Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1376 E. 2018/1144 K. 27.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1376 Esas
KARAR NO : 2018/1144
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2018
NUMARASI : 2017/766 Esas, 2018/307 Karar
DAVANIN KONUSU : Alacak
KARAR TARİHİ : 27/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, 04.09.2017 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketin taraflar arasındaki ticari ilişkiden kaynaklanan 90.966,44 TL alacağının tahsili için Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ilamsız icra takibi başlatıldığını, borçlunun icra takibinden önce 4 aylık fatura alacağını ödememek için müvekkili şirketle ilgisi olmayan hırsızlık olayını basiretli tacir ilkesine aykırı olarak kullandığını, davalının takibe itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek, müvekkili şirketin iş bu alacağını tahsil edememesi nedeniyle ortaya çıkan mağduriyetini giderebilmesi için TBK 76. madde gereğince takdir edilecek miktarda geçici ödemeye karar verilerek buna yönelik tedbir kararı verilmesini, icra takibine karşı yapılan İtirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, müvekkili şirket ile davacı arasında “ …, Sarıyer /İstanbul adresinde bulunan bina, bina içi ve çevresine davacı tarafından özel güvenlik hizmetinin sunulmasına ilişkin sözleşmeler akdedildiğini , icra takibinin haksız olduğunu, icra takibine karşı müvekkilinin hem yetki ve hem de esas yönünden itiraz ettiğini, yetki yönünden itiraz edilmesinin nedeninin hem müvekkilinin adresinin Sarıyer olması ,hem de taraflar arasında ki sözleşmenin 10 maddesinde yetki kuralı ile yetkili olarak İstanbul İcra Dairelerinin olması olduğunu savunarak davanın reddi ile davacı tarafın müvekkili şirkete %20 tazminat ödemesine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, taraflar arasında düzenlenen yetki sözleşmesi gereği, İstanbul Mahkemeleri ve İcra Dairelerinin yetkili olduğu, davalının icra dairesinin yetkisine itiraz etmiş olduğu, takibin yetkisiz icra dairesinde başlatılmış olduğu , İtirazın iptali davasının başlatılan icra takibi ile doğrudan bağlantılı bir dava olduğu , yetkili icra dairesinde takip başlatılmasının özel bir dava şartı olduğu gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle 6100 sayılı HMK 114/2 ve 115/2 maddeleri gereğince usülden reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacı vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.İstinaf nedenleri olarak, 6100 sayılı HMK nun 320/1.maddesinde, mahkemenin mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinde karar verir hükmünü öngördüğünü, başka bir anlatımla ancak hukukun cevaz verdiği hallerde dosya üzerinde karar verilebileceğini, HMK 27. maddesinde hukuki dinlenilme hakkının düzenlendiğini, kural olarak duruşma yapılması zorunlu olan çekişmeli yargıda hakimin istisnalar dışında tarafları dinlemeden veya iddia ve savunmalarını bildirmeleri için kanuna uygun biçimde davet etmeden hükmünü veremeyeceğini, Anayasa’nın 36.maddesinin doğal bir sonucu olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının da en önemli sonucu olduğunu, savunma haklarının ellerinden alındığını, yetki sözleşmesinin sadece İstanbul Adliyesi sınırları içinde icra takibi yapılmasına neden olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, özel güvenlik hizmet sözleşmesi kapsamında alacağın tahsili amacı ile başlatılan icra takibine karşı İtirazın iptali davasıdır.
Taraflar arasında sözleşmenin varlığı , hükümleri konusunda bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, icra takibinin yetkili icra dairesinde başlatılıp başlatılmadığı, davalı borçlu şirketin takibe karşı yetki İtirazı hakkında mahkemece dosya üzerinde karar verilmiş olmasının, savunma hakkının ve adil yargılama hakkının ihlali anlamına gelip gelmediğidir.
Dosya kapsamından, taraflar arasında 12 Ağustos 2015 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere 7 Ağustos 2015 tarihinde “ Özel güvenlik hizmet sözleşmesi “ imzalandığı, Sözleşmenin 10. maddesinde, anlaşmazlıklar üst başlığı ile, karşılıklı mutabakatla çözülemeyen ihtilaflarda tarafların İstanbul İcra Dairelerinin ve Mahkemelerinin yetkili olduğunu kabul ve beyan ettiklerine dair yetki şartının mevcut olduğu, sözleşmedeki kaşe ve vekalet ile diğer belgelerden, davacı şirketin ticari merkezinin Fatih / İstanbul , davalı şirketin ticari merkezin Sarıyer / İstanbul olduğu, davacı alacaklı vekilinin ,04.08.2017 tarihinde davalı hakkında ,Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 90.966,44 TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlattığı, davalının yasal sürede icra dairesinin yetkisi ile borca itiraz ettiği, davacı alacaklının ise , İİK 67. maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde İtirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır.
