Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1473 E. 2021/461 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1473 Esas
KARAR NO : 2021/461
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/10/2017
NUMARASI : 2014/935 Esas, 2017/892 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
KARAR TARİHİ: 01/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; sigortalı …. Ltd. Şti.’nin … ismi ile faaliyet gösterdiği otelin müvekkili şirket tarafından 18.06.2012-18.06.2013 tarihleri arasında 1325614/54175429 nolu Otel ve Tatil Köyü Paket Poliçesi ile sigortalandığını, sigortalı işyerinde 03.06.2013 tarihinde binanın 4. Bodrum katında bulunan ve davalı tarafından üretilen klima ünitesine elektrik üreten kablo bağlantı uçlarında oluşan şerarenin kablo izolelerini tutuşturmasıyla yangın çıktığını, yangın neticesinde sigortalı işyerinde hasar meydana geldiğini, müvekkilinin sigortalıya 11.07.2013 tarihinde 21.105,75 TL sigorta tazminatı ödediğini, belirterek fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile sigortalıya ödenen 21.105,75 TL sigorta tazminatının ödeme tarihi olan 11.07.2013’den itibaren işletilecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: müvekkili şirketin iştigal konusunun pazarlama olup üretim ile ilgili olmadığını ve davada taraf gösterilemeyeceğini, yetkili mahkemenin müvekkili şirketin mukim olduğu Bakırköy Mahkemeleri olduğunu, sözü geçen klimanın … Marka olduğuna ilişkin dosya kapsamında hiçbir somut delil olmadığını, 16.01.2012’de yapılan değişim ile tüketiciye SST 50 A salon tipi klima teslim edildiğini, buna karşın bu servis fişinin varlığının söz konusu turizm işletmesinde sadece … Marka ve bir adet klima bulunduğunu ispata yetmeyeceğini, bir otel işletmesinde sadece bir adet klima kullanılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacı tarafın klima üzerinde alanında uzman bilirkişiler tarafından inceleme yaptırmadığını ve müvekkili şirketi de olay yeri incelemesine dahil etmediğini, itfaiyenin yangın raporunda yangın olayının klimadan değil klimaya elektrik sağlayan kablolardan kaynaklandığının belirtildiğini, yangın sebebi ile davacının müvekkili şirketin yetkili servislerine, müşteri hizmetlerine ya da çağrı merkezine hiçbir bildirim yapmadığını, klima montajında kablo bağlantısının müvekkili şirketin teknik servisi tarafından yapılmadığını, her elektronik ürünün kendi kablosunun prize takılmasına uygun şekilde tüketici tarafından ilk elden kullanıma hazır olarak üretildiğini ve üreticinin servisleri tarafından başkaca bir bağlantı, kablo izolasyonu gibi elektrik işleri konusunda hizmet verilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla söz konusu bağlantı noktasındaki hatadan kaynaklanan yangında müvekkili şirkete herhangi bir kusur atfedilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; yangının çıkış nedeninin klima iç ünitesinin elektriksel donanımından kaynaklı olduğu, 21.105,75 TL hasar bedelinden davalının sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile; 21.105,75 ‘nin ödeme tarihi olan 11.07.2013 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; yangının klima ve/veya elektrik tesisatından ya da mutfakta bulunan onlarca elektrikli üründen herhangi birinden mi, yoksa kullanılan kablolardan mı çıktığının belirlenemediğini, ürünle zarar arasındaki illiyet bağının hukuken kurulamadığını, ancak tahminler yapıldığını, tahminlerle hukuki dayanak oluşturulduğunu, bu durumun hukuka aykırı olduğunu, davacının davasını ispat edemediğini, konutta ikamet eden kişilerin yanlı beyanlarına göre bilirkişilerin rapor düzenlediklerini, Elektrik Mühendisinin raporda binanın elektrik akşamıyla ilgili hiçbir incelemede bulunmadığını, inceleme ve araştırmanın yeterli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE
HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde;
Dava, sigorta poliçesi kapsamında ödenen hasar bedelinin rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davacı …a Sigorta A.Ş. tarafından sigortalı …. Ltd. Şti.’nin …r ismi ile faaliyet gösterdiği oteli 18.06.2012-18.06.2013 tarihleri arasında 1325614/54175429 nolu …yü Paket Poliçesi ile sigortalandığı, sigortalı işyerinde 03.06.2013 tarihinde yangın çıktığı, davacının sigortalısına 11.07.2013 tarihinde 21.105,75 TL hasar ödemesi yaptığı anlaşılmaktadır.Uyuşmazlık, yangının davalının pazarlamasını yaptığı klimadan kaynaklanıp kaynaklanmadığı, yangın ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı, hasardan davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmıştır.Mahkemece, taraf tanıkları dinlenmiş, mahallinde keşif yapılmış, bilirkişi raporu alınmıştır.28.03.2016 tarihli heyet raporunda (6 kişilik); 26.02.2013 tarihinde davacı yana … marka salon tipi klima teslim edildiği, 03.06.2013 günü saat 21.35 sıralarında klimanın bulunduğu bölümde yangın meydana geldiği, klimanın otele teslimini takip eden 3 ay 6 gün sonra yangın çıktığı, bahse konu süre zarfında klimanın kullanılmamasının düşünülemeyeceği, zira yangının çıktığı tarihin 03 Haziran 2013 olup, mevsimin yaz ve havaların sıcak olduğu, klimanın devrede olduğu, güç aktarımı yapılmayan (çalışmayan) bir klimanın akım çekerek kablolarının ısınması ve buna bağlı olarak izolasyonu bozabilmesinin mümkün olmadığı, kısa devre, aşırı ısınma veya aşırı akım çekilmesi durumunda bile, ilgili tesisata bağlı olan sigorta, aşırı akım rölesi, termik röle gibi (varsa) koruyucu elemanların devreye girmesi ile muhtemel tehlikeli sonuçların engellenebileceği, ancak, yangının olduğu noktada, klimaya yakın (yan-yana) ve aynı hattan beslenen başka bir elektriksel cihaz olması halinde, bu cihazın bağlantı kablolarında gevşeklik-düşük kesit (aşırı ısınma sebebi) – izolasyon sorunları gibi durumlar ve tesisata bağlı yeterli ve uygun seçilen koruma elemanları (sigorta, aşın akım rölesi, termik röle gibi) yoksa, yangına yol açma ihtimalinin yüksek olduğu, ancak, şu aşamada, dosyada yer alan deliller ve keşifte yapılan inceleme sonucunda, yangının elektrik tesisatından kaynaklandığına dair (şüphe dışında) kesin bir kanaat oluşmadığı, dava dışı firmanın ticari defter ve kayıtlan üzerinde yapılan incelemesinde demirbaş kayıtları içerisinde … Marka Klimanın yer almadığı, incelemede faturasının sunulmadığı, yangının binanın 4. Katında yer alan Sauna bölümünde çıktığı, otel görevlileri tarafından olay anında her ne kadar klimanın çalıştırılmadığı gibi bir bilgi verilmiş ise de, yangının çıktığı tarihte bahse konu bölümün Sauna olarak kullanıldığı dikkate alındığında, yangının çıkış tarihinin 03 Haziran 2013 günü yaz mevsimi ve havaların sıcak olması, ayrıca klimanın Sauna dinlenme bölümünde bulunması nedeniyle çalıştırılmamasının hayatın olağan akışı ile örtüşmediğini, yangın olayının, diğer bilgi, belge ve tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde, yangının klima kaynaklı olabileceği, sigortalı işyerinde 21.105,75 TL’lik hasar meydana geldiğini bildirmişlerdir. Aynı heyet itirazların değerlendirildiği 26.06.2017 tarihli ek raporlarında; kök raporun 5. sayfasında ve 1 numaralı fotoğrafta da görüleceği üzere; yanan klimanın dış ünitesinin otelin 4. Bodrum katında bahçeye terk edildiği ve dış ünitenin logosunda… yazılı olduğu, ayrıca dosya kapsamına sunulu 2 numaralı renkli fotoğrafların incelenmesinden de anlaşılacağı üzere; dolap tipi klima iç ünitesinin tamamen elektriksel