Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1822 E. 2021/972 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1822 Esas
KARAR NO: 2021/972
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2018
NUMARASI: 2016/46 Esas, 2018/487 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2013 yılından beri davalıya, davalının getirdiği turist gruplarına otel konaklaması, müze girişleri, uçak biletleri, yiyecek içecek, diğer yer hizmetleri gibi sair hizmetlerin tedarikini sağladığını, kesilen faturaların itiraza uğramadığını, davalı aleyhinde Bakırköy … İcra Müd.’nün … E. sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, davalının hukuki dayanaktan yoksun olarak takibe, borca ve faize itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket yetkilisi …’ın davacı firmada genel müdür olarak ve yurt dışı temsilcisi sıfatı ile çalıştığını, davacı şirketi de genel müdür sıfatı ile yurt dışında temsil ettiğini, aynı zamanda Sosyal Güvenlik Kurumu hizmet dökümü ile de sabit olduğu üzere şirketin sigortalı çalışanı olduğunu,. 31.12.2013 tarihine kadar davacı firmada çalıştığını, müvekkili şirket yetkilisinin davacı firmada çalışır iken, burada bir kısım hizmet alımlarını yapmak adına bir şirket kurması amacı ile davacı şirket yetkilisi ve babası tarafından ikna edildiğini ve müvekkili şirketin kurulduğunu, davacı şirketin yönlendirdiği Mali Müşavir …’ın şirketin kuruluşu ile ilgili işlemleri yürüttüğünü, müvekkili şirket yetkilisinin davacı şirketten ayrıldığını, mali müşavirin uyarılara rağmen defterleri müvekkili şirkete teslim etmediğini, müvekkili şirketin …’ı Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’na şikayet ettiğini, noter kanalı ile …’ı azlettiğini ve hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu. Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda … hakkında Hizmet Nedeniyle Görevi Kötüye kullanma suçundan iddianame düzenlendiğini ve Küçükçekmeoe 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/378E sayılı dosyasında yargılandığını, bu dosyada …’ın 2013 yılında şirketin mali müşavirlik işlerini yaptığını ve şirketin kuruluş işlerini takip ettiğini ikrar ettiğini, davanın halen derdest olduğunu, müvekkili şirketin defterlere hiçbir şekilde ulaşamadığını, defterlerin zayi olduğuna ilişkin olarak Bakırköy 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/174 E sayılı dosyasında Zayi Belgesi verilmesi talepli dava açıldığını, defterlerin düzenlenip düzenlenmediği belli olmadığından sonuç alınamadığını, müvekkili şirket ve yetkilisi İsmail …’ın, davacı şirket ve Mali Müşavir …’ın birlikte hareket etmesi sonucu büyük zarara uğradığını, bu tarihlerden sonra davacı tarafından gönderilen faturalardan haberdar olunca, müvekkilinin yeni alacağı hizmetleri düşünerek ve şirketini ayakta tutabilmek adına davacıya 100.000,00 TL ödeyerek iş alımı yapmak istediğini Mart 2015 tarihli mail ile beyan ettiğini, davacının dilekçesi ekinde sunulan mail içeriklerinin kötü niyetli olarak, gerçekte yapılmış bir alışveriş gibi gösterildiğini, müvekkilinin davacı şirketin işlemleri için Çin’de olduğu ve mali müşavir ile yaşanan sıkıntılardan ve mali müşavir …’ın da kötü niyetli olarak davacı şirket ile işbirliği içerisinde olmasından kaynaklı olarak davacı tarafından gönderilen faturaların iade edilemediğini, akabinde iade faturaları düzenlendiğini, müvekkilinin o dönemde mutabık kalınan hizmet bedellerini ödediğini belirterek davanın reddi ile kötüniyet tazminatının davalıdan tahsilini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI İlk Derece Mahkemesi bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalının defter ibrazından kaçındığı, Bakırköy kapatılan 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/174 esas sayılı dosyasında zayi belgesi verilmesi yönündeki talebin reddedildiği, her ne kadar davalının, defterlerin