Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1549 E. 2021/718 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1549 Esas
KARAR NO : 2021/718
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2018
NUMARASI: 2016/747 Esas, 2018/146 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/06/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili 30/06/2016 tarihli dava dilekçesinde; müvekkili şirketin sinema sektöründe hizmet verdiğini, davalı şirkete ihtilaf konusu faturaların keşide edildiği 2012 yılında bir takım hizmetler sunduğunu, sunduğu hizmetler karşılığında ücret isteme hakkına sahip olduğunu, davalı şirketin faturalara karşı herhangi bir itirazda bulunmadığını, ödeyeceğini belirtmesine rağmen ödemenin gerçekleşmediğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında davalı şirkete karşı icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu iddia ederek, icra takibine karşı yapılan itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili; aynı davacının aynı davalıya karşı 2016/748 Esas sayılı dosyasında, 2016/749 Esas sayılı dosyasında ve 2016/750 Esas sayılı dosyası ile fatura alacaklarına ilişkin itirazın iptali davasını açtığını, açmış olduğu 4 davada da davanın konusuna ilişkin eklerini sunmadığını, eklerin taraflarına tebliğ edilmediğini, dosyaların birleştirilmesini talep ettiklerini, 07/02/2013 tarihli faturaya istinaden iade faturasının düzenlendiğini, söz konusu alacağa ilişkin 49.738,88 TL’nin yatırıldığını, ayrıca icra takibinde haksız olarak faiz talep ettiğini savunarak, davanın reddine ve %20 oranında kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; HMK 30.maddesi uyarınca hakimin yargılamanın makul süre içerisinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla yükümlü olduğu hükümlerini ihtiva ettiğini, davacı vekilinin 20/06/2017 tarihli dilekçe ile ön inceleme duruşmasına katılamayacağını, mazeretinin kabulü ile duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar verilmesini talep ettiğini, 25/06/2017 tarihli ön inceleme duruşmasında bilirkişi incelemesi için 400,00 TL gider avansının iki haftalık kesin süre içerisinde davacı vekili tarafından depo edilmesi için ihtar yapıldığını, HMK 25.maddesi gereğince davacı vekilinin talebi ile bağlı kalınarak HMK 30.maddesi gereğince tebligatın çıkarılmadığını, aradan geçen süreye rağmen davacı vekili tarafından duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine rağmen gider avansının duruşma gününe kadar yatırılmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle açılan davanın HMK 114/1-g ve HMK 115/2.fıkraları gereğince usulden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak; dava konusu iddiaları tekrar ettikten sonra, süresi içerisinde itirazın iptali davasının ikame edildiğini, HMK 118 ve devamı maddelerine göre yargılamanın yazılı yargılama usulüne göre yürütüleceğinin ortada olduğunu, mazeret dilekçesinde açıkça gerekçenin belirtildiğini, duruşmanın 2-3 numaralı ara kararı gereğince duruşma zaptının duruşmada hazır olmayan davacı vekiline yani taraflarına tebliğine karar verildiğini, ayrıca 4 numaralı ara karar gereğincede davacı vekiline ticari defterlerinin inceleme gününün bildirilmesinin tebliğine karar verildiğini, ancak her nasıl oluyor ise duruşma zaptının taraflarına değil davalı vekiline tebliğe çıkarıldığını, mahkemenin 1. celse ara karar verdiğini ve verdiği ara kararı yanlış uyguladığını, 2. celse olan 07/02/2018 tarihinde ise davacı vekili olarak hazır bulunduklarını ancak dosyayı incelediklerinde taraflarına tebligat yapılmadığını fark etmeleri üzerine mahkemeye sözlü olarak beyanda bulunduklarını, mahkemenin karar verdiğini ama uygulamadığını belirtmesinin usule ve içtihatlara aykırı olduğunu, görüleceği üzerine duruşma günlerini avukatların dosyalara teker teker girerek değil genel sorgu yaparak öğrendiklerini, aynı şekilde mahkemelerinde günlük duruşma listelerini bu şekilde aldıklarını, ikinci duruşma ile ilk duruşma arasında 7 aydan fazla sürenin söz konusu olduğunu, UYAP Avukat Portalı üzerinden duruşma sorgulamasından bir aylık yapılabildiğini, yerel mahkeme kararının kabul edilemez durumda bulunduğunu, Anayasanın 36.maddesinde hak arama hürriyetinin düzenlendiğini, mahkemenin usul ve yasaya aykırılıkla kalmayarak T.C. Anayasasını da ihlal ettiğini iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE;Dava, hizmet fatura bedelinin tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır.Dosya kapsamından; davacı şirket tarafından davalı aleyhine İstanbul 19. