Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1015 E. 2021/294 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/1015 Esas
KARAR NO : 2021/294
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 07/02/2018
NUMARASI : 2015/606 Esas, 2018/81 Karar
DAVA: KAYIT KABUL
KARAR TARİHİ: 04/03/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:İDDİA: Davacı vekili, 29.05.2015 tarihli dava dilekçesinde, müvekkilinin müflis şirketten İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile alacaklı olduğunu, takibin kambiyo senedine dayalı olduğunu ve kesinleştiğini, haciz konulduğunu, takip bu aşamada iken iflas erteleme davası açıldığını, takip işlemlerinin durdurulduğunu, 06.11.2013 tarihinde iflas kararı verildiğini, alacağın 11.02.2014 tarihinde 13 nolu kayıt numarası İle kayıt edildiğini, iflas idaresi tarafından 15.05.2015 tarihli karar ile 3.228.729,72 TL‘lik alacak talebinin tamamının reddedildiğini, takip dayanağı bononun 20.11.2009 tanzim, 25.01.2010 vadeli 2.000.000,00 TL bedelli bono olduğunu, takip devam ederken borçlu şirket ve kefili … ile müvekkili arasında 14.05.2010 tarihinde yapılan “ Borç ödeme sözleşmesi “ ile takip dayanağı alacağın bir kez daha kabul edilerek ödenmek üzere müvekkili ile anlaşma akdedildiğini, bu anlaşmaya göre, borçlunun müvekkilinin alacağını İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı nezdinde tahakkuk edecek olan hakediş alacağı olarak ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, buna mukabil, müvekkilinin belediyedeki alacağın kendisine ödenmesi şartı ile takip dosyasında işlem yapmamayı, paranın ödenmesine kadar takibi durdurduğunu, müvekkilinin bu sözleşmeye de bağlı kalarak alacağının ödenmesini beklediğini, bütün bu iyi niyetli davranışların borçlu tarafından kötüye kullanıldığını, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/994 Esas sayılı dosyası ile 10.000,00 TL tutarlı alacak davası açıldığını, görevsizlik kararı üzerine İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderildiğini, 2015/161 Esas numarasını aldığını, imzası ikrar edilmiş kambiyo senedini, borçlunun ödemeye ilişkin ikrar ve beyanları yok sayılarak müflisin şifahi beyanına göre alacak talebinin reddedildiğini, kambiyo senedinin soyut borç ikrarını içermekte olduğunu, banka kanalı ile gönderilen paralar, icra takibinden sonra akdedilen ödeme sözleşmesi ve yan delillere bağlanmış olduğunu, borçlu tarafından ve tek yanlı beyanla çürütülmesinin mümkün olmadığını iddia ederek, müvekkilinin alacağının kabulüne, iflas idaresinin alacağın reddine ilişkin kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili, müflis şirket hakkında, İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/850 Esas sayılı dosyasında 06.11.2013 tarihli kararla iflasına karar verildiğini, davacı alacaklı talebinin müflis şirket kayıtlarında, talep sahibinden müflis şirketin 2.285.000,00 TL alacaklı olduğunun bilirkişi tarafından tespit edildiği gerekçesiyle reddedildiğini, kayıt kabul davasının 15 günlük süre içerisinde açılması gerektiğini, İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararı üzerine görev uyuşmazlığı nedeniyle dosyanın Yargıtay ‘ a gönderilmek üzere olduğunu, dosyanın bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini, davalının müflis şirketten alacaklı olmayıp aksine şirkete borçlu olduğunu, davalı müflis şirketin yetkilisi … ile davalının 24.03.2003 