Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1345 E. 2018/1223 K. 09.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1345 Esas
KARAR NO : 2018/1223
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/09/2016
NUMARASI : 2014/347 2016/652
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 09/07/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı ….Ldt Şti vekili, 31.05.2011 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili ile davalı … . A.Ş arasında , 18.02.2010 tarihinde, İstanbul Uluslararası Mücevher, takı , gümüş , saat ve malzemeleri fuarları kasa hizmeti hususunda bir sözleşme yapıldığını, davalı firmanın söz konusu fuarları düzenleyen organizatör firma olduğunu, bu sözleşmeye göre müvekkili şirketin 2014 tarihine kadar düzenlenecek fuarda kasa hizmetini üstlendiğini, müvekkilinin bu fuarlarda fuara katılan mücevher firmalarının ürünlerini ana kasada muhafaza etme hizmeti vereceğini ayrıca günlük olarak fuarın açık olduğu saatlerde dileyen katılımcı firmalara ücreti mukabilinde kasa tahsis edeceğini, ancak davalı firmanın bu tarihten önce yapılan fuarlarda sözleşmeye aykırı davranarak sözleşme hükümlerini ihlal ederek müvekkilinin zarara uğramasına neden olduğunu, sözleşmeye göre , fuar boyunca genel kasa hizmetinin müvekkili şirket tarafından yapılacağını, diğer kasa firmalarının fuarda kasa hizmeti vermelerinin davalı tarafça engelleneceğini, ancak fuara katılan diğer kasa firmalarının fuar alanında kasalama hizmeti verdiğini, sözleşmenin 6. maddesi gereğince, fuara katılımcı kuyumcu veya diğer firmaların dışarıdan kasa getirmeleri halinde bütün denetimin müvekkili şirkette olduğunu, getirilen kasa başına belirlenen ücretin ödeneceğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığının 12.03.2010 tarihli ihtarname ile bildirildiğini, ihtarname üzerine ihlale son verileceği ve zararın tazmin edileceği sözlü olarak bildirilmesine rağmen zararın tazmin edilmediği gibi 2010 yılı Ekim ayında düzenlenen fuarda ihlallerin devam ettiğini, güvenlik şirket yetkililerince defalarca tutanak altına alındığını, katılan firmalarca kaç defa kasa getirildiğinin tespit edildiğini, bunlara ait ücretin müvekkili şirkete ödenmediğini, müvekkilinin 2010 yılı Mart ve Ekim fuarlarında sadece tespit edilen ihlaller nedeniyle büyük zarara uğradığını ,uğranılan zararın, hem müvekkili tarafından fuara katılan firmalara kiralanan kasaların kira bedellerinin müvekkili şirkete ödenmemesi ve hem de fuara katılan firmaların kendi uhdelerinde getirdikleri kasa başına sözleşmenin 6. maddesi gereğince müvekkiline ödenmesi gereken ücretlerden oluştuğunu , davalının sözleşmeyi ihlal etmesi nedeniyle doğan cezai şart ve diğer zararların tazmini yönündeki talep hakları ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 6.000 ABD doları maddi zarar ve alacağın ( kasalama ücreti ) ihtarname tarihi olan 12.01.2011 tarihinden itibaren işleyecek döviz faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … …A.Ş vekili, dava dilekçesindeki iddialar ve maddi vakıaların gerçeği yansıtmadığını ,müvekkili şirketin davacı şirketle akdedilen 18.02.2010 tarihli “ Fuar Kasa Hizmetleri Sözleşmesi “ gereğince bütün edimlerini yerine getirdiğini, dava dilekçesinde davacı tarafından kabul ve ikrar edildiği üzere katılan firmaların dışardan kasa getirmeleri halinde denetimin davacı şirkette olacağını , tutanak altına alındığı yönündeki iddiasının taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, dava dilekçesi ekindeki müvekkili şirket imzasını içermeyen tek taraflı tanzim edilen her zaman düzenlenmesi mümkün olan adi belgelerin müvekkili şirketi bağlamasının mümkün olmadığını, müvekkili şirket aleyhine , fuarda kendileri dışındaki başkaca kasa firmalarına kasalama hizmeti verdiği iddiasına ilişkin olarak Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/72 D.İş dosyası ile keşif ve tespit yaptırıldığını, bilirkişi tarafından yapılan tespit sonucu müvekkili şirketin sözleşmeye aykırı davrandığının tespit edilemediğini, bu tespitin fiilen mümkün olmadığı sonucuna varıldığını ,taraflarca imzalanan sözleşmenin 5. maddesinde, kasa sponsorunun, her iki hizmet içinde ( genel kasa- standa özel kasa) tüm katılımcıların bedelini direk kendisinin tahsil edeceği, kasa sponsorunun hesap sıfırlamadan standa özel kasa için yerli ve yabancı katılımcıya anahtar teslim etmeme yetkisini elinde bulunduracağı hükmüne yer verildiğini, açık hükme göre davacının fuara katılan firmalara kiralamış olduğu kasaların bedelini doğrudan tahsil edeceğini, hatta davacının fuara katılan firmalara kiralamış olduğu kasalardan elde edeceği gelirin %20 sini müvekkili şirkete ödeyeceğini, bu durum karşısında müvekkili şirketin fuara katılan firmaların davacı şirketten kiralamış olduğu kasaların bedelini davacıya ödemediği hususunun gerçeği yansıtmadığını, “ Kasa Sponsorluk Sözleşmesi “ nin karşılıklı güvene dayandığını, akdin ihlal edildiği durumlarda tarafların fesh etme hakkını kullanabileceğinin izahtan vareste olduğunu , müvekkili şirketin haksız yere davalı olduğu davacı şirketle bu durumun varlığına rağmen sözleşme ilişkisini sürdürmeye zorlanması ve davacının haksız ithamlarına kendisinin tahammül etmesi beklenemeyeceğinden taraflarınca Bakırköy … Noterliğinde keşide edilen 29.09.2011 tarihli ihtarname İle dava konusu sözleşmenin haklı yere fesh edildiğini, sözleşmenin davacı tarafça ihlal edilmesi nedeniyle müvekkili şirket tarafından davacıya yöneltilebilecek her türlü talep, cezai şart, dava ve takip haklarının saklı tutulmasını ve haksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞTİRİLEN 19.ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2011/460 Esas, 2012/49 Karar ve 23.03.2012 tarihli kararı:
