Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1336 E. 2018/1139 K. 27.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1336 Esas
KARAR NO : 2018/1139
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 26/04/2017
NUMARASI : 2015/383 Esas, 2017/528 Karar
DAVANIN KONUSU : İflas (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 27/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacılar vekili, 11.03.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkili şirketlerin sermayelerinin tamamen ödendiğini, döviz piyasasında meydana gelen ani yükselmeye , artan maliyetlere bağlı olarak meydana gelen finansal darboğazı atlatmak ve piyasaların yeni koşullarına uyum sağlamak amacı ile iyileştirme projesi kapsamında firmanın sürekliliğini temin için faaliyetine iflasın ertelenmesi kurumu altında devam etme kararı aldıklarını, buna göre müvekkili firmaların durumunun esas itibarı İle kendileri dışındaki sebeplerden kaynaklandığını, müvekkili şirketlerin öz varlıklarının eksi olup şirketlerin borca batık vaziyette olduklarını, TTK 377 . madde uyarınca , yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının yeni nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak iflasın ertelenmesini isteyebileceğini belirterek şirketler hakkında ivedilikle ihtiyati tedbir mahiyetinde karar alınmasını , şirketlere kayyım atanmasını ve müvekkili şirketlerin borca batıklığının tespiti ile İİK md.179. madde gereğince iflasının şimdilik bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Müdahiller yargılamaya katılarak beyan ve itirazlarını belirtmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI:
Mahkemece, aradan geçen süreç içerisinde, rayiç değer raporu ve borca batıklık durumu ile ilgili alınan raporların güncelliğini yitirmiş olması nedeniyle yeniden teknik ve mali rapor alındığı, son alınan ek rapora göre , davacılardan … Enerji şirketinin (-) 4.406.469,65 TL borca batık durumda olduğu, dava açıldığı tarihe göre borca batıklık tutarında artış olduğu, şirketin bilançolarında öz kaynak değerinin olumsuz etkilendiği, süreç içinde yapılan karın borca batıklıktan çıkmaya yeterli olmadığı , gelinen süreçte davacı şirketin ödenmemiş 500.000,00 TL sermayesinin bulunduğu ve sermaye artırımı kararına göre öngörülen sermayenin tamamının yatırılmadığı, dönem karının hedeflenenin üzerinde gerçekleşmiş olmasına rağmen hasılata ulaşılamadığı, revize edilen iyileştirme projesinin 2016 yılı için öngörülmüş olması sebebiyle hayata geçirilme şansının kalmadığı, iflas erteleme şartlarını taşımadığı, borca batıklıktan çıkma ümidinin kalmadığı, davacılardan Yöntem İnşaat şirketinin aktiflerinin rayiç değerleri esas alınmak üzere düzenlenen ara bilanço sonuçlarına göre (-) 11.547.464,93 TL borca batık durumda bulunduğu, geçen süre içerisinde borca batıklık durumunda artış olduğu, öz kaynakların gelişmediği, taahhüt edilen sermaye artışının bir kısmının ödenmediği, ayrıca 1.000.000,00 TL lik sermaye artışının yetersiz olduğu , revize edilen iyileştirme projesinin 2016 yılı için öngörülmüş olması nedeniyle hayata geçirilme şansının kalmadığı , hayata geçirilemediği , şirketin belirlediği hedeflere ulaşamadığı, dava sürecinde şirketin projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı gibi bu haliyle borca batıklıktan çıkabilmesin de mümkün olmadığı gerekçesiyle, davacı şirketlerin İflas erteleme taleplerinin reddi ile ayrı ayrı İİK 179/ b maddesi uyarınca iflaslarına, tüm tedbirlerin kaldırılmasına ve kayyımların görevinin sona erdirilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Karar, davacılar vekili tarafından yasal sürede istinaf edilmiştir. İstinaf