Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1062 E. 2020/609 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1062 Esas
KARAR NO: 2020/609
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2017
NUMARASI: 2014/1464 Esas, 2017/797 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2015/568 ESAS SAYILI DOSYADA
ASIL DAVA:İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BİRLEŞEN DAVA :İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA VE BİRLEŞEN DAVAYA CEVAP Davacı birleşen dosya davalı vekili, asıl davasında özetle; taraflar arasında 19/03/2013 tarihli hizmet sözleşmesi uyarınca müvekkilinin edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, yapılan işlerin 2014 yılı Haziran ayında, … A.Ş’ye denetletildiğini ve eksiksiz ifa yapıldığının rapora bağlandığını, müvekkilinin hizmet bedellerinde iyi niyetli indirimlerde yaptığını ve aylık faturalarını keserek davalıya teslim ettiğini, davalının işlerin uygunsuzluğu ya da eksikliği hususunda hiçbir talepte bulunmadığını, kesilen faturaları iade etmediğini, ancak teslim aldığı faturaları ödemediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Mahkemesi … Numaralı dosyasıyla icra takibine başlandığını, ancak davalının haksız itirazıyla takibin durduğunu, öte yandan müvekkilin davalıdan muhtelif tarihlerde aldığı lisanslar için taraflar arasında ayrı bir cari hesap ilişkisi olduğunu, bu ilişkiden dolayı davalıya olan borçları varsa da, verilen hizmetten doğan alacaklarının takas ve mahsubundan sonra 214.101,27 TL alacaklı olduklarını belirterek davalının 214.101,27 TL üzerinden takibe itirazının iptaline ve % 20’den az olmamak koşulu ile icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı birleşen dosya davalı vekili, birleşen davaya cevabında özetle; müvekkilinin sözleşme gereği birleşen davacıya verdiği hizmet nedeniyle alacağı bulunduğundan takas-mahsup taleplerinin yerinde olduğunu, bu nedenle birleşen davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, hizmet faturalarına süresi içinde itiraz edilmemiş olup icra takibi esnasında müvekkilin alacağını akim kılmak amacıyla itiraz edildiğini belirterek birleşen davanın reddini savunmuştur.
CEVAP VE BİRLEŞEN DAVA Davalı birleşen dosya davacı vekili asıl davaya cevabında özetle; taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6. maddesi uyarınca, karşı tarafın her ayın ilk günü bir önceki aya ait hak ediş raporunu önceden belirtilen bedeller üzerinden hazırlayarak müvekkili şirketin onayına sunması, hak ediş raporunun müvekkili tarafından onaylanması sonrasında aylık hizmet faturası kesmesi gerektiğini; başta uygulamanın bu şekilde sürdüğünü, ancak sonradan ortaya çıkan bir takım aksaklıklar sonucu Ağustos 2013’te taraflar arasında yeni bir mutabakata varılarak, Eylül 2013 – Ocak 2014 arasında davacının hizmet sağlamayacağını, yalnızca adi sorunların ve eksik/hatalı yapılan işlerin düzeltilmesiyle sınırlı hizmet verileceğinin kararlaştırıldığını, bu döneme ilişkin olarak davacının kestiği faturaların ödendiğini ve davacının ödemelere bir itirazı da olmadığını; Şubat 2014’e kadar taraflar arasındaki ilişkinin bu şekilde devam ettiğini, Şubat 2014’ten itibaren davacının tekrar sözleşme uyarınca hizmet vermeye başladığını, neticesinde de hak ediş raporlarının onaylanmasına müteakip kesilen faturaların karşılığının ödendiğini; eposta yazışmalarından taraflar arasındaki ilişkinin değişikliğe uğradığının açık olduğunu, davacının sonradan 02/10/2014 tarihinde seri şekilde düzenlediği 9 ila 13 ay öncesi hizmete ilişkin fatura düzenlediğini, hak ediş raporu düzenlenmeden ve verilmemiş bir hizmet sebebiyle haksız olarak gönderilen bu faturaların yasal süre içerisinde davacıya iade edildiğini, davacı iddialarının aksine birçok kez verilen hizmetteki eksikliklerin bildirildiği ve bahsi geçen Eylül 2013 -Ocak 2014 tarihleri arasında hizmete verilen aranın amacının sadece bu eksikliklerin ve aksaklıkların giderilmesini amaçladığını; yapılan işlerin eksiksiz ve noksansız olarak teslim edildiğini gösterdiği iddia edilen raporun bu özellikte olmadığını, raporda davacının ne zaman ne hizmet verdiğinin ortaya konmadığını, müvekkili şirket tarafından düzenlenmemiş olmasının yanı sıra müvekkili şirketin onayını da taşımadığını; davacının alacağı bulunmadığından kendi alacaklarından