İDDİA:
Davacı ….Ltd.Şti vekili tarafından, 26.12.2011 tarihli dava dilekçesi ile , davalılar , ….A.Ş ile … A.Ş hakkında dava açmış ve müvekkili ile davalılardan …A.Ş arasında 18.02.2010 tarihli sponsorluk sözleşmesi akdedildiğini, sözleşmenin 29.09.2011 tarihli davalı şirket tarafından çekilen ihtarname İle haksız sebeplerle feshedildiğini, feshe gerekçe olarak, vekil edenin davalı şirkete ödemeyi vadettiği komisyonu ödemediği iddiasının yanında , davalıya müvekkilinin dava açması ve dava konusu sözleşme kapsamında vekileden şirketin edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirilmediğinin ileri sürüldüğünü, tarafların bu sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde 100.000 USD cezai şart talep edebileceklerinin kararlaştırıldığını, sponsorluk Sözleşmesinin süreli bir sözleşme olduğunu, 2014 fuar sürelerini kapsamak üzere toplam beş yıl ve toplam 10 fuar için geçerli olduğunu, yani 2014 yılı sonunda 30 iş günü içinde taraflardan yazılı olarak iptal talebi gelmediğinde sözleşmenin otomatik olarak uzayacağını, fuarın bütün kasa hizmetinin münhasıran müvekkili şirkete bırakıldığını , müvekkili şirketin, sözleşmeye konu fuar organizasyonlarında kullanılmak üzere , her fuar döneminde çok yüksek maliyetlerde ve farklı boyutlarda kasalar imal ettiğini, sadece davalının organize ettiği sözleşmeye konu fuarlar için yaklaşık 150 adet özel kasa ile 5 adet özel oda kasa imal edildiğini, sözleşmeyi feshin asıl nedeninin müvekkili şirket aleyhine hükümler içeren yeni bir sözleşmeyi akdetmeye zorlaması , müvekkili şirketin ise yürürlükte olan bir sözleşme varken sözleşmeyi imzalamaktan imtina etmesi olduğunu, davalı şirket yetkilileri tarafından 16.09.2011 tarihinde vekil eden şirkete e- posta yolu ile yeni sözleşme ve ibraname örneği gönderildiğini , ibranamenin imzalanması koşuluna bağlı sözleşmede, taraflar arasında yapılan 18.02.2011 tarihli cari olan sözleşmede yer alan 10 fuar yerine tek fuara indirmek , %20 komisyon bedelini %50 ye çıkarmak , zaten talep etmedikleri yerli katılımcılardan komisyon almayacakları olduğunun düzenlendiğini, ibranamenin imzalanması durumunda yeni sözleşmenin geçerli olacağının belirtildiğini, feshe dayandırılan gerekçelerin haksız olduğunu, müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında 10.94.2011 tarihli gelecek dönemlere ait giderler lehine komisyon bedeli 8.888,15 TL alacak göstererek sözleşmeye bağlılığını ortaya koyduğunu, tüm yazılı ve sözlü ihtarnamelere rağmen sözleşme hükümleri gereğinin yerine getirilmediğini, tüm ihlal ve tutanakların davalıya verilerek ihlale son verilmesinin istendiğini, müvekkili şirketin sponsorluk sözleşmesini davalılardan …..A.Ş ile imzalamış ise de, sözleşmenin tarafı olan davalı şirketin sahibinin aynı adreste aynı işi yapan diğer davalı şirketi kurup yeni şirkete yabancı ortak aldığını, ilk bakışta bu iki şirketin birbirinden farklı ayrı tüzel kişilik olduğu düşünülse de her iki davalının sahipleri , ticari ilişki, adresleri ve yaptıkları işlerin tamamen aynı olduğunu, davalılar arasında organik ve iç içe geçmiş bir bağın olduğunun anlaşıldığını, adı geçen şirketin fatura kesip sözleşmenin tarafı gibi davrandığını, dava dışı kişilere davacı ile aralarında açıkça sponsorluk sözleşmesi olduğunu ikrar ettiğini, bu halde 2 nolu davalınında tıpkı diğer davalı gibi sözleşmenin tarafı olduğunu, sözleşmeyi devir aldığı dolayısı ile davacıya karşı her türlü sorumluluğun devam ettiğini kabul etmek gerektiğini bu nedenle ileri sürdükleri taleplerinin 2 nolu davalıya karşıda kabul edilmesi gerektiğini, sözleşmenin feshi nedeniyle uğradıkları zararın , cezai şart , davalı tarafın bu aykırılıkları nedeniyle mahrum kaldıkları bütün talepleri olduğunu iddia ederek, kesin alacak olan 100.000,00 USD cezai şart ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zarar , beklenen kar ve muhtemel gelir kaybı olmak üzere eşit oranlarda ancak 100.000,00 USD = toplam 200.000,00 USD ‘nin davalılardan , dava tarihinden itibaren Devlet Bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı İle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar vekili, müvekkili şirketlerden … ile davacı şirket arasında akdedilmiş bir sözleşme olmadığını, sözleşmenin tarafı olmadığından davalı yönünden husumet İtirazında bulunduklarını, müvekkili şirket … tarafından davacı şirket ile akdedilen 18.02.2010 tarihli “ Fuar Kasa Hizmetleri Sponsorluk Sözleşmesi “ gereğince sözleşmenin taraflarına yüklediği edimleri tam olarak yerine getirmesine rağmen davacı şirketin sözleşmenin taraflarına yüklediği akdi yükümlülükleri tam olarak yerine getirmediğini , sözleşmenin 6. maddesinde , tahsil edilen toplam taşıma tutarlarının 1/3 ünü organizatör, 2/3 kasa sponsoru alacaktır hükmüne yer verildiğini, görüleceği üzere davacı firmanın sadece kasa firması olmayan diğer katılımcı firmalara ait kasaların nakliye işini yapacağını, fuardaki güvenlik elemanları tarafından düzenlenen tutanak içerikleri taraflarınca kabul edilmemekle birlikte incelendiğinde en fazla sayıdaki kasa girişinin dava dışı … Para Kasaları firmasına ait kasalar olduğunun anlaşılacağını , davacının Kasaları organize edilen fuarlar için imal ettiği iddialarının gerçek dışı olduğunu, 16 yıl boyunca fuarlarda yer alan davacı şirketin salt davaya konu sözleşmeye duydukları güven nedeniyle ciddi yatırımlar yaptıkları iddiasının geçerliliği ve inandırıcılığı bulunmadığını, müvekkili şirket … tarafından 26 yıldır kesintisiz düzenlenen “ İstanbul Jewelry Show Fuarı” nın orta ve yakın doğu , Rusya, Bağımsız Devletler Topluluğu , Doğu Avrupa ve Kuzey Afrika ülkelerini kapsayan bölgede sektörün uluslararası nitelikli en büyük mücevher fuarı olduğunu, müvekkili şirketin organize ettiği fuarların devamlılığını davacı şirkete borçlu olması ve davacı şirketin her yönü ile müvekkili şirkete katkı sağladığı iddiasının gerçek dışı olduğunu, bilakis davacı şirketin böylesine prestijli fuarlarda kasa sponsoru olarak yer bulduğunu, müvekkili şirket tarafından adeta ihya edildiğini, müvekkilinin sözleşmeyi fesh etmekte haklı olduğunu, bizzat davacı tarafça yaptırılan tespitin dahi huzurdaki davanın haksızlığını ispatlamaya yetecek nitelikte olduğunu, davacının aynı haksız iddiaları ile tazminat davası açmasının , sürekli gerginlik ve çekişme yaratmasını sözleşmedeki güven ilkesini akte vefa prensibini telafisi mümkün olmayacak şekilde zedelediğini, anılan sözleşmenin devamının müvekkili şirket açısından çekilmez hale geldiğini, müvekkili şirketin haksız yere davalık olduğu davacı şirketle bu durumun varlığına rağmen davacının haksız ithamlarına tahammül etmesinin kendisinden beklenmesi düşünülemeyeceğinden Bakırköy … Noterliğinde keşide edilen 29.09.2011 tarihli ihtarname ile taraflar arasındaki sözleşmenin haklı yere feshedildiğini, davacının müvekkili … ‘nin daha ağır hükümler içeren sözleşme imzalamaya zorlaması ve bunun mümkün olmaması halinde taraflar arasında ki sözleşmenin fesh edildiği iddiaların da gerçeği yansıtmadığını, anılan sözleşmenin tarafının müvekkili şirket … olmayıp UBM olduğunu, … ‘nin artık fuar organizasyonundan çekildiğini, bu durumun fuarların düzenlendiği CNR İstanbul Fuar Merkezi ile düzenlenen kira sözleşmesi ile de sabit olduğunu, bu durumun davacıya bildirilip ,düzenlenecek fuarlara kasa sponsoru olarak katılma arzusunda iseler fuarların esas organizatörü UBM İle yeni sözleşme imzalamaları gerektiği, Rotaforte ‘nin fuar organizasyonundan çekilerek bir süre sonra tasfiyeye gireceği , bu nedenle kasa sponsorluk Sözleşmesinin hukuken ve fiilen ifa olanağı kalmayacağının kendilerine açıklandığını, davacının sözleşme imzalamaya yanaşmadığını ve tarafı olmadığı ve imza koymadığı bir sözleşmenin hükümlerinin adeta UBM ‘ye dayatmaya çalıştığını, davacı iddialarının haksız olduğunu savunarak davanın müvekkili UBM ile davacı arasında akdedilen bir sözleşme olmadığından bu müvekkili aleyhine açılan davanın husumet yokluğu nedeniyle, müvekkili … aleyhine açılan davanın haksız ve mesnetsiz olması nedeniyle esastan reddine karar verilmesini, sözleşmenin davacı tarafça ihlal edilmesi nedeniyle müvekkili şirket … tarafından davacı şirkete yöneltilecek her türlü talep , cezai şart , dava ve takip haklarının saklı tutulmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 18.02.2010 tarihli sözleşme gereğince davacının 2014 yılına kadar düzenlenecek fuarlarda kasa hizmetini üstlendiği, ancak davalı organizatör firmanın sözleşme hükümlerini ihlal ettiği, fuarlara katılan diğer kasa firmalarının fuar alanında kasalama hizmeti verdikleri , davacının bu nedenle 6000 USD maddi zararı talep etmiş olduğu, tarafların incelenen defterlerinde davacının talebinin 2010 yılı Mart – Ekim fuarlarına göre taraflar arasındaki hesap mutabakatına göre tarafların 2010 yılı bakımından birbirinden alacaklı olmadıkları konusunda mutabakata vardıkları, bu durum karşısında davacının asıl davadaki talebinin yerinde olmadığı , birleşen dava yönünden davacının Sponsorluk Sözleşmesinin davalı tarafından feshinin haksız olması nedeniyle 100.000 USD cezai şart, 100.000 USD kar gelir kaybı talep ettiği, yaptırılan inceleme sonucunda davacının 2010 yılında iki fuara 2011 yılında ise 1 fuara katıldığı, 2011 yılı mart ayında elde ettiği faaliyet satış karının 17.852 TL olduğu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının 7 adet fuar gelirinden mahrum kaldığı, 124.964 TL olduğu, bu tutarın sözleşmenin feshinin haksız olduğu , davalının feshe gerekçe olarak gösterdiği sebeplerin (davacının davalı aleyhine tespit yaptırması, davalı aleyhine dava açması) fesih işleminin haklılığının kanıtı olamayacağı, davacının komisyon ücretini ödemediği iddiasının 10.10.2011 e- mail çıktısı karşısında yerinde görülmeyeceği, feshin haksız olduğunun anlaşıldığı, davacının sponsorluk sözleşmesinin genel hükümler başlıklı 5. maddesi gereğince davacıdan 100.000 USD cezai şart talep edebileceği, birleşen davadaki 2 davalı olan UBM nin sözleşmenin feshinden önceki tarihler itibarı ile sponsorluk sözleşmesinin tarafı olduğu, davacı ile bu şirket arasında Mart 2011 de fatura teatisi gerçekleşmiş olduğundan söz konusu şirketin teşekkülünden sonra Mart 2011 fuarını bizzat işlettiği anlaşıldığından MK 2. maddesi gereğince davalı … ‘ ninde davacı zararlarından sorumlu olduğu gerekçesiyle asıl dava yönünden davanın reddine, birleşen dava yönünden 124.964,00 TL kar mahrumiyeti ve 100.000 USD cezai şart tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacı ve davalılar tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir.
