Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1606 E. 2018/1218 K. 09.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1606 Esas
KARAR NO : 2018/1218
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/03/2018
NUMARASI : 2016/1712 Esas, 2018/275 Karar
DAVALININ VASİ
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 09/07/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 09.03.2009 tarihli dava dilekçesinde, davalının müvekkili kooperatifin hem kurucu üyesi hem de yedi yıl yönetim kurulu başkanlığı yapmış üyesi olduğunu, bu süre içinde diğer yönetim kurulu üyelerini ve kooperatif üyelerini pasifize ederek borçlandırdığını, usulsüz işlemler sonucu kooperatif zararına olarak kendi kişisel malvarlığını aşırı derece artırdığını , şikayette bulunulduğunu, son genel kurulda başkanı olduğu yönetimin ibra edilmediğini, hakkında soruşturma başlatıldığını, yapılacak yargılama sonucu ortaya çıkacak tüm usulsüz işlemleri nedeni ile müvekkili kooperatifin uğradığı tüm maddi zararlardan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 TL nin davalıdan tüm işlemiş ve işleyecek gecikme faizleri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davanın tüm yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerine ihbarını talep etmiştir.
GEBZE 2.ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN ( TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) 2009/313 Esas, 2015/1122 Karar ve 09.12.2015 tarihli kararı ile, davanın niteliği itibarı ile Ticaret Mahkemesinin görevine girdiğinden ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun 23.07.2015 tarihli ve 30,07.2015 tarihli kararları ile Gebze’de müstakilen Asliye Ticaret Mahkemesi kurulduğu gerekçesi ile davanın HMK 114/1- c ve 115/2. maddesi gereğince usülden reddine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davacı vekilinin 21.12.2017 tarihli celse duruşmasına katılmadığı dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden bu yana 3 aylık yasal süre içinde davanın yenilenmediği gerekçesi ile HMK 150/5. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar yasal sürede davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, 2009 yılından bu yana devam eden yargılamanın 05.10.2017 tarihli duruşmasında mazeret dilekçesi sunulduğunu, mahkeme ara kararında, davacı vekilinin üst üste mazeret gönderdiği ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiği gerekçesi ile celse harcına mahkum edilmesine, celse harcı yatırıldığı takdirde dava ve duruşmalara devam edilmesine, davacı vekilinin üst üste iki celsedir mazeret vermesi de gözetilerek son kez mazeretinin kabulüne, duruşma gününün uyap üzerinden öğrenilmesine demek sureti ile ara karar oluşturulduğunu, kararların taraflarına tebliğ edilmediği gibi ihtarda da bulunulmadığını, daha sonra duruşmanın bırakıldığı 21.12.2017 tarihli celseye ise aynı gün saat 11.25 de İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/184 Esas sayılı duruşması için mazeret bildirildiğini, geçerli mazerete rağmen bu mazeretin belgelendirilmemiş olması ve 05.10.2017 tarihli ara kararda belirtilen celse harcının yatırılmamış olması nedeni ile 21.12.2017 tarihli duruşmada mazeretlerinin reddi ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiğini, dosyanın işlemden kaldırıldığına dair zaptın ise dosyada avans olmasına rağmen taraflarına tebliğ edilmediğini, aradan geçen zaman içinde haberdar olunmadığını, her nasılsa kararın taraflarına tebliğ edildiğini, mahkemenin temel gerekçesinin 2009 yılından bu yana yargılaması devam eden davada, davanın uzamasına sebebiyet verilmesi olduğunu, dosyada tüm beyanlar verilmiş süresinde işlemler yapılmış iken vekil olarak taraflarının mazeretlerine dahi itibar edilmemiş olmasının hayret verici olduğunu, uyap sistemi üzerinden bu hususun doğrulanabileceğini, kaldı ki duruşmaların iki ayrı il sınırında olup fiziken de aynı saatlerde aynı yerlerde olmanın mümkün olmadığını, mahkemenin amacının kanaatlerince avukata bir ders vermek olduğunu, gelişen aşamada 9 yıldır devam eden yargılamada son iki celseye mazeret sunulması nedeni ile dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olmasının iyiniyet kurallarına ve usule aykırı olduğunu, davacı vekilinin mazeretinin mahkemeye intikal etmiş olması duruşmaların esas numaralarının da belirtilerek mesleki mazeretin somutlaştırılması ve uyap sisteminden de bu durumun tespit edilebilecek olmasına göre mazeretin geçerli kabul edilmesi ve yargılamaya devam edilmesi gerekirken HMK 150. madde gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, kooperatif zararının tahsili istemine ilişkindir.