mali müşavirler tarafından iade edilmediğinden sunulamadığını iddia etmiş ise de, bununla ilgili herhangi bir kayıt sunmadığı, davacı ile davalı arasında BA ve BS formlarına ilişkin mutabakatlar da yapıldığı, bu mutabakatlar ve dava dışı firmayla ilişki ve ödemeler dikkate alındığında davacının davalıdan 120.042,57 USD alacaklı olduğu, davalının ödeme iddiasını ispat edemediği, ödeme belgelerinde ödemelerin davalı adına yapıldığına ilişkin bir kayıt bulunmadığı gerekçesi ile davacının davasının KISMEN KABULÜ ile; davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın 122.042,57 USD yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, takip tarihinden itibaren 3095 Sayılı Yasanın 4/a maddesi gereğince para cinsi dikkate alınarak faiz uygulanmasına, Alacağın % 20 si olan 70.467,37 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf talebinde; cevap dilekçesini tekrarla, yerel mahkeme tarafından kaleme alınan gerekçeli karar içeriğinin şaşkınlık yarattığını, yargılama sırasında müteaddit kereler defter ibrazının Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında yer alan gerekçeler sebebi ile gerçekleştirilemediği, defter ibrazından kaçınıldığına ilişkin ara kararlardan sarfınazar edilmesi gerektiği, bilirkişinin defter ibrazından kaçınıldığına ilişkin beyanlarının kötü niyet ihtiva ettiğinin hem sözlü hem de yazılı olarak belirtilmiş olmasına rağmen yerel mahkemenin gerekçeli kararında bu dosyaya hiç değinilmediğini, dahası mali müşavir … hakkında verilen bir yargı kararı bulunmasına rağmen bu yargı kararının nedense delil olarak dikkate alınmadığını, Bakırköy kapatılan 20. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyasındaki zayi talebinin reddedilmesindeki gerekçenin dikkate alınmadığını, yapılan ödemelerin açıklığa kavuşturulmadığını, gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan karar verildiğini, dosya kapsamının olduğu gibi gerekçeye yansıtmaktan kaçınıldığını, kötü niyetli ibareler bulunduğunu, 22.11.2017 tarihli celsede davacı vekilinin “bilirkişi ile haricen görüştüğünü beyan ettiğini, bu hususun duruşma tutanağına geçirilmediğini, davalı vekilinin müdahalesi ile tutanağa geçirildiğini, o sırada duruşma salonunda hazır bulunan ve duruşma bekleyen Av. … tarafından tutanağın imza altına alındığını, 2. ek raporda yer alan kötüniyetli çıkarımlar ve eksik yanıltıcı incelemeler nedeni ile bilirkişi hakkında Bakırköy Cumhuriyet Bassavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu, 2018/47803 HZ. sayılı dosya üzerinden soruşturma başlatıldığını, talebe rağmen mahkemece dosyanın getirtilmediğini, gerekçede bu hususa yer verilmediğini, 02.10.2017 tarihli ek rapordaki tespitlerin yerinde olduğunu, mahkemenin 22.11.2017 tarihli celse 1 nolu ara kararı gereğince alınan raporda ise bilirkişinin yalnızca davacının çelişkili kayıtlarına itibar ederek rapor düzenlediğini, raporun 4. sayfası 3 nolu bendinde müvekkili şirket yetkilisi …’ın aynı zamanda … Şirketinin de yetkilisi olduğu gibi şaşkınlık uyandıran bir kanaate varıldığını, bu kanaate de, davacı tarafından dosyaya sunulup delil olarak dayanılmayan ama var olduğu iddia edilen bir maille ulaşıldığını, müvekkili şirket yetkilisi … tarafından böyle bir mail gönderilmediğini, ayrıca mahkeme ara kararı ile bilirkişiden, böyle bir şirketin gerçekte var olup olmadığına ilişkin bir araştırma yapması istenildiği halde, bilirkişinin bu hususa hiç değinmediğini, davacı yanın bu güne değin müvekkili şirket yetkilisinin dava dışı şirketin yetkilisi olduğuna ilişkin bir beyanının bulunmadığını, dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra böyle bir beyana yahut mail içeriğinde dayanılmış olsaydı dahi, bu hususun iddianın ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olduğunu, müvekkilinin, 19.03.2013-31.12.2013 tarihleri arasında davacı şirketin