Davacı vekili istinaf nedenleri olarak:
Asıl dava yönünden inceleme taleplerini dile getirmiş ve taraflar arasındaki hesap mutabakatının yalnızca sözleşme kapsamındaki nizasız alacaklara ilişkin olduğunu, asıl davada ise, sözleşmeye aykırı olarak yapılan ihlaller nedeniyle tazminat talep edildiğini, tazminat talep edildiğinden normal cari hesapla ilgisi olmadığını, ek raporda asıl dava bakımından alacaklı olduğunun tespit edildiğini, davacı tarafından 3 kişilere kiralanamayan kasalarla ilgili olduğunu, sponsorluk Sözleşmesinin 6. maddesi gereğince, davalı şirket tarafından yapılması gereken bu ödemelerin ise ihtilaflı olduğu için ve davalı tarafça kabul edilmediği için cari hesaba işlenmediğini, cari hesapta yer almadığı içinde mutabakata konu edilmediğini, asıl dava yönünden red kararının kaldırılması gerektiğini, birleşen dava yönünden ise, kabul kararına mesnet raporun eksik inceleme mahsulü olduğunu, uğranılan tüm zararların tek tek tespit edilip, tazminat hesaplamasının USD kuru üzerinden yeniden yapılması gerektiğini belirterek uğradığı iddia edilen tüm zarar kalemleri tekrar edildikten sonra , davalıların sözleşmeye aykırı davrandığının tespitine rağmen, vekil edenin mahrum kaldığı kar mahrumiyetinin eksik ve hatalı hesaplandığını belirterek, kabul edilen kısmın onanmasını ret edilen kısmın kaldırılmasını ve esas hakkında yeniden karar verilmesini istemiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalılar vekili istinaf nedenleri olarak;
İlk derece mahkemesinin esas davanın reddine ilişkin vermiş olduğu kararının usul ve yasaya uygun olup istinaf talepleri olmadığını, ancak birleşen davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşmenin tarafının müvekkili … olmayıp … olduğunu, müvekkili şirket hakkında tarafı olmadığı bir sözleşmede akti sorumluluğuna gidilmesinin söz konusu olmadığı gibi cezai şart yükümlülüğünde bulunmadığını, ilk bilirkişi raporunda, birleşen davada …A.Ş nin uyuşmazlık Sözleşmesinin tarafı olmaması ve imzasının olmaması nedeniyle pasif husumet ehliyetine sahip bulunmadığı kanaatine varıldığının belirtildiğini, davacı taraf davalı şirketin sözleşmeye katıldığına ilişkin yazılı bir delil ibraz edemediğini, müvekkili … şirketinin sözleşmeyi feshinin yerinde olduğunu, davacının tespit dosyasında dahi iddialarını ispat edemediğini, ayrıca davacının müvekkili şirket ile imzalamış olduğu “ Alan Kira Sözleşmesi “ ile ödemekle yükümlü olduğu kira bedellerini ödemeyerek temerrüde düştüğünü, dava konusu sponsorluk Sözleşmesinin feshinin tek nedeninin ilk bilirkişi raporunda %20 lik komisyon bedelinin ödenmemesi feshine neden olduğu tespit edilmişse de tek nedenin bu olmadığını, davacı tarafça fuar esnasında yaptırılan keşif ve delil tespiti esnasında müvekkilinin sözleşme gereğince yükümlendiği edimleri ihlal ettiğinin tespit edilemediğini, fuar esnasında mahkeme ve keşif heyetinin getirilmesinin fuarın ahenginin huzurunun ve bütünlüğünün bozulmasının gerçekten son derece güç tahribatların doğmasına neden olduğunu, davacı tarafın aynı yöndeki haksız talepleri ile karşı karşıya kalmak endişesini taşımak zorunda bırakılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşmenin feshi halinde maddi tazminat veya cezai şart ödeyeceklerine dair hiçbir hüküm bulunmadığını, önceki raporların davaya konu uyuşmazlığın çözümünde daha isabetli tespitler içeren raporlar olmasına rağmen mahkemece raporlar hilafına karar verilmesinin yerinde olmadığını, cezai şart alacağına hükmetmesinin hatalı olduğunu, fesih şartına bağlı bir cezai şart yükümlülüğü bulunmadığını, hem cezai şart hemde fesih nedeniyle kar / gelir ne ise bunlardan mahrum kaldığını iddia ederek cezai şart talep ettiğini ,sözleşmede cezai şartın seçimlik cezai şart olduğunun anlaşıldığını, ek rapor alınarak karar verilmiş olmasının hatalı olduğunu, kurumlar vergisi beyannamesi veya geçici vergi beyannamesinin dosyaya sunulması yönünden değerlendirme yapan rapora karşı muvafakatlarının olmadığının beyan edildiğini, müvekkili ile davacı arasında kasa sponsorluk sözleşmesi ve alan kira sözleşmesi olmak üzere iki sözleşme bulunduğunun gözden kaçırıldığını, ilk derece Mahkemesinin yabancı para alacağına avans faizi yürütmesinin hatalı olduğunu, 3095 sayılı Kanuni faiz ve temerrüt faizine ilişkin Kanunun 4/a bendi uyarınca faiz düzenlemesine rağmen USD cinsinden yabancı para ile faize hükmedilmesine rağmen avans faizi işletilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını, yeniden esas hakkında karar verilmesini ve davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
Dava, sözleşmenin ihlali nedeniyle alacak ve kasalama ücretinin tahsili , birleşen dava ise, 18.02.2010 tarihli “Fuar Kasa Hizmetleri Sponsorluk Kontratı “ nın haksız feshi nedeniyle, cezai şart ve tazminat talepleridir.