nedenleri olarak, müvekkili şirketlerin finansal darboğazı atlatmak ve piyasaların yeni koşullarına uyum sağlamak için basiretli bir tacir gibi dava dilekçesi ekinde bulunan iyileştirme projesi çerçevesinde faaliyetlerine iflasın ertelenmesi kurumu koruması altında devam etme kararı aldığını, kararın eksik incelemeye dayalı usule, yasaya ve hakkaniyete açıkça aykırı olduğundan istinaf ettiklerini, erteleme talebinin kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini, müvekkili şirketlerin çalışan sayısının 09.11.2016 tarihinde 316 iken 21.02.2017 tarihinde 22 kişi artışla 338 kişiye ulaştığını, yeni yatırımlarla işçi sayısının arttığını, ihtiyati tedbir kararından önce borçlu olduğu firma sayısı 430 iken güncel olarak borçlu şirket sayısının 48 firmaya indirildiğini, müvekkili şirketin alacaklı olduğu şirketler hakkında icra takibi başlatıldığını, doğrudan satış yapılarak kazanç sağlandığını, 24.04.2017 tarihli ek teknik raporda, şirket ortağına ait taşınmazların satışından elde edilecek gelirin hesaplanabilmesi için şuyulandırma işleminin başlaması ve objektif bir gayrimenkul değerleme raporu ile taşınmazların değerinin tespitinin mümkün olabileceği, bu rapor sonucunda gerçekçi bir değerlendirme yapılabileceği belirtilmesine rağmen mahkemece bu eksikliğin tamamlanmadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkili şirketlerin iyileştirme projesinde önem arz eden taşınmazların gerçek değerinin mahkemece tespit edilmeden gerçekçi rapor alınmadan eksik inceleme sonucu karar verilmesinin usul, yasa ve hakkaniyete aykırı olduğunu, ek raporun 24.04.2017 tarihinde hazırlanması ve 25.04.2017 tarihinde mahkemeye sunulması ve 26.04.2017 tarihin de rapora beyan ve itiraz da bulunmaları için süre verilmemesinin Anayasa, adil yargılanma hakkı ile savunma ve hukuki dinlenilme hakkına aykırı olduğunu , her iki müvekkili şirket arasındaki kefalet ve borçların şirketlerin borca batıklığında ayrı ayrı değerlendirilmediğini, ekonomik kriz ve döviz kurlarındaki artışın şirket ekonomisini ciddi etkilediğini, kararda müdahil şirketlerin sayısı her ne kadar 61 olarak gözükse de 14 müdahil firmanın borçlarının tamamen ödenip müdahil firmalar açısından bu sayının 47 ye düşürüldüğünü, öz kaynakların azalmayıp aksine arttığını, güncel bilançolara göre borca batıklığın arttığını, müvekkili şirket ve ortağına ait gayrimenkullerin çok değerli olması nedeniyle iş bu satıştan elde edilecek gelirlerin şirket borçlarının tamamına yetecek ve devamını sağlayacak nitelikte olduğunu ve tüm diğer iddialarını tekrar ettikten sonra kararın kaldırılmasını, ihtiyati tedbir mahiyetinde yeniden gerekli muhafaza tedbirlerin alınmasını ve şirketlerin iflaslarının bir yıl süre ile ertelenmesine karar verilmesini istemiştir. Müdahillerden bir kısmı davacıların istinaf talebine karşı yazılı beyanda bulunarak istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştirler.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:
DAVA: İİK nun 179 ve devamı maddeleri ile 6102 sayılı TTK nun 376. ve 377.maddelerinde düzenlenen iflasın ertelenmesi istemidir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK nun 179/a maddesinde, mahkemenin, iflasın ertelenmesi İsteminde bulunulması üzerine, envanter düzenlenmesi ve yönetim kurulunun yerine geçmesi ya da yönetim kurulu kararlarını onaması için derhal bir kayyım atayacağı, ayrıca şirketin ve kooperatifin malvarlığının korunması için gerekli diğer önlemleri alacağı, son fıkrada ise, kayyımın her üç ayda bir şirketin projeye uygun olarak iyileştirme gösterip göstermediğini mahkemeye rapor edeceği düzenlenmiştir. Yasanın 181.maddesi gereğince somut