Uyuşmazlık, dosyanın HMK 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılıp ve devamında açılmamış sayılmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga HUMK 409. maddede, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 150.maddede , tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması düzenlenmiştir.150/1. fıkrada, usulüne uygun olarak davet edilmiş olan tarafların duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği, 5. fıkrada ise, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların sürenin dolduğu gün itibarı ile açılmamış sayılacağı , mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağına yer verilmiştir.Aynı yasanın ikinci bölümünde , yargılamaya esas olan ilkeler ve bu ilkeler arasında da 30. maddede usul ekonomisi ilkesi düzenlenmiştir.Maddede, hakimin yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir şekilde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğuna vurgu yapılmıştır.
Usul kuralları uyarınca , mahkemece , taraflara usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma yapabilmelerinin sağlanması bir zorunluluktur.Usulüne uygun davet edilen taraf davacı ise , davasını takip etmek istiyorsa bizzat veya vekil vasıtası ile duruşmaya katılmalıdır.Eğer duruşma günü celseye katılma imkanı yoksa buna ilişkin mazeretini bildirmeli , belgelemeli ve duruşma gününün kendisine bildirilmesi için talepte bulunup dosyada gerekli avans yoksa yatırmalıdır. Görüldüğü üzere, duruşma günü celseye katılma imkanı bulunmayan tarafın mazeretini bildirip belgeleyerek duruşmanın ertelenmesini isteme olanağı bulunmaktadır .Ne var ki , dilekçede yer alan mazeretin geçerli bir nedene dayanması , ispata yönelik belgelerin (duruşma zaptı, doktor raporu vb) dilekçeye eklenmesi gerekir.Mazeret dilekçesinde bildirilen nedenin var olup olmadığı konusunda mahkemenin araştırma yapma gibi bir mükellefiyeti bulunmamaktadır. Tarafın mazeretini belgelemesi, yargılamanın hızlı ve seri yapılması, dosyaların gereksiz sürüncemede bırakılmasını engellemesi bakımından önemlidir. Belirtmek gerekir ki, Türk yargı sistemine göre ,hukuk yargılamasında hakim kendiliğinden bir davayı inceleyip uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da, hakim tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur. (mülga HUMK m.72, m.76- 6100 sayılı HMK 24- 26). Kamu düzeninin gerektirdiği haller dışında hakimin yargılamayı resen sürdürmesi, tarafların davayı hazırlama ve takipleri gerektiğine göre hakimin davacının yapmadığı işlemi kendiliğinden ikmal etmesi olanaklı değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/9-491 Esas, 2010/593 Karar ve 10.11.2010 emsal kararı) .
Somut davada, dosya görevsizlik kararının kesinleşmesi ile mahkemenin esasına kaydedilerek, 27.12.2016 tarihli tensip tutanağı düzenlenmiş ve duruşma günü 27.02.2017 tarihi olarak belirlenerek taraflara usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiştir.Davacı vekili 27.02.2017 tarihli ilk celsede hazır bulunmuş duruşma zaptına geçen beyanında, ağır ceza dosyasının karara çıkıp kesinleştiğini, davalının cezaevinde hükümlü olduğunu, dosyaya raporun sunulduğunu, delillerin toplandığını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Mahkemece aynı celse de, davacı vekiline, davacı defterlerinin dosyaya ibrazı, davalı tarafından düzenlendiği iddia edilen çek bilgileri hakkında yazılı beyanda bulunması, kooperatif genel kurulunda kooperatif yöneticisi hakkında dava açmak için yönetim kuruluna yetki verilmiş ise buna ilişkin kararı dosyaya ibraz için mehil verilmiş, 13 bentten oluşan ara kararla birlikte duruşma 18.05.2017 tarihine ertelenmiştir. 