Dosya kapsamından, taraflardan davacı ve davalı … Reklam …A.Ş arasında, dava konusu 18.02.2010 tarihli “ İstanbul Cemelry Show Uluslararası mücevher , Takı, Gümüş, Saat ve Malzemeleri Fuarı Fuar Kasa Hizmetleri Sponsorluk Kontratının imzalandığı, sözleşmede davacı şirketin kasa sponsoru, davalı …Ş nin ise, organizatör olarak yer aldığı, sözleşme süresinin, İstanbul 1 ve 2 “ 2010 , İstanbul 1 ve 2 , 2011 ,,vb 2014 Uluslararası fuar sürelerini kapsayacak şekilde 5 yıl, on fuar için geçerli olarak belirlendiği, konusunun İstanbul Jewely Show fuarları kasa hizmeti olduğu, sponsorun ve organizatörün yükümlülüklerinin ayrı ayrı düzenlendiği, kontratın 5. maddesinde “ Bu kontratta belirlenen hükümlerin kasa sponsoru tarafından ihlali , fuarın işleyişine ve itibarına ağır hasar vereceğinden dolayı organizatör, kasa sponsorunundan 100.000 USD maddi tazminat talep edebileceği, kasa sponsorunda bu kontratta belirlenen hükümlerin organizatör tarafından ihlali halinde , sponsorluk ihlali çerçevesinde organizatörden 100.000 USD maddi tazminat cezai şart olarak talep edebilir “ hükmünün yer aldığı, 6. -c) maddede organizatörün yükümlülükleri içerisinde, organizatörün , diğer katılımcı kasa firmalarının alana girişinin denetimini iki güvenlik elemanı ile yaptıracağı, getirilen kasaların sayımını yaparak bu kasaların tamamının standlara indirilmesini denetleyeceği, taşınmanın bitiminde görevlendirilen güvenlik elemanlarının adet tutanağı hazırlayarak , kasaları indiren taşıyıcının veya sayıma şahit herhangi iki kişinin imzasını alacağı ve hazırladıkları tutanağı kasa sponsoruna teslim edeceği, diğer katılımcı firmaların teşhir amaçlı girişi yapılan kasaların kendi teşhir standında veya diğer katılımcıların standında bedelli veya bedelsiz ihlali halinde standı teşhire organizatör tarafından kapatılacağının belirtildiği, 6. maddede, kasa sponsorunun kasa firması olmayan diğer katılımcı firmalara ait kasaları organizatörün beher kasa başına 400 USD +KDV nakliye ücretini tahsil etmesi ve giriş kartını düzenlemesi ardından katılımcı firma standına kadar taşıyacağı tüm taşıma işlemi sonucunda tahsil edilen toplam taşıma tutarlarının 1/3 nü organizatör, 2/3 nü organizatörün alacağının düzenlendiği, davacı şirket tarafından sözleşmenin tarafı olan davalı şirkete İstanbul… Noterliğinde keşide edilen 12 Mart 2010 tarihli ihtarnameyi düzenlediği, ihtarnamede , sözleşme hükümleri belirtildikten sonra, 11.03.2010 tarihinde fuar güvenlik görevlilerince tutulan tutanağa göre , …. kasa firması tarafından fuar alanına getirilen 15 adet kasanın katılımcı firmaların standlarına kendi personeli tarafından dağıtıldığı, yani kasa hizmeti verdiği, bu durumun tutanakla tespit edildiği, ve organizatör firmaya bu durumun engellenmesi için sözlü ihtara rağmen muhatabın bu konuda önlem almadığını , oysa sözleşmenin 6-c maddesine göre organizatör firmanın önlem alması gerektiğini belirterek, müvekkili firma dışında kasa hizmeti verilmesinin önlenmesini, … kasa firmasının dağıttığı kasaların toplatılmasını, …..kasa firmasının standının kapatılmasını, fuarda verdiği hizmeti durdurma hakkını saklı tuttuğunu, yine tazminat talep yoluna başvuracağını ihtar ve ihbar ettiği, davacı şirket tarafından davalı …Ş ve dava dışı .. şirketine karşı tespit talebinde bulunduğu, Bakırköy 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/72 Esas sayılı dosyasında 21.03.2011 tarihli bilirkişi raporu düzenlendiği , raporda, … kasa firmasınca kurulan standa ekli fotoğraflardan ve firma tanıtım kataloğlarından görüldüğü üzere muhtelif sayıda , çok sayıda imal ve satıcının stand açtığı, tanıtım süresinin çok kısa bir zaman aralığı içerdiği, bu sürede tüm standları görme imkanı ve bu standlarda tespit istenen firma mamüllerinin olup olmadığının tespitinin fiilen mümkün olmadığının belirtildiği, davalı …Ş şirketinin davacı şirkete keşide etmiş olduğu , 29.09. 2011 tarihli noter ihtarı İle, kasa sponsorluk sözleşmesi ve aynı tarihli alan kira sözleşmesinin derhal haklı nedenle fesh edildiğinin bildirildiği, ihtarnamede, 18.02.2010 tarihli sözleşmeye göre davacının %20 oranındaki komisyon ücretini ödemediği, kasalama hizmeti verilen yerli fuar katılımcıların listesininde teslim edilmediği, şirket aleyhine haksız yere tazminat davasının açıldığı, tespit yaptırıldığı , sözleşmedeki güven ilişkisini telafi edilmez şekilde zedelediği , sözleşmenin devamının müvekkili şirket açısından sürdürülemez hale geldiği ifadelerine yer verildiği, karşılıklı ihtarnameler gönderildiği ve fesihden önce ilk davanın fesihten sonra ise , haksız fesih nedeniyle tazminat ve bunun yanında sözleşmeyi ihlal iddiası ile cezai şart alacak davasının açıldığı anlaşılmıştır.Taraflar arasında imzalanan sözleşme, sözleşmeyi imzalayan taraflar, sözleşmenin davalı şirket tarafından feshi, yazışmalar konusunda herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, ilk dava yönünden, davacının fesih öncesi açmış olduğu davadaki alacağı yönünden hesap mutabakatının geçerli olup olmadığı, birleşen dava yönünden feshin haksız olup olmadığı, cezai şart alacağının ve tazminat alacağının yerinde olup olmadığı, USD cinsinden hükmedilen alacağa avans faizinin işletilmesinin yerinde olup olmadığı, sözleşmenin tarafı olmayan şirketin ,sözleşmenin haksız feshi nedeniyle tazminat ve cezai şart alacağından sorumlu tutulmasının yerinde olup olmadığı cezai şartın indirilmesi gerekip gerekmediğidir.
