Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1460 E. 2021/543 K. 15.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1460 Esas
KARAR NO: 2021/543
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/01/2018
NUMARASI: 2015/1016 Esas, 2018/89 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı firmanın …, … ve belirlenen diğer yerlerde, 2011 yılından itibaren Kontrol, Denetim, Gözetim, ve Yönlendirme Hizmeti verdiğini, bu hizmetlerle ilgili olarak taraflarca sözleşme imzalandığını, verilen hizmetler karşılığında çeşitli tarihlerde faturalar kesildiğini, bu faturaların davalıya tebliğ edildiğini, davalının kendisine tebliğ edilen hiçbir faturayı reddetmediğini, 25.03.2015 tarihinde davalı şirkete 60.413,26 TL borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, borcun ödenmediğini, davalı aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası takibe geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu bildirerek itirazın iptaline, takibin devamına, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkulimyetine, davalı-borçlunun 6100 Sayılı Kanun gereği 5.000,00 TL’den aşağı olmamak üzere disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davacı arasında sözleşme uyarınca ödemelerin ne şekilde ve hangi vadelerde yapılacağının kararlaştırıldığını ve sözleşme uyarınca davacıya ödemelerin gerçekleştirildiğini, taraflar arasındaki Sözleşmenin Ücretin ödenmesi maddesinde, faturaların tebliğinden itibaren 60 GÜN SONRA (iş günü olmaması durumunda takip eden ilk iş günü) ödeme yapılacağının kararlaştırıldığını, davacının faiz isteyemeyeceğini, davacı tarafından icra takibine konu edilen son faturanın 31.05.2015 tarihli olduğunu, müvekkili şirket cari hesap kayıtlarında 31.05.2015 tarihinde borçlu olarak görülen rakamın 31.766,93 TL olduğunu, bunun görülmesi üzerine 31.766,93 TL’yi aşan alacak tutarına ve bu tutara işleyecek faize ve tüm ferilerine kısmi itirazda bulunduklarını, kısmi itirazlarına göre hesaplanan dosya borcunun tamamının taraflarınca ödendiğini, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına ve 5.000,00 TL’den az olmamak üzere disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 30.077,82 TL alacaklı olduğu gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında takibe itirazın iptaline, takibin 30.077,82 TL alacak üzerinden devamına, alacağa takip tarihinden itibaren %11,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, bakiye istemin reddine, alacak likit ve hesaplanabilir olduğundan %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde; taraflar arasında imzalanan “Gözetim Hizmeti Sözleşmesi” uyarınca, davacının belirlenen alanlarda gündüz, gece ayrıca genel tatil, dini bayram, resmi ve bayram tatillerinde kesintisiz gözetim işini sağlamak amacı ile bu konudaki 5188 sayılı yasa hükümleri çerçevesinde Sözleşme’ye konu olan hizmet işi için tarifelerine uygun olarak kendi personelini gerekli şekilde çalıştırmayı iş bedelleri karşılığı yapmaya kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmelerde, ödemenin ne şekilde ve hangi vadelerde yapılacağının açıkça kararlaştırıldığını, bu çerçevede müvekkili şirket tarafından gerekli ödemelerin davacı yana yapıldığını, davacı tarafın 09.01.2011 tarihinden itibaren başlayarak tüm faturalara değişen oranlarda faiz işlettiğini, işletilen faizlerin sözleşme hükümlerine aykırı olduğunu, davacı tarafından icra takibine konu edilen son faturanın 31.05.2015 tarihli olduğunu, müvekkili Şirket cari hesap kayıtlarında 31.05.2015 tarihinde borçlu olarak 31.766,93 TL gözüktüğünü, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile hüküm kurulduğunu, bilirkişilerin 30.077,82 TL’lik rakama nasıl vardıklarının belli olmadığını, taraflar arasındaki sözleşmeler irdelenmeden, hangi faturalar için sözleşmesel faizin hangi faturalar için TTK 1530. hükmünün geçerli olduğu belirtilmeden hüküm kurulduğunu, 31.05.2015 tarihli itibari ile faiz hesabının yapılması gerektiğini belirterek ilk derece mahkeme kararının kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME: Dava, davacının faturadan kaynaklı alacağın tahsili amacı ile davalı aleyhinde başlattığı takibe karşı davalı itirazının iptali istemine ilişkindir. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında, davacı alacaklı tarafından dayanak faturalar ve vade farkı faturalar gereğince davalı borçlu aleyhinde 08.07.2015 tarihinde 63.451,33 TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı, davalının yasal süresi içerisinde icra takibine konu edilen faturalar nedeniyle takip alacaklısına 31.766,93 TL borçlu olduklarını, 31.766,93 TL’yi aşan alacak tutarına ve bu tutara işleyecek faize ve tüm ferilere itiraz ettiklerini beyan ettiği, itiraz edilen kısım için takibin durduğu, itirazın iptali davasının yasal bir yıllık süresinde açıldığı anlaşılmıştır. Sözleşme ilişkisi yanlar arasında çekişmesizdir. uyuşmazlık, takip tarihi itibari ile davacının davalıdan alacaklı olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Mahkemece, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, bilirkişi raporu alınmıştır. 24.09.2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacının ticari defter ve belgelerine göre 04.09.2015 tarihi itibari ile 30.072,88 TL alacaklı gözüktüğü, davalının ticari defter ve belgelerine göre davacıya 04.09.2015 tarihi itibari 1.693,83 TL borçlu gözüktüğü, davalının icra dairesine 29.07.2015 tarihinde yapılmış olarak kaydedilen 31.766,93 TL ödemenin dava dosyasında belgelendirilemediği, icra dosyasında da buna ait herhangi bir belge bulunmadığı, davacının 30.09.2016 tarihi itibari ile alacağının 30.077,82 TL olduğu belirtilmiştir. İtirazların değerlendirildiği ek raporda bilirkişiler; kök raporu aynen tekrar etmişlerdir. Bilirkişi raporuna göre, 30.06.2015 tarihi itibari ile tarafların ticari defter ve belgelerinin birbirleri ile örtüştüğü, bu tarih itibari ile davacının. davalıdan 45.787,11 TL alacaklı olduğu, yine aynı tarih itibari ile davalınında davacıya 45.787,11 TL borçlu olduğu anlaşılmaktadır. Davalı takipte 31.766,93 TL’lik kısmı kabul etmiştir. Bu durumda takip tarihi itibari ile davacının davalıdan (45.787,11-31.766,93=14.020,18 TL) 14.020,18 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alındığında, takip tarihi itibari ile davacı alacağının 14.020,18 TL olduğu, mahkemece bu miktar üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile 30.077,82 TL üzerinden kabul kararı vermesi isabetli olmamıştır. Bu sebeple davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davalının istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK’nun 353/1b-2 maddesi uyarınca İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/01/2018 gün ve 2015/1016 Esas, 2018/89 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE, 2-Davanın KISMEN KABULÜ ile, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında davalı borçlunun yaptığı itirazın kısmen iptali ile takibin 14.020,18 TL üzerinden devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren %11,50 oranını geçmemek üzere değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE, 14.020,18 TL üzerinden hesap edilecek %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-492 sayılı Harçlar Kanunu’na ekli (1) sayılı tarife gereğince; alınması gerekli 957,72 TL nispi karar ve ilam harcından, peşin alınan 383,88 TL harcın mahsubu ile bakiye 673,84 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA, 4-Davacı tarafından yatırılan 383,88 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 31,80 TL harç, 1.946,00 TL posta/tebligat/bilirkişi gideri olmak üzere toplam 1.977,80 TL yargılama giderinden kabul ve ret oranı doğrultusunda taktiren 873,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım üzerinden AAÜT gereğince hesap edilen 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Karar kesinleştiğinde HMK’nun 333. maddesi gereğince kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 1-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken istinaf nispi karar ve ilam harcının 957,72 TL’ye ikmali ile bakiye 444,22 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, peşin harcın mahsubuna, 2-Davalı tarafından peşin yatırılan istinaf harçları toplamı 575,70 TL, 41,50 TL tebligat/posta gideri olmak üzere toplam 617,20 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı tarafa verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353/1b-2 bendi ve aynı Kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere Hakim …’ın karşı oyu ile oyçokluğuyla karar verildi.15/04/2021
