Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1225 E. 2018/1111 K. 20.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1225 Esas
KARAR NO : 2018/1111
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/02/2018
NUMARASI : 2016/748 Esas 2018/145 Karar
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ (TİCARİ SATIMDA KAYNAKLANAN)
KARAR TARİHİ : 20/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREGİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı Vekili Dava Dilekçesinde Özetle; müvekkili şirketin sinema sektöründe hizmet verdiğini, müvekkil şirket davalı müvekkili şirkete ihtilaf konusu faturaların keşide edildiği 2012 yılında birtakım hizmetler sunduğunu, iş bu hizmetlerin karşılığı olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca tacirlerin ücret isteme hakkından istifade etmek maksadıyla keşide ettiği faturaları davalı şirkete tevdi ettiğini, ticari münasebet gereği davalı şirket yetkililerinden fatura bedelleri talep edildiğini, davalı şirketin ücreti ödeyeceğini beyan etmesine rağmen herhangi bir ödeme gerçekleşmediğini, bunun üzerine keşide edilen faturaya istinaden 30/03/2016 tarihinde İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esasında kayıtlı dosyası ile davalı şirkete karşı icra takibi başlatıldığını, borçlu şirket vekili aracılığıyla itiraz dilekçesi ile UYAP sistemi üzerinden borca itiraz edildiğini, bu nedenlerle borçlunun itirazının iptaline, takibin İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası üzerinden devamına, haksız itiraz eden borçlu aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalı tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davalı Vekili Cevap Dilekçesinde Özetle; müvekkili şirket ile davacı şirket arasında ticari ilişki mevcut olduğunu, karşılıklı kesilen faturalar gereği müvekkili şirketin ödeme yaptığını, davacı taraf haksız ve kötüniyetli olarak sebepsiz zenginleşmesine neden olacak talep ettiğini, müvekkili ticari defterleri ve cari hesabı incelendiğinde icra takibinden önce ödeme yapıldığının görüleceğini, ayrıca davacı taraf açmış oldukları icra takiplerinden haksız olarak faiz de talep ettiğini, takipten önce herhangi bir temerrüt oluşmadığını, geçmişe yönelik faiz isteminin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, tanık deliline kabul etmediklerini, bu nedenlerle davacının davasının reddine, davacı aleyhine %20 kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, mahkemenin 2016/747, 2016/748, 2016/749, 2016/750 esas sayılı dosyaları aralarında hukuki ve fiili bağ bulunduğundan birleştirilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/748 Esas, 2018/145 Karar nolu kararda özetle;
HMK 114/1-g ve HMK 115/2 maddeleri gereği davanın Usulden Reddine, şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 06/04/2018 harç tarihli tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
Süresi içinde itirazın iptali davası açtıkları ve yine süresi içinde tüm delillerin dosyaya ibraz edildiği, 21/06/2017 tarihli duruşma gününe mesleki mazeret sundukları, 20/06/2017 tarihli mazeret dilekçesinde duruşma gününün UYAP’ tan öğrenilmesine karar verilmesini talep ettikleri, 21/06/2017 tarihli dosyanın birinci duruşma- sının 2 ve3 numaralı ara kararı gereğince, duruşma zaptının duruşmada hazır olmayan davacı vekiline yani kendilerine tebliğine karar verildiği, 4 nolu ara karar gereğince de davacı vekiline ticari defterlerin incelenme gününün bildirilmesinin tebliğine karar verildiği, ancak duruşma zaptının kendilerine değil davalı yana tebliğe çıkarıldığı,
2-07/02/2018 tarihli ikinci duruşma gününde vekil olarak hazır bulundukları, kendilerine duruşma gününün ve duruşma zaptının tebliğ edilmediği, bilirkişi incelemesi için ücret yatırılmasına ilişkin mahkeme ara kararının da kendilerine tebliğ edilmediği, bunu da duruşmada ifade etmelerine rağmen mahkemece kesin süreye uyulmaması nedeni ile davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinin hukuka ve yasaya aykırı olduğu, bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması gerektiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME
Dava faturaya dayalı alacak nedeni ile başlatılan icra takibine İİK 67 maddesi gereğince yapılan itirazın iptali davasıdır.