olayda uygulanacak olan ,160. maddesinde, İflas isteyen alacaklının ilk alacaklar toplantısına kadar olan bütün masraflardan sorumlu olduğu, 166.maddede ise, kararın ilanı düzenlenmiştir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 74.maddesinde ise, İflas isteme, davaya vekalette özel yetki verilmesi gerektiren haller arasında sayılmıştır. Somut olayın yasal düzenlemeler açısından değerlendirilmesi sonucunda, davacılar vekilinin vekeletnamesin de, İflas erteleme veya İflas talebinde bulunma yetkisinin mevcut olduğu, davacı şirketlerin yönetim kurulunun 11. 03.2015 tarihli kararları ile şirket aktiflerinin rayiç değerlere göre hazırlanmış olan ara bilançoya göre borca batık olduğu gerekçesiyle iflasın ertelenmesi yoluna başvurulması kararının alındığı, mahkemece, 13.03.2015 tarihli tensip ara kararı ile ilanların yapılmasına, toplam 30.000,00 TL İflas avansının mahkeme veznesine depo edilmesine, bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ve ayrı ayrı rapor alınmasına karar verilmiş ilanlar yaptırılarak , İflas avansı yatırılmıştır. Mahkemenin 13.03.2015 tarihli ara kararı ile davacı şirketlerin ihtiyati tedbir kararı kabul edilerek, ihtiyati tedbir kararı verilerek kayyım tayin edilmiştir.
29.06.2015 tarihli teknik bilirkişi heyet raporunda, davacı şirketlere ait tesis, makinalar, demirbaşlar, taşıtlar, haklar maddi olmayan duran varlıklar, yapılmakta olan varlıklar, özel maliyetler, stoklar, gayrimenkuller ve belgeler üzerinde inceleme yapılarak rayiç değerler tespit edilmiştir.
29.09.2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacıların dilekçesi, iyileştirme projesinin özeti, müdahil dilekçeleri ayrı ayrı incelenip özetlenmiş, 22.06.2015 tarihli kayyım heyet raporunun sonuç bölümünde, davacı şirketlerin faaliyetlerine devam ettiği, yapılan borç protokollarının raporlarına eklendiği, bankalarla borç yapılandırma görüşmelerinin devam ettiğinin belirtildiğinin görüldüğü, aktiflerin satış ( piyasa) değerleri üzerinden hesaplanması sonucu yapılan borca batıklık değerlendirmesi neticesinde, davacı …Grup A. Ş’nin 4.121.442,53 TL borca batık durumda olduğu, …Ltd Şti’nin 10.397.111,98 TL borca batık durumda olduğu, sunulan iyileştirme projesinin yetersiz olduğu, artırılması planlanan 1.000.000,00 TL sermaye artışının yetersiz olduğu, artırılması gereken sermayenin bu aşamada heyet tarafından tespitinin mümkün olmadığı, şirketin gerçek durumunun dosyaya henüz aktarılmadığı, şirketlerin iyileştirme projesinde belirttiği borca batıklık hale gelme nedenleri İle çıkmak için atılacak adımların iyileştirme projelerinde aynı olduğu, iyileştirme projesinde sadece geçici nitelik arz eden nakit darboğazının söz konusu olduğunun ifade edildiği, şirketlerde nakit darboğazı olduğunun kesin olmakla birlikte bu darboğazın geçici olarak nitelendirilmesinin iyimserlik olduğunu, sunulan iyileştirme projesinin bu çapta bir şirketin borca batıklıktan çıkması için yetersiz olduğu, fiili durumun dosyaya intikal etmediği, borçlular ile mutabakatın yapılmadığı, alacakların ne zaman tahsil edileceğinin tespit edilemediği, yüksek tutarda alacakların tahsil edilmemesi halinde şirketin borca batıklık tutarını artıracağı, 2015 yılının ilk ayındaki raporlanan 45.837.725,66 TL brüt satış zararının açıklanması gerektiği, ticari alacakların mutabakatı ve bu alacakların ne zaman tahsil edileceğinin dosyaya yansıtılması gerektiği, tapuları şirket ortağı adına olan ve muhasebe kayıtlarında ortaklardan alacak olarak gözüken 10.066.991,24 TL nin akibetinin dosyaya yansıtılması gerektiği, bu tutarların borca batıklık tutarını artırmasının mümkün görüldüğü belirtilmiştir.
