Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1131 E. 2021/348 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1131 Esas
KARAR NO : 2021/348
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 29/11/2017
NUMARASI: 2014/2594 Esas, 2017/1144 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/03/2021
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; TCDD İşletmesi 1. Bölge Müdürlüğü Mal ve Hizmet Alım İhalesi Komisyonu ile davalı arasında yapılan anlaşmaya göre 31.05.2007 tarihinden itibaren Fenerbahçe Eğitim ve Dinlenme Tesislerinde hizmet alım ihalesi yapıldığını, sözleşmenin 01.06.2007 tarihinde yürürlüğe girdiğini, işçilerinin mazeretsiz olarak işe gelmemeleri nedeniyle davalı tarafından iş sözleşmelerinin feshedildiğini, işçilerinin tüm mali ve sosyal haklarının davalı tarafından karşılandığını, sözleşmeleri feshedilen işçilerin işe iade, tazminat ve bir kısım işçilik mali hakları gereğince müvekkili kurum aleyhine dava açtıklarını, İş Mahkemesince verilen kararların Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, dava dilekçesinde belirtilen davalı firma işçilerine toplam 360.831,84 TL ödeme yapıldığını, sözleşme gereğince bedelden davalının sorumlu olduğunu belirterek 360.831,84 TL’nin her bir işçiye ödeme tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: işçileri işe alan ve ücretlerini ödeyenin dolayısı ile gerçek iş verenin davacı olduğunu, işçilerinin sözleşmelerini davacının feshettiğini, davalı şirketin herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, iddia, savunma ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında imzalan sözleşme gereğince davacı tarafından işçilere ödenen bedellerden davalının sorumlu olduğu gerekçesi ile davanın kabulü ile, 360.831,84 TL alacağın bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. … ve … 15.02.2017 tarihli bilirkişi raporunun altıncı sayfasında faize ilişkin hesaplama bölümünde gösterilen ödenen tutar sütunundaki ödeme miktarları üzerinden gösterilen ödeme tarihi başlıklı yan sütunda gösterilen ödeme tarihlerinden tahsil tarihine kadar işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Karara 15.02.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunun eklenmesi ile raporun kararın eki sayılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde; davacı ile 31.05.2007 tarihinde yazılı sözleşme yapıldığını ancak 2002 yılından itibaren yöneticilerin talimatı ile işçilerin sigorta primleri ve stopajlarının ödenmesi koşulu ile bedeline karşılık hizmet bedeli adı altında aylık fatura düzenlendiğini, … şirketinin işçilerin bazılarını hiç tanımadığını, sadece kayıtların gönderildiğini, 1999 yılından, ihalenin yapıldığı 2007 yılına kadar bu işçilerin sigorta primlerinin neden 3. şahıslara ödettirildiğinin dahi anlaşılamadığını, işçileri kendisine bağlı sosyal tesislerde çalışmak üzere işe alan, ücretlerini ödeyen davacının asıl ve gerçek işveren olduğunu, sözleşmenin 06.07.2007 tarihinde eylemli olarak yazılı fesih bildirimi yapılmadan feshedildiğini, bu hususla ilgili daha önce görülmüş olan dosyaya ibraz edilen 11.08.2014 tarihli bilirkişi raporunda, dava dışı işçilerin mevzuattan ve iş sözleşmesinden kaynaklanan tüm alacaklarına ilişkin hukuki sorumluluğun gerçek işveren TCDD’na ait olduğu, davalı … Ltd Şti’nin hukuken işveren sıfatı taşımadığı, dava konusu alacaklarla herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmadığının bildirildiğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki hizmet alım sözleşmesi uyarınca, dava dışı işçilere ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili istemine ilişkindir.Uyuşmazlık, davacı tarafından ödenen bedellerden davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmıştır.Anayasamızın 141. maddesinde, yargılamanın aleniyeti ilkesi benimsenmiştir. Bunun anlamı yargılama açık olarak yapılacak ve yargılamanın sonunda verilen karar da açıkça belirtilecektir. HMK’nun 28. maddesinde de bu husus belirtilmiştir.HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, hazır olan tarafları iddia ve savunmalarını dinledikten sonra yargılamanın sona erdiğini bildirerek kararını tefhim eder. Kararın tefhimi en az aynı Kanunun 388. (HMK’nun 297.) maddesinde belirtilen hüküm sonucunun tutanağa geçirilerek okunması suretiyle olur. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde: “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir. Yine HMK’nun 298. maddesinde de hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı gibi, mahkeme hükmünü gerekçesi ile birlikte tam olarak yazmış olsa bile, bunu duruşma tutanağına tamamen yazdırması ve okunması gerekir. Bir başka ifade ile mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi, verilen kararla, ne şekilde tefhim edildiğinin duruşma tutanağına yazılması zorunludur. Aynı maddenin son fıkrası gereğince de zorunlu nedenlerle yalnız hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın sonradan belli bir süre içinde yazılması mümkündür. Mahkeme kararı kanunda açıkça belirtilmiş unsurları ihtiva etmeli ve belli bir şekle uygun olarak yazılmalıdır. Kararda bulunması gereken hususlar HMK 297. maddede ayrıntılı olarak tek tek sayılarak gösterilmiştir. Bunun sebebi, kararın açık ve gerekçeli olması, infazı kabil olması ve hukuki dinlenilme hakkının yerine getirilmesidir. 298. maddeye göre de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacaktır. Kararda yazılması gereken en önemli unsurlardan birisi de hüküm sonucudur. Zira hüküm sonucu, davacının somut talepleri hakkında infaz edilebilecek ve kesin hükme konu olabilecek şekilde kaleme alınmalıdır. Madde 297/2 “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”Mahkemece, yapılan yargılama sonunda, ” davanın kabulü ile, 360.831,84 TL alacağın bilirkişiler Yrd. Doç. Dr. … ve … 15.02.2017 tarihli bilirkişi raporunun altıncı sayfasında faize ilişkin hesaplama bölümünde gösterilen ödenen tutar sütunundaki ödeme miktarları üzerinden gösterilen ödeme tarihi başlıklı yan sütunda gösterilen ödeme tarihlerinden tahsil tarihine kadar işleyecek ticari avans faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karara 15.02.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunun eklenmesi ile raporun kararın eki sayılmasına” denilerek yukarıda açıklanan usul ve esaslar çerçevesinde bir karar tesis edilmemiştir. Ortada hukuki varlık kazanmış bir karar mevcut değildir. Sadece rapora atıfla yetinilerek karar verilmesi, infazda şüphe ve tereddüt yaratacak nitelikte olduğu gibi HMK madde 297’ye aykırı olarak tesis edildiğinden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davalı tarafın istinaf başvurusunun esasa ilişkin sebepler incelenmeksizin KABULÜNE,2-İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/2594 Esas, 2017/1144 Karar,29/11/2017 tarihli kararının HMK 353/1a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA,3-Dosyanın, Dairemiz kararına uygun şekilde yargılama yapılamak ve yeniden bir karar verilmek üzere mahal Mahkemesine İADESİNE,4-İstinaf yargılaması aşamasında duruşma açılmadığından istinaf vekalet ücreti takdirine YER OLMADIĞINA,5-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı + 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ile toplam 253,20 TL harcın, davalı tarafından peşin yatırılan 6.163,00 TL harçtan mahsubu ile fazladan alınan 5.909,80 TL harcın davalıya İADESİNE,6-Davalı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-4 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/03/2021