18.05.2017 tarihli celse zaptına, davacı vekilinin uyaptan mazeret dilekçesi gönderdiği, önceki celse ara kararlarının yerine getirilmediği geçirilmiş ve davacı vekilinin mazeretin kabulü ile birlikte önceki ara kararda belirtilen konularla ilgili yeniden ara karar oluşturularak duruşma 05.10.2017 tarihine bırakılmıştır. Davacı vekili bu kez, İstanbul 7.Aile Mahkemesinin 2016/847 Esas sayılı duruşmasına katılacağını belirterek mazeretinin kabulü ile duruşma gününün uyap üzerinden öğrenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 05.10.2017 tarihli duruşmada, davacı vekiline geçen celse zaptının tebliğ edildiği ancak davacı vekilinin ara karar gereğince beyanda bulunmadığı zapta yazıldıktan sonra, ara kararın bir nolu bendinde, davacı vekilinin iki kez üst üste mazeret gönderdiği ve yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiği gerekçesi ile celse harcına mahkum edilmesine, celse harcı yatırıldığı takdirde dava ve duruşmalara devam edilmesine, ikinci bentte ise, davacı vekilinin iki celsedir üst üste mazeret vermesi de dikkate alınarak son kez mazeretinin kabulüne ve duruşma gününün uyaptan öğrenilmesine karar verildiği , duruşmanın bu kez 21.12.2017 tarihine ertelendiği dosya kapsamından ve duruşma zabıtlarından anlaşılmıştır.Davacı vekili bu kez , dosyanın işlemden kaldırıldığı bir sonraki celse olan 21.12.2017 tarihli duruşma içinde mazeret dilekçesi göndermiş, dilekçesinde, İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/184 Esas sayılı dosyasında aynı saatteki duruşmasında bulunacağını belirterek katılamayacağını, mazeretinin kabulü ile duruşma gününün uyaptan öğrenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen bütün mazeret dilekçelerinde, mahkemenin bir önceki ara kararı ile ilgili bir açıklama veya talepte bulunulmaksızın veya kendilerine ara kararının tebliğ edilmediğine veya ara karara ulaşamadıklarına dair bir beyanda bulunulmaksızın, mazeretlerinin kabulüne ve duruşma gününün uyap üzerinden öğrenilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, 21.12.2017 tarihli son celse de, gelenin olmadığı, davacı vekilinin uyap üzerinden mazeretini sunduğu, bir nolu ara karar uyarınca celse harcının yatırılmadığı belirtilerek, davacı vekilinin mazeretini belgelendirmediği gibi celse harcını da yatırmadığı gerekçesi ile mazeretinin reddi ile taraflarca takip edilmeyen dosyanın Harçlar Kanununun 30. maddesi ve HMK 150. maddesi gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir.Dosya içerisinde, davacı vekilinin 21.12.2017 tarihli ve aynı tarihli duruşma için ibraz ettiği mazeret dilekçesinin , dilekçede belirtilen İstanbul 46. Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/184 Esas sayılı dosyasına ait duruşma zaptı mevcut değildir. Mahkemece mazeretin belgelendirilmediği kabul edilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesine ekli, İstanbul 46.Asliye Ceza Mahkemesinin 2017/184 Esas sayılı dosyasına ait 05.12.2017 tarihli duruşma zaptının incelenmesinden, duruşma zaptında davacı vekilinin adına rastlanılmamıştır. Davacı vekilinin bir sonraki celse de ceza dosya duruşmasında hazır olup olmadığı anlaşılamamıştır. Diğer taraftan ceza dosyası her ne kadar 21.12.2017 tarihine ertelenmiş ise de, aynı tarihli duruşmada davacı vekilinin duruşmada hazır olduğunu gösterir bir duruşma zaptıda ekli değildir.Ceza duruşma zaptından yalnızca her iki duruşmanın da aynı tarihe bırakıldığı dışında başka bir bağlantı tespit edilememiştir. Kaldı ki, yukarıda atıf yapılan HGK kararında belirtildiği üzere, mahkemenin, mazeret dilekçesinde bildirilen nedenin var olup olmadığı konusunu araştırma yapma gibi bir mükellefiyeti yoktur.
Açıklanan tüm nedenler ve özelikle HGK kararında belirtilen ilkeler ile usul kuralları uyarınca, mazeretini usulüne uygun şekilde belgelemeyen davacının , davasının işlemden kaldırılması ve ardından da açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmadığı, davacı tarafça dosyaya ibraz edilen Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 2016/14282 Esas, 2016/15585 Karar ve 26.12.2016 tarihli ilamının somut olaya uyarlanamayacağı kanaatine varılarak istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1712 Esas, 2018/275 Karar ve 23.03.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
4-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1- b/1.bendi ile aynı yasanın 361/1.fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.09/07/2018