KARŞI OY Yargı harçlarına, 02.07.1964 tarihinde kabul edilen 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1/1-1.bendinde yer verilmiştir. Yasanın birinci kısmı “ Yargı Harçları “ üst başlığını taşımaktadır. ”2”. maddenin 1. fıkrasında, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı olan tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı belirtilmiştir. Mükellef üst başlığı ile 11. maddede, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca mevzuu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle yükümlü olacağına yer verilmiştir.Harç alma ölçüleri ve nispetleri üçüncü bölümde 15. vd maddelerde düzenlenmiştir. Değer esası üst başlığı ile 16. maddede, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı, 21. maddede yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddede, nisbi karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin geri kalanın, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarife “ Yargı Harçları “ dır. Tarifede, yargı harçları, “ Mahkeme Harçları “ üst başlığı ile, 1- Başvurma harcı, 2- Celse harcı, 3-Karar ve ilam harcı olarak, karar ve ilam harcı ise nisbi ve maktu harç olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir.Başvurma harcı bölümünde, alınması gereken harç tutarları, derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı belirtilerek, karar ve ilam harcı kısmında ki maktu harç bölümünde ise yine derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı gösterilmiştir, karar ve ilam harçlarından nisbi harç bölümünde, “a” bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden şeklindeki genel açıklamadan sonra, özellik arzeden uyuşmazlıklarda ki harç oranlarına yer verilmiş, “e” bendinde “ …Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasının hüküm altına aldığı kararlar için de aynen uygulanır “ hükmüne yer verilmiştir. Çoğunluk görüşü, söz konusu bu düzenleme kapsamında, davalı taraftan, Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurusu halinde, Harçlar Kanunu düzenlemesi kapsamında, nisbi harca tabi davalarda, bu nispette harç alınması gerektiği kabul edilerek bu nispetler üzerinden harç alınmakta, işlemler yapılarak, hüküm tesis edilmektedir. Devletin gördüğü kamu hizmeti, kural olarak parasızdır. Fakat, davada kişilere özel hukuk alanındaki haklarına ( alacaklarına ) kavuşmaları için yardım edildiğinden, yapılan giderin bir kısmının mahkemelerin hizmetinden yararlanılanından alınması uygun görülmüştür ki, kişilerden makbuz karşılığı alınan paraya yargılama harcı denir. (Prof.Dr.Baki Kuru, İstinaf Sistemine göre yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sayfa, 583,Ağustos 2017). Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da geçen “ kaybeden öder “ ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine İlişkin düzenlemeleri ifade eder ( Anayasa Mahkemesi’nin 2013/1793 Esas,18.04.2014 tarihli kararı). Bu açıklamalar doğrultusunda, bir uyuşmazlıkta, kaç defa harç alınması gerektiği ve Bölge Adliye Mahkemeleri’ne dair Harçlar Kanununa bağlı tarifenin “e” bendinde ki düzenlemenin ne şekilde yorumlanması gerektiği üzerinde durulması gerekecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 323. maddesinde yargılama giderleri düzenlenmiş, maddenin 1-a ) bendinde, celse, karar ve ilam harçları başta olmak üzere yargılama giderlerine yer verilmiştir. Aynı yasanın 326/1. fıkrasında, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Yani kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan, nisbi karar ve ilam harcından davalı taraf sorumlu olacaktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesi tarafından, tarife üzerinden hesaplanan gerekli nisbi harcın davalıdan tahsiline ve davacının peşin olarak karşılamış olduğu harcın ise yine kabul ve red oranına göre, mahkeme masraflarının davalıdan alınmasına karar verilmesi yasanın emredici düzenlemesidir. Davalı tarafça karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması halinde yine aynı tarife üzerinden harç alınmaktadır. Bu durumda, davalının istinaf başvurusunun reddi ve Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurusu halinde bir kez daha aynı nispette harç ödemek zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır. Nisbi tarifeye tabi davalarda, istinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan nisbi harcın alınmasının öncelikle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinde ki düzenlemeye uygun olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Söz konusu yasada ki, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında ve sonuç olarak ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen harcı ödemeden kanun yoluna başvuru hakkı tanınan tarafa, bu kez aynı veya yakın oranda harç yatırması ediminin yüklenmesi, yasal düzenlemenin bir anlamda işlevsiz hale getirilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu husus, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2011/4159 Esas, 2011/8902 Karar ve 16.06.2011 tarihli ilamında (özetle )” Davanın niteliği gereği nisbi harca tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davacının dava açılırken, yargılamanın sonunda davanın redle sonuçlanması durumunda yükümlü tutulacağı maktu harçtan daha fazla tutardaki harcı yatırmakla yükümlü tutulması ve ödendiği takdirde dava sonunda alınması gereken maktu karar ve ilam harcının bu miktardan mahsup edilerek kalanının isteği durumunda kendisine geri verilmesi veya yargılamanın sürdürülebilirliğinin bu miktarın ödenmesi ön koşuluna bağlanması, belirtilen 28” inci madde lafzı ve ruhu İle çeliştiği gibi Anayasa’nın “ Hak arama hürriyeti “ başlığını taşıyan 36’ncı maddesinde yer alan “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içinde ki davaya bakmaktan kaçamaz “ hükmünün de ihlali niteliğindedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 gün ve 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar sayılı ilamında da aynı görüş yaklaşım benimsenmiştir “ ifadeleri ile açıklanmıştır. Adil yargılanma hakkı başlıklı, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (AİHS)6. Maddesi, adil yargılanma hakkına İlişkin belli güvenceler tanınmıştır. Bu güvencelerden biri de bir yargı yerine başvuru hakkıdır. Buna göre kişinin bir hakkına ilişkin olarak bir yargı yerine başvurma hakkının güvence altına alınması gerekmektedir. Mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın kullanılmasının imkansız kılacak şekilde bir takım şartlarla sınırlandırılması AİHS’nin 6.maddesinin ihlali anlamına gelebilecektir. ( AİHM ‘nin 26 Haziran 2007 tarihli 25321 /02 başvuru No ‘lu Ülger / Türkiye kararı ; TBB Dergisi ,sayı 86, 2009). HMK ‘nın sekizinci kısmında “ Kanun Yolları “ düzenlenmiş, birinci bölümde “ İstinaf “ kanun yoluna yer verilmiştir. Yasanın 341. maddesinde ise istinaf yoluna başvurulabilen kararlar belirtilmiştir. 344. maddede, istinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderlerin ödeneceğine yer verilmiştir. Ne şekilde ve hangi oranda harcın alınması gerektiği, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince tespit edilecektir .5235 sayılı “ Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “ nun 3. maddesinde “ Adli yargı ikinci derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleridir “ düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, tarifenin 1/ e bendinde ki işin esasının hüküm altına aldığı kararlar içinde aynen uygulanacağı şeklinde ki kararlardan anlaşılması gereken, kararı ilk derece mahkemesi yerine geçerek vermesi ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğunun kabulü isabetli olacaktır. Çünkü buna dair hüküm verilmeden önce, ilk derece mahkeme kararı kaldırılmakta ve sonuç olarak ikinci, derece mahkemesi olarak verilen yeni bir hüküm oluşmaktadır. İlk Derece Mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan red kararları ( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4601 Esas, 2019/6115 Karar ve 02.10.2019 tarihli, 2018/1356 Esas, 2019/6937 Karar ve 07.11.2019 tarihli ilamlarında, Bölge Adliye Mahkemelerinde alınan harçlara ilişkin karşı oy görüşünde ayrıntılı şekilde her yönü ile açıklandığı üzere) icra edilebilir karar niteliğinde değildir.İlk derece mahkeme kararı geçerliliğini devam ettirmektedir.
İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı da değildir ( Pekcanıtez -Atalay – Özekes sh.583, Konuralp, Uluslarası Toplantı sh.260,100 soruda istinaf ve temyiz sh 99 ) Bölge Adliye Mahkemesinde, istinaf başvurusunun esastan reddinde, işin esası hakkında yeni bir karar verilmemektedir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.15/04/2021