Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1034 E. 2018/1049 K. 06.06.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1034 Esas
KARAR NO : 2018/1049
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/02/2018
NUMARASI : 2014/1190 Esas 2018/118 Karar
DAVANIN KONUSU : İFLAS (İFLASIN ERTELENMESİ)
KARAR TARİHİ : 06/06/2018
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREGİ DÜŞÜNÜLDÜ
DAVA:
Davacı vekilince verilen ve 05/07/2012 tarihinde tevzi edilen dilekçede, … AŞ unvanlı davacı şirketin, turizm ve eğlence sektöründe her türlü konaklama tesisleri, yeme, içme, eğlence yerleri, sağlık, ve spor tesisleri , kongre / konser ve sergi merkezleri , sinema , eğlence merkezi, otel, alış veriş merkezi , temalı park işletmek ve kiraya verme işi ile iştigal ettiğini, müvekkili şirketin 07/12/2007 yılında kurulduğunu, şirketin ödenmiş sermayesinin 48.700.000 TL olduğunu, 27/10/2011 tarihinde outlet , temalı park , arena , convention certer fuar alanları, oteller ve meydanlardan oluşan … Kentsel Eğlence Merkezini işletmeye açtığını, bu işletmenin 4 büyük işletme ve 200 bağımsız bölümde konumlanmış, 200 orta ve küçük işletmeden oluştuğunu, projeyi gerçekleştirmek için …Bankası AŞ ‘den 02/11/2010 tarihli kredi sözleşmesi uyarınca, 3 yıl ana para ödemesiz, 12 yıl vadeli 270.000.000 Euro tutarında, proje finansman kredisi sağlandığını, krediye karşılık müvekkili şirketin maliki bulunduğu ve üzerinde dava konusu işletmenin inşa edileceği , İstanbul …parsel ile kredi sözleşmesinin garantörlerinin maliki bulunduğu diğer taşınmazlar üzerinde , bankanın kredi riskinin %150 fazlası oranında banka lehine birinci dereceden ipotek tesis edildiğini belirtmiştir.
Dava dilekçesinde devamla, alışveriş merkezindeki işletme- cilerin uluslararası nitelikte büyük işletmeciler olması ve bu şirketlerin işletme standartın da teknik alt yapı yapma zorunluğu ve belediyenin çevre yollarının bir kısmının müvekkili şirket tarafından yapılmasının şart koşulması gibi nedenlerle bütçede %10 civarında artış gerçekleştiğini, bu artış nedeniyle davacı şirketin … Bankasında ek kredi talebinde bulunduğunu, ek kredi talebinin değerlendirilmesi sırasında davacı şirketin temerrüte olmamasına rağmen, … Bankası tarafından proje gelirleri üzerine blokaj konularak, proje gelirlerinden, proje giderlerinin ödenmesinin engellendiğini, öte yandan ortaklarının birinin taşınmazının satışı yoluyla sağlanan 11.500.000,00 USD öz kaynağın şirket hesabına transfer edildiğini, ancak banka tarafından faiz alacağı olduğu belirtilerek bu parayı bloke ederek , şirketin gelir elde etmesinin engellendiğini, banka tarafından davacı şirketin operasyonlarının durdurulup, öz kaynak girişiminin engellendiğini, davacı şirketin temerrüte düşürmeye çalışıldığını, banka tarafından , bir yandan maliyet artışına yönelik ek teminat talep edilirken diğer taraftan piyasaya, projeye el konulduğu, projede yolsuzluklar olduğu yönünde asılsız iddialar ileri sürülerek müvekkili şirketin ticari itibarının zedelendiğini, projeye piyasada duyulan güvenin sarsıldığını, projedeki bütçe artışı nedeniyle, davacı şirketin BDDK ve Banka Teftiş Kurulu tarafından uygunluk denetiminden geçirildiğini, yolsuzluk denetimlerinin yapıldığını, sonuçta davacı şirket üzerine atılı yolsuzluk iddialarının akamete uğradığını, belirtmiştir.
