Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1694 E. 2018/1462 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1694 Esas
KARAR NO : 2018/1462
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2017
NUMARASI : 2017/1053 Esas 2017/1131 Karar
DAVA : Tazminat (Sigorta Ödemesine Dayanan Rücuen)
KARAR TARİHİ: 20/09/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dışı sigortalı ile müvekkili şirket arasında 15/04/2017 – 2018 vadeli konut sigorta poliçesi düzenlendiği, konutuna zorla pencereden girilerek hırsızlık yapıldığını, 11.388,00 TL lik zararın davacı sigorta şirketi tarafından ödendiğini, hırsızlığın meydana gelmesinde davalı güvenlik şirketinin gerekli tedbir ve önlemleri almadığından kusurlu olduğunu bu nedenle yaptığı ödemenin davalı şirketten rücuen tahsilini talep ettiği görülmüştür.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmediği, dosya üzerinden mahkemece görevsizlik nedeni ile HMK 114/1(c ) ve 115/2 maddelerine göre usulden reddine ve dosyanın görevli ve yetkili tüketici mahkemesine gönderilmesi kararı verilmiştir.
Davalı vekili yasal süresinde sunduğu 16/02/2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle; her ne kadar 6502 sayılı yasa ile belirtilen tüketicinin taraf olması koşulu ile, herhangi bir sınırlama olmaksızın tüm sözleşmelerin tüketici işlemi olarak kabul edileceği ve bu nedenle tüketici mahkemelerinin görev alanına gireceği fakat söz konusu sigorta rücu davasının tüketici mahkemeleri görev alanına girmediği, bu nedenle de görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
Dava 6102 sayılı TTK’nın 1472 maddesinde belirtilen halefiyet ilkesi gereğince davacının sigortalısı yerine geçerek açtığı rücuen tazminat davasıdır.
Davacı sigorta şirketinin sigortalısının tüketici olduğu, sigorta şirketinin sigortalısına konut poliçesi kapsamında konutta yapılan hırsızlık nedeni ile uğradığı zararı ödediği ve bu zararın kusurlu olarak iddia ettiği davalıdan rücuen tahsiline ilişkin bu davayı açtığı anlaşılmaktadır.
634 sayılı KMK’nın 38/1 maddesine göre site yönetimi güvenlik şirketi ile imzaladığı güvenlik sözleşmesi bireysel tüketici mahiyetinde olan her bir kat malikine vekaleten imzalanmış bir sözleşme olduğu buna göre her kat maliki güvenlik şirketi karşısında 6502 sayılı tüketiciyi koruma hakkında kanunun 3.maddesi bağlamında tüketici pozisyonuna sahip olduğu, güvenlik hizmet sözleşmesinin de tüketici işlemi niteliğinde bulunduğu açıktır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerekmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1472. Maddesine göre, sigortacı, sigorta tazminatını ödedikten sonra, hukuken sigortalının yerine geçerek, sigortalının, gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın, tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal edeceği, sorumlulara karşı bir dava veya takip başlatılmışsa, sigortacının, mahkemenin veya diğer tarafın onayı gerekmeksizin, halefiyet kuralı uyarınca, sigortalısına yaptığı ödemeyi ispat ederek, dava veya takibi kaldığı yerden devam ettirebilecektir. Bu durumda da, görevli mahkeme, sigortalı ile davalılar arasındaki ilişkinin hukuki içeriğine göre belirlenecektir.
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 22.3.1944 Tarihli E.37, K.9 sayılı kararı, ” Sigortacının sorumlu kişi aleyhine açacağı dava, sigorta poliçesinden doğan bir dava değildir. Bu nedenle, halefiyet davası bir ticari dava sayılamaz. Bu dava, aynen sigortalı kimsenin sorumlu kişiye karşı açmış olduğu bir dava gibidir. Sigortalının muhtelif mahkemelerde dava açma hakkı varsa, aynı hak sigortacının halefiyet hakkına dayanan rücu davası için de söz konusudur.” şeklindedir.
6502 sayılı ve 07/11/2013 tarihli Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/ı) maddesine göre; Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
Aynı maddenin k) fıkrasına göre; Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,
L) maddesine göre de Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi, ifade etmektedir.
Aynı yasanın 73- (1) maddesine göre ise, Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir düzenlemesi bulunmaktadır.
Somut olayda, dava dışı sigortalı ile davacı sigorta şirketi arasında düzenlenen sigorta sözleşmesinde, davacı 6502 sayılı yasa da tanımlanan tüketici, davacı sigortacı sağlayıcı konumundadır.
Aynı şekilde dava dışı sigortalı ile davalı arasındaki hukuki ilişkide de, yukarıdaki açıklamalar çerçevesinde, dava dışı sigortalı, yine tüketici konumun- da, davalı şirket sağlayıcı konumundadır.
Görüldüğü üzere, halefiyet ilkesi gereğince, davacının yerine geçtiği sigortalı ile, satıcı davalı şirket arasındaki uyuşmazlık, Tüketici Kanunundan kaynak- lanan bir uyuşmazlık niteliğinde olup, davaya tüketici mahkemesinin bakması gerekmektedir.
Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararında esas ve usul yönünden hukuka herhangi bir aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353.1.b.1 ve 1.a.3 maddesi gereğince kesin olarak reddi- ne karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1053 Esas, 2017/1131 Karar sayılı 18/12/2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1.a.3 ve 353/1.b.1 maddeleri uyarınca REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1.a.3 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/09/2018