Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1772 Esas
KARAR NO : 2018/1620
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10/05/2018 (İhtiyati Tedbir & Ara Karar)
NUMARASI : 2018/325 E.
DAVA : İFLAS (Doğrudan İflas & İİK.nun 177)
TALEP : İHTİYATİ TEDBİR
KARAR TARİHİ: 18/10/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalının davacıya 2015 yılı itibariyle 276.205,90 TL borcu olduğunu, davalı şirketin davacı şirkete kestiği vadeli çeklerin karşılıksız çıktığını, bu çeklerle ilgili Bakırköy .. İcra Müdürlüğünün 2016/9927 esas sayılı dosyasında takibe başlandığını, davalı şirketin borca batık olduğunu, davalının para edecek tek taşınmazı bulunduğunu, davalının muvazaalı ve gerçek dışı işlemler yaptıklarını, şirket merkezinin başka kişilere işgal ettirilerek ticari işlerin bunlar üzerinden yapılmaya başlandığını, alacaklıların zarara uğratıldığını, davalı şirketin amacını oluşturan kar elde etme imkanının kalmadığını, davacının alacağını almasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle İİK’nin 177. Maddesi uyarınca evvelce takibe hacet kalmaksızın davalının iflasına karar verilmesini ayrıca davalı şirketin muvazaalı işlemlerinin önlenmesine, bütün icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına, takas ve mahsup talebinde bulunulmamasına, alacaklıların yaptığı ihtiyati haciz ve tedbir gibi işlemlerin durdurulmasına, muhafaza tedbirlerinin yapılmamasına ve satış yapılmamasına, borçlunun işyerinin ve fabrikasının işgal ettirilmesinin önlenmesine, iflas masasına girecek mal ve hakların belirlenerek defterinin tutulmasına dair ihtiyati tedbir kararı oluşturulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; davalının aciz halinde olmadığını, şirketin aktifinin pasifinden fazla olduğunu, aciz halinde olmadığını, şirketin işlerini yürüttüğünü, şirketin sadece ödeme güçlüğü içinde bulunduğunu, şirketin iflası şartlarının oluşmadığını, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin kısmen kabulü ile, İİK’nin 161. maddesi uyarınca borçlunun malvarlığının defterinin tutulmasına, sair ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı …Tic. A.Ş. Vekili istinaf taleplerinde;
1-Yerel mahkeme tarafından ihtiyati tedbir kararının teminatsız olarak verildiğini, İcra ve İflas Kanunu’nun 159. Maddesi gereğince ihtiyati tedbire karar veren mahkemenin borçlu olduğu iddia edilen hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi nedeni ile alacaklının ileride haksız çıkması halinde uğrayacağı bütün zararları karşılamak için işbu zararı karşılayabilecek oranda bir teminat miktarına hükmetmesi gerektiğini,
2-Müvekkil şirketin mal kaçırma gayesi taşıdığına ilişkin davacı tarafça dosyaya sunulmuş herhangi bir delil bulunmadığını, kaldı ki müvekkili şirketin de böyle bir amacı olmadığını, müvekkili şirketin ne bir adres değişikliği yaptığını ne de mevcudunu eksiltmeye çalıştığını, ayrıca müvekkili şirketin işlem hacminin de değişmediğini, aynı yoğunlukta ticari faaliyetlere devam edildiğini, herhangi bir kimseden mal kaçırılmasını gerektirecek bir durum da bulunmadığını, yerel mahkeme tarafından defter tutma amacıyla verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi Davacı … vekiline 28/06/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 05/07/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilmiş, aynı zamanda katılma yoluyla istinaf talebinde bulunduğunun kabulüyle; Davalının çok para edeceğini bahsettiği ve halen işgalli malvarlığı olan İstanbul İli,… parselde kayıtlı üzerinde fabrika binasının bulunduğu taşınmazın İstanbul Anadolu..İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasından satışa çıkartılmış olup bu taşınmazın satılması durumunda davalı şirketin hiç bir para eder mal varlığı kalmayacağını, alacaklılar arasında eşit olmayan bir paylaşım söz konusu olacağı gibi açılan davada da bu bakımdan ondan beklenilen faydayı sağlamayacağını, satış talep eden imtiyazlı bir alacaklı olmadığı gibi ipotek ya da başkaca bir rehin alacaklısı da olmadığını, İstanbul Anadolu 3. İflas Müdürlüğünün 2018/19 sayılı dosyasından yapılan tespit işlemi ile de bu durumun sabit olduğunu, Davalı şirketin sermayesi, mal varlığı borçlarını karşılamadığı yanı aciz içinde olduğu gibi aynı zamanda şirket merkezini başkaca kişilere işgal ettirerek ticari işleri bunlar üzerinden yapmaya başladığını ve bu şekilde alacaklıları da zarara uğratmaya başladığını, hatta davalı şirket yöneticilerinin başka borçlu olduğu şirketlere de başka bir şirket adına mal göndererek bu şekilde paranın bir kısmının borcuna sayılmasını, bir kısmının ise kendisine ödenmesini talep ettiğini, şirket merkezinde başka şirketler vasıtasıyla şirketin mallarının satıldığını, ticaret sicil kayıtlarından da görüleceği ve ekli kayıttan da anlaşılacağı gibi …A.