tarihli bir ortaklık sözleşmesi tanzim ettiklerini, ilerleyen dönemde şirketinde ortaklığa dahil edildiğini, ancak davalının, güveni kötüye kullanarak ortaklık ilişkisi ve bu ilişkiye aykırı eylem, işlem ve davranışları nedeniyle şirketi ciddi anlamda zarara uğrattığını, davalının kötüniyetli davranışları ile kendisinin sebepsiz zenginleşirken davalı şirketin iflasına neden olduğunu, müflis şirket yetkilisi ile davalının İBB ‘de iş yaparken tanıştıklarını, davalının inşaat mühendisi olduğunu, Belediyeler ve Kamu Kurumlarından ihaleli işler alabilme imkanının olduğunu, birlikte hareket ederek alınacak işlerin, müflis şirket adına alıp ortak olarak yapılmasını teklif ettiğini, müflis şirket yetkilisinin kabul etmesi üzerine ortaklığın başladığını, bunun üzerine şirketin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından Başıbüyük Süreyyapaşa Yolu Yol ve Ortak Altyapı İnşaatı İli ihalesine katıldığını ve ihaleyi kazandığını, ancak 289.900,00 TL tutarındaki kesin teminat mektubunun davalının davacıya kefalet vermesi ile temin edildiğini ve sözleşmenin imzalandığını, müflis şirkete ihale edilmesi ile, müflis şirket tarafından davalı lehine,15.09.2004 ila 30.10.2004 tarihleri arasında toplam tutarı 2.070.000,00 TL olan 4 adet teminat senedi verildiğini, süreç içerisinde davalı tarafından tamamlanarak ilgili idareye teslim edilen işle ilgili olarak davacıya 15.01.2003-28.02.2005 tarihleri arasında 2.940.000,00 TL üzerinde ödeme yapıldığını, işin devam etmeyeceği anlaşılınca senetlerin davalı şirkete teslim edildiğini, işin devamı için tarafların 3. kişilerle danışmanlık sözleşmesi imzalanmış ise de daha sonra gazete ilanı ile iptal ettiklerini, ancak işveren tarafından işin devamının işverenin başkanlık oluru davalı şirkete yaptırılmasına karar verildiğini, ortaklık ilişkisinin 2007 yılında tekrar kurulduğunu, teminat mektubunun davacıya teslim edildiğini, bunun üzerine gerekli olan teminat mektuplarının davalı tarafından temin edildiğini ve 2.330.000,00 TL tutarında ki mektup ile işin teminatlandırıldığını, belediye işlerinin davacı tarafından engelleneceği endişesi ile davacıya 07.06.2007-25.03.2008 tarihleri arasında toplam 1.350.000,00 TL ödeme yapıldığını, söz konusu işin 06.10.2009 tarihinde tamamlandığını ve davalı tarafından kesin hesabın yapılmasının istendiğini, işin yapılması, teslim edilmesi, tüm vergi ve SSK ödemeleri, mühendislik hizmetleri tamamen davalı tarafından karşılandığını, davacının bu konuda hiçbir katkısı ve dahili olmadığını, davacıya nedensiz ödemelerde bulunan davalı şirketin bu süreçte krediler nedeniyle ekonomik darboğaza girdiğini, bunun üzerine Kadıköy 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/108 Esas sayılı dosyasında iflas erteleme talebinde bulunulduğunu, taraflar arasındaki ortaklık / borç / alacak ilişkisinin varlığına rağmen davacının, iflas erteleme sürecinde bulunan davalının bu süreçte nakit akışına ortak olarak katkıda bulunması gerekmesine rağmen, ihtiyacı durumunda davacıdan alacağı paraları teminen davalı tarafından davacı lehine 20.11.2009 tanzim, 25.01.2010 tarihli, 2.000.000,00 TL bedelli bir senedin keşide edildiğini, ancak senetlerin davacı tarafından hazırlanarak kötü niyetli olarak bedelin “ nakden “ ahz olunduğunun belirtildiğini, o tarihte henüz davacının vermiş olduğu bir paranın söz konusu olmadığını, senedin kesinlikle nakti bir ödeme karşılığında