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 14.132,28 TL asıl alacak ve 5.671,23 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 19.793,51 TL alacağın tahsili amacıyla 28/03/2016 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalı borçlu şirketin yasal süre içerisinde ödeme emrine ve borca itiraz ettiği, davacının İİK 67.maddesi gereğince iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 3.kısmında yazılı yargılama usulü düzenlenmiştir. Düzenlemenin ilk maddesi 118.madde olup, üst başlığı davanın açılma zamanıdır. 139.maddede ön inceleme duruşmasına davet, 140.maddede ise ön inceleme duruşmasına yer verilmiştir. 144.maddede ise tahkikat aşamasında mahkemenin her iki tarafı usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebileceği belirtilmiştir. Somut davanın yazılı yargılama usulüne tabi olduğu taraflar arasında çekişmesizdir. Dosyanın incelenmesinden; davacı vekilinin 20/06/2017 tarihli dilekçesi ile mesleki mazeret beyanında bulunduğu ve duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin 21/06/2017 tarihli duruşmasında, ön inceleme gerçekleştirildiği, celse ara kararının 2 nolu bendinin son kısmında hazır olmayan tarafa ihtarat yerine geçmek üzere iş bu duruşma zaptının tebliğine dair karar oluşturulduğu, aynı celsenin 4 nolu ara kararında ise bilirkişi incelemesi ile birlikte gerekli gider avansına karar verildiği ve davacı vekiline inceleme gününün tebliğine dair ara karar oluşturulduğu, dosya içerisinde davacı vekiline söz konusu ara kararların tebliğine dair tebligat parçasının mevcut olmadığı, duruşma zaptının ön inceleme duruşmasında hazır bulunan davalı vekiline tebliğ edilmiş olduğu, tebligatın 30/06/2017 tarihinde gerçekleştirildiği, 07/02/2018 tarihli bir sonraki celsede ise davacı vekilinin kendilerine tebligat yapılmadığı, bu nedenle yeniden süre verilmesini, masrafı yatıracaklarını ifade ettiği, mahkemece celse ara kararı gereğince davacı vekilinin mazeret dilekçesinde yeni duruşma gününü UYAP’tan öğrenileceğini belirttiği, ayrıca muhtıranın tebliğ edilmediği, duruşma tarihininde tebliğ edilmediği, davacı vekilinin duruşmada hazır bulunduğu, iş bu duruşma tarihinden haberdar olduğu, ihtardan haberdar olduğu, süresinde bilirkişi masrafını yatırmamış olduğu gerekçesiyle yeniden inceleme yapılması talebinin ve diğer taleplerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilerek açık yargılamaya devam edildiği ve davanın aynı celsede yukarıda açıklanan gerekçelere istinaden usulden reddedilmiş olduğu anlaşılmıştır. Usul kuralları uyarınca, mahkemece, taraflara usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma yapabilmelerinin sağlanması bir zorunluluktur. Yukarıda ifade edildiği üzere mahkemece gerçekleştirilen ön inceleme duruşmasını iki ayrı ara kararında davacı vekiline davetiye tebliğine şeklinde ara karar oluşturulmasına rağmen söz konusu ara kararlar yerine getirilmemiştir. Duruşmada hazır bulunan davalı vekiline duruşma zaptının tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmaktadır.Resmî Gazetenin 29437 sayısında 6 Ağustos 2015 tarihinde yayınlanan ve yayın tarihinde yürürlüğe giren “ Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik “ in kapsamı 2. maddede, bölge adliye mahkemesi başkanlığı, başkanlar kurulu, daireleri, Cumhuriyet Başsavcılığı ve adalet komisyonu ile adli yargı ilk derece mahkemesi, hakimliği, Cumhuriyet Başsavcılığı ve adalet komisyonu ile müdürlüklerde tutulacak kayıtlar, kartonlar, yapılacak idari işlemler, yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esaslar ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun uygulama alanını kapsayacağı şeklinde ifade edilmiştir. Yönetmeliğin üçüncü bölümünün üst başlığı “Çeşitli Hükümler “dir. 212. madde başlığı ise “ Tebligat İşlemleri “ olup maddede,” Tebligat işlemleri 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılır “ düzenlemesine yer verilmiştir.7201 sayılı Tebligat Kanunun “ Tebligatın yapılması “ başlıklı 1. maddesinde, yapılacak elektronik ortamda dahil tüm tebligatın, bu kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılacağı belirtilmiştir. 