05.11.2012 tarihli bilirkişi heyet raporunda, asıl davada davacının 6000 Dolar talep edebileceği, birleşen davada davalının davalı sıfatının bulunmadığı, davacının sözleşmeden kaynaklanan %20 komisyon borcunu ifa etmediği, ancak derhal fesih yoluna giden davalının bu feshinin kanunda öngörülen prosedüre uygun bir fesih sayılamayacağı, davacının %20 komisyon ödeme borcunu ifa etmemiş olmasına rağmen sırf davalının usüle uygun olmayan feshi nedeniyle cezai şart ve diğer zararlarını isteyip isteyemeceğinin salt hukuki konu olması sebebiyle mahkemenin takdirine bıraktıklarını, davacı ve davalı … şirketinin ticari defterlerinin yasaya uygun tutulduğu, delil vasfına haiz olduğu, tutanakların takdiri delil vasfına haiz olduğu, bu tutanakların kabulü şayan olup olmadığının takdirinin mahkemeye ait olduğu tutanakların kabule şayan bulunması halinde davacının ilk davadaki talebinin yerinde olduğu belirtilmiştir.
26.03.2013 tarihli ek raporda, asıl davada davacının itirazlarının kısmen kabulü gerektiği, davalının imzasını taşıyan tutanaklarda teslim edildiği belirtilen kasa adedi nazara alınmak sureti ile davacının davalıdan 2.202,62 Dolar talep edebileceği, bunun dışında asıl ve birleşen dava bakımından kök raporda ki görüşlerin de herhangi bir değişiklik olmadığı belirtilmiştir.
12.05.2014 havale tarihli ikinci bilirkişi heyet raporunda, tarafların iddia ve tüm savunmaları özetlendikten sonra, asıl davada , davanın 2010 yılı Mart ve Ekim fuarları ile ilgili olduğu , dosyaya sunulan hesap mutabakatı başlıklı fotokopiden tarafların 2010 yılı bakımından birbirinden alacaklı olmadıkları konusunda mutabakata vardıkları, 03.01.2011 tarihi itibarı İle bakiyemiz “0” sıfır TL dir yazısının varılan sonucu doğruladığını, hesap bakiyesi başlıklı söz konusu belgenin davacı tarafından gönderildiği, davalının da hesap bakiyesinin sıfır olduğunu belgeye yazdığının görüldüğünü, birleşen davada cezai şart ile birlikte tazminat istendiği, davalının feshe gerekçe olarak gösterdiği sebeplerin, yani davacının davalı aleyhine tespit yaptırması , dava açması gibi hareket tarzlarının fesih İsteminin haklılığının kanıtı olmayacağı , öte yandan davalının komisyon ödemediği iddiasınının da birleşen dava dosyasında Ek 7 olarak sunulan 10.10.2011 e- mail çıktısı karşısında yerinde olmadığı, davalının fesihten önce davacıya mehil tayin ettiğine dair bir belgeyede dosyada rastlanmadığı, söz konusu feshin haklı olduğu sonucuna varılamayacağı, fesih haksız olduğuna göre davacının cezai şart talep edebileceği, davacının kar / gelir mahrumiyeti talebinin değerlendirilmesi için dayanak belgeleri ve 2010 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ile 2011 yılı geçici vergi beyannamesinin dosyaya sunulması gerektiği, birleşen davadaki ikinci davalının sözleşmenin feshinden önce sponsorluk sözleşmesine taraf olduğu, sözleşmede imzacı taraf değilse de , davacı ile bu şirket arasında fatura teatisinin gerçekleşmiş olduğu, organik bağ bulunduğu kanısına varıldığından MK 2.madde gereğince zarardan sorumlu olduğu belirtilmiştir.
27.03.2015 havale tarihli 1. ek raporda, kök raporda değişiklik yapılmadığı belirtilmiş, 02.06.2016 tarihli 2. ek raporda ise, davacı ile davalı şirket arasında 18.02.2010 tarihli sözleşme akdedildiği, davacının 2010 yılında 2 fuara katıldığı, 2011 yılında ise 1 fuara katıldığı, davacının 2011 yılı Mart ayında katılmış olduğu fuar katılımından elde ettiği faaliyet satış karının 17.852 TL olduğu, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle davacının 2011 Ekim , 2012 Mart – Ekim , 2013 Mart- Ekim ve 2014 Mart – Ekim olmak üzere 7 adet fuar gelirinden mahrum kaldığı davacının talep edebileceği kar mahrumiyetinin 17.852 *7=124.964 TL olduğu, birleşen dava yönünden davacının davalı …Ş den 100.000 ABD doları cezai şart isteyebileceği belirtilmiştir.