imzalanmadığını, davalı şirket kayıtları ile sabit olduğu gibi davacının da davalı şirkete senet metninde yazan parayı ödediğini ispat edemeyeceğini, çünkü senette yazan paranın davalı şirkete ödenmediğini, davacının 2.000.000,00 TL ödediğini yazılı belge ile ispat külfeti altında olduğunu, davacının davalı şirketin aczinden faydalanarak sadece suni olarak kendisine borçlandırdığını, davacının vaat ettiği halde ödeme yapmadığını ve senedin karşılıksız kaldığını, davacının gerçek bir borç ilişkisi içermeyen bu senedi icra takibi ile davalı şirketin tüm mal ve haklarının haczedilerek müflis şirketi zarara uğrattığını, davacının, güveni kötüye kullanma iddiası ile şikayette bulunduğu davalı şirket yetkilisi hakkında arkadaşım diyerek bahsettiğini, iflas ertelemesi davasında davalının hesap ve defterlerini tetkik eden kayyım heyetinin davalıya hitaben düzenledikleri 28.01.2013 tarihli yazılarında, hukuki müracatlarda bulunulması kendilerine bildirilmesinin belirtildiğini, şirket hesaplarından davacıya havaleler ve eft’ler yapıldığını, toplamda 5.118.300,00 TL bir para transferinin, davacı tarafından usulüne uygun muhasebeleştirilmediği gibi İş bu fazla ödemelerin davacıdan tahsil edilemediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Feri Müdahil … 15.10.2015 tarihli dilekçe ile kayıt kabul davasına konu borcun müşterek borçlusu ve müteselsil kefili olarak, davalı yanında feri müdahale talebinin kabul edilmesini talep ederek, şirketin 06.11.2013 tarihinde iflas ettiğini, davacı talebinin, iflas işlemlerinin yürütüldüğü İstanbul Anadolu …. İcra ve İflas Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yaptığı alacak talebinin tamamen reddedildiğini belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacının takip dosyası ve borcun ödenmesine ilişkin müflis şirket ve yetkilisinin katılımı ile düzenlenen borç ödeme sözleşmesi ile banka kayıtlarına dayanılarak, müflis şirketin iflas tarihi itibariyle 3.228.729,72 TL alacağın sıra cetveline kayıt ve kabulü talebinde bulunulduğu, talebin reddedildiği, davacının bu miktar alacağının bulunup bulunmadığının saptanması ve müflis şirketin sıra cetveline kayıt kabul şartlatının oluşup oluşmadığı noktalarında toplandığı, bilirkişilerden alınan denetime elverişli rapor içeriklerine göre, kural olarak kambiyo senedinin düzenlenmesi ile soyut bir borç İlişkisi yaratıldığı, ancak dava konusu kıymetli evrak niteliğine sahip bono / senedin temel ilişkinin taraflar arasında kaldığı sürece soyuttuk kurallarının uygulanamayacağı, takip konusu bononun müflis şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, bu senedin diğer belgelerle / kayıtlarla arasında bağlantı kurulamadığı, TMK 6. maddesi uyarınca kambiyo senedinin tek başına alacağın varlığını inandırıcı ve birbirini doğrulayan diğer somut delillerle kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.Davacı vekili istinaf nedenleri olarak, red gerekçesinin bilirkişi raporundaki tespitlere ve müflis şirket kayıtlarına aykırı olduğunu, müflis şirketin 2009 yılı yevmiye, envanter ve defteri kebir defterlerinin 31.10.2009 tarihinden sonra boş ve yazılmamış olduğunu, bu hali ile 20.11.2009 tanzim tarihli bononun kayıt edilmesinin mümkün olmadığını, müflis şirket defter ve kayıtlarının delil olma özelliğini taşımadığını, davalı müflisin davacıdan alacaklı olmadığı tespitine rağmen iflas idaresinin müflisin ticari