Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1171 E. 2018/1126 K. 20.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1171 Esas
KARAR NO : 2018/1126
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ:İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 21/02/2018
NUMARASI : 2015/252 E. 2018/196 K.
DAVA : İFLAS (İflasın Ertelenmesi)
KARAR TARİHİ : 20/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketlerin Karasal, Uydu ve Dijital Platformlarda radyo ve televizyon yayıncılığı yaptığını, davacı şirketlerin müşterek borçlu olmaları nedeniyle davanın birlikte açıldığını, şirketlerin aktif değerleri toplamlarının pasif kalem toplamlarını karşılamayıp borca batık olduğunu, dava dilekçesinde ekli sunulan iyileştirme projelerinin titizlikle uygulanması halinde borca batıklıktan çıkabileceklerini bildirmiş, davacı şirketlerin iflasının bir yıl süreyle ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesi; Davacı her iki şirketin iflasın ertelenmesi istemlerinin reddi ile, borca batık olduğu belirlenen her iki şirketin de iflaslarına karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar Vekili İstinaf Taleplerinde;
1-Yerel mahkemenin dayandığı bilirkişi raporlarının hukuki dayanaktan yoksun, müvekkili şirketin iyileştirme projesine somut verilerle karşı bir açıklama getirmeyen, tamamen soyut görüşlerle hazırlandığını, müvekkili şirketlerin sermaye arttırımları ve alacaklılar ile yapılan görüşmeler dikkate alınmadan hazırlandığını, 2015 yılı iyileşme öngörüsündeki sapmanın seçimlerin 7 Haziran’da yapılacağı öngörüsünün gerçekleşmemesi, seçimlerin 1 Kasımda yapılması iki seçim arasındaki bu belirsiz durumun olumsuz etkilerinden kaynaklandığını, dava süresinde 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünün ülkemizde oluşan ekonomik sıkıntıdan tüm şirketler gibi müvekkillerinin de etkilendiğini, kayyım ücretlerinin ödenmesinde aksama olduğunu, mahkemenin bu durumu olumsuz değerlendirerek ülke gerçeklerinden uzaklaştığını,
2-Borca batıklığın azalma eğilimine girdiğini, alacaklıların daha da menfeatine olacak bu gelişmenin rapordaki derhal iflas kararına nazaran iflasın ertelenmesi kararı ile alacaklıların durumunun daha da kötüleşmemesi gereğine ilişkin şartın yerine getirilmemiş olduğu, şeklindeki görüşün maddi gerçekliğe uymadığını,
3-Yargıtay içtihatlarına göre, oluşturulacak bilirkişi heyetlerinde konunun uzmanlarına yer verilmesi gerektiğini ancak dosyada görevlendirilen bilirkişi heyetlerinde müvekkilin iştigal konusunda uzman bir bilirkişi bulunmadığını, medya sektöründen uzman bulunmadığından raporun muhasebe ilkelerine göre hazırlandığını,
4-Yerel mahkemenin gerekçesinin aksine, müvekkili şirketlerin iyileştirme projesinde yer verdikleri satış ve karlılık oranlarını fazlasıyla tutturduklarını, dava süresince hep kar ederek, kar marjlarını yüksek tuttuklarını,
5-Müdahil Müyap ve …bankası ile görüşülüp anlaşma imkanları yaratıldığını, prensip anlaşmasına varıldığını, yeni bir iyileştirme projesi ve sermaye arttırımı için istenen sürenin verilmediği gibi İİK.da konkordato ve iflas erteleme ile yapılacak değişikliklerin şirketlerinin lehine olacağını, bu yasal değişikliklerin beklenmesine ilişkin süre taleplerinin de reddedildiğini, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiş;