Mahkeme gerekçesinde ifade edilmemiş olsa dahi , ikinci rapor ve ek rapora göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
Asıl ve birleşen dava ile uyuşmazlık konusu sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK nun 1. maddesinde , akdin inikadı düzenlenmiş , düzenlemede, iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde , aktin tamam olacağı belirtilmiştir. BK nun 11. maddesinde, akdin sıhhatının , kanunda sarahat olmadıkça hiçbir şekle tabi olmayacağına yer verilmiştir.12. maddede sözleşmede değişiklik yapılması düzenlenmiş, yasada, adi yazılı şekilde yapılmış olan akitlerdeki değişikliklerinde yazılı yapılması gerektiği hükme bağlanmıştır.Tarafların serbest iradeleri ile oluşan sözleşme hükümlerinde ki değişiklilerin, yine sözleşmenin tarafları arasında ve serbest iradeleri ile gerçekleşmesi gerekir. Diğer yandan, bir sözleşmenin uygulanmasında ve münferit hükümleri üzerinde uyuşmazlık çıkması halinde , bu hükümlerin , o sözleşmenin bütünü içinde ve amacına göre yorumlanması gerekir. Serbest iradeleri ile sözleşme gerçekleştiren tarafların , sözleşmenin kendilerine yüklediği edimleri yerine getirmeleri gerekir.Aksi halde taraflar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesinden dolayı zararlarının karşılanmasını talep edebilecek veya taraflardan birinin haklı nedenle sözleşmeyi fesh edebileceği gibi zararlarını da talep edebilecektir.Somut olayda olduğu gibi, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde , borçlanılan edim karşılıklı değişim ilişkisi içinde olup bu tür sözleşmelerde taraflardan her biri diğerinin hem borçlusu hem de alacaklısı durumundadırSözleşmeye katılma dava ve sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK da düzenlenmemişken, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK nun 206.maddede düzenlenmiş olup, yasal düzenlemede, sözleşmeye katılmanın, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer almak üzere , katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın, yanında yer aldığı tarafla birlikte onun hak ve borçlarına sahip olması sonucu doğuran bir anlaşma olduğu, sözleşmeye katılmanın geçerliliğinin katılma konusu sözleşmenin şekline bağlı olduğu belirtilmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı mülga BK nun sözleşmede değişiklik yapılmasına benzer şekilde şekle riayet hususuna yer verilmiştir. 818 sayılı BK nun 158. maddede ,cezai şart düzenlenmiş, 158/1.fıkrasında seçimlik cezai şarta ilişkin olup, sözleşmeye aykırı hareket halinde ödenmesi kararlaştırılan cezai şart seçimlik cezai şarttır.Bir sözleşmenin hiç veya gereği ifa edilmediği takdirde , bir cezai şart kararlaştırmışsa , aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı ya, borcun yada cezanın ifasını isteyebilir.158/2. fıkrada ise, ifaya eklenen cezai şart söz konusudur. Somut olayda sözleşmedeki cezai şarta göre, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isyebilir.
Somut dava bu açıklamalar doğrultusunda değerlendirildiğinde , davacı şirketin ilk davada, talep ettiği alacak dönemine ilişkin alacağını, davalı şirketle yapmış olduğu mutabakat sonucu almış olduğu, mutabakatla birlikte herhangi bir açıklama ve şerh konulmadığı ve aksinin de iddia edilmediğinden mahkemece davanın reddine dair hükmün sonuç itibarı ile yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Birleşen davada ise, haksız fesih nedeniyle uğranılan kar/ gelir kaybı, davacı şirketin katıldığı fuara ilişkin belgelerdeki bilgiler doğrultusunda ve sözleşmenin haksız feshi olmadığı takdirde elde edebileceği gelir doğrultusunda hesaplandığından yerinde ve hakkaniyete uygun olduğu kanaatine varıldığından davacı vekilinin gerek asıl gerek birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalılardan …A.Ş nin istinaf talepleri yönünden ise :
Tarafların kabulünde olduğu gibi, adı geçen davalı şirket uyuşmazlık konusu sözleşmenin tarafı değildir.Sözleşme yukarıda ifade edildiği üzere ancak taraflar yönünden geçerli olup, sözleşmenin değişikliği vb durum ise somut olayda mevcut değildir. Sözleşmede yer almayan ve her ne kadar organik bağ olduğu iddiası ile ve fatura düzenlediği iddiası ile sorumlu olacağı ileri sürülmüş ise de, öncelikle dava sözleşmeye dayanılarak açılan bir davadır, tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasına ilişkin bir iddiaya dayanılarak dava açılmamıştır.Diğer yandan tek başına fatura düzenlenmiş olması hatta o fatura bedelinin ticari defterlere işlenmiş ve hatta ödenmiş olması dahi o davalıyı sözleşmenin tarafı haline getirmeyecektir. Zira davada, davalı şirketlerin organik bağlarının varlığı nedeniyle sözleşmenin tarafı olan davalı şirketten alacağın tahsil edilemediği iddiası mevcut olmadığı gibi ,somut olayda böyle bir iddianın ileri sürülerek sözleşmenin tarafı olmayan davalı şirkete karşı husumet yöneltilerek dava açılmasın da hukuki yararın varlığından da söz etmek , hukukun genel ilkeleri ve sözleşmenin nisbiliği kuralına uygun düşmeyecektir.Bu doğrultuda, sözleşmenin tarafı olmayan, sözleşmede imzası bulunmayan davalı şirketin sözleşmede kabul edilen cezai şartla sorumlu tutulması da kabul edilemeyecektir.Açıklanan nedenlerle, adı geçen davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerekirken , kabul edilen miktar yönünden diğer davalı ile birlikte sorumlu tutulması yerinde değildir.