defterlerine göre alacağın olmadığı, davacının borcu vardır yolundaki alacağın red gerekçesi ile mahkeme red gerekçesinin doğru olmadığını gösterdiğini, bononun her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olmamasının geçerlilik koşulu olmadığını, bu hususun bilirkişi heyet raporlarında açıkça vurgulandığını, müvekkilinin davalı şirkete ödemiş olduğu paraların banka kanalı ile gönderildiğini, bu hususu davalı tarafın kabul ederek para gönderme listesini ibraz ettiğini, icra takibinden sonra hacizleri durdurmak ve alacağın sulh yolu ile ödenmesi için İflas erteleme yok iken bir araya gelerek ödeme ve kefalet sözleşmesi yaparak borçluya süre verildiğini, 14.05.2010 tarihli sözleşme ile bononun tek başına alacağın nedeni olarak gösterilmediğini, ayrıca sözleşme yapılarak temel ilişkinin soyut ikrardan öte kabul ve taahhüt edilerek yazılı hale getirildiğini, mahkemenin yazılı sözleşmeyi yok sayarak bonodan başka delil olmadığına dair tespitlerin yerinde olmadığını, açıkça yazılı belgeye dayalı kabul beyanının ve ödeme taahhüdünün yok sayılmasının emredici bütün kanunlara aykırı olduğunu, müflis şirketin 14.05.2010 tarihli “ Borç Ödeme Sözleşmesi “ ile kesinleşen icra takibine dayalı borcunu ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, ayrıca iflas erteleme davası sonucu alacağın tahsil edilmemesine yönelik bir karar çıkarsa da şirket yetkilisi olarak … ‘nın 2.500.000TL ‘ye kadar müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, sözleşmenin yazılı delil olup imzasının inkar edilmediğini, davalının vermiş olduğu cevap dilekçesinde, senetlerin kötü niyetli olarak bedelinin nakden ahzolunduğunun belirtildiğini, bu beyanın senedin ta’li niteliğinde olup ispat külfetinin davalı tarafa yüklendiğini, müvekkili ile müflis şirket arasındaki para alış verişinin 2003 yılında başladığını, adi ortaklıkla başladığını, bu hususun para hareketlerini gösteren tabloda yer verilerek kabul edildiğini, ne var ki ihale alındıktan sonra davalı müflisin işi tek başına yapma kararı aldığını, Vergi Dairesine gidilerek adi ortaklığın kapanışının verildiğini, bu ilk para alma ve ortaklık girişiminden sonrada davalının müvekkilinden sürekli para yardımı aldığını, yaklaşık 7 yıl müvekkilinin ticari işletmesi dışında kendi şahsi hesaplarından şirkete ve yetkilisine para verdiğini, bu paraların banka kanalı ile gönderilip banka kanalı ile geri ödendiğini, ödenmeyen kısım için bono verildiğini, banka kayıtlarının bunu açıkça kanıtladığını, ancak bu kayıtlar üzerinde incelenme yapılmadığını, borçlunun kabulü ve yazılı taahhütü dikkate alındığında mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu iddia ederek, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı müflis şirket vekili, istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde, raporda davacının başta ticari defterler ve cari hesap bağlamında bonodan doğan alacağını ispatlayamadığının bildirildiğini, iflas dosyasında alınan raporda davacının davalı müflis şirkete 2.285.000,00 TL borcu olduğunun ispatlandığını, davalının İTO … Sicil numarasıyla kayıtlı vergi mükellefi olduğunu, TTK gereğince kayıtlara işlemek zorunda olduğunu, davacının basiretli bir tacir gibi davranmayarak alacağını kesin ve net delillerle ortaya koyamadığını belirterek, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE:Dava, İİK nun 235. maddesinde düzenlenen kayıt kabul davasıdır.Yasada, sıra cetveline itiraz edenlerin cetvelin ilanından itibaren on beş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecbur oldukları düzenlenmiştir. Yasal düzenlemede ki 15 günlük dava açma süresi, hak düşürücü nitelikte bir süre olduğundan mahkemece resen gözetilmesi gerekir. Somut davada, müflis …Ticaret A.