İstinaf dilekçesi Müdahil (… Aş.) vekiline 16/04/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 27/04/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; Dava konusu olayda iflas erteleme müessesesinin maddi koşullarının oluşmadığını, sunulan iyileştirme projesi inandırıcı, ciddi ve samimi olmadığını, kayyım raporları ile iyileşme oranlarının şirketlerin borca batıklığını kurtarmaya muktedir olmadığının ortaya çıktığını, kayyım ücretlerini dahi ödeyemediğini, davanın sürdüğü üç yıllık zaman zarfında şirketlerin borçlarının azaldığına, şirkette bir iyileşme olduğuna dair tek bir emare mevcut olmadığnı, davacı tarafa yeni bir iyileştirme projesi için süre verilmesi alacaklıların mağduriyetini artırmaktan ve davayı sürüncemede bırakmaktan başka sonuçlar doğurmayacağını, davacıların, alacaklılar ile bilhassa müvekkili şirketle borçların yapılandırılması hususunda uzlaşma sağlayamadığını, dosyaya herhangi bilgi ve belge sunmadığını, alacaklılar ile olan mutakabakat çalışmalarıın da sonuçsuz kaldığını ve alacaklıların hiçbiri ile uzlaşma sağlayamadıklarını, borçlarını ödeyemediklerini, soyut iddialarının davayı sürüncemede bırakmak kaygısı taşıdığını, iflas erteleme ve konkordato kurumlarında yapılan kanun değişikliğinin huzurdaki davaya etkisi olmayacağını, kanun değişikliğinin beklenmesi talebinin yersiz olduğunu, belirterek mahkeme ilamının onanmasına ve istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
İstinaf dilekçesi Müdahil MÜ-YAP Bağlantılı Hak Sahibi Fonogram Yapımcıları Meslek Birliği vekiline 13/04/2018 tarihinde tebliğ edilmiş, istinaf talebine 25/04/2018 tarihli dilekçesi ile cevap verilerek; bilirkişilerce iyleştirme projesinin ciddi ve inandırıcı olmadığı yönünde dosyaya rapor sunulduğunu, 2016, 2017 yıllarında herhangi bir sermaye artışı yapıldığını, yargılama sürecinde Vergi Dairesi ile yapılan yapılandırmaya uyulmadığının anlaşıldığını, müvekkili meslek birliği ile yapılan sözleşme görüşmelerinde belirli bir yol alınmış ancak daha sonra görüşmelere son verilmiş ve herhangi bir sözleşme imzalanmadığını, çok büyük miktarlarda borcu bulunan davacı şirketlerin ne sermaye artışı ne de işçi çalıştırılmaması gibi tedbir uygulamalarının davacıları borca batıklıktan kurtarmayacağını, huzurdaki bu davanın zaman kazanmak amacıyla açılmış bir dava olduğunu, iflas erteleme davası açılması ile birlikte davacı şirketlerin bünyesinde yer aldığı “… Grubu”, … A.Ş. Ve …Radyo ve Televizyon … A.Ş. Ünvanlı iki yeni yayın şirketi kurarak davacıların uzun yıllardır kullandığı marka ve logoların kullanma lisansının yeni kurulan şirketlere verdiklerini, davacıların, kendi yayınları ile özdeşleşen marka ve logoları kullanma hakkını böylelikle kaybettiklerini, bu durum karşısında yayında olmayan şirketlerin zaten fiilen iyileşme imkanının da ortadan kalktığını, dolayısıyla iştigal konusu yayın olarak belirlenmiş şirketlerin, yayın faaliyetine son vermesi ile şirketlerin iyileşme olasılığının ortadan kaldırıldığını, alacaklıların hiçbiri ile 3 yıllık dava süresince herhangi bir uzlaşma sağlayamadıklarını, kayyum raporları ile iyileşme oranlarının borca batık şirketleri kurtarmaya yeterli olmadığının ortaya çıktığını, iyileştirme projesinde belritilen yıllarda sermaye artışları yapılmadığını, kayyum ücretlerinin dahi ödenemediğini, huzurdaki davanın 2015-2018 