunduğunun belirtildiğini, davacı vekilinin 05/10/2017 tarihli açıklama dilekçesinde 2015 yılı emlak vergisi olarak 320,00 TL alacak bulunduğunu açıkladığını, 2015 yılı emlak vergisinin Vergi Müdürlüğüne ödendiği ve davacı payının 320,00 TL olduğunu gösterir yazılı delilin dosyaya sunulmadığı, 2015 yılı emlak vergisini tahsil yetkisinin başka bir ifadeyle alacaklısının Vergi Müdürlüğü olduğundan davacının ancak kendi ödemesi halinde ödeme miktarında davalıya rücu edebileceğini, ödeme belgesi sunulmadığından bu alacak kalemi için açılan davanın da reddine dair gerekçesiyle davanın reddine dair karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporu ve ticari defterlerin müvekkili alacağını ispat etmesine karşı davalının dosyaya sunmuş olduğu makbuza istinaden mahkemece hatalı ve eksik inceleme sonucu hüküm kurulduğunu, dosyaya sunulan makbuzun 04/12/2017 tarihli olup söz konusu tarihin icra takibinin başlatıldığı tarihten ve davanın açıldığı tarihten sonraki bir tarih olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava; kooperatif genel gider ve aidat borcunun tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Taraflar arasında; davalının davacı kooperatifin üyesi olduğu konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; davacı tarafın, davalı üyeden takibe konu yapmış olduğu alacak kalemlerinin mevcut olup olmadığı, kararın usul ve yasaya uygun bulunup bulunmadığıdır. Dosya kapsamından, davacı sigorta şirketi tarafından davalı hakkında Gebze … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 6.584,00 TL alacağın tahsili amacıyla 15/08/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, takibe konu alacakla ilgili açıklamalar bölümünde genel gider ve aidat borcu şeklinde ifadeye yer verildiği, aidat borcunun ve genel giderlerin hangi tarihli genel kurulda karara bağlanmış olduğuna dair bir belirlemenin takip dosyasında olmadığı, davalının yasal süre içerisinde borcu ve takibe karşı itiraz ettiği, davacının ise İİK 67.maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde itirazın iptali davasını açmış olduğu anlaşılmıştır. 06/03/2018 tarihli bilirkişi raporunda; sonuç olarak, davacı kooperatifin 2006-2016 yılları arası(başlangıç ve bitiş yılları dahil) ticari defterleri ile davaya konu gayrimenkulün tapu kaydının dosyaya incelememiz için sunulması halinde raporun yazılabileceği belirtilmiştir. 10/04/2018 tarihli bilirkişi raporunda; sonuç olarak, davacı tarafça incelemeye sunulan 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerinden sadece 2015 ve 2016 yılları ticari defterlerinin delil kudretine haiz olduğu, incelemeye sunulan ticari defterlerin muhasebe tekniği açısından incelemeye müsait olmadığı, ilgili hesaplara dair tutarların aktarılmasında sıkıntılar olduğu, hesaplarda kapanış bakiyelerinde tutar görülmediği halde, açılış bakiyelerinde tutarlar göründüğü, bu manada ciddi bir inceleme için defterlerin yeterli olmadığı, davalının maliki olduğu gayrimenkule daha önceden malik olan dava dışı …’ ın ne kadar borcu bulunduğu hususunda ticari defterlerden bir sonuca ulaşılamadığı, bu sebeple 23.01.2013 tarihli devir hakkındaki karara istinaden, davalının gayrimenkulü satın aldığı tarih olan 22.01.2013 tarih esas alınarak hesaplama yapıldığı, davalı tarafça sunulan 21.04.2015 tarih ve 001115 sıra numaralı tahsilat makbuzu ile ödenen 150,00 TL’nin 2014 yılı emlak vergisi açıklaması ile yatırıldığı, ancak davacı tarafın zaten bu tutarı talep etmediği, dolayısıyla ilgili ödemenin icra takibine konu ödemeler içinde yer almadığı ve hesaplamaya bu nedenle dâhil edilmediği, davacı vekilinin 05.10.2017 tarihli beyan dilekçelerinde 2013 sonrası için talep ettiği tutarlar içerisinde 2015 yılı emlak vergisi tutarı olan 320,00 TL’nin de yer aldığı ancak bu tutara nasıl ulaşıldığının dosya kapsamından anlaşılamadığı, nitekim ilgili tutara ilişkin dosya