Dava dilekçesinde devamla; şirkette yapılan 06/03/2012 tarihli toplantıdan sonra bankaya teklif sunulduğunu, banka tarafından gönderilen teklifte 340.000.000 Euro değer takdir edilen projenin 170.000.000 Euro bedelle, vefa hakkı verilmek suretiyle bankaya devrinin teklif edildiğini, banka tarafından dayatılan teklifte yer alan hukuka aykırılıklar, ivazlar arası açık nispetsizlik, müzayaka hali, davacı şirket tarafından belirtilmek suretiyle , yeni teklifin bankaya iletildiğini , daha önceki teklifin davacı şirket tarafından imzalanmayarak, yeni teklif sunulması nedeniyle banka tarafından, hukuksal dayanaktan yoksun iddialarla, sözde temerrüt hali yaratılarak, hesap kat edilerek , krediyi geri çağıran Beyoğlu 36 Noterliğinin 16/03/2012 tarih ve 11760 yevmiye numaralı ihtarnamesi gönderilmek suretiyle gabin oluşturan unsurlar içeren sözleşmenin imzalanmasını amaçlandığını, kredi sözleşmesi çerçevesinde temerrüte düşmemiş olmamasına rağmen, banka tarafından gerçekleştirilen fiili blokajlar sonucu piyasa borçlarının giderek büyüdüğünü, belirtilen icra takiplerine maruz bırakıldığını, tüm bu nedenlerle davacı şirketin 31/03/2011 tarihi itibariyle TTK 377 maddesi uyarınca şirket aktiflerinin rayiç bedellerine göre değerlendirilmesi yapıldığında, borca batık olduğunun yönetim kurulu tarafından tespit edildiğini, davacı şirketin , projeye olan inancı ve iyileştirme planında sunduğu çözümlerde bu dar boğazı aşacağını inandığını, belirterek bu durumun ticaret mahkemesine duyurulması ve iflasın ertelenmesi talebinin iletilmesi hususunda karar alındığını, belirterek davacı şirketin borçlarını ödeyebilme kapsamında hazırladığı projenin dava dilekçesine ekli olduğunu belirterek şirketin borca batıklığının tespiti ile davacı şirketin iyileştirme projesi dahilinde iflasının bir yıl süre ile ertelenmesine ve dava dilekçesinde yazılı ihtiyati tedbirlere karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA
Davanın niteliği gereği taraf olarak bulunan müdahiller davanın reddini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1190 Esas 2018/118 Karar sayılı kararında özetle ;
Davacı .. AŞ ‘nin iflas erteme talebinin reddine,
.. İ Geliştirme AŞ nin iflasına, iflasın 08/02/2018 günü saat 16:58 ‘de açılmasına,
İflas erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına,
İflas kararın iflas Müdürlüğüne ve İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne bildirilmesine, şeklinde karar vermiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin yasal süresi içinde sunduğu, 28/03/2018 tarihli istinaf dilekçesinde özetle;
İlk derece mahkemesince davaya ilişkin olarak müvekkili şirketin iflas erteleme talebinin reddi ile şirketin iflasına ve ihtiyati tedbirlerin kaldırılmasına karar verildiği, kendilerince kararın esasına ilişkin yargıtaya temyiz yoluna başvurduklarını fakat ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ilişkin karara yönelik kanun yolunun Bölge Adliye Mahkemesine yapılacak istinaf başvurusu olarak yasada düzenlendiği, 6100 sayılı HMK nın 341 maddesine göre ihtiyati tedbir kararlarına göre istinaf kanun yoluna başvurulabileceği,
2-İflasın ertelenmesi talebi üzerine İİK 179/a maddesi uyarınca mahkemece erteleme tedbirleri verileceği bu tedbirin amacının iflas erteleme talebinde bulunan şirketin malların haczedilmesinin, muhafaza işlemleri yapılmasının ve satılmasının önlenerek borçlunun işletmesinin bütünlüğünün korunması olduğu,
3-Mahkemece iflas kararı ile birlikte ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karar yargıtay tarafından bozulsa bile tedbirin kaldırılması nedeni ile müvekkili şirketin mal varlığının talan edileceği ve iyileştirme projesinin uygulanmasının tamamen ortadan kalkacağı,
4-İlk iflas kararının Yargıtay tarafından bozulması üzerine verdikleri iyileştirme projesinin hayata geçmesi ile şirketin 2017 yılında faaliyet karına geçeceği, 2018 yılında borcu batıklıktan çıkacağı, bu nedenle mahkemece ihtiyati tedbirlerin kapsamını genişletilerek projelerin uygulanmasına imkan verilmesi gerekirken, bu yöndeki taleplerini reddettiği ve müdahil … Bankası A.Ş nin kanuna karşı hile teşkil eden davranışlarını adeta destekleyerek iyileştirme projelereninin uygulamasını engellemeye çalıştığı bu nedenle ilk derece mahkemesi kararının hüküm fırkasında yer alan iflas erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına ilişkin kısmın kaldırılarak iflasın ertelenmesi ile ilgili tedbirlerin karar kesinleşinceye kadar devamına karar verilmesini talep ettiği hususları istinaf sebebi olarak ileri sürülmüştür.
DELİLLER VE DEĞERLENDİRME:
Dava İİK 179 maddesi uyarınca açılan iflas erteleme davasıdır,
Mahkemece 2014/1190 Esas, 2018/118 K. sayılı kararı ile iflas erteleme talebinin reddine, davacı şirketin iflasına ve iflas erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına kararı verdiği, aynı şirket hakkında daha önce mahkemece 17/09/2013 tarihli kararla şirketin iflasına karar verildiği, bu kararın Yargıtay 23. Hukuke Dairesinin 2014/332 -4185 sayılı, 20/05/2014 tarihli kararı ile bozulduğu, bunun üzerine mahkemece yeniden yargılama yapılarak yukarıda belirtilen kararın verildiği, daha önce dava ile ilgili karar verildiği ve Yargıtay incelemesinden geçildiği için 6100 sayılı HMK nın Geçici 1/1 maddesi uyarınca bu kanunun yargı yoluna ilişkin hükümlerinin, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmayacağı, geçici 3/2 maddesine göre de Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlamadan önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı kanunun 26/09/2014 tarihli ve 5236 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 ‘ncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı düzenlemelerinin yapıldığı, bu nedenle, davacı vekilince kararın esasına ilişkin Yargıtay nezdinde temyizde bulunacağının belirtildiği, fakat 6100 sayılı HMK’nın 341 maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabileceği gerekçesi ile, anılan ilk derece mahkemesi kararının sadece erteleme tedbirlerinin kaldırılmasına ilişkin kısmın incelenerek kaldırılması yönünden, istinaf kanun yoluna başvurduğunu belirttiği görülmektedir.