takas ve mahsubu kabul etmediklerini, ortalama bir yıl geçtikten sonra geçmişe yönelik fatura düzenlenmenin mantık kurallarına ve Vergi Usul Kanunu mevzuatına uygun olmadığını belirterek davanın reddi ile davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir, Davalı birleşen dosya davacı vekili, birleşen davasında özetle; müvekkili şirketin birleşen davalı şirketten 73.485,12 USD cari hesap alacağının bulunduğunu, davacı birleşen davalının alacağı bulunmadığından mahsup yapılamayacağını, yaptıkları takibe haksız itiraz edildiğini belirterek … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, birleşen davalının %20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesi; sözleşme koşullarında değişiklik yapıldığına dair delil bulunmadığı, asıl dosya davacısının hizmet vermeye devam ettiği, davalının lisans satımından kaynaklı alacağının mahsubundan sonra 221.059,71 TL alacağı bulunduğu gerekçesiyle taleple bağlı kalınarak 2014/28272 sayılı takibe vaki itirazının 214.101,27 TL alacak yönünden iptaline ve davalının bu miktarın % 20’si oranında icra tazminatına mahkum edilmesine, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ Davalı birleşen dosya davacı vekili yasal süresinde sunduğu istinaf dilekçesinde; davacının sözleşmenin başlarında hizmet verdiğini ve buna ilişkin faturaları ödediklerini, ancak tarafların sonradan Eylül 2013-Ocak2014 dönemine ilişkin, davacının hizmet vermeyeceği ve bu dönemde sadece acil ve eksik işlerin yapılması için hizmet verileceğine dair mutabık kaldıklarını, Şubat 2014 tarihinden sonra davacının tekrar hizmet vermeye başladığını ve bu tarihten sonraki onaylı hak ediş raporları gereği düzenlenen faturaları ödediklerini, ancak davacının 02/10/2014 tarihinde müvekkili tarafından onaylanmış hak ediş raporu olmayan ve hizmet verilmeyen döneme ilişkin fatura düzenlediğini, anılan dönemde hizmet verilmediğinden sözkonusu faturaların iade edildiğini, hizmetin ifasından sonra 7 gün içinde düzenlenmeyen faturanın geçerli olmayacağını, davacının alacağı bulunmadığından kendi alacaklarından takas ve mahsubu kabul etmediklerini, kendi alacaklarının ise davacı tarafça ve mahkemece kabul edildiğini, buna rağmen birleşen davanın reddine ve aleyhlerine vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını ve asıl davanın reddi ile birleşen davalarının kabulünü talep ve istinaf etmiştir. Davacı birleşen dosya davalı vekili, istinaf başvurusunun reddini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE Dava ve birleşen dava, itirazın iptali istemlerine ilişkin olup; asıl davada hizmet bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali, birleşen davada ise lisans bedelinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptali talep edilmiştir. Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davalı birleşen dosya davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dosya kapsamından, asıl dosya davacısının hizmet bedeli karşılığı toplam 484.028,92 TL alacağın tahsili için davalı aleyhine takip başlattığı, davalının takibe süresinde itirazı üzerine, 1 yıllık hak düşürücü süre içinde, davalının alacağının mahsubundan sonra 214.101,27 TL alacak yönünden itirazın iptali talepli eldeki asıl davanın açıldığı; davalı birleşen dosya davacısının da, lisans bedeli için davacı birleşen dosya davalı aleyhine 73.485,12 USD’nin tahsili için takip başlattığı, birleşen davalının süresinde takibe itirazı üzerine, birleşen dosya davacının 1 yıllık hak düşürücü süre içinde itirazın iptali için İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/568 esas sayılı dosyasında dava açtığı ve dosyanın 2014/1464 sayılı dosya ile birleştirildiği görülmektedir. Asıl davada, taraflar arasında yazılım hizmeti verilmesi, yazılım desteği sunulmasına dair sözleşme ilişkisi olup, taraflar arasındaki uyuşmazlık; Ekim-Kasım-Aralık 2013, Ocak-Şubat 2014 ve Eylül 2014 aylarına ilişkin altı adet fatura karşılığı hizmetin davalı tarafa sunulup sunulmadığı noktasında toplanmaktadır. İlk derece mahkemesinde alınan bilirkişi raporunda; anılan faturaların davacı defterlerine işlendiği, ancak davalı defterlerine işlenmediği, faturaların davalı tarafa tebliğine rağmen iade edildiği belirtilmiştir. Yine bilirkişi raporunda; taraflar arasında imzalanan sözleşme ile birlikte sözleşme konusu