Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1586 Esas
KARAR NO : 2018/1482
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/11/2016
NUMARASI : 2015/803 2016/830
TARİHİ : 28/11/2016
NUMARASI : 2015/803 E. 2016/830 K.
DAVA :İTİRAZIN İPTALİ (İşyeri Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 04/10/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; Maliki İflas halinde … A.Ş. Olan taşınmazın davalı … şirketi tarafından 21/08/2008-21/05/2009 tarihleri arasında 2363-30183449 sayılı işyeri güvencesi yangın sigorta poliçesi ile sigortalandığını, taşınmazda 06/04/2009 tarihinde meydana gelen dahili su basması sonucu hasar meydana geldiğini, bu hasar bedelinin tahsili için dain ve mürtehin sıfatıyla … adına İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/692 E. 2012/255 K. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, iş bu dava sonucunda Mahkeme davanın davacının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verdiğini, daha sonra davalı tarafa Beyoğlu .. Noterliğinin 26/09/2014 tarihli …yev. Nolu ihtarnamesi ile 33.198-TL zararın temerrüde düştükleri 28/06/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskon faizi ile birlikte ödenmesi için ihtar edildiğini, ihtarname tebliğ edilmesine rağmen borcun ödenmemesi üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … e. Sayılı dosyası ile borçlu aleyhine icra takibinin başlattıklarını, davalının takibe itirazı sonucu takibin durduğunu, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %40’ından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; Davacı sigortalının işyerinin müvekkili sigorta şirketi tarafından 21/05/2008-2009 tarihleri arasında 30183449 nolu poliçesi ile sigortalandığını, TTK’nun 1268. Maddesinde sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler iki yılda müruru zamana uğrar, hükmünün olduğunu, poliçe vadesi, hasar tarihi, nazara alındığında davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiği, her ne kadar poliçede dalihi su klozu teminatı yer almakta ise de; bu kloz gereği teminat dışında kalan haller genel şartlarda açıkça belirlendiğini, dava konusu hadisenin de bu şartlarda belirlendiği üzere teminat dışında olduğu, bu nedenlerle davanın öncelikle zamanaşımı nedeniyle reddine, aksi halde haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; Davacının davasının bilirkişi ücreti süresinde yatırılmadığından kesin süre nedeniyle usulden reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı … Vekili İstinaf Taleplerinde;
1-Mahkemece 13.05.2016 tarihli ilk celse olan ön inceleme duruşmasında davacı tarafa ilk kez verilen kesin sürenin, usulüne uygun olmadığını, zira ara kararda yatırılacak para miktarının ne kadar olduğunun belli olmadığını, bu miktarın net, belirli, anlaşılabilir olmasının yasa gereği zorunlu olduğunu, ayrıca istenen giderin gider avansı mı yoksa delil ikamesi avansı mı olduğunun da açıkça belirtilmesi, zira dava açarken yatırılan gider ile yargılama sırasında davacıdan bilirkişi incelemesi yaptırılması için istenen gider bir birinden farklı iki usul işlemi olduğunu, dava açarken istenen gider, gider avansı olduğu halde, yargılama sürerken bilirkişi incelemesi yaptırılması için istenen giderin delil ikamesi avansı olduğunu, bu iki usul işleminin HMK,nda farklı maddelerde düzenlenmiş olup hüküm ve sonuçlarının bir birinden farklı olduğunu, akabinde istenen giderin nereye yatırılması gerektiğinin de açıkça yazılması gerektiğini, bu hususlar dikkate alınmaksızın oluşturulan ara kararda taraflara verilmiş olan kesin sürenin hüküm ve sonuçlarını doğuramayacağını, (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01.10.1969 tarih ve 1969/2-417 E., 1969/719 K.; 30.11.2005 tarih ve 2005/5-634E„ 2005/680K sayılı kararları ile Yargıtay 9.Hukuk Dairesi E:2016/3546 K:2017/1573 sayılı kararı)
2-İlgili ara karar île tamamlanması istenilen bilirkişi ücreti davacı tarafça ödenmiş olup, kesin süreden sonra ücretin yatırılmış olması davanın sürümcemede bırakılmasına, davanın ertelenmesine sebebiyet vermediğinden bu haliyle ücretin ikmal edildiğinin kabulü ile davanın esasına girilerek hüküm tesis edilmesi gerekirken aksine karar verilmesi yasaya, hak ve nesafet ilkelerine tamamen aykırı olduğunu, açıklanan nedenlerle İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/803 E. 2016/ 830 K. ve 06.12.2016 tarihli davanın reddine müteallik kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş; İstinaf dilekçesi davalı vekiline 28/05/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf dilekçesine cevap vermemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava; davacı ile davalı sigortacı arasında düzenlenen işyeri sigorta poliçesine dayanılarak, davacının iş yerinde su basması nedeniyle oluşan hasar bedelinin davalıdan tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali talebine ilişkindir.
