Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1906 E. 2021/1244 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1906 Esas
KARAR NO: 2021/1244
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI: 2014/1130 Esas, 2018/363 Karar
DAVA: TAPU İPTALİ VE TESCİL (Satın Almaya Dayalı)
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı kooperatifin 43 nolu üyesi olup üyeliği 1979 yılında muris babası …’tan devraldığını ve kooperatif yönetim kurulunun üyeliğini tescil ettiğini, murisin 2013 yılında vefat ettiğini, murisin ikinci eşi olan davalı … tarafından keşide edilen ihtar ile kooperatif üyeliği nedeniyle müvekkili adına kayıtlı olması gereken işyerinin muris adına kayıtlı olduğunu öğrendiklerini, kooperatifin ferdileştirme sürecinde hata ve hile taşınmazın 31/12/1993 yılında muris adına tescil edildiğini, muris ile davacı oğlunun birlikte çalışması nedeni ile taşınmaz ile ilgili tüm işlemlerin muris adına yürütüldüğünü belirterek … Sitesi, … ada … parsel, atölye niteliğindeki taşınmazın tapusunun iptali ile müvekkili adına tescilini, bu talebin kabul edilmemesi halinde fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL taşınmaz değerinin tahsilini, uğranılan zarar ve mahrum kalınan kira geliri için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı kooperatif vekili cevabında; görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu, davada zamamaşımı süresinin geçtiğini, davacının üyeliği 1982 yılında murise devrettiğini, aidat ve diğer ödemelerin muris tarafından yapıldığını, murisin vefatından sonra dava konusu işyerinde mirasen intikal işinde davacının sadece kendi payı yönünden vergi ödeyerek yerin murise ait olduğunu kabul ettiğini, kira sözleşmelerinin muris adına yapıldığını, tapunun 1993 yılında muris adına tescilinden yıllar sonra dava açılmasının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalılar … ve … cevabında; davacı ve davalılar kooperatif ortağı olmadığından davanın ticari dava sayılamayacağını, hata ve hile ile tapuda tescil yapıldığı iddiası yönünden BK’da öngörülen 1 ve 10 yıllık sürelerin geçtiğini, müvekkilleri ile davacının üvey annesi olan davalı …’ın ortaklığın giderilmesi davası açması nedeniyle bu davanın açıldığını, davacının bedel ödemeden aldığı üyeliği 1982 yılında murise devrettiğini, aidat ve diğer ödemelerin muris tarafından yapıldığını, davacının sadece kendi payı yönünden vergi ödeyerek yerin murise ait olduğunu kabul ettiğini, kira sözleşmelerinin muris adına yapıldığını, davacının hiçbir kooparetif toplantısına katılmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı karşı davacı … cevap ve karşı davasında; davanın görev ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, tüm belgelerde murisin hak sahibi gözüktüğünü, kooperatife dair tüm yükümlülüklerin muris tarafından yerine getirildiğini, taşınmazın muris tarafından kiraya verildiğini, açtıkları ortaklığın giderilmesi davasının uzatma amacı ile bu davanın açıldığını, davacının kötüniyetli olduğunu, bu nedenle HMK’nın 329 maddesindeki yaptırımların uygulanması gerektiği belirterek davanın reddini savunmuş, karşı dava ile açılan asıl dava nedeniyle müvekkiline verilen zararların karşılanmasını ve müvekkilinin hakkına geç kavuşmasının oluşturduğu maddi kayıpların telafisi için şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 3.000,00 TL manevi tazminatın davacı karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesi; murisin 1979 yılında kooperatif ortaklığını davacıya devrettiği ve davalı kooperatifin davacıyı üyeliğe kabul ettiği, davacının 1982 yılında dilekçe ile kooperatif payını murise devrettiğini beyan ettiği, kooperatifin bu hususta karar almadığı, ancak murisin fiilen kooperatif üyeliğine kabul edildiği ve bu tarihten sonra tüm aidatların muris tarafından ödendiği, genel kurul toplantılarına murisin katıldığı, taşınmazın muris adına tescilinin yolsuz tescil olmadığı, HMK’nın 329. maddesine hiçbir hakkı olmadığı halde dava açılmasının yaptırıma bağlandığı, ancak davacının bir hak iddiasının bulunması karşısında bu maddenin uygulanamayacağı; karşı davada ise dava açmanın anayasal hak olduğu ve karşı davada ne şekilde zarar görüldüğü hususunun ispatlanamadığı gerekçesiyle asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresinde davacı ve davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; tek başına üyelik devir sözleşmesi ile üyeliğin geçmeyeceğini, yönetim kurulunun devralan kişinin üyelik sıfatını taşıması halinde bu kişinin üyeliğe kabulü yönünde karar alması gerektiğini, kooperatifin müvekkilinin hisse devri dilekçesini kabul etmediğini ve müvekkilinin üyeliğinin devam ettiğini, bu nedenle müvekkili üye olmasına rağmen muris