Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1185 E. 2018/1035 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1185 Esas
KARAR NO : 2018/1035
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2017
NUMARASI : 2015/779 2017/103
DAVANIN KONUSU : İTİRAZIN İPTALİ (Haksız Eylemden Kaynaklanan
Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkil şirket ile davalı arasında 11/03/2014 tarihli Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesi akt ve imza edildiğini, bu sözleşme kapsamında davalıya insan kaynakları ve danışmanlık hizmeti sağladığını, gelen talep üzerine personel arayışına başlamakta ve aday arayışı hizmetine istinaden öncelikle kısa liste faturası düzenlediğini, sözleşmenin 5.4 maddesi ile sabit olduğu ve davalının da kabulunde olduğunu, adayla yapılan görüşmeler akabinde adayın on iki aylık dönem içerisinde işe yerleştirilmesi halinde müvekkil şirketin yerleştirme ücretine hak kazandığını, müvekkil şirket yaptığı aday araştırmalarına istinaden 2.975,00.-TL+KDV tutarında kısa liste faturası düzenlendiğini, davalı hiç bir itiraz ileri sürmeden kısa liste faturası ödediğini, davalının icra takibine itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı fazlaya ilişkin talep haklarının saklı kalması kaydıyla davalı borçlunun İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazın iptali ile takibin avans faizi işletilerek devamına, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevabında; müvekkil şirket tarafından icra takibinin haksız olduğunu, müvekkil şirket tarafından davalıya yazılım geliştirme, teknik teslim, kurulum ve enerji ticareti konularında uzmanlık kriterlerini taşıyan adayın bulunması için başvurulduğunu ancak davacı tarafça araştırılmasına rağmen talep edilen nitelikleri taşıyan aday bulunarak müvekkil şirkete sunulamadığını, olağan koşullarda, insan kaynakları firması tarafından yapılması gereken süreç, adayların bulunması, adaylarla mülakatların yapılması ve akabinde gerekli niteliklere sahip adayların kısa bir listesinin yapıldıktan sonra, müvekkil şirkete sunulması, müvekkil şirket ile adayların mülakatlarının organize edilmesi olduğunu, ancak davacı tarafça uygun adaylar bulunamamasına rağmen, sadece görüşmenin telefon ve saatinin belirlenmesi için organizasyonun yapılması neticesinde adayın brüt maaşının %14’ü gibi fahiş bir tutarın talep edilmesi açıkça kötü niyetin göstergesi olduğunu, tüm bu nedenlerden dolayı hak edilmeyen ücretin tahsili yoluna gidildiğini, davacı tarafından ücrete hak kazanılmamış olduğundan iş bu davanın reddine, davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; davanın, icra inkar tazminat talebinin ve davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf taleplerinde; Dava ve cevaba cevap dilekçelerini aynen tekrarlayarak müvekkili şirket tarafından sözleşme ile belirtilen tüm yükümlülükler yerine getirilerek yapılan araştırmalar neticesinde aday işe yerleştirilmiş olduğundan, sunulan hizmetinin karşılığına ilişkin olarak işe yerleştirme faturası düzenlediğini, bu şahsın halen davalı şirkette çalıştığını, hangi tarihte ve hangi şirkette çalışmaya başladığının SGK’dan sorularak İstanbul l. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/779 E. 2017/103 K. sayılı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi davalı vekiline 09/06/2017 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 22/06/2017 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; davaya cevap ve cevaba cevap dilekçelerini genel olarak tekrarlayarak, davacı tarafın faaliyetleri ile …’ın istihdam edilmesi arasında bağlantı bulunmadığını, iddiaların gerçeği yansıtmadığını, müvekkili Şirketin personel arayışını kendi vasıtaları ile araştırılıp bulunduğunu, tanıkların da bu yönde ifade verdiklerini, bu nedenle davacı tarafın müvekkili şirketten hiçbir alacağı bulunmadığını belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacı vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmaktadır.