Yukarıda da belirtildiği üzere 6100 sayılı HMK’nın gecici 3.maddesi şöyledir;
“(Değişik 31.03/2011 tarih ve 6217/30) (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı adli Yargı ilk Derece Mahkemeleri ile Bölge adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerininin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge Adliye Mahkemelirin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ile 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.) “şeklinde düzenlenmiştir. “
Somut olayda incelemesi yapılan dosyada, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girmeden önce ilk derece mahkemesince 17/09/2013 tarihinde karar verildiği, bu karara karşı Yargıtayda temyiz yoluna başvurulduğu, kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin 2014/332 -4185 sayılı, 20/05/2014 tarihli ilamı ile bozulduğu, yani Bölge Adliye Mahkemeleri göreve başlamadan önce temyiz yoluna başvurulmuş olduğu görülmektedir.
Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen ve incelemesi yapılan 2014/1190-2018/118 sayılı karar hakkındaki kanun yolunun, 1086 sayılı kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ile 454 ncü maddeleri gereğince, Yargıtaya temyiz başvurusu şeklinde uygulanması söz konusu olacaktır.
Her ne kadar HMK 361. maddesi uyarınca, geçici korumaya ilişkin mahkeme kararlarına karşı kanun yolu olarak bölge adliye mahkemesine istinaf yolu ile başvuru yapılabilecekse de, bu madde ancak bölge adliye mahkemelerinin göreve başlamasından sonra verilmiş olan ve temyiz incelemesinden geçmeyen kararlar içindir.
Zira herhangi bir şekilde, Yargıtay incelemesinden geçmiş kararların verildiği dosyalardaki her türlü kanun yolu başvurusu, HUMK’un 26/09/2004 tarihli değişiklikten önceki 427 ile 454 madde hükümlerine göre yapılacağı ve ancak temyiz yoluna başvurulabileceği açıktır.
Öte yandan, istinafa konu tedbir kararı, HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin mahiyetinden farklı nitelikte olup, İcra İflas Kanununun 179. maddesinden itibaren düzenlenen ve iflas erteleme yargılamasına has kendine özgü ve özel nitelikli bir tedbir türüdür. İflas ertelemesi yargılaması sırasında verilen ihtiyati tedbir kararı, erteleme yargılaması başlığı altında İİK 179/a maddesinde düzenlenen erteleme yargılamasının bütünü içinde öngörülen bir tedbir olup ve burada verilen tedbir kararı, davanın sonuçlanması ile birlikte verilen asıl kararla birlikte değerlendirilmesi öngörülen ve asıl kararın bir parçası olarak verilen bir karardır.
Somut olayda da mahkemece davacı şirketin iflası ile birlikte iflas tedbirlerinin kaldırılmasına karar verilmiş olup, bir bütün olarak verilen kararın, yukarıda açıklandığı şekilde, daha önce aynı davada verilen kararın Yargıtaydan geçmesi nedeni ile yine Yargıtay incelemesine tabi olacağından, kararın bütünlüğünü bozacak şekilde, bir kısmının istinaf mahkemesince, kalan kısmının ise Yargıtay incelemesine tabi olacak şekilde bölünerek incelenmesine usul hükümleri cevaz vermemektedir.
Bu bağlamda somut olayda ilk derece mahkemesi nihai kararına karşı başvurulabilecek tek kanun yolu Yargıtay temyiz incelemesi yolu olduğundan, bu karara, ya da kararın bütünlüğünü bozar mahiyette sadece bir kısmına karşılık istinaf kanun yoluna başvuru imkanı bulunmadığı, esasa ilişkin verilen nihai kararın bölünerek bir kısmının Yargıtay bir kısmının ise istinaf mahkemesince incelenmesi sonucunu doğuracak şekilde inceleme yapılmasının da mevcut yasal mevzuat karşısında mümkün olmadığı, anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK geçici 3 ve 362/1-e maddesi uyarınca kesin olarak reddine karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere;
1-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1190 Esas, 2018/118 Karar sayılı 08/02/2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 bendi uyarınca REDDİNE,
2- İstinaf harçları peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına ,
4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde,6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3 ve 362/1-e maddesi gereğince kesin olarak reddine oybirliği ile karar verildi. 06/06/2018