Ş hakkında, İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/850 Esas sayılı dosyasında 06.11.2013 tarihinde iflas kararı verildiği, iflas tasfiye işlemlerinin, İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinin … İflas dosyasında yürütüldüğü, müflis masasında tanzim edilen sıra cetvelinin 22.05.2015 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde ve 18.05.2015 tarihli … Gazetesinde ayrı ayrı yayınlandığı, davacı tarafın masraf verdiği, masa kararı ve sıra cetvelinin ilanının davacı vekiline 28.05.2015 tarihinde tebliğ edildiği, davacının iş bu davayı 29.05.2015 tarihinde hak düşürücü süre içerisinde açmış olduğu anlaşılmakla işin esasının incelenmesine geçilmiştir. Dosya kapsamından, davacı ve feri müdahil arasında, 24.03.2003 tarihinde “ Adi Ortaklık Sözleşmesi “ düzenlendiği, adi yazılı şekilde düzenlenen sözleşmenin kuruluş nedeninin, 2. maddede, ….Ltd.Ştinin taahhüdünde bulunan Başıbüyük Süreyyapaşa Yolu Yol ve Ortak Altyapı İnşaat işinin ortak olarak yapımı işi olduğu, adi ortaklığın başlangıç sermayesinin 3. maddede, ayrı ayrı 25.000.000 TL olarak belirlendiği, 31.03.2004 tarihinde Maltepe adresinde bulunan işyerinin kapatıldığının Vergi Dairesine bildirildiği, davalı şirket ile dava dışı ….Ltd.Şti arasında 10.02.2010 tarihli sözleşme imzalandığı, işin adının Başıbüyük – Süreyyapaşa Yolu -Yol ve Ortak Alt Yapı İnşaatı olduğu, davacının, davalı şirketin keşideci olduğu, düzenleme tarihi 20.11.2009, vade tarihi 25 Ocak 2010, 2.000.000 TL bedelli, bedeli nakden yazılı senet konusu alacağını tahsil için ferileri ile birlikte toplam 2.013.013,70 TL üzerinden davalı şirket hakkında, 02.02.2010 tarihinde, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile Kadıköy…. İcra Müdürlüğünün… Esas sayılı dosyasında takip başlattığı, müflis şirketin, icra takibinden önce Kadıköy 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/108 ( İstanbul Anadolu 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/850 Esas, 2013/353 Karar) Esas sayılı dosyasında, 11.01.2010 tarihinde iflasın ertelenmesi talebinde bulunduğu, mahkeme tarafından 21.05.2010 tarihinde şirket lehine İİK 179 maddesi gereğince İhtiyati tedbir kararı verildiği, ihtiyati tedbir kararının 01.06.2010 tarihinde icra dosyasına ibraz edilerek, icrai işlemlere müsade edilmemesinin şirket tarafından talep edildiği, takip işlemlerinin durduğu, davacı ve davalı şirket ile feri müdahil olan şirket yetkilisi arasında, icra takip tarihinden sonra, tedbir kararından önce 14.05.2010 tarihli “ BORÇ ÖDEMESİDİR “ başlıklı, adi yazılı sözleşme düzenlendiği, sözleşmenin “1”. maddesinde, dosya alacağının, 14.05.2010 tarihi itibariyle 2.245.000 TL olarak hesaplandığı, bu alacağın borçlunun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı nezdindeki doğacak alacak hakkına konulan hacizden gelecek paradan tahsil edilmek üzere takip dosyasının şimdilik bekletileceği, “2”. maddesinde, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı nezdindeki haciz konulan alacağın herhangi bir nedenle alacaklıya ödenmediği zaman, buradaki alacağın