Dava, icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dosyasında ödeme emrinin tebliğine ilişkin tebligat parçası olmadığından dairemizin 04/04/2018 tarih ve 2017/1445 E. 2018/636 K.sayılı kararıyla eksikliğin tamamlanması için geri çevrildiği, ilk derece mahkemesince eksikliğin giderilerek dosyanın istinaf incelemesi için tekrar dairemize gönderildiği anlaşıldığından dosya önceli olarak ele alınmakla;
İtirazın iptali davalarının 2004 sayılı İİK’nın 67/1. fıkrası gereğince Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir. Davacı, İstanbul … İcra Müdürlüğünün …E. sayılı dosyası ile 14/05/2015 tarihinde 16.809,10.-TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlattıktan sonra ödeme emrinin borçlu/davalıya 20/05/2015 tarihinde tebliğ edildiği, davalı tarafça 27/05/2015 tarihinde hiçbir borcu olmadığını belirtilerek, borcun tamamına ve faize itiraz ederek takibi durdurduğu, itiraz dilekçesinin davacı/alacaklı vekiline tebliğ edildiğine dair belgeye de rastlanmadığı, davacının da 03/08/2015 tarihinde 1 yıllık yasal hak düşürücü süre içinde itirazın iptali davası açtığı anlaşılmaktadır.
Dava, taraflar arasında imzalanan 11/03/2014 tarihli Personel Seçme ve Yerleştirme Sözleşmesi kapsamında davalıya insan kaynakları ve danışmanlık hizmeti sağladığı ancak hizmet bedelinin ödenmediği iddiasıyla alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Alacağa temel gösterilen sözleşmenin varlığı veya hükümleri konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, hizmetin verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır. Daha açık bir anlatımla davalı şirketin bünyesinde çalışmaya başlayan … isimli çalışanın, davacı tarafça sözleşme kapsamında davalı tarafa bulunan bir elaman olup olmadığı tartışma konusudur.
Yabancı dilde yazılmış belgeler başlıklı HMK.nun 223/1.maddesi gereğince Yabancı dilde yazılmış belgeye dayanan taraf, tercümesini de mahkemeye sunmak zorundadır. Davacı tarafın sunduğu uyuşmazlığa temel teşkil eden sözleşmenin onaylı ve okunaklı bir tercümesine dosyada rastlanmamıştır. Bu nedenle incelemek mümkün olmamaktadır.
Yine tarafların dosyaya delil olarak sundukları e-posta çıktılarının önemli bir kısmı okunamaz durumdadır.
Davacı taraf, dava dilekçesinde davalı tarafın kısa liste faturasını ödediğini iddia etmekte, delil olarak bilirkişi incelemesi ve ticari defter kayıtlarına da dayanmaktadır.
Senetle ispat zorunluluğunu düzenleyen HMK.nun 200.maddesi; Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakatı hâlinde tanık dinlenebilir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, … isimli çalışanın SGK kayıtları getirtilerek, yukarıda açıklanan eksiklikler giderildikten sonra gerekirse tarafların defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılıp, sözleşme ve e-postalar ile birlikte tarafların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerekirken davacının açık muvafakatı sorulmadan dinlenen davalı tanıklarının beyanına dayanılarak ve davanın esasına ilişkin olayı aydınlatıcı hiç bir delil toplanmadan yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davacı vekilinin istinaf taleplerinin bu yönüyle kabulü ile dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında davalı vekilinin istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına, 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 353/1a,6. maddesi gereğince yukarıda açıklandığı üzere gereği için dosyanın mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Davacı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,
2- İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/779 E. 2017/103 K. 08/02/2017 tarihli kararının HMK’nun 353/1a.6 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,
4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 55,20 TL başvuru harcından peşin olarak yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,8 TL başvuru harcı ile yine istinaf kanun yolu başvuru harcı olarak alınması gereken 98,10 TL harçtan peşin olarak yatırılan 85,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 12,4 TL olmak üzere toplam 36,2 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
5-Davacı tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,
6-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran davacı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/06/2018