hizmetin davacı tarafından kesintisiz olarak sürdürüldüğü, işin durdurulması ya da farklı bir çerçevede sürdürülmesi gibi bir kapsama sahip aksine anlaşma bulunmadığı belirtilmiştir. Ancak taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin 6. maddesinde, davacının her ayın ilk günü, bir önceki aya ait hakediş raporunu hazırlayarak davalının onayına sunacağı, hakediş raporunun davalı tarafından onaylaması ile aylık hizmet faturasının kesileceği düzenlenmiştir. Somut olayda, davacının, uyuşmazlık konusu altı adet fatura için hakediş raporları hazırlayıp davalının onayına sunmadan, 02/10/2014 tarihinde toplu bir şekilde altı adet fatura düzenlediği görülmektedir. Uyuşmazlık konusu dönem dışındaki aylara ait faturaların ise, sözleşmeye uygun olarak, onaylı hak ediş raporlarına dayalı düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buna göre, davacının uyuşmazlık konusu dönem dışındaki faturaları sözleşmeye uygun düzenlenmesine rağmen, dava konusu faturaları ise, hizmetin verildiği ayı takip eden ayda hakediş raporunun düzenlenmesi gerekirken, belirlenen sürede hakediş raporu düzenlenmeden faturaların 02/10/2014 tarihinde toplu olarak düzenlenmesi karşısında, davacının anılan faturalara konu hizmeti verdiği kanıtlanmış değildir. Zira davacının, taraflar arasındaki sözleşmeye uygun şekilde, onaylı hak ediş raporlarına dayalı düzenlediği fatura bedellerinin davalı tarafından ödendiği, ancak takip konusu faturaların taraflar arasındaki bu uygulama doğrultusunda düzenlenmediği gibi verildiği iddia edilen aylık hizmetten 9 ve 13 aya varan süreler geçtikten sonra toplu olarak aynı gün düzenlendiği gözetildiğinde, anılan faturalara ilişkin hizmetin verildiğinin kabul edilmesi olanaklı görülmemiştir. Her ne kadar bilirkişi raporunda hizmetin verildiği yönünde tespitte bulunulmuşsa da, hak edişlerin usulünce davalının onayına sunulmadan düzenlenen faturaların düzenleme tarihleri dikkate alındığında, davalı tarafın cevap dilekçesinde Eylül 2013- Ocak 2014 dönemi için davacının elaman sağlamayacağı ve sınırlı hizmet vereceği iddiasını doğruladığı anlaşılmıştır. Bu durumda davacının usulüne uygun delillerle iddiasını ispatlayamadığı göz önüne alındığında mahkemece, bilirkişi raporuna itibar ederek asıl davanın kabulüne karar verilmesi dosya içeriğine uygun düşmemiştir. Kaldı ki anılan faturalar davalının defter ve kayıtlarına da işlenmiş de değildir, tek başına faturaların davacı defterlerine işlenmesi hizmetin verildiğini kabule yeterli olamaz. O halde sözleşmede belirtilen ve taraflarca da uygulanan usulde hazırlanmayıp toplu olarak aynı tarihte düzenlenen fatura konusu hizmetin verildiği ispatlanamadığından asıl davanın reddine karar verilmesi gerekir. Öte yandan asıl davada davalı vekili, davacının icra tazminatına da mahkum edilmesini istemiştir. İİK’nın 67/2 maddesi uyarınca alacaklı takibinde haksız ve kötüniyetli görülürse icra tazminatına mahkum edilir. Ne var ki somut olayda, davacının takibe kötüniyet le başladığı ispatlanmadığından davalının asıl davada icra tazminatı talebinin de reddi gerekir. Birleşen davada ise, davalı birleşen davacı, lisans ücretinin tahsili için yapılan takibe itirazın iptalini talep etmektedir. Somut olayda, davacı birleşen davalı, birleşen davaya konu alacağı kabul ederek asıl davadaki alacaklarından mahsup edip, asıl davayı açmıştır. Buna göre, birleşen davaya konu alacak, birleşen davalı tarafça kabul edildiğinden, birleşen davanın kabulü gerekir. Bununla birlikte birleşen davalı, birleşen davaya cevabında, takas ve mahsup taleplerinin yerinde olduğunu belirterek birleşen davanın reddini talep ettiğine göre, birleşen davalının, birleşen davada, davacının talep sonucunu kabul ettiğinden ve HMK’nın 308. maddesinin uygulanmasından da bahsedilemeyecektir. Buna göre birleşen davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğinden, mahkemece, birleşen davanın reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Kabule göre de, ilk derece mahkemesinin birleşen davaya konu alacağı asıl davada iddia konusu alacaktan mahsup edip hüküm kurmasına rağmen, aynı alacak ile ilgili birleşen davada da esastan davanın reddine karar verilmesi, aynı alacak hakkında iki kez karar verilmesi niteliğinde olup, doğru olmamıştır. Davalı birleşen davacının birleşen itirazın iptali