akşamının ağır derecede yandığı bahse konu fotoğraf detaylı bir şekilde incelendiğinde dolap tipi klimanın tamamen tabanında bulunan elektriksel aksamının ağır derecede hasarlandığı, klima iç ünitesinin üst taraflarında hasarın tabana göre daha az olduğu değerlendirildiğinde, yangın yeri inceleme literatüründe, yangın başlangıç noktasının tespitinde hasarlanmanın en ağır olduğu noktadan yangının başladığının bilimsel veri olarak değerlendirildiği, yangının çıkış sebebinin klima iç ünitesi elektriksel donanım kaynaklı olduğu hususunda her hangi bir şüphenin bulunmadığı ifade edilmiştir.İstanbul İtfaiye Daire Başkanlığı Avrupa Yakası İtfaiye Müdürlüğü tarafından düzenlenen 17.01.2014 tarihli Yangın Raporunda “….03.06.2013 günü saat 21.38’de … sayılı yerden yangın ihbarı alındığı…, 4 bodrum üzeri 3 katlı binanın 4. Bodrum katından yoğun duman çıktığının görüldüğü, 4. bodrum kat 1 adet klima, klima elektrik tesisatı yanmak, tavanlar kavrulmak, bir kapı tarafımızdan kırılmak, bina dahili islenmek ve ıslanmak süratiyle zarar gördüğü,….4. bodrum kat dahilinde bulunan küme ünitesine elektrik ileten kablo bağlantı uçlarında oluşan şerarenin kablo izolelerini tutuşturması ile yangın başlangıcının meydana geldiği ve etrafına sirayeti ile geliştiği kanaatine varıldı..”… Ltd. Şti. tarafından düzenlenen 03.07.2013 tarihli Ekspertiz Raporunda; 2011 yılında alınan klimanın arıza yapması sonucu 2013 yılının Ocak ayında garanti kapsamında değiştirildiği, arıza yapan klimanın yarine 5 ay önce yeni bir klima takıldığı ve bu klimanın hiç kullanılmadığı, yangının söz konusu bu klimadan başladığının tespit edildiği, sigortalı yetkilisinden klimanın eski alış faturasının istendiği ancak temin edilemediği,…” şeklinde tespitlerin bulunduğu anlaşılmıştır.Tüm dosya kapsamına nazaran, özelikle yangın sonrası çekilen görüntülere göre sigortalıya ait işyerinde meydana gelen yangının davalının satış ve pazarlamasını yaptığı klima iç ünitesinden kaynaklandığı, sigortalı işyerinde 21.105,75 TL’lik hasar meydana geldiği, mahkemece tesis edilen kararda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla istinaf başvurusunun reddine dair dosya heyetin taktirlerine sunulur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan HMK’ nın 353/1.b.1 maddesi gereğince davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 1.441,73 TL harçtan davalı tarafından peşin yatırılan 360,45 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.081,28 TL harcın davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin kendi üzerine bırakılmasına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1a bendi uyarınca kesin olmak üzere Hakim Fatma Duru Kılıç’ın karşı oyu ile oyçokluğuyla karar verildi.01/04/2021

KARŞI OY

Yargı harçlarına, 02.07.1964 tarihinde kabul edilen 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1/1-1.bendinde yer verilmiştir. Yasanın birinci kısmı “ Yargı Harçları “ üst başlığını taşımaktadır. ”2”. maddenin 1. fıkrasında, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı olan tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı belirtilmiştir. Mükellef üst başlığı ile 11. maddede, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca mevzuu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle yükümlü olacağına yer verilmiştir.Harç alma ölçüleri ve nispetleri üçüncü bölümde 15. vd maddelerde düzenlenmiştir. Değer esası üst başlığı ile 16. maddede, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı, 21. maddede yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddede, nisbi karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin geri kalanın, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir.