yılları arasında devam ettiğini, bu süreç içerisinde yayın faaliyetlerinin durdurulup azaltıldığını, yapılandırdıkları borçlarını ödemediklerini, diğer alacaklılardan birinin dahi borcunu ödemediklerini, borçlarını azaltmadıklarını, borçlarının dava dilekçesinde ve iyileştirme projesinde olanın çok çok üstünde olduğunun ortaya çıktığını, kayyum ücretlerinin ödenmediğini, zaman kazanmak için vekillerin istifa etiğini, yönetim kurulu üyelerinin terör örgütleri ile bağlantısının bulunup bulunmadığının dahi tespiti talep edildiğini, bu üç yıllık süreç içerisinde borçların azaldığı, aktiflerin arttığına dair tek bir emare, bilgi, belge bulunmadığını, böyle bir ortamda davacılara yeni bir iyileştirme projesi sunulması için süre verilmesinin hiçbir alacaklının lehine durum oluşturmayacağının açıkça anlaşıldığını belirterek istinaf talebinin reddine karar verilmesi istenmiş, HMK.nun 348.maddesine göre katılma yoluyla istinaf talebinde bulunulmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararının davacılar vekili tarafından yasal süre içinde istinaf edildiği anlaşılmakla;
Dava, TTK’nun 324, 376 ve 377 ile İİK’nun 179. maddesi uyarınca iflasın ertelenmesine ilişkindir.
Davacı şirketlerin dava tarihi itibariyle İstanbul Ticaret Sicil Memurluğu’na ,….A.Ş.) ve… (…ı A.Ş.) sicil numaraları ile kayıtlı oldukları, ticari merkezilerinin Beykoz/… adresinde bulunduğu, davanın İİK.nun 179/1.maddesinde öngörülen yetkili Mahkemede açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı şirketlerin 22/05/2015 tarihinde iflas erteleme talep ettikleri İİK’nun 179/b. Maddesi gereğince 26/05/2015 tedbir kararı verildiği, 3 yıla yakın bir yargılama sonunda 21/02/2018 tarihinde her iki şirketin de iflasına karar verildiği, hükmün davacılar vekili tarafından istinaf edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı şirketlerin mal varlığının rayiç değerlerle belirlenmesi için bilirkişi kurullarından alınan raporlara göre (22/08/2015 tarihli rapor); davacı … A.Ş. (…A.Ş.) ‘nin 31/03/2015 tarihi itibariyle 7.432.645,38 TL, davacı … A.Ş. (… Yayınları A.Ş.) ‘nin 2.542.234,91 TL miktarında borca batık olduklarının tespit edildiği, kayyım raporlarına göre de davacı şirketlerin sermaye arttırımı ile ilgili bir karar almadıkları, yapılandırılmış vergi borçlarının ödenmedikleri, daha sonra sermaye arttırılmasına karar verilse de karar verilen rakamların 1/4’ünün bankaya yatırıldığı, borç yapılandırmaları ile ilgili herhangi bir protokol sunulmadığı, ön görülen sermaye artışının yapılmadığı, şirketlerin alacaklarını tahsil kabiliyetlerinin zayıf olduğu, yapılan cirolarla borç ödeme kapasitelerinin yeterli olmadığı, sermaye arttırımı gibi kaynak yaratmanın zorunlu olduğu, şirketlerin iyileştirme projesinin uygulanmasında samimi olmadıkları, ticari faaliyetlerle ilgili işlemlerde kayyım heyetinden onay almadıkları, her iki şirketinde unvan değişikliğine gittiği, kayyım heyetince Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne müracaat edilip unvan değişikliğinin iptalinin talep edilmesine rağmen talebin reddedildiği, borca batıklığın son kayyım raporunda kaydi değerlere göre davacı …Yayınları A.Ş. (…A.Ş.) ‘nin 7.579.827,83 TL, … A.Ş. (… Yayınları A.Ş.) ‘nin 4.945.486,48 TL miktarında borca batık oldukları, on altı aylık kayyım ücretinin ödenmediği anlaşılmıştır.