Davacı tarafça 21/06/2017 tarihli ilk duruşma için 20/06/2017 tarihli mazeret dilekçesi göndermiş ve mazeret dilekçesinde mazeretinin kabulü ile duruşma gününü UYAP’ dan öğrenmesine karar verilmesini talep ettiği, mahkemenin de 21/07/2017 tarihli duruşmada davacı vekilinin mazeretini kabul ettiği, duruşmanın 2 nolu ara kararında delillerin sunulması, sunulmaması halinde delillere dayanmaktan vazgeçmiş olunacağının ihtarına, hazır olmayan tarafa ihtarat yerine geçmek üzere iş bu duruşma zaptının tebliğine, 3 nolu ara kararda geçerli özrü olmadan tahkikat duruşmasında hazır olmadığı takdirde duruşmaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edileceği hususunun taraflara ihtarına, hazır olmayan tarafa ihtarat yerine geçmek üzere iş bu duruşma zaptının tebliğine,
Nihayet 4 nolu ara kararda ise tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına, bilirkişi ücreti olarak 400 TL ücret takdirine, eksik bilirkişi ücretinin davacı tarafça iki haftalık kesin süre içinde karşılanmasına, davalı vekiline ticari defter ve belgeleri hazırlamak üzere hazır etmesi, aksi halde ibrazı talep eden tarafın iddiasını ispat etmiş sayılacağının ihtarına, davacı vekiline inceleme gününün tebliğine, duruşmanın 07/02/2018 gününe bırakılmasına karar verildiği, fakat duruşma zaptının ara kararlarda, ihtarat yerine kaim olmak üzere davacıya tebliğine karar verildiği halde tebliğ edilmediği, davacı vekilinin inceleme gününde ticari defterlerini hazır etmediği, bilirkişi ücretini de yatırmadığı, ve bu nedenle mahkemece kesin süreye uyulmaması nedeni ile davanın HMK 114/1 g ve HMK 115/2 maddeleri gereğince davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Somut olayda uyuşmazlığın mahkemenin 21/06/2017 tarihli ön önceleme duruşmasında, davacıya bilirkişi incelemesi için vermiş olduğu 400 TL gider avansının yatırılması konusunda iki haftalık kesin sürenin usule uygun olup olmadığı, davacı vekilinin mazeret dilekçesinde duruşma gününün UYAP’ dan öğrenilmesine karar verilmesi talebi karşısında, duruşma gününde delillerin sunulması, ticari defterlerin hazır edilmesi ve bilirkişi ücretinin yatırılmasına ilişkin ihtaratların davacı vekiline tebliğinin gerekli olup olmadığı hususlarında toplandığı anlaşılmaktadır.
Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, mahkeme, dava şartı olarak belirlediği harç ve gider avansına yönelik ara kararında gider avansı, harç gibi gider gerektiren işlemleri kalem kalem açıklamak, her kalemin miktarını ayrı ayrı göstermek ve verilen kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarını da açıkça yazmak zorundadır.