492 sayılı Harçlar Kanunun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarife “ Yargı Harçları “ dır. Tarifede, yargı harçları, “ Mahkeme Harçları “ üst başlığı ile, 1- Başvurma harcı, 2- Celse harcı, 3-Karar ve ilam harcı olarak, karar ve ilam harcı ise nisbi ve maktu harç olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir. Başvurma harcı bölümünde, alınması gereken harç tutarları, derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı belirtilerek, karar ve ilam harcı kısmında ki maktu harç bölümünde ise yine derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı gösterilmiştir, karar ve ilam harçlarından nisbi harç bölümünde, “a” bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden şeklindeki genel açıklamadan sonra, özellik arzeden uyuşmazlıklarda ki harç oranlarına yer verilmiş, “e” bendinde “ …Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasının hüküm altına aldığı kararlar için de aynen uygulanır “ hükmüne yer verilmiştir. Çoğunluk görüşü, söz konusu bu düzenleme kapsamında, davalı taraftan, Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurusu halinde, Harçlar Kanunu düzenlemesi kapsamında, nisbi harca tabi davalarda, bu nispette harç alınması gerektiği kabul edilerek bu nispetler üzerinden harç alınmakta, işlemler yapılarak, hüküm tesis edilmektedir.
Devletin gördüğü kamu hizmeti, kural olarak parasızdır. Fakat, davada kişilere özel hukuk alanındaki haklarına ( alacaklarına ) kavuşmaları için yardım edildiğinden, yapılan giderin bir kısmının mahkemelerin hizmetinden yararlanılanından alınması uygun görülmüştür ki, kişilerden makbuz karşılığı alınan paraya yargılama harcı denir. (Prof.Dr.Baki Kuru, İstinaf Sistemine göre yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sayfa, 583,Ağustos 2017).
Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da geçen “ kaybeden öder “ ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine İlişkin düzenlemeleri ifade eder ( Anayasa Mahkemesi’nin 2013/1793 Esas,18.04.2014 tarihli kararı).Bu açıklamalar doğrultusunda, bir uyuşmazlıkta, kaç defa harç alınması gerektiği ve Bölge Adliye Mahkemeleri’ne dair Harçlar Kanununa bağlı tarifenin “e” bendinde ki düzenlemenin ne şekilde yorumlanması gerektiği üzerinde durulması gerekecektir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 323. maddesinde yargılama giderleri düzenlenmiş, maddenin 1-a ) bendinde, celse, karar ve ilam harçları başta olmak üzere yargılama giderlerine yer verilmiştir. Aynı yasanın 326/1. fıkrasında, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Yani kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan, nisbi karar ve ilam harcından davalı taraf sorumlu olacaktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesi tarafından, tarife üzerinden hesaplanan gerekli nisbi harcın davalıdan tahsiline ve davacının peşin olarak karşılamış olduğu harcın ise yine kabul ve red oranına göre, mahkeme masraflarının davalıdan alınmasına karar verilmesi yasanın emredici düzenlemesidir. Davalı tarafça karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması halinde yine aynı tarife üzerinden harç alınmaktadır. Bu durumda, davalının istinaf başvurusunun reddi ve Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurusu halinde bir kez daha aynı nispette harç ödemek zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır. Nisbi tarifeye tabi davalarda, istinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan nisbi harcın alınmasının öncelikle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinde ki düzenlemeye uygun olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Söz konusu yasada ki, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında ve sonuç olarak ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen harcı ödemeden kanun yoluna başvuru hakkı tanınan tarafa, bu kez aynı veya yakın oranda harç yatırması ediminin yüklenmesi, yasal