16.02.2016 tarihli ek bilirkişi raporunda, davacı… A.Ş nin kök rapordaki borca batıklık tutarının davacı vekili İtirazı sonucu 3.646.442,53 TL olarak değiştirildiğini ancak bu değişikliğin sonuca etkili olmadığı, davacı şirketin ortaklardan ve dava dışı şirketlerden vb alacaklarını tahsil edemezse borca batıklık tutarının artacağı, davacı şirketin iyileştirme projesinde belirlediği hedefe ulaşamadığı, davacı vekilinin , şirketin aktifindeki gayrimenkullerin değerli olduğu, satılması halinde banka ve diğer borçların karşılanabileceği, bankalar ile bu konuda anlaşmalar yapıldığının iddia edildiği, üzerinde takyidatlar bulunan taşınmazların satılmasının tereddütle karşılanması gerektiği, mevcut iyileştirme projelerin şirketin borca batıklıktan çıkması için ciddi ve inandırıcı kabul edilmemesine rağmen söz konusu gayrimenkullerin bir proje çerçevesinde bir yıl gibi kısa bir sürede satılması halinde şirketin borca batıklıktan çıkmasının mümkün olabileceği, ….Ltd Şti nin borca batıklığının 9.388.001,98 TL olarak değiştirildiği, sonucu etkileyecek bir değişiklik olmadığı, iyileştirme projesinin belirlediği hedefe ulaşamadığı, sermaye arttırımı da yapmadığı , İskenderun’da ki kat karşılığı satıştan 14.560.000,00 TL ve …’ten 8.685.000,00 TL tahsilat beklendiği ve bu konudaki açıklamanın yeterli olmadığı, dayanaklarının olmadığı belirtilmiştir.
16.02.2017 tarihli teknik bilirkişi tarafından rayiç değerlere dair rapor alınmıştır.
Son rayiç değerlere göre bilirkişi heyetinden 2. kez ek rapor alınmış, 24.04.2017 tarihli mahkemece hükme esas alınan bilirkişi 2 . ek raporunda, önceki rapor özetlendikten sonra, davacı vekilinin 09.11.2016 tarihli dilekçesinde, sermaye artışı, borç ödemesi ,faaliyetler, icra takibi yaptıkları firmalar İle ilgili açıklamaları , davacı şirket yetkilisinin 22.02.2017 tarihli dilekçesi ayrıntılı olarak yazıldıktan sonra, kayyımın 21.02.2017 tarihli 15. raporunda, …A.Ş şirketi ile ilgili olarak 2017 yılı içinde yapılan faaliyetlerinin bulunduğunun belirtildiği, Tubitak ‘tan alınan ihaleye ait sözleşme ve yazının raporları ekinde olduğu, işin bir kısmının tamamlandığı ve faturasının kesilerek 825.776,79 TL tahsilat yapıldığı, bu iş için yapılan harcama faturasının 750.503,72 TL sininde kayıtlara alınarak bankadan alındığının belirtildiği, sonuç olarak … A.Ş nin 31.12.2016 tarihi itibarı İle 4.406.469,65 TL borca batık olduğu, 31.01.2015 tarihinden itibaren borca batıklık tutarında 760.027,12 TL artış olduğu, sunulan iyileştirme projesinin hayata geçirilmediği, davacı… Tic.Ltd Şti’nin 31.12.2016 tarihi itibarı ile borca batık olduğu, 31.01.2015 tarihindeki borca batıklık tutarında 2.159.462,95 TL artış olduğu, sunulan iyileştirme projelerinin hayata geçirilmediği , borca batıklığının devam ettiği, iyileştirme projesinde 1.000.000,00 TL sermaye artışı yapılacağının taahhüt edildiği, 01.11.2016 tarihinde ödenmiş sermayesinin 69.000.000,00 TL olup, 500.000,00 TL ödenmemiş sermayenin olduğu, 1.000.000,00 TL sermayenin kök raporda yetersiz olduğunun belirtilmesine rağmen bu tutarın yükseltilmediği, ayrıca artırılan sermayenin tamamınında ödenmediği, tüm bu açıklamalarla birlikte her iki şirketin iyileştirme projesi bakımından büyük önem arzeden şirket ortağına dair taşınmazların satışından elde edilen gelirin henüz bu aşamada değerlendirilebilir durumda olmadığı, zira bu taşınmazların yüksek bedelle satılabilmesi için şuyulandırma işleminin başlaması gerektiği, şuyulandırmanın başlayıp başlamadığının, bu işlerin hangi aşamada olduğu konusunda dosyaya somut verilerin sunulmadığı, dosyaya sunulan tapu senedi suretleri ile başlı başına bir değerlendirme yapılamayacağı, objektif bir gayrimenkul değerleme raporu ile şuyulandırma işlemi sonunda bahsi geçen taşınmazların değerinin mümkün olabileceği belirtilmiştir. Kayyımlar tarafından dosyaya raporlar ibraz edilmiş bu raporların bir kısmı bilirkişi heyet raporunda değerlendirilmiştir.