herhangi bir alacaklı dosyasına ve bizzat borçluya ödenmesi halinde bu anlaşmanın geçeriz olacağı, alacaklının takibe durduğu yerden devam edeceği, işlemiş ve işleyecek faizi ve takip dosyasına yapılacak masraflarla birlikte tahsili cihatine gidileceği, “3”. maddede, anlaşmanın yapıldığı tarih itibariyle hacizlerin baki kalacağı, “4”. maddede, halen derdest olan iflas erteleme talebinin kabul edilmesi halinde icra dosyasındaki tüm işlemler duracağından alacaklının iflas erteleme dosyasına müdahil olacağı, alacaklının, borçlunun iflas erteleme talebine itiraz etmeyeceği, “5”. maddede, iflas erteleme talebinin kabul edilmesinden sonra anlaşmanın 1. maddesinin aynen yerine getirileceği, 3. şahıs belediyeden tahsil edilecek paradan dosya borcunun öncelikle ödeneceği, “6”. maddede, borçlunun iflas erteleme talebinin kabul edildikten sonra iyiniyetli olarak bu anlaşmaya sadık kalacağı, ancak buna rağmen anlaşma hükümlerine uymayarak takibin durmasından yararlanarak hacizleri fek ettirip, alacaklının mağduriyetine neden olduğu takdirde alacağının tamamına şirket hissedarı ve yönetim kurulu üyesi …‘nın 2.500.000 TL ‘ye kadar bu sözleşmeye müteselsilen ve müştereken kefil olduğu, alacaklının alacağını bu anlaşmaya göre tahsil edemediği takdirde hiçbir ihtara gerek kalmadan, kefalet hükümlerine göre kefil olan … ‘dan tahsil edileceğinin belirtildiği, müflis adına iflas idaresi vekilinin tebligata dair şikayetinin, İstanbul Anadolu 6. İcra Hukuk Mahkemesinin 2015/447 Esas, 2015/457 Karar ve 15.06.2015 tarihli kararı ile yasal 7 günlük süre içerisinde usulsüz tebligata İlişkin herhangi bir dava açılmadığı gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddedildiği, 01.02.2013 tarihinde davalı şirket yönetim kurulu üyesi… tarafından Acıbadem Polis Merkez Amirliğine verilen ifadede, bahse konu …plakalı aracı kendisinin satın aldığını, daha sonra … üzerine devir ettiğini, … ile aralarında ticari ilişkiler olduğunu, alacak borç ilişkisi olduğunu, hesap görülmesi gerektiğini, aracı …’ya kullanması için geçici olarak devir ettiğini, kendisi ile ticari ilişkisini sonlandırmak, uzlaşmak isteğini beyan ettiği, aracın 01.02.2013 tarihli tutanakla geçici olarak … teslim edildiği, davalı şirket tarafından 25.10.2013 tarihli dilekçe, davacı … hakkında, aralarındaki ortaklık ilişkisi ve davalının bu ilişkiye aykırı eylem, işlem ve davranışları ve bu ortaklık ilişkisinin tasfiyesi nedeniyle mevcudiyeti tartışmasız olduğu iddia edilen alacakların tespiti ile tahsiline dair belirsiz alacak davası açtığı, dava dilekçesinde, 2013/850 Esas sayılı dosyada devam eden iflas erteleme davasında, kayyım heyetinin müvekkili şirkete hitaben düzenlenen 28.01.2013 tarihli yazılarının 1.maddesinde, şirket ile yoğun iş ve parasal ilişki içinde bulunan … hesaplarının geçmişe dönük olarak dayanakları ile birlikte ayrıntılı olarak tetkiki ile şirketin bu ilişki nedeniyle uğramış olduğu maddi zararın ortaya konulması ve gereği halinde şirketin tespit edilecek alacaklarının tahsili zımnında … aleyhine hukuki müracaatlarda bulunulmasının bildirildiği belirtilerek, devamında şirketin 2002 yılında ihale olunan işle ilgili ortaklık kurulduğu, teminat mektuplarının davalı tarafın kefaleti ile temin edildiği, buna karşılık müvekkili şirketin davalıya 15.04.2004 ila 30.10.2004 tarihleri arasında toplam tutarı 2.070.000,00 TL olan 4 adet senet verildiği, şirketin ilgili