Davalı borçlu şirket tarafından icra takibine yapılan yetki itirazında , sözleşmedeki yetki şartından söz edilmeksizin , şirket adresinin Sarıyer/ İstanbul olduğu ve İstanbul icra Dairelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir.Takip ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 17. maddesinde yetki Sözleşmesi düzenlenmiştir.Ancak bu yetki sözleşmesi ile belirlenen yer kamu düzenine ilişkin ,kesin yetkili yer değildir.Sözleşme olması nedeniyle ancak taraflar yönünden bağlayıcıdır.Mahkemece res’en gözetilemez.Yani davalı yetki ilk itirazında bulunmazsa mahkeme yetki sözleşmesinin o davayı kapsayıp kapsamadığını veya geçersiz olup olmadığını kendiliğinden inceleyemez.Çünkü yetkisiz mahkemede dava açılması halinde davalı yetki ilk itirazında bulunmazsa o mahkemenin yetkisini kabul etmiş sayılır.Bu anlamda, mahkemenin sözleşmedeki yetki şartını gerekçede esas almış olması yerinde değildir.Çünkü yasa gereğince davalının ileri sürmediği yetki sözleşmesi ile ilgili itirazı resen gözetilemez.Diğer yandan , her iki şirketinde ticari şirket merkezleri Bakırköy Yargı alanı dahilinde değildir.2004 sayılı İİK nun 50. maddesinde, para ve teminat borcu için takip hukukunda HMK ‘nun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yolu tatbik olunacağına yer verilmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 10. maddesi ve 6098 sayılı TBK nun 89/1 bendi gereğince davacı alacaklı tarafından kendi yerleşim yeri icra dairesinde de icra takibi başlatılabilecekken, davacı ne kendi yerleşim yeri ne de borçlunun yerleşim yeri icra dairesinde icra takibi başlatmamıştır , bu durumda davalı borçlunun sözleşmeye dahi gerek olmaksızın HMK 6. madde gereğince yetkili yer icra dairesinin yerleşim yeri olduğuna dair yetki İtirazı da yerindedir.Kaldı ki ,gerek sözleşme de belirlenen gerekse de davalı borçlu şirketin yerleşim yeri olan yetkili yer icra dairesi aynı olup İstanbul İcra Daireleridir, yetkisiz icra dairesinde takibinin başlatılmış olması halinde İtirazın iptali davasının usulüne uygun açılmış bir dava olarak kabulü mümkün değildir .Sonuç olarak ,mahkemenin takibin yetkili icra dairesinde başlatılmamış olması ve bunun dava şartı yokluğu olduğu gerekçesiyle davanın usülden reddi kararı yerindedir.
Davacı tarafça adil yargılama hakkının ihlal edildiği , dosya üzerinde karar verilmesinin usul ve yasa ile ilgili düzenlemelere aykırı olduğu ileri sürülmüştür.Öncelikle belirtilmesi gereken husus, dava yazılı yargılama usulüne tabi bir davadır.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde dile getirmiş olduğu HMK 320. madde basit yargılama usulüne tabi davalarda uygulanmaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun altıncı kısmında , basit yargılama usulü üst başlığı ile 316 vd maddelerde, basit yargılama usulüne tabi dava ve işler düzenlenmiş, 320. madde ise, ön inceleme ve tahkikata yer verilmiştir .Aynı yasanın önceki düzenlemelerinde ise yazılı yargılama usulüne ait hükümlere yer verilmiş, 322/1. fıkrada bu kanun ve diğer kanunlarda basit yargılama usülü hakkında hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı ifade edilmiştir.Somut olayda , davalı tarafa dava dilekçesi tebliğ edilmiş, davalı cevap dilekçesini dosyaya ibraz etmiş, davalı vekilinin cevap dilekçesi de yine usulüne uygun şekilde davacı vekiline tebliğ edilmiştir.Mahkeme tarafından, dilekçeler tebliğ edildikten sonra HMK 115/1, 138/1 maddeleri uyarınca dosya kapsamı itibarı ile duruşma açılıp ön inceleme yapılarak karar verilebileceği gerekçesi ile hüküm tesis edilmiştir .Bu durumda yukarıda ifade edildiği üzere yazılı yargılama usulüne tabi davada uygulanması gereken ve mahkemece uygulanan HMK 138. maddesinin değerlendirilmesi gerekecektir.Maddenin üst başlığı , “ Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar” dır.Maddede, mahkemenin öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinde karar vereceği , gerektiği takdirde kararını vermeden önce , bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği belirtilmiştir.Yasa kapsamında mahkemenin dilekçe safhasından sonra duruşma açmaksızın dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar vereceği açıkça düzenlenmiştir.Mahkeme gerek görmediği takdirde , yasanın düzenlenmesi kapsamında duruşma açıp tarafları dinlemek zorunda değildir.Bir anlamda ,aynı yasanın 30. maddesinde ki usul ekonomisi ilkesine de uygun bir düzenleme olduğu aşikardır.Diğer taraftan 27. maddede hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş ise de, somut olayda açıklanan tüm nedenler ve yasal düzenlemeler kapsamında ve özellikle dilekçelerin tebliğ ile davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usülden reddine dair dosya üzerinde verilen kararda söz konusu yasal düzenlemeye aykırılıktan söz edilemeyecektir.
Açıklanan tüm nedenlerle, mahkemece de davanın özel dava şartı yokluğu nedeniyle usülden red kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/766 Esas, 2018/307 Karar ve 14.03.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1 bendi gereğince REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.