Yargıtay 17.HD.2016/19424- 2017/10865 sayılı kararında,
“6100 sayılı HMK’nun 94. maddesi uyarınca kesin süreye ilişkin ara kararının hiçbir duraksamaya yer vermeyecek biçimde açık olması taraflara yüklenen yükümlülüklerin, yapılması gereken işlerin neler olduğunun ve her iş için yatırılacak ücretin hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde açıklanması gerekir. Ayrıca verilen sürenin amaca uygun, yeterli ve elverişli olması, kesin süreye uymamanın doğuracağı hukuki sonuçların açık olarak anlatılması ve anlatılanların tutanağa geçirilmesi, bunlara uyulmaması durumunda mevcut kanıtlara göre karar verilip, gerektiğinde davanın reddedileceğinin açıkça bildirilmesi suretiyle ilgili tarafın uyarılması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır. Bazı hallerde kesin sürenin kaçırılması, o delile veya hakka dayanamamak gibi ağır sonuçları birlikte getirmekte, davanın kaybedilmesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, geciken adaletin adaletsizlik olduğu düşünülerek, davaların uzamasını veya uzatılmak istenmesini engellemek üzere getirilen kesin süre kuralı, kanunun amacına uygun olarak kullanılmalı, davanın reddi için bir araç sayılmamalıdır. Bu cümleden olarak, kesin sürenin amacına uygun olarak kullanılması ve yeterli uzunlukta olmasının yanı sıra, tarafların yargılamadaki tutumları ile süreye konu işlemin özelliğinin de göz önünde bulundurulması gerekir. (Benzer ilkelere YHGK’nun 18.02.1983 gün 1980/1-1284, 1983/141; 22.11.1972 gün 8/832, 935; 13.10.2010 gün 2010/17-510-485; 28.04.2010 gün 2010/2-221-241 ve 28.03.2012 gün 2012/19-55-2012-249 sayılı kararlarında da değinilmiştir,)” husuları vurgulanmıştır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2014/21459 E.- 2017/6637 K. sayılı kararında da ise, 6100 sayılı HMK’nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52. maddesi gereğince tebligat işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacaktır. Elektronik tebligat usulünün düzenlendiği Tebligat Kanunu’nun 7/A maddesindeki düzenleme ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümleri de dahil olmak üzere, Tebligat Kanunu ve çıkarılan Tebligat yönetmeliği hükümleri incelendiğinde; duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmediği belirtilerek, somut olayda, muris Işık’ın veraset ilamının bir haftalık kesin süre içerisinde sunulmaması halinde davanın reddedileceği ihtarını davacılar vekili Av. …’nin UYAP’tan öğrenmesine karar verildiği, bu bildirimin usulsüz olduğu sonucuna varılmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi ise, 2014/31109 E- 2015/31696 K. Sayılı kararında Hukuki dinlenilme hakkı üzerinde durulmuş ve “Hukuk Muhakemeleri Kanununun “hukuki dinlenilme” başlıklı 27’nci maddesi, T.C. Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6’ncı maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşme- sinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. 6100 sayılı HMK’nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52. maddesi gereğince tebligat işlemleri 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacaktır. Elektronik tebligat usulünün düzenlendiği Tebligat Kanunu’nun 7/A maddesindeki düzenleme ve Elektronik Tebligat Yönetmeliği hükümleri de dahil olmak üzere, Tebligat Kanunu ve çıkarılan Tebligat yönetmeliği hükümleri incelendiğinde; duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi usulünün uygulanabileceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmediği görülmektedir” denilmek suretiyle duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi yöntemine cevaz verilmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında, somut olayda gider avansının yatırılmasına yönelik kesin süre ihtaratının, uyulmaması halinde sonuçlarının açıklanmaması nedeniyle usulüne uygun yapılmadığı gibi, duruşma zaptının ihtarat yerine kaim olmak üzere davacıya tebliğine ilişkin ara karara rağmen, davacı vekiline tebliğ edilmediği, bu yönden davacıya kesin süre ihtarının yapılmış sayılamayacağı, kaldı ki duruşma gününün UYAP’tan öğrenilmesi gibi bir yöntemin de tebligat hukukuna ilişkin mevzuata da uygun olmadığı, bu nedenlerden dolayı davacı vekilinin dava şartı sayılan gider avansının kesin süre ihtaratına rağmen ara karar gereğini yerine getirmediğinin söylenemeyeceği ve mahkemece dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine dair kararın da esas ve usul yönünden hukuka uygun olmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, mahkemece usulüne uygun bir şekilde delillerin toplanarak yeniden yargılama yapılması ve karar verilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine kesin olarak karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun KABULÜNE,
2-İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesi, 2016/748 Esas, 2018/145 Karar sayılı 07/02/2018 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılmak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 20/06/2018