26.04.2017 tarihli karar duruşmasında davacılar vekili ile bir kısım müdahil vekillerinin duruşmada hazır oldukları, kayyım raporunun düzenlendiği, ek raporun düzenlendiğinin duruşma zaptına geçtiği, davacılar vekili tarafından, önceki dilekçe ve taleplerin tekrar edildiği ,yargılamaya son verildiği açıklaması üzerine ise, davacılar vekili tarafından önceki beyanlarını tekrarla, davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği, mahkemeden raporu inceleyemediğine dair bir beyanı veya buna ilişkin bir talebinin olmadığı anlaşılmıştır. Davacılar vekili istinaf dilekçesinde rapora beyan ve itiraz için süre verilmediğini ve yasal haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de, yukarıda belirtilen duruşma zaptına geçen beyanlardan böyle bir ihlalden söz etmenin uygun olmayacağı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun ilgili düzenlemeleri gereğince, bilirkişi raporunun duruşma gününden önce taraflara tebliğ edileceği ve tarafların iki hafta içinde bilirkişi raporuna karşı itiraz ve beyanda bulunabileceği düzenlemesi mevcut ise de, somut olayda davacılar vekili tarafından duruşma zaptına geçen, raporun kendilerine ulaşmadığı veya bu konuda taraflarına süre verilmesine ilişkin bir beyanı ve istinaf dilekçesinde de aksine bir iddiası yoktur.Bu durumda davacılar vekilinin yasal haklarının kısıtlandığından söz edilmesi doğru olmayacaktır.Eğer ki , davacılar vekili rapora ulaşamadığını ve ya mahkemeden süre talebine rağmen bu sürenin verilmediğini iddia ederek duruşma zaptının aksini ispata yönelik iddia ve delil ibraz etmiş olsa idi ,hak ihlalinden söz etmek mümkün olabilicekti, ancak davanın niteliği ve somut olayın özelliği nedeniyle davacılar vekilinin buna ilişkin usulü istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Usulü konunun irdelenmesi aşmasından sonra davacılar vekilinin esasa ilişkin istinaf nedenlerinin tartışılması gerekecektir. Bu anlamda , davacılar tarafından, ihtiyati tedbir kararının verildiği 13.03.2015 tarihinden, ihtiyati tedbir kararının kaldırıldığı 26.04.2017 tarihine yani iki yıldan fazla bir süre fiilen İflas ertelemenin bütün sonuçlarından yararlanılmasına rağmen, davacı şirketlerin borca batıklığı gittikçe artmış, bilirkişi kök raporunda , iyileştirme projesinde öngörülen sermaye artışının düşük olduğu belirtilmesine rağmen yeniden bir artışa gidilmediği gibi, yetersiz olduğu ifade edilen sermaye artışı dahi tamamen ödenmemiştir.