Davalı …..A.Ş nin istinaf nedenlerine gelince, davalı şirket tarafından davacı şirket ile gerçekleştirilen sözleşmenin fesih gerekçeleri ihtarnamede yazıldığı ve mahkeme gerekçesinde ifade edildiği üzere yerinde ve geçerli değildir.Yani sözleşmenin feshi haksızdır,bu durumda davacı şirket tazminat talebinde haklıdır, diğer yandan tüm dosya kapsamından davalı şirketin dava dışı kasa firmasının fuar alanına girmesine ilişkin sözleşmede üzerine düşen edimleri yerine getirmediği anlaşılmakta olup, zaten söz konusu cezai şart sözleşmenin haksız feshi İle ilgili olmayıp sözleşme edimlerinin ihlali İle ilgili olduğundan mahkemenin kabul şekli sonuç olarak yerinde kabul edilmiştir.Diğer yandan, sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6762 sayılı mülga TTK nun 24. maddesi gereğince, tacir sıfatına haiz bir borçlunun BK nun 104. maddesinin ikinci fıkrası İle 161 nci maddesinin 3. fıkrasında ve 409. uncu maddede yazılı hallerde fahiş olduğu iddiası İle bir ücret ve cezanın indirilmesini mahkemeden isteyemeyeceği düzenlemesi kapsamında ceza alacağından indirilme talebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Davacı dava dilekçesinde, talep ettiği alacak olan USD cinsinden olan alacağının Devlet Bankalarında açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiş olmasına rağmen, mahkemece, gerek Türk Lirası cinsinden kabul edilen alacağın, gerekse de USD cinsinden kabul edilen alacağın herhangi bir ayrım yapılmaksızın ve gerekçe yazılmaksızın avans faizi ile alınmasına karar verilmiştir.Bu kabul şekli, 3095 sayılı “ Kanuni Faiz Ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun “ nun 4/a bendine uygun düşmemektedir.Yasada, yabancı para borcunun faizinde Devlet Bankalarının o yabancı para İle açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanır denilmektedir.Bu nedenle davalı vekilinin buna ilişkin istinaf talebinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Diğer yandan ,Anayasa’nın 138. ve 141. maddeleri uyarınca Hakimler, Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler.Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır .Bu gerekçede hukuki esaslara ve kurallara dayanmalı, nedenleri açıklanmalıdır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 27.maddesinde hukuki dinlenilme hakkı kuralı bağlanmıştır.Hukuki dinlenilme hakkı , Anayasanın 36. ‘ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6’ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur.Hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup , bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını , açıklama ve ispat hakkını ,mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.Mahkemeler , kararlarını somut ve açık şekilde gerekçelendirmek zorundadır.Eksik ,şekli ve görünüşte gerekçe yazılması adil yargılanma (hukuki dinlenilme hakkının), ihlalidir.HMK 297. maddesinde de, verilecek hükümde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin , anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların , çekişmeli vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin yer alması gerektiği açıkça vurgulanmıştır. Kararın gerekçesinde maddi olay saptanmalı, hukuki niteliği ve uygulanacak hukuki kurallar belirlenmeli, bu konuda gerekli inceleme ve delillerden söz edilmeli , hukuk kuralları somut olaya uygulanmalı ve sonunda hüküm kurulmalıdır. Maddi olgularla hüküm fıkrası arasındaki hukuki bağlantıda ancak bu şekilde kurulabilecek, ayrıca yasal unsurları taşıyan bu gerekçe sayesinde kararların doğruluğunun denetlenmesi mümkün olacaktır. Ayrıca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 347/3.fıkrası ve yönetmelik hükümleri gereğince dosya dizi listesi yapılmaksızın mahkemeye gönderilmiştir.Mahkeme gerekçesinin yeterli olmaması önemli bir eksiklik olmakla birlikte, İstinaf Mahkemesinin görev ve yetkileri ve özellikle yargılama süresi ve HMK 30. maddesindeki usul ekonomisi de dikkate alınarak hüküm söz konusu nedenlerle kaldırılmamış ancak eksikliğe değinilmekle yetinilmesi uygun görülmüştür.
Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin asıl ve birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun reddine, davalı …Ş nin istinaf başvurusunun kabulüne, davalı … Reklam A.Ş nin ise istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, istinaf başvurusu kabul edilen davalı yönünden davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerekeceğinden ona ilişkin hatanın ve istinaf başvurusu kısmen kabul edilen davalı şirket yönünden hüküm altına alınan alacağa uygulanacak faiz yönünden yapılan hatanın yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmayacağı kanaatine varılarak, hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2.bendi gereğince birleştirilen dosya yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmesine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1- Davacı tarafın istinaf başvurusunun asıl ve birleşen dava yönünden tümden REDDİNE,
2- Davalı …Ş nin istinaf başvurusunun istinaf konusu olan birleşen dava yönünden KABULÜNE, davalı … .. Ent.A.Ş nin istinaf başvurusunun istinaf konusu olan birleşen dava yönünden kısmen kabulüne,
3- İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/347 Esas, 2016/652 Karar ve 29.09.2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA,
3-a) Asıl dava yönünden davanın reddine,
3-b) Peşin alınan 142,05 TL den alınması gereken 29,20 TL red harcının mahsubu ile artan 112,85 harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine ,
3-c) Davalı kendisini vekil İle temsil ettiğinden A.A.Ü.T ne göre hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine ,
3-d) Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3-e) Davalı tarafından yapılan toplam 50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak asıl dava davalısına verilmesine ,
3-f) Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider / delil avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran taraflara iadesine,
3-g) Birleştirilen İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/460 Esas, 2012/49 Karar sayılı dosya yönünden :
– Davacının davalılardan …. A.Ş hakkında açmış olduğu davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle usülden REDDİNE,
– Davacının davalılardan .A.Ş hakkında açmış olduğu davanın kısmen kabulüne, 124.964,00 TL kar mahrumiyeti talebinin dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte, 100.000 USD cezai şart tazminatının dava tarihinden itibaren Devlet Bankalarında USD yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
-Davacının davalı … . .A.Ş aleyhine açmış olduğu fazlaya ilişkin talebinin reddine,
– Alınması gereken 21.446,88 TL harçtan peşin alınan 5.621.65 TL harç düşüldükten sonra kalan 15.825,23 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
– Davacı kendisini vekil İle temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar göz önünde tutularak A.A.Ü.T ne göre hesaplanan 21.446,88 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
– Davası pasif husumet yokluğu nedeniyle reddedilen davalı …Ş kendisini vekille temsil ettiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T sinin 7. maddesi gereğince 1.880,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
– Davalı … . .A.Ş kendisini vekille temsil ettiğinden reddedilen miktar göz önünde tutularak A.A.Ü.T göre hesaplanan 7.455,56 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
– Davacının yapmış olduğu yargılama gireninin kabul ve ret oranına göre takdiren %83 üne isabet eden 5.605,60 TL yargılama giderinin davalı … .A.Ş den alınarak davacıya verilmesine , arta kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
– Taraflarca yatırılan ve kullanılmayarak artan gider / delil avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde İstanbul kapatılan 19. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/460 Esas, 2012/49 Karar sayılı dosyasında taraflara iadesine,
4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcı ile İstinaf kanun yolu başvuru harcı 98,10 TL olmak üzere toplam 133,30 TL harcın davacı ve davalıların ayrı ayrı yatırmış olduğu harçlardan mahsubuna , bakiye harçların talep halinde yatıran tarafa iadesine,
5- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
6- Davacının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
7- Davalıların yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/2. bendi ve aynı yasanın 361/1. bendi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.