düzenlemenin bir anlamda işlevsiz hale getirilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu husus, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2011/4159 Esas, 2011/8902 Karar ve 16.06.2011 tarihli ilamında (özetle )” Davanın niteliği gereği nisbi harca tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davacının dava açılırken, yargılamanın sonunda davanın redle sonuçlanması durumunda yükümlü tutulacağı maktu harçtan daha fazla tutardaki harcı yatırmakla yükümlü tutulması ve ödendiği takdirde dava sonunda alınması gereken maktu karar ve ilam harcının bu miktardan mahsup edilerek kalanının isteği durumunda kendisine geri verilmesi veya yargılamanın sürdürülebilirliğinin bu miktarın ödenmesi ön koşuluna bağlanması, belirtilen 28” inci madde lafzı ve ruhu İle çeliştiği gibi Anayasa’nın “ Hak arama hürriyeti “ başlığını taşıyan 36’ncı maddesinde yer alan “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içinde ki davaya bakmaktan kaçamaz “ hükmünün de ihlali niteliğindedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 gün ve 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar sayılı ilamında da aynı görüş yaklaşım benimsenmiştir “ ifadeleri ile açıklanmıştır.Adil yargılanma hakkı başlıklı, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (AİHS)6. Maddesi, adil yargılanma hakkına İlişkin belli güvenceler tanınmıştır. Bu güvencelerden biri de bir yargı yerine başvuru hakkıdır. Buna göre kişinin bir hakkına ilişkin olarak bir yargı yerine başvurma hakkının güvence altına alınması gerekmektedir. Mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın kullanılmasının imkansız kılacak şekilde bir takım şartlarla sınırlandırılması AİHS’nin 6.maddesinin ihlali anlamına gelebilecektir. ( AİHM ‘nin 26 Haziran 2007 tarihli 25321 /02 başvuru No ‘lu Ülger / Türkiye kararı ; TBB Dergisi ,sayı 86, 2009).HMK ‘nın sekizinci kısmında “ Kanun Yolları “ düzenlenmiş, birinci bölümde “ İstinaf “ kanun yoluna yer verilmiştir. Yasanın 341. maddesinde ise istinaf yoluna başvurulabilen kararlar belirtilmiştir. 344. maddede, istinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderlerin ödeneceğine yer verilmiştir. Ne şekilde ve hangi oranda harcın alınması gerektiği, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince tespit edilecektir .5235 sayılı “ Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “ nun 3. maddesinde “ Adli yargı ikinci derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleridir “ düzenlemesine yer verilmiştir.Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, tarifenin 1/ e bendinde ki işin esasının hüküm altına aldığı kararlar içinde aynen uygulanacağı şeklinde ki kararlardan anlaşılması gereken, kararı ilk derece mahkemesi yerine geçerek vermesi ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğunun kabulü isabetli olacaktır. Çünkü buna dair hüküm verilmeden önce, ilk derece mahkeme kararı kaldırılmakta ve sonuç olarak ikinci, derece mahkemesi olarak verilen yeni bir hüküm oluşmaktadır. İlk Derece Mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan red kararları ( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4601 Esas, 2019/6115 Karar ve 02.10.2019 tarihli, 2018/1356 Esas, 2019/6937 Karar ve 07.11.2019 tarihli ilamlarında, Bölge Adliye Mahkemelerinde alınan harçlara ilişkin karşı oy görüşünde ayrıntılı şekilde her yönü ile açıklandığı üzere) icra edilebilir karar niteliğinde değildir.İlk derece mahkeme kararı geçerliliğini devam ettirmektedir.

İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı da değildir ( Pekcanıtez -Atalay – Özekes sh.583, Konuralp, Uluslarası Toplantı sh.260,100 soruda istinaf ve temyiz sh 99 ) Bölge Adliye Mahkemesinde, istinaf başvurusunun esastan reddinde, işin esası hakkında yeni bir karar verilmemektedir.
Açıklanan nedenlerle ve özellikle Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.01/04/2021