sigortalı personeli olduğunu, İş Kanunu amir hükümleri gereğince, davacının, çalışanının başkaca bir şirket kurup işletmesi halinde haklı nedenle fesih hakkı bulunduğu gibi, davacının, çalışanının kurmuş olduğu şirket ile ticari ilişki içerisine girmesinin de kabul edilebilir bir durum olmadığını, bilirkişi raporunda geçen e-postanın ne zaman hangi konuşma içerisinde gönderildiği, konuşmaların öncesi sonrasının neler olduğu hususuna değinilmediğini, dosya içeriğine sunulan deliller arasında görülmemiş olan ve bu güne değin hiç bahsedilmemiş olan ‘sözde’ mail içeriklerine dayanılarak, davacı yanın iddialarına haklılık kazandırılmak istendiğini, bilirkişinin bilişim uzmanı olmadığını, bilirkişinin dosya kapsamını bir kenara bırakarak muhtemelen davacı vekilin 22.11.2017 tarihli celsede de belirttiği gibi davacı yanla celse arasında usule aykırı şifahi görüşmeden etkilendiğini, yerel mahkemenin ise, hiçbir araştırma ve inceleme yapmaksızın bilirkişi tarafından ileri sürülen bu kanaatleri peşinen kabul etme yoluna gittiğini, yurt dışında bir Türk Vatandaşının şirket kurmak istediğinde veya bir şirkete ortak olmak istediğinde, bu hususun Ekonomi Bakanlığı’na ve diğer ilgili Bakanlıklara üç ay içerisinde bildirilmesi zorunluluğunun bulunduğunu, dava dışı şirket … açısından bu durumun araştırılmadığını, birinci ek rapordaki tespitlerle ikinci ek rapordaki tespitlerin birbiri ile çeliştiğini, itirazların değerlendirilmediğini, Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/378 E sayılı dosyasında …’ın TCK’nun 155/2 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiğini, ceza dosyasındaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmediğini, savunma haklarının kısıtlandığını, bilirkişi raporunun yeterli olmadığını, muhasebe tekniğinden uzak olduğunu, 25.12.2013 tarihli 10.000 USD miktarındaki ödemeyi gerçekleştiren kişinin bizzat müvekkili şirket yetkilisi … olmasına rağmen borcun dava dışı Çin menşeili …. Şirketinin borcundan düşüldüğünü, ayrıca müvekkili firma … Ltd. Şti. tarafından gerçekleştirilen 4.300 USD miktarındaki ödemeninde dava dışı Çin menşeili … Şirketinin borcundan düşüldüğünü, ayrıca müvekkili şirket adına gönderilen ve müvekkili şirket borcuna mahsup edilen havale ayrıntılarına da, nedeni meçhul olmakla birlikte, bilirkişi raporunda yer verilmediğini, müvekkili tarafından 283,00 USD ödemenin, … pos cihazından 03.03.2014 tarihinde saat 15.18’de … onay kodlu kredi kartı ile 5.129,00 USD ödemenin … Bankası pos cihazından 04.04.2014 tarih ve saat 17.17’de … onay kodlu kredi kartı ile yapıldığını, 610,00 USD ödemenin 12.02.2014 tarih ve 777 internet şubesi aracılığı ile IBAN … no.lu hesaba gönderildiğini, hesap sahibi …’ın davacı firmanın çalışanı olduğunu, 1.663,00 USD ödemenin … Bankası ve … pos cihazı ile 09.02.2014 tarihinde davacı tarafından tahsil edildiğini, … Ltd. Şti.’nin banka hesapları, pos hesapları ve mail order hesap kayıtları her iki bankadan ve şirket hesaplarının bulunduğu diğer bankalardan istenildiğinde olayın aydınlanacağını, müvekkili ile davacı firma arasındaki BA-BS formaları ve mutabıklara dikkat eden bilirkişi ve yerel mahkemenin nedense dava dışı şirketle gerçekleştirildiği iddia edilen ticari ilişkide bu hususa değinmediklerini, banka hesap dökümleri ve ödeme dekontlarının dosyada mevcut olmasına rağmen, davacının herhangi bir delil niteliği taşımayan cari ekstrelerine göre rapor düzenlendiğini, 25.12.2013 ve 27.12.2013 tarihlerinde … Bankası’na gönderilen 10.000,00 USD, 40.000,00USD ve 5.170,00USD’nin işlem açıklamalarına bilirkişi tarafından bakılmış olsa idi, bu meblağların müvekkili şirket borcundan düşülmesi gerektiğin açık olduğunu, … Şirketi’nin varlığı ve davacının bu şirketle olan ticaret konusunda ispat külfetinin davacıda olduğunu belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzeni ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; Dava, hizmet bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Dosya kapsamından; davacı tarafından davalı aleyhinde dayanak cari hesap gereğince Bakırköy … İcra Müd.’nün … E. sayılı dosyası üzerinden 145.768,75 USD asıl alacak ve 111,82 USD işlemiş faiz olmak üzere toplam 145.887,57 USD’nin tahsili için takip başlatıldığı, davalının takibe itirazı üzerine yasal bir yıllık süre içerisinde itirazın iptali için eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunup bulunmadığı, davacının davalıya hizmet verip vermediği, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş bilirkişi raporu alınmıştır. 20.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafından ibraz edilen ticari defterlerin davacının lehine delil niteliği taşıdığı, davacı’dan davalıya ilk faturanın 10.12.2013 tarihinde düzenlendiği, 10.12.2013-31.12.2013 tarihleri arası 2013 döneminde ABD doları olarak düzenlenen 17 (onyedi) adet fatura toplamının ilgili dönem Usd/TL kurları üzerinden toplam 275.643,93 TL davalı firmaya borçlandırma yapıldığı, davacı tarafından düzenlenen hizmet faturalarında hizmetin ne olduğu, içeriği, hizmet -fatura ilişkisinin dayanağının gösterildiği, 2014 yılında 10.01.2014-31.12.2014 tarihleri arasındaki dönemde toplam 41 adet hizmet faturası ile toplam 886.098,43 TL satış sonrası 2013 yılından gelen borç bakiyesi ile davalının toplam borç bakiyesinin 1.161.742,36 TL olduğu, davalı şirket tarafından 06.02.2014-03.12.2014 arası yapılan toplam 766.179,27 TL’lik ödeme ile, davalının 31.12.2014 sonu itibariyle borç bakiyesinin 395.563,11 TL’ye gerilediği, davalı tarafından düzenlenen fiyat farkı faturalarının davacı tarafından kayıtlara alınmayarak iade edildiği, 2014 yılı sonu itibariyle 395.563,11 TL davalı firma borcunun, 2015 yılına devrettiği, davacı ve davalı taraflar aralarında düzenlenen mutabakat formları ile de kayıtlarına intikal ettirilen tüm faturalara ilişkin mutabakatların yapıldığı, Ocak 2014 dönemi için toplam 93.579,56 TL(KDV’siz) yedi (7)adet fatura toplamı, Nisan 2014 dönemi için toplam 125.106,59 TL(KDV’siz) dört (4) adet fatura toplamının mutabakatının yapıldığı, davalı tarafından aynı dönemin Form Ba’ sı ile alışlarının Gelir idaresi Başkanlığına beyan edildiği, KDV Beyannamesinin verildiği davalı tarafından bilirkişi incelmesine ticari defter ve belgelerini sunmamasına karşın davalı şirket kasesi ve imzası ile düzenlenen Ba-Bs Mutabakatlarına ilişkin bu kayıtlardan dava konusu faturaların davalı ticari defterlerine kaydedildiğinin tespit edildiği, davacının, 16.04.2015 tarihli Cari hesap asıl alacak tutarı olan 330.235,00 TL’sinin aynı tarihli TCMB Döviz Alış Kuru 2.6969 TL/USD kuru ile 122.449.84 USD olduğu, takip tarihi 17.11.2015 itibariyle de anapara tutarının 122.449,84 USD, TL karşılığının ise 351.663,72 TL olduğu belirtilmiştir. Davalı vekili 17.04.2017 tarihli dilekçesinde davacıya yapılan ödemeler ile ayrıntılı beyanda bulunmuş, tarafların bilirkişi raporuna itirazı ile ek rapor alınmıştır. 02.10.2017 tarihli ek raporda; … Bankasına yapılan 10.000 USD’sinin davalı şirket sahibi … tarafından yapılan 25.12.2013 tarihli havale olduğu, …’a yapılan 13.02.2014 tarihli 4.300 USD havalenin davalı … Ltd. Şti tarafından yapıldığı, diğer ödeme/havale bilgilerinde ise havaleyi yapanların, …, …, …, …, … firmalarının olduğu, bu ödemelerin davacı banka hesaplarına işlendiği tespitinin kök rapora konu davacı şirket ticari defter incelemelerinde tespit edilen havale yollu ödeme/tahsilat bilgileri ile aynı isim ve açıklamalar içerdiği, bu havalelerin davalı şirket ödemesi olarak davacı şirket ticari defterlerine, davalı ödemesi olarak işlenmediği, davacı vekilinin “… bu ekstrelerdeki ödeme konusu tutarların Çin’ de faaliyet gösteren … Şirketi ile ilgili olduğu ve Çin şirketine