Davanın açıldığı 22/05/2015 tarihinden, iflas kararının verildiği 21/02/2018 tarihine kadar geçen 3 yıla yakın yargılama safhatında, şirket borçlarında çok küçük miktarda bir iyileşmenin gerçekleşmesine rağmen gerçekte alacaklıların alacağına işleyen faiz ile artan alacak miktarları dikkate alındığında borca batıklığın daha yüksek miktarlara ulaştığı, davacı şirketlerin dava tarihine göre borç yükünü satış, karlılık ve mal varlığına göre ödenemez hale dönüştüğünün çok açık biçimde görüldüğü, bu süre içinde borca batıklıktan kurtulacak miktarda satış ve karlılığın yaşanmadığı, alacaklıların davanın açıldığı tarihe göre karar tarihi itibariyle durumlarının son derece kötüleştiği ve alacak miktarlarının daha yüksek miktarlara ulaştığı, müdahil alacaklılardan Türkiye … Bank AŞ’nin yalnız başına alacağının 71.857.354.USD ve 44.590.028,07.TL olup, buna karşın her iki davacı şirketin toplam mal varlıklarının tek başına bu alacaklının alacağını dahi karşılamaktan son derece uzak olduğu göz önünde tutularak bu açık duruma göre davanın aylarca uzamasına yol açacak rayiç değerlere göre borca batıklığın tespitini gerektirecek yeni bir bilirkişi raporuna ihtiyaç olmadığı, her ne kadar karar tarihine kadar on dokuz aylık kayyım ücretinin ödenmemesi tek başına iflas kararının verilmesine gerekçe yapılamasa da şirketlerin ekonomik durumunu göstermesi bakımından bir veri olarak kabul edilmesinde sakınca olmadığı, davacı şirketlerin ticari faaliyetleri ile ilgili işlemlerde kayyım heyetinden onay almamaları, onay almadan unvan değişikliklerine gitmeleri, dava süresince ciddi ve inandırıcı nitelikte iyileştirme projesi sunmadıkları gibi yeni kaynak yaratmaya ve şirketlerin borca batıklıktan kurtulmasına yönelik hiçbir tedbir almamaları, yaptıkları ciro ve kar miktarları ile borçlarını ödemelerinin mümkün bulunmaması göz önünde tutularak davacı şirketlerin iflasın ertelenmesi taleplerinin gerek davanın başlangıcı gerek yargılama süresince samimi olmadığı, davacı vekilinin son duruşmada davacı şirketlerin menkul ve gayri menkul mallarının bulunmadığı bu nedenle borçlarını ancak çalışarak ödeyebileceği, her iki şirket yönünden sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı proje niteliğinin bulunmadığı, dava süresince verilen tedbir kararları nedeniyle alacaklıların dava tarihine göre durumlarının daha da kötüleşeceğinin bildirilmesi karşısında ilk derece mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı gibi, İİK.nda yapılacak değişikliklerin beklenmesi için talep edilen sürenin dava ile ile bir ilgisi olmadığı, revize iyileştirme projesi sunulması için süre verilmemesinin de yukarıda açıklanan nedenlerle ve özellikle MÜYAP vekilinin istinaf dilekçesine verdiği cevapta açıkladığı hususlar dikkate alındığında davacılar vekilinin istinaf taleplerinin reddine karar vermke gerekmektedir.
Sonuç olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesinin kararında usul veya esas yönünde hukuka aykırılık bulunmadığından 6100. Sayılı HMK’nun 354/1. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nun 353/1b.1 maddesi gereğince istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş olup, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-Dosya kapsamı ve delil durumuna göre İlk Derece Mahkemesi kararında esas ve usul yönünden herhangi bir hata görülmediğinden HMK ‘ nın 353/1.b.1 Maddesi gereğince davacı tarafın istinaf başvurusunun esastan REDDİNE,
2-İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/1 bendi , İİK’nun 179/c. Maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 10 gün içinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.20/06/2018