İflas ertelemesinin amacı doktrinde farklı görüşlerle açıklanmıştır. Bu görüşlerden biri, erteleme kararının sermaye şirketi ve kooperatifin yararına olduğu, bir diğer görüş, burada ilk planda alacaklıların çıkarının korunduğu, bir diğer görüş, hem alacaklıların hem şirketin korunduğudur.Yargıtay uygulamalarında, erteleme kararının hem borca batık şirketin hem de alacaklıların yararına olduğu kabul edilmektedir.İflasın ertelemesinin şartları ise, sermaye şirketi veya kooperatifin borca batık durumda olması, borca batıklığın kanunda belirtilenler tarafından mahkemeye bildirilmiş olması, alacaklıların iflasın ertelenmesi halinde iflasın derhal açılmasına nazaran daha kötü duruma düşürülmemiş olması, iyileştirme projesi ve bu projenin ciddi ve inandırıcı olduğunu gösteren bilgi ve belgelerin mahkemeye sunulması gerektiği, iyileştirme projesinin mahkemece ciddi ve inandırıcı bulunması gerektiği vb, bu şartlardan, borca batık olma, şirketin iyileşmesinin mümkün olması, fevkalade mühletten yararlanılmamış olması, alacaklıların haklarının korunması yani, İflas erteleme kararının alacaklıların haklarına iflasa göre daha kötü duruma sokmaması gerektiği, İflas ertelemenin maddi (esasa ) ilişkin şartlarıdır. İflas erteleme talebinde bulunan şirket hakkında İflas erteleme kararı verilebilmesi için öncelikle o şirketin borca batık olması gerekir.Somut olayda, davacı şirketlerin yukarıda ifade edildiği üzere, iyileştirme projesine esas alınan bilanço tarihinde ve daha sonraki teknik bilirkişi raporları ve ek raporları ile subuta erdiği üzere, şirket malvarlıklarının yani aktiflerinin rayiç değerleri, şirket alacaklılarının alacaklarını karşılamaya yetmemektedir. Yani şirketler borca batıktır ve batıklık durumları daha da artmıştır.Ancak şirketin borca batık olması, şirket hakkında İflas erteleme kararı verilmesine tek başına yeterli olmayacaktır.İflas erteleme kararının en önemli ikinci şartı ise, iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmasıdır.Bu husus İİK’nun 179. Maddede, mahkemenin projeyi ciddi ve inandırıcı bulursa iflasın ertelenmesine karar vereceği, 6102 sayılı TTK’nun 377.maddesinde ise, yönetim kurulu veya herhangi bir alacaklının nakit sermaye konulması dahil nesnel ve gerçek kaynakları ve önlemleri gösteren bir iyileştirme projesini mahkemeye sunarak İflas ertelemesini isteyebileceği şeklinde düzenlenmiştir. İyileştirme projesinde yer alan, İyileştirme tedbirleri ve yöntemlerinin somut, gerçekçi ve objektif olması gerekir. Somut olayda, bilirkişi raporunda ve ek raporlarda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere , davacı şirketlerin iyileştirme projesinde belirtmiş oldukları sermaye artışının yetersiz olduğu ve bunun dahi tamamının yerine getirilmediği , sermaye artış kararını yerine getirmeyen şirketin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı kabul edilemeyeceği ,şirket alacaklılarından fedakarlık bekleyen, davacı şirket ortağının şirkete borcunun ve aynı zamanda şirketten alacağının olduğu, iyileştirme projesine ilişkin bilgi ve belgelerin zamanında ve yeterli şekilde sunulmadığı, ve yukarıda yazılı diğer tüm nedenlerle davacı şirketlerin iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olduğunu kabul etmek mümkün olamayacağından ve özellikle ,ihtiyati tedbir kararından itibaren İflas ertelemenin sonuçlarından fiilen yararlanan davacı şirketlerin bu süreç içerisinde iyiniyetli girişiminden söz etmek mümkün görülmediğinden ve İflas erteleme davası bir tasfiye davası olmadığından, davacılar vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiş ve istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere,
1-İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/383 Esas, 2017/528 Karar ve 26.04.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı hukuk muhakemeleri kanunu’nun353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmamış olması ve davanın niteliği itibariyle İstinaf vekalet ücretine dair hüküm tesisine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353 /1-b/1 bendi ve İİK’nun 164.Maddesi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içerisinde Yargıtay nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile kabul edildi.