Ş.ne fabrika ve iş yeri işgal ettirilerek alacaklıların zarara uğratıldığını, davalının tek para edebilecek mal varlığı sahip olduğu … parsel de kayıtlı taşınmaz olup bu taşınmaz üzerinde ise ekli takyidat listesinden de görüleceği gibi oldukça fazlaca haciz bulunduğunu, borcun üç yıla yakın bir zamandır ödemediği gibi hiçbir ödeme çabası içine de girilmediğini, Yöneticilerin şirket defter ve belgelerini şekli olarak usulüne uygun tutmalarına rağmen içerik olarak muvazaalı ve gerçek dışı işlemler ve eklemeler ile şişirerek gerçek olmayan bir belge tutma yöntemi ve alacak borç kaydı ile muvazaalı işlemler yaptıklarını, şirketin mevcut işleyişi ile borçlarını tasfiye etmesi ve kâr elde teme imkânı kalmadığını, her geçen gün daha çok borç içine sokularak alacaklı olarak müvekkil şirketin alacağını almasının da imkansız hale getirildiğini, yine borçlu şirketin, alacaklılarının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunarak bazı alacaklılarla aciz içinde olmasına rağmen muvazaalı anlaşmalar yaparak hem onların borcunu ödemekte hem de onları gerçekte alacaklı olmadıkları halde alacaklı durumuna soktuğunu, borçlunun ticari defterlerinden kimin ne kadar alacaklı, kimin ne kadar borçlu olduğu stoktaki malların olup olmadığı, nere de olduğu, borcun nasıl oluştuğu hususlarının anlaşılamadığını, yine borçlu borcunu ödemediği gibi ve yöneticileri de şirkete olan borçlarını ödemediklerini, şirket hakkında yapılan haciz yolu ile takipte, ödeme emrini alan borçlunun, hiçbir zaman mal beyanında bulunmadığını, eğer taşınmazın satışının dava neticesine kadar durdurulması yönünde bir karar verilmez ise açılan bu davanın neticesinde hiç bir fayda kalmayacağı gibi bir çok alacaklının da zarara uğrayacağını, tedbir kararı verilmesi halinde davalı şirketin hatta satış isteyenin de lehine bir durum oluşacağını, İİK’nın 159. maddesinin, iflas talebi üzerine mahkemenin ilk olarak alacaklıların menfaati için bütün muhafaza tedbirlerini emredebileceğini düzenlediğini, İstanbul İli,… kayıtlı üzerinde fabrika binası bulunan taşınmaz İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün…Esas sayılı dosyasından yapılacak fabrika binasının satışına ilişkin işlemin durdurulmasına ve davalı şirketin muvazaalı işlemlerinin önlenmesi, alacaklıların tamamının haklarının korunması için öncelikle 6183 sayılı Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere yapılan bütün icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına, her hangi bir icra takibi yapılmamasına, takas ve mahsup taleplerinde bulunulmamasına, alacaklıların yaptığı ihtiyati haciz ve tedbir gibi işlemlerin durdurulmasına, muhafaza tedbirlerinin yapılmamasına ve satış yapılmamasına, borçlunun işyerinin ve fabrikasının işgal ettirilmesinin önlenmesine, iflas masasına girecek mal ve haklarının belirlenerek defterinin tutulmasına karar verilmesini ihtiyati tedbir kararı oluşturulmasına ilişkin taleplerinin reddedilmesi yanlış olduğundan bu konuda karar karar verilmesini istenmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli ara kararının taraflarca yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, İİK’nun 177. maddesi uyarınca açılan doğrudan iflas davası olup, derdest davada mahkemece İİK.nun 159.maddesi gereğince defter tutma tedbirine hükmedilmiş, ara karar davalı vekilince teminatsız verildiği noktasından, davacı vekili ise reddedilen diğer tedbir taleplerinin kabulü yönünden istinaf konusu yapmıştır.
İİK.nun 177.maddesine göre açılan iflas davalarında İİK.nun 181.maddesi delaletiyle 159. maddesi gereğince tedbirlere hükmedilebilir. İİK.nun 159.maddesine göre Mahkeme, defter tutmadan gayrı bir muhafaza tedbiri isteyen alacaklıdan, ileride haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğruyabilecekleri zararları karşılamak üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96 ncı maddesinde yazılı bir teminat alınmasını isteyebilir. Yasa metninden de anlaşılacağı üzere defter tutma tedbirinde teminat alınması zorunluluğu yoktur. Defter tutma tedbirinden başkaca tedbirlere hükmedilmesi halinde teminat alınmasına karar verilebilir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararında bir isabetsizlik bulunmadığından davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Davacı vekilinin istinaf talepleri yönünden ise ilk derece mahkemesinin taraflar arasında, davacının davalıdan alacaklı olduğu, bu alacağa ilişkin borcun ödenmediği hususlarında uyuşmazlık bulunmadığı, gerekli tedbirlerin alınmaması halinde mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle davacının hakkının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden endişe oluşmuş ise de davalı taraf şirketin aktif olduğunu beyan etmesi karşısında dosya kapsamından davalının bu beyanının aksini gösterir delil bulunmadığından davacının taleplerinden defter tutma dışındaki diğer tedbir taleplerinin reddine ilişkin takdirinde bir isabetsizlik görülmediğinden istinaf taleplerinin reddine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurularının esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince tarafların istinaf başvurularının esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi ile aynı kanunun 362/1-f Maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.18/10/2018