11.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren ve 28.02.2018 tarihli, 7101/50. madde ile değiştirilen ,değişikliğin 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe girdiği yasanın 7/a maddesinin üst başlığı ise “Elektronik tebligat” tır. Elektronik tebligat, elektronik tebligat yönetmeliği, tebligat kanunu, tebligat yönetmeliği ve diğer yasal düzenlemelerde duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi usulünün uygulanacağına yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Davacı vekiline usulüne uygun şekilde tebligat yapılmaksızın hüküm tesisi isabetli olmamıştır. ( Emsal Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2018/1393 Esas, 2018/5823 Karar ve 24.05.2018 tarihli bozma ilamı – Yargıtay ilamında Yargıtay HGK ‘nun 17.01.2018 günlü ve 2017/14-1760 Esas, 2018/43 Karar sayılı ilamına atıf yapılmıştır ). Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun söz konusu ilamında, duruşma gününü UYAP’tan öğreneceğine dair beyanda bulunan davacının kendisine duruşma gün ve saati bildirilmediğini ileri sürmesinin dürüstlük kuralı gereği kabul edilemeyeceği, bu nedenle direnme kararının bu gerekçe ile onanması görüşleri ileri sürülmüş ise de bu görüşlerin kurul çoğunluğunca benimsenmediğine yer verilmiştir.Kabul şekline göre ise; davacı vekiline bilirkişi ücretine dair gider avansını karşılaması için ara kararda kesin süre verilmiş olmasına rağmen, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler kapsamında söz konusu ara karar usulüne uygun şekilde tebliğ edilmemiştir. Sonuç olarak davacı tarafa geçerli bir sürenin verilmiş olmasından söz edilemeyecektir. Mahkemece her ne kadar davanın 114/1-y bendinde yer alan dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş ise de HMK’nın 114.maddesinde “y” bendi olmadığı gibi maddede yer alan “g” bendinde belirtilen davacının yatırması gereken gider avansını yatırmamış olması davanın açılma aşamasında geçerli olan dava şartları arasında yer almakta olup, somut davada olduğu gibi bilirkişi ücretine dair gider avansı dava şartları arasında yer alan gider avansı değildir. Aynı yasanın 324.maddesinde belirtilen delil ikamesi için avanstır. Söz konusu maddenin birinci fıkrasında, tarafların her birinin ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı verilen kesin süre içerisinde yatırmak zorunda olduğuna yer verilmiştir. Bu durumda, mahkemece verilen hüküm sonucunun da yerinde olduğu kabul edilemeyecektir. Açıklanan nedenlerle ve 6100 sayılı HMK’nın yukarıda ayrıntılı şekilde belirtilen yazılı yargılama usulüne dair kuralları ve Tebligat Kanunu ile ilgili diğer mevzuat gereğince, mahkemece davacı vekiline usulüne uygun şekilde tebligat yapıldıktan ve diğer usulü işlemler yerine getirildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, kabul şekline göre davanın usulden ret kararı usul ve yasaya uygun düşmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere,1- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/747 Esas, 2018/146 Karar ve 07/02/2018 tarihli kararının KALDIRILMASINA ,3- Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine gönderilmesine,4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken istinaf karar harcı 59,30 TL’den davacı tarafça peşin olarak yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,5-Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesinde yeniden verilecek kararda değerlendirilmesine. 6- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-a/6. bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.10/06/2021