adına yapılan tescilin yolsuz tescil olduğunu, müvekkilinin kötü niyetli olmadığını; karşı dava yönünden ise davanın reddine karar verilmesi doğru olmakla birlikte müvekkili lehine maddi ve manevi tazminat davaları yönünden ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken tek vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve karşı davanın vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı … vekili istinaf nedenleri olarak; asıl davada davanın reddine karar verildiğini, ancak müvekkili ile davalı kooperatif yönünden ret sebebinin farklı olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacı kötüniyetli olduğundan her bir davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, davacının cüzi bir miktar göstererek dava açtığını ve taşınmazın değerinin tespitinden sonra harcın davalılar vekili tarafından tamamlandığını, davacının istinaf aşamasında müvekkili tarafından yatırılan harçtan yararlanmaması gerektiğini, HMK’nın 329. maddesindeki yaptırımların uygulanması taleplerinin değerlendirilmediğini; karşı dava yönünden ise delillerinin toplanmadığını ve bilirkişi incelemesi yapılmadığını, ortaklığın giderilmesi için açtıkları davanın sürüncümede bırakılması için asıl davanın açıldığının tanık beyanları ile sabit olduğunu, ortaklığın giderilmesi davasının halen bu davanın sonucunu beklediğini, bu nedenle zarara uğradıklarını, ayrıca asıl dava nedeni ile kendisini vekille temsil ettirmek zorunda olan müvekkilinin zararı bulunduğunu belirterek asıl davada verilen hükmün vekalet ücreti yönünden kaldırılmasını ve müvekkili lehine ayrı vekalet ücretine hükmedilmesini; karşı dava yönünden ise kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı kooperatif vekili istinaf talebine cevabı ile katılma yoluyla istinaf talebinde; davacının istinaf talebinin yerinde olmadığını, müvekkili ile diğer davalılar arasında asıl davanın ret sebebinin farklı olduğunu, bu nedenle müvekkili lehine ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek davacının istinaf talebinin reddini ve müvekkili yönünden hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalılar … ve … vekili istinaf talebine cevabı ile katılma yolu ile istinaf talebinde; dava konusu olayda TMK’nın 1024 maddesinin uygulanamayacağını, davacının kooperatif üyesi olmadığını, müvekkilleri ile davalı kooperatif yönünden ret sebebinin farklı olduğunu, bu nedenle her bir müvekkili lehine ayrı ayrı nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek davacının istinaf talebinin reddini ve müvekkili yönünden hükmün vekalet ücreti yönünden düzeltilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Davalılar … ve … vekili’nin katılma yolu ile istinaf talebinin incelenmesinde; Davalılar … ve … vekili katılma yolu ile istinaf talebinde bulunmuşlarsa da, davacının istinaf dilekçesinin davalılara 06/06/2018 tarihinde tebliğ edildiği, davalıların istinaf dilekçesinin ise 21/06/2018 tarihinde sunulduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 347 ve 348. maddeleri uyarınca istinaf dilekçesinin tebliğinden itibaren iki haftalık cevap süresi içinde katılma yolu ile istinaf talebinde bulunulabileceği, anılan davalıların katılma yolu ile istinaf dilekçesinin süresinde olmadığı anlaşıldığından, Davalılar … ve … vekili katılma yolu ile istinaf talebinin süre yönünden reddi gerekmiştir. Davacı ve davalı kooperatif ile davalı …’ın istinaf taleplerinin incelenmesinde; Dava, kooperatif üyeliğine dayalı tescil, bunun mümkün olmaması halinde tazminat talebi ile mahrum kalınan kira geliri ve uğranılan zarar taleplerine; karşı dava ise maddi ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı, kooperatif üyeliğini muris babasından devralmasına rağmen taşınmazın muris adına tescil edildiğini ileri sürerek taşınmazın adına tescilini, aksi halde değerinin tazminin, ayrıca mahrum kalınan kira geliri ile uğranılan zararın tazminini; davalı karşı davacı ise; açılan dava nedeniyle maddi ve manevi zarara uğradıklarını ileri zararların tazminini talep etmektedir. Mahkemece asıl ve karşı davanın reddine karar verilmiş, taraflar karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının kooperatif üyesi olup olmadığı, davacının üyeliğini murise devredip etmediği, açılan asıl dava nedeni ile davalı karşı davacının maddi ve manevi zararının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda; dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle değerinin 1.650.000 TL olduğu, muris …’ın 22/06/1970 tarihinde kooperatifin ilk ortaklarından görüldüğü, 01/01/1971 tarihinde 43 numaralı ortak olarak kooperatife kabulünün bulunduğu, 16/01/1979 tarihinde … tarafından ortaklığının davacıya devredildiği ve aynı tarihte davacının