idareye teslim edilen işle ilgili olarak davalıya 15.01.2003 ila 28.02.2005 tarihleri arasında 2.940.000,00 TL‘nin üzerinde ödeme yapıldığını, cari hesap ekstresinden anlaşıldığını, bu ödemelerin davalı tarafından usulünce muhasebeleştirilmediğini, davalının şirkete 102.541,30 TL borçlu bulunduğu, toplam 3.048.297,49 TL tutarındaki vergi, SGK ödemelerinin de usulüne uygun muhasebeleştirmemesi nedeniyle şirketin ödediğini, zarara uğradığını, idare tarafından yapılan resmî kesinti nedeniyle davalıya 1.858.062,40 TL ödeme yapıldığını, taraflar arasındaki ortaklık / borç / alacak ilişkisinin varlığına rağmen müvekkili şirket tarafından, tanzim tarihi itibariyle aralarında hiçbir ilişki bulunmayan davalı lehine 20.11.2009 tanzim, 25.01.2010 tarihli 2.000.000,00 TL bedelli bir senet keşide edildiği, bedelin nakden ahzolunduğu belirtilmesine karşılık müvekkili şirket kayıtlarında nakti karşılığı bulunmayan bu senet üzerinden suni olarak borçlandırıldığı, gerçek bir borç ilişkisi içermeyen bu senedin icra takibi üzerine şirketin mal ve hakların haczolunduğu, aynı borç nedeniyle 14.05.2010 tarihli bir sözleşme imzalandığı, müvekkili şirket yetkilisinin borcun kefili hale getirildiğini, aynı zamanda davalının şirketin ünvanı üzerine atılan bir imza ile . .Ltd.Şti ile kesin hesaba yönelik bir sözleşme imzalandığını, bu süreçte davalıya toplam 4 adet 85.000,00 TL tutarında ödeme yapıldığını, şirket yetkilisi ve davalı arasındaki yazışmalardan bu tutarların faiz adı altında tahsil edildiği, iflas erteleme ve tedbir döneminde müvekkili şirket adına araçların üçüncü kişilere devredilerek şirketin 100.000,00 TL tutarında zarara uğratıldığı iddialarında bulunulduğu, açılan dava hakkında İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/994 Esas, 2013/473 Karar ve 30.12.2013 tarihli karar ile görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle davanın usülden reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiği, Feri müdahil ve müflis şirket tarafından, davacı şirket hakkında 28.12.2014 havale tarihli dilekçe ile “ ortaklık ilişkisinden doğan güveni kötüye kullanılarak iflasa neden olmak “ iddiası ile İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğu, şikayet dilekçesinde, davacının nakit akışına destek vermek için şirket yetkilisi şikayetçinin ihtiyacı olduğunda şüpheli davacıdan alacağı paraya karşılık şüpheli lehine 20.11.2009 tanzim, 25.01.2010 tarihli 2.000.000,00 TL bedeli bir senedin, keşide edildiğini, bedelinin “ nakden “ olduğunun belirtildiğini kayıtlarında nakti karşılığı bulunmayan ve vaad ettiği parayı hiçbir zaman ödemeyen bu senet üzerinden şirketin suni olarak borçlandırıldığının iddia edildiğini, İstanbul Anadolu 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/161 Esas sayılı dosyada görevsizlik kararı ve görev uyuşmazlığı nedeniyle dosyanın Yargıtay’ın ilgili dairesine yargı yerinin belirlenmesi için gönderildiği, davacının 3.228.729,72 TL alacağın masaya kaydı üzerine başvurduğu, 13 kayıt numarasını aldığı, talep edilen tutarın tamamının reddi üzerine iş bu davanın açıldığı anlaşılmıştır.Taraflar arasında, adi ortaklık sözleşmesinin, borç ödeme sözleşmesinin imzalanması, çok sayıda para transferinin varlığı, açılan davalar, şikayetler, davacı tarafça başlatılan takip, takip konusu bono İle ilgili herhangi bir uyuşmazlık yoktur.Uyuşmazlık, davacının takip konusu bonodan dolayı alacaklı olup olmadığı, bononun tadil edildiği iddiasının yerinde olup olmadığı ile mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır.11.12.