kapsamında herhangi bir bilgi/ belge bulunmadığı, 320,00 TL tutarındaki 2015 yılı emlak vergisine ilişkin olarak, davacı tarafça, mahkemeye bir bilgi/ belge sunulması halinde davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 3.420,00 TL alacağı bulunduğu, 320,00 TL tutarındaki 2015 yılı emlak vergisine ilişkin olarak, davacı tarafça, mahkemeye bir bilgi/ belge sunulamaması halinde davacı tarafın davalı taraftan takip tarihi itibariyle 3.100,00 TL alacağı bulunduğu belirtilmiştir. Mahkemece, bilirkişi raporuna göre davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekili, 10/05/2018 tarihli duruşmada zapta geçen beyanı ile bilirkişi raporuna bir diyecekleri olmadığını, talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir. Aynı celsede, davalıda rapora bir diyeceğinin olmadığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Kooperatiflerin, kendi ortaklarının ekonomik yararlarını karşılıklı yardım, dayanışma ve kefalet sureti ile koruyacakları 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 1. maddesinde belirlenmiştir. Yapı kooperatiflerinde ise, ana sözleşmelerine konulan madde ile kooperatifin amacının, ortaklarının konut ihtiyaçlarının karşılanması olacağı hususu belirtilmiştir. Bu amaçlarının gerçekleşmesi doğrultusunda Kooperatif ana Sözleşmesinin 21,23/6 ve 61. maddesi gereğince konutun ve işyerinin maliyet bedelini genel kurul kararları doğrultusunda ödeme yükümlülüğü bulunmaktadır. Parasal yükümlülük, kooperatife karşı her türlü akçeli yükümlülüğü ifade etmektedir. Uygulamada, kooperatif ve ortak arasındaki anlaşmazlıkların çoğunun ödemelere ilişkin olduğu görülmektedir. Ortaklardan tahsil edilecek miktar, zaman ve ödeme koşullarının belirlenmesi genel kurulun devir ve temlik edemeyeceği yetkileri arasında sayılmıştır. ( 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 42. maddesi, Anasözleşme 23/6 ). Genel kurul bütün ortakları temsil eden en yetkili organdır. Genel kurul kararlarının iptali 1163 sayılı Kooperatifler Kanunun 53. maddesinde düzenlenmiştir. Genel kurul kararı iptal edilmedikçe taraflar yönünden bağlayıcı olacaktır. Bu açıklamalardan sonra somut dava değerlendirildiğinde, davacı tarafın takibe konu etmiş olduğu aidat alacaklarının ve genel giderin hangi tarihli genel kurul kararı ile alındığı takip talebinde belirtilmediği gibi daha sonraki aşamalarda da herhangi bir açıklamada bulunulmamıştır. Diğer taraftan, davacı kooperatifin alacak kalemleri ile ilgili olarak iddiasını ispatlayacak nitelikte usulüne uygun ticari defter ve kayıtlarını sunamadığı, defterlerin delil niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır. Ve mahkemenin kabulünde olduğu üzere, emlak vergisi ile ilgili olarak alacak kalemine dair takip dosyasında herhangi bir talep olmadığı, bu amaçla da davacının dava aşamasında ileri sürmüş iddiaları doğrultusunda bu kalem alacağa dair karar verilemeyeceğine ilişkin gerekçesinin isabetli olduğu, taleple bağlılık ilkesi kapsamında, talepten farklı veya başka bir şeye hüküm tesis edilemeyeceğinden davacı vekilinin aksine istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle ve özellikle dosya kapsamına uygun, yeterli ve gerekçeli bilirkişi raporu, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu ve tip anasözleşmesi ile HMK’nın ilgili hükümleri ve emsal ilamlar neticesinde, davacı tarafın takip konusu yapmış olduğu alacak kalemlerinin varlığını HMK’nın 190/1.fıkrası gereğince usulüne uygun deliller ile ispat edememiş olması nedeniyle istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1- Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/340 Esas, 2018/408 Karar ve 10/05/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından davacının peşin olarak yatırmış olduğu 35,90 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 362/1-a bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23/09/2021