ortak olarak kabul edildiği, 09/12/1982 tarihinde davacı tarafından ortaklık payının babasına devrine ilişkin dilekçe vererek çıkma talebinde bulunduğu, kooperatif tarafından bu dilekçeye göre işlem yapılmamasına rağmen muris …’ın 110 numaralı ortak olarak kooperatifte kabul edildiği, bu tarihten sonraki tüm ödemelerin muris tarafından yapıldığı, tüm genel kurul toplantılarına murisin katıldığı, bu 30 yıllık sürede davacının hiçbir sürede ödeme ve faaliyete katılmasının söz konusu olmadığı, dava konusu taşınmazın 31/12/1993 tarihinde muris adına tescil edildiği, netice itibariyle davacının kooperatif üyesi durumunda bulunmadığı ferdileşme tarihinde murisin ortak olduğundan yolsuz tescil söz konusu olmadığını beyan etmişlerdir. Kooperatifler Yasası’nın 14/2. maddesi uyarınca kooperatif ortaklığı devredilebilir. Yönetim kurulu, ortaklığı devralan kişinin ortaklık niteliklerini taşıması halinde, bu kişiyi ortaklığa kabul eder. Aidat yükümlülüğü bulunan bir kooperatifte ortağın uzun süre kooperatife uğramaması, aidat borcunun bulunup bulunmadığını takip etmemesi dolayısıyla ortaklığın sona erdiğinin zımnen kabul edildiği, diğer ifade ile üyelik haklarından zımnen vazgeçildiği, bu durumun eylemli olarak ortaklıktan çıkma iradesini yansıttığı kabul edilerek işlem yapılmalıdır. (23. HD’nin 20/10/2011 tarih ve 882/11854 sayılı kararı) Somut uyuşmazlıkta, davacının 19/12/1982 tarihinde ortaklık payının babasına devrine ilişkin dilekçe vererek çıkma talebinde bulunduğu, kooperatif tarafından bu dilekçeye göre işlem yapılmamasına rağmen muris …’ın 110 numaralı ortak olarak kooperatifte kabul edildiği, bu tarihten sonraki tüm ödemelerin muris tarafından yapıldığı, tüm genel kurul toplantılarına murisin katıldığı, bu 30 yıllık sürede davacının hiçbir sürede ödeme ve faaliyete katılmasının söz konusu olmadığı, şu durumda davacının ortaklığının sona erdiğini zımnen kabul ettiği anlaşıldığından ferdileştirme işleminin kooperatif ortaklığına bağlı olarak muris adına yapılması ve taşınmazın muris adına tescilinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle mahkemece asıl davanın reddine karar verilmesi yerindedir. Bunun yanında mahkemece asıl davada davalılar yararına tek bir nispi vekalet ücretine hükmedilmiş olup, davalı kooperatif ve … ret sebepleri farklı olduğundan ayrı ayrı nispi vekalet ücretine karar verilmesi gerektiğini belirterek karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’nin 3/2 maddesi: ‘Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur.” hükmünü düzenlemektedir. Somut uyuşmazlıkta asıl davanın ret sebepleri tüm davalılar yönünden aynı olduğundan davalılar lehine tek bir vekalet ücretine takdir edilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir. Ayrıca davalı karşı davacı taraf, ortaklığın giderilmesi davasını sürüncemede bırakmak için kötüniyetli olarak asıl davanın açıldığını belirterek HMK’nın 329. maddesindeki yaptırımların uygulanmasını talep etmiştir. HMK’nın 329. maddesi; “Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.” hükmünü düzenlemektedir. Somut uyuşmazlıkta davacının kooperatif üyeliğini muris babasından devraldığı iddiasıyla dava dava açmış olup, kötüniyetli olduğu ispatlanmadığından mahkemece davacı aleyhine HMK’nın 329. maddesinde öngörülen yaptırımların uygulanmamasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Karşı dava yönünden yapılan incelemede ise; Karşı davacı açılan asıl dava nedeniyle müvekkiline verilen zararların karşılanmasını ve müvekkilinin hakkına geç kavuşmasının oluşturduğu maddi kayıpların telafisi için şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile 3.000,00 TL manevi tazminatın karşı davalıdan tahsilini talep etmektedir. Ancak hak arama hürriyeti kapsamında bir dava açılmasının ne şekilde maddi kayıplara neden olduğunun açıklanmadığı gibi, ayrıca dava açılmasının kişilik haklarına saldırı niteliğinde görülmesi de mümkün olmadığından mahkemece karşı davanın reddine karar verilmesinde de bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bununla birlikte karşı davalı, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesine rağmen lehine tek vekalet ücreti verilmesinin hatalı olduğunu da belirterek karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 10/4 maddesi; “Manevi tazminat davasının, maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün diğer taleplerle birlikte açılması durumunda; manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” hükmünü içermektedir. Bu durumda mahkemece manevi tazminat davası yönünden ayrı bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, reddedilen maddi ve manevi tazminat talepleri yönünden tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenler ile Davalılar … ve … vekili asıl davada katılma yolu ile istinaf talebinin süre yönünden reddine, davalı kooperatif vekilinin asıl davada katılma yolu ile istinaf talebinin esastan reddine, davalı karşı davacı … vekilinin asıl ve karşı davada istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan reddine, davacı karşı davalının asıl dava yönünden istinaf talebinin esastan reddine, karşı dava yönünden istinaf talebinin yukarıda belirtilen nedenler ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince kabulü ile, kararın kaldırılmasına ve yeniden esas hakkında davanın ve karşı davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M:Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Asıl davada davacı karşı davalı ile davalı kooperatif vekilinin katılma yolu ile istinaf talebinin esastan, davalılar … ve … vekilinin katılma yolu ile istinaf talebinin ise süre yönünden AYRI AYRI REDDİNE, Davalı karşı davacı … vekilinin asıl ve karşı davaya yönelik istinaf taleplerinin ayrı ayrı esastan REDDİNE, 2-Davacı karşı davalının karşı dava yönünden istinaf talebinin KABULÜ ile, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1130 Esas, 2018/363 Karar ve 11/04/2018 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, yeniden HÜKÜM TESİSİNE, 3/a-1)Asıl Dava Yönünden; davacının davasının REDDİNE, a-2)Alınması gereken 59,30 TL harcın, davacı tarafça peşin olarak yatırılan 14.135,37 TL harçtan mahsubu ile bakiye 14.076,07 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, a-3)Davalı … tarafından yatırılan 7.045,00 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde bu davalıya iadesine, a-4)Davalı … tarafından yatırılan 3.498,75 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine, a-5)Davalı … tarafından yatırılan 3.498,75 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa iadesine, a-6)Davacı tarafça sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, a-7)Davalı … ve … tarafından yapılan 67,40 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalılara verilmesine, a-8)Davalı … tarafından yapılan 51,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, a-9)Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden davalılar yararına takdir olunan 90.550,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, a-10)Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iade edilmesine, 3/b-1)Karşı Dava Yönünden; davacının davasının REDDİNE, b-2)Alınması gereken 59,30 TL harcın, peşin olarak yatırılan 222,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 162,70 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde karşı davacıya iadesine, b-3)Karşı davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, b-4) Karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen maddi tazminat talebi yönünden davalı yararına takdir olunan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, b-4) Karşı davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat talebi yönünden davalı yararına takdir olunan 3.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, b-5)Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine,
İstinaf Giderleri Yönünden 4-Asıl davaya ilişkin olmak üzere, Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince ayrı ayrı alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcının; davacı …, davalılar … ve …, davalı … ve davalı … tarafından ayrı ayrı peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40 TL’er TL harcın davacı …, davalılar … ve …, davalı … ve davalı …’tan ayrı ayrı tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-Karşı davaya ilişkin olmak üzere, Karşı davacı …’ın istinaf talebi yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcın karşı davacı … tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın karşı davacı …’tan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, Karşı davalı …’ın istinaf talebin yönünden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanuna bağlı tarife gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu istinaf karar harcın karşı davalı … tarafından peşin olarak yatırılan 35,90 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın karşı davacı …’tan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, Karşı davalı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcı ile 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcının karşı davacı …’tan tahsili ile karşı davalı …’a verilmesine, 6-Davacı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına, 7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, 8-HMK 333. maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 361 maddesi gereğince kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.05/11/2021