ait hesaptan düşüldüğü…” savunmasının ilgili banka hesap ekstrelerindeki havale/ödeme yapan firma bilgileri ile çeliştiği, çünkü söz konusu ödemelerin … Şirketinden gelmediği, aksine kök raporda da tespit edilen …, …, …, …, … açıklamalı davalı borcundan düşülen diğer ödemler ile aynı içerikli açıklamalar içerdiği, davacının savunma/iddiasına konu hususu ispatının iddia ve savunmasında yer verdiği dava dışı … Şirketi ile ilgili borçlandırma ve cari hesap kayıtları ile inceleme ve tespite konu olabilecek ispat bilgi ve belge sunamadığı dikkate alındığında her ne kadar havale yolu ile yapılan bu ödemelerde ödeme yapan olarak başka şirket açıklamaları görülse de davalı borcundan düşülen tüm diğer ödemelerde de “ödemeyi yapan olarak” aynı başka şirket açıklamalarının yapılmış olduğu dikkate alınarak, banka hesap ekstrelerinde tespit edilen tutarların davalı şirket borcundan mahsup edilmesi gerektiği, davacı şirket ticari defter kayıtlarında 16.04.2015 tarihi itibariyle 330.235,00 TL görülen davalı şirket borç bakiyesinin yukarıda ayrıntılı gösterilen tespit ve hesaplamalar sunucu hesaplanan 314.583,37 TL’nin mahsubu ile davalı şirket borç bakiyesinin 15.651,63 TL olduğu, taraflar arasında döviz kuru uygulaması hakkında belirleme olmaması halinde, ticari teamüllerde uygulamanın Döviz Alış Kuru olduğu dikkate alındığında, icra takibi hesaplamasında “efektif satış kuru” uygulamasının gerek davacı tarafından ticari ilişki kapsamında düzenlenen tüm faturalardaki döviz alış kuru, gerekse ticari teamüllere göre uygulanması gereken döviz alış kuru uygulamasına uygun düşmediği, bu nedenle; davacının, 16.04.2015 tarihli Cari hesap asıl alacak tutarının 15.651,63 TL olması gerektiği, aynı tarihli TCMB Döviz Alış Kuru 2,6969 TL/USD kuru ile 5.803.56 USD olduğu, buna göre; takip tarihi 17.11.2015 itibariyle 5.803,56 USD olan davacı alacağının 17.11.2015 takip tarihindeki TCMB Döviz Alış Kuru 2.8719 TL/USD üzerinden TL karşılığının hesaplanması ile 16.667,25 TL olduğu belirtilmiştir. 12.02.2018 tarihli ikinci bilirkişi ek raporunda; davalı borçlu vekilinin ek rapor görevlendirmesine konu ödeme iddialarında belirtilen tutarların dava dışı …ency Ins. şirketinin borcuna mahsuben yapılan ödemeler olduğu, davalı borçlunun 16.04.2015 itibariyle 330.235,00 TL olarak kayıt altına alınan borcunun aynı tarihli TCMB Döviz Efektif Satış Kuru 2.7059TL/USD kuru ile 122.042,57 USD olduğu ifade edilmiştir. Bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; her ne kadar davalı tarafın ticari defter ve belgeleri incelenememişse de; davalının BA/BS formlarının incelendiği, davacıya yapılan havalelerde davalı şirket isminin geçmediği, bu sebeple ödemelerin davalı şirket borcundan mahsup edilemeyeceği, dosya kapsamına göre, başka ödemelerin davalının borcundan düşülmüş olması, davalı tarafından yapılmayan bu ödemelerin davalı borcundan düşüleceğine karine teşkil etmeyeceği, bu ödemelerin davalı borcuna mahsuben yapıldığının ispat külfeti HMK nın 190. Maddesine göre davalıda olduğu, davalıya ait BA/BS formları dikkate alındığında mali müşavire ilişkin ceza dosyası ve zayi belgesi verilmesine ilişkin dosyaların incelenmesinin sonuca etkisinin bulunmadığı, takip tarihi itibari ile davalı şirketin davacıya 122.042,57 USD borçlu olduğu, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık olmadığı anlaşılmakla davalının istinaf başvurusunun reddine dair karar vermek gerektiği sonuç ve kanaatine varılmış aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE, 2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf maktu karar ve ilam harcının davalı tarafından peşin yatırılan 6.017,03 TL harçtan mahsubu ile bakiye 5.957,73 TL’nin davalıya İADESİNE, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde Temyiz Kanun Yolu Açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.16/09/2021