davasına konu alacağı, asıl davada davacının alacağından mahsup edilerek hüküm kurulduğuna göre, birleşen davanın konusuz kaldığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca kabule göre de birleşen davanın konusuz kalması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken birleşen davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Öte yandan birleşen davaya konu alacak likit ve belirlenebilir olduğundan, birleşen davalının takip konusu asıl alacağın % 20’si tutarında icra tazminatını da mahkum edilmesi gerekir. Sonuç olarak yeniden yargılama yapılmasına gerek olmayıp, toplanan deliller ile asıl davada alacağın varlığı ispatlanamadığından asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, davalı birleşen davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M :Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere, 1-Davalı – birleşen dosya davacısı … A.Ş vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, 2- İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1464 Esas, 2017/797 Karar, 04/07/2017 tarihli kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince kaldırılmasına,
A-Asıl Dava Yönünden -Davanın REDDİNE -Davalının icra tazminatı talebinin şartları oluşmadığından reddine, -Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davacı … tarafından peşin yatırılan 1.222,25 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.167,85 TL’nin kararın kesinleşmesinden sonra davacı tarafa iadesine, -Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, -Davalı tarafından karşılanan toplam 1.500,00 TL yargılama giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davalı taraf vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereği 23.437,09TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
B-Birleşen Dava Yönünden -Davanın KABULÜNE, -Birleşen davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayıl dosyasına vaki İTİRAZININ İPTALİNE, TAKİBİN DEVAMINA, Asıl alacağın %20 si oranında hesaplanan inkar tazminatının bu dosya davalısından tahsiline ve bu dosya davacısına verilmesine, -Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 13.363,10 TL harcın, birleşen davacı tarafından peşin yatırılan 3.340,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 10.022,30 TL’nin birleşen dosya davalısı … ‘den alınarak HAZİNEYE İRAD KAYDINA, -Birleşen dosya davacısı tarafından karşılanan 27,70 TL başvuru harcı, 3.340,78 TL peşin harcın birleşen davalıdan alınarak birleşen davacı tarafa verilmesine, -Birleşen davacı taraf vekil ile temsil edildiğinden yürürlükte olan AAÜT gereği 22.143,71 TL nispi vekalet ücretinin birleşen davalıdan alınarak birleşen davacı tarafa verilmesine, 3-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince asıl davada alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10 TL harcın, davalı tarafından peşin yatırılan toplam 3.842,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.609,90 TL harcın kararın kesinleşmesinden sonra talep halinde davalıya iadesine, Davalı tarafından yatırılan 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10 TL harcın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince birleşen davada alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı + 148,60 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı toplamı 232,10 TL harcın, birleşen davacı tarafından peşin yatırılan 117,10 TL harçtan mahsubu ile bakiye 115,00 TL harcın birleşen davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, Birleşen davacı tarafından karşılanan 85,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı ile 31,40 TL istinaf karar harcının birleşen davalıdan alınarak birleşen davacıya verilmesine, 5-İstinaf yargılaması sırasında davalı birleşen davacı tarafından karşılanan 39,70 TL yargılama gideri davacı birleşen davalıdan alınarak davalı birleşen davacı tarafa verilmesine, 6-İstinaf incelemesi sırasında duruşma yapılmadığından istinaf vekalet ücreti taktirine yer olmadığına, 6-HMK 333 maddesi gereğince yatırılan avansın kullanılmayan kısmının hüküm kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 / 1-b/2 bendi ile aynı kanunun 361.1 maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren iki hafta süre içerisinde Temyiz Kanun Yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.06/03/2020