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile 22/06/2015 tarihinde 33.198,00.-TL asıl alacak, 30.105,51.-TL faiz olmak üzere toplam 63.303,51.-TL üzerinden icra takibi başlattıktan sonra ödeme emrinin borçlu/davalıya 26/06/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 01/07/2015 tarihinde hiçbir borcu olmadığını, taleplerin zamanaşımına uğradığını belirtilerek, borcun tamamına ve faize itiraz ederek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye rastlanmadığı, davacının da 07/08/2015 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı, yargılamanın ön inceleme aşamasında 13/05/2016 tarihli celsenin 4 nolu ara karar ile bilirkişileri belirledikten sonra “…Bilirkişiye 650×2=1.300-TL ücret takdirine, bilirkişi ücretinin gider avansından karşılanmasına, gider avansının yetersiz kalması halinde davacı tarafça iki haftalık kesin süre içerisinde tamamlanmasına, verilen sürede eksik avansın tamamlanmaması halinde bilirkişi deliline dayanmaktan vazgeçilmiş sayılacağının ihtarına, (ihtarat yapıldı)
….” denilmek suretiyle davacı vekiline süre verdiği, davacı vekilinin istenen avansı süresinden sonra 17/08/2016 tarihinde yatırdığı ancak mahkemece davanın “…kesin süre nedeniyle …” reddedildiği, davacı vekilinin yukarıdaki gerekçelerle istinaf kanun yoluna başvurduğu anlaşılmaktadır.
Medeni usul hukukunda süreler genel olarak yargılamanın gecikmesini önlemek, makul sürede bitirilmesini sağlamak için bulunmaktadır. Kesin sürenin en belirgin amacı da budur. Yargılamanın sürüncemede kalmamasını sağlamaktır.
Bu süreler, kanunda belirtilir veya hâkim tarafından tespit edilir (HMK m. 90/1). Sürenin kanun tarafından önceden belirlenmesi bazı hallerde somut olayın niteliğine uygun düşmeyebilir. Bu gibi hallerde kanun sürenin miktarını önceden belirlemeyip, bu yetkiyi hâkime vermiş olabilir. Ayrıca bazı durumlarda da, Kanun’da hâkimin süre belirlemesine yönelik özel bir düzenleme bulunmamasına rağmen, yapılması istenen işin niteliği gereği hâkim tarafa süre verebilir. Her iki durumda da hâkim süreyi tespit ederken somut olayın özelliklerini dikkate almalıdır.
Hâkim tarafa süre verirken, sürenin kesin olduğunu usulüne uygun verdiği ara kararda belirtebilir. Eğer sürenin kesin olduğuna karar vermemişse süreyi geçirmiş olan tarafa talebi üzerine ikinci bir süre verilir. İkinci kere verilen süre kararda belirtilmemiş olsa bile kanun gereği kesin olup, bu şekilde verilen süreyi de geçiren tarafa yeniden süre verilemez (HMK m. 94/2)
Kesin süre içinde yapılması gereken işlemi, süresinde yapmayan tarafın, o işlemi yapma hakkı ortadan kalkar (HMK m. 94/3). Kesin sürenin yaptırımı açısından düşünülürse, hâkim tarafından verilen kesin sürenin usulüne uygun bir ara karar ile olması gerekir. (Medeni Usul Hukukunda Hakimin Verdiği Kesin Süre / Volkan Özçelik-Arş. Gör., On Dokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul ve İcra-İflas Hukuku Anabilim Dalı,)
Somut olayda mahkeme eksik gider avansının ikmal edilmesi hususunda davacıya iki haftalık kesin süre vermiş ise de, talep edilen giderlere nelerin dahil olduğu, bu giderler içinde delil ikamesine yönelik gider olup olmadığı ve miktarı belirtilmemiştir. Dolayısı ile talep edilen giderin, gider avansı veya delil ikamesi avansı olup olmadığı denetlenememektedir. Zira davacı vekilinin istinaf dilekçesinde de işaret ettiği üzere gider avansı dava şartı iken, delil ikamesi avansı dava şartı olarak nitelendirilemeyecektir. Gider avansı HMK’nun 120. Maddesinde, delil ikamesi avansı ise HMK’nun 324. maddesinde düzenlenmiştir. Delil ikamesi avansının verilen kesin süre içinde yatırılmaması davanın dava şartı yokluğu ile reddine neden teşkil etmez. Taraf belirtilen sürede delil avansı giderini yatırmazsa dayandığı o delilden vazgeçmiş sayılır.
Bu nedenle, mahkemece bilirkişi ücretinin yatırılması için davacıya süre verilmesine dair yukarıda belirtilen ara kararın HMK’na uygun olmadığı görülmüştür. Öncelikle, yatırılması istenen giderin nereye yatırılması gerektiği ara kararda belirtilmemiştir. ikincisi, her ne kadar ara kararda bilirkişi ücretinin delil ikamesi avansı olarak istendiği anlaşılabiliyor ise de istenen avansın gider avansı mı yoksa delil ikamesi avansı mı olduğu da açıkça belirtilmelidir. Yargıtay kararları bu yöndedir. Böylece, mahkemece davacıdan istenen giderin yatırılmasına ilişkin davacıya süre verilmesine dair ara kararın HMK’na uygun olmayıp, 17/08/2016 tarihinde yatırılan avansın süresinde yatırıldığının kabulü gerekir. Öyleyse mahkemece işin esasına girip, delilleri topladıktan sonra bir karar vermesi gerekirken davacının davasının usule de uygun olmayan bir şekilde “…davanın kesin süre nedeniyle reddine…” denilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1a,6. maddesi gereğince yukarıda açıklandığı üzere gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/803 E. 2016/830 K. 28/11/2016 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/10/2018