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda, davacı ticari defterlerinin incelenmesi için davacı vekilinin telefonla arandığında, borç alacak ilişkisinin müvekkilinin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığını beyan ettiği, tasdik bilgilerinin gönderildiği, davacı tarafından sunulan yevmiye defterlerinin (2012/2013/2014/2015) açılış ve kapanış tasdiklerinin TTK hükümleri uyarınca süresinde yaptırıldığı, davacı vekilinin 17/06/2015 havale tarihli dilekçesinde, 2003 yılından başlayan borç alacak ilişkisinin olduğunu gösteren muhtelif tarihler ve tutarların bildirildiği, davacı vekilinin söz konusu borç alacak ilişkisinin ticari defterlerinde kayıtlı bulunmadığı beyanı nazara alındığında, dosyaya sunulan banka hesap ekstreleri üzerinde yapılacak inceleme neticesinde taraflar arasındaki borç ve alacağın belirlenmesi gerekeceği kanaatine varıldığı, davalı müflis şirket kayıtlarında davacıya ait herhangi bir borç / alacak kaydına rastlanmadığı, 2009 ticari defterleri iflas müdürlüğünde bulunmadığından dava konusu bononun ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığının belirlenmesinin mümkün olmadığı, davacının gösterdiği banka hesap numaralarında belirtilen bankalardan mevduat ve kredi hesap ekstrelerinin celp edildiği, muhtelif kredi hesabı ekstreleri, virman, havale ve EFT dekontlarının tek tek incelendiği, başta müflis şirket yetkilisi … tarafından, müflis şirket olmak üzere diğer 3. şahıslara virman, havale ve EFT yoluyla para aktarımları sağlandığı, ancak bu işlem dekontları üzerinde paranın bir kambiyo senedinden doğan borca karşılık mı ya da ödünç olarak mı gönderildiği / transfer edildiğine ilişkin herhangi bir açıklama bulunmadığı, havalenin, havale verenin para, kıymetli evrak ve misli şeyler konusunda havale ödeyicisine ödeme yetkisi, havale alıcısına ise tahsil veya alma yetkisi verdiği, havalenin mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karinenin de mevcut olduğunun nazara alınması halinde, aksi yönde somut bir açıklama bulunmadığına göre mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla gönderilmiş olduğunu ifade etmenin mümkün olduğu, diğer yandan davacı nam ve hesabına bankalardan nakti krediler kullanılıp bu kredilere karşılık davacı tarafça ödemeler yapıldığı, davacı adına kullanılan krediler ve ödemeleri ile müflis şirket arasında doğrudan bir organik bağ kurulamadığı, bonoya göre davacı alacağının iflas tarihi itibariyle toplam 3.105.004 TL olduğu, kambiyo senetlerinde taraflar arasındaki ilişkiden doğan defilerin şahsi defiler ( TTK m.687,825) olduğunu, bu defilerin taraflar arasında ileri sürülebileceği, temel ilişkinin geçersizliği, muvazaa, irade bozukluğu, gabin, zapt, ayıp, sözleşmenin ifa edilmediği ve zamanaşımı gibi defilerin temel ilişkiden doğan defiler olarak bilindiği ( Reha Poroy/ Ünal Tekinalp, Kıymetli Evrak Hukuku Esasları 1999, s.43,Mehmet Bahtiyar, Kıymetli Evrak Hukuku 2003,s.27). Mücerret borç ikrarı ile doğan borcun ikrarı ve geçerliliğinin temel borcun varlığı ve geçerli olmasına bağlı olduğu, senet ile asıl alacak arasında amaç bağlılığının mevcut olduğu, asıl alacağın geçersiz olmasının senede bağlı alacağında talep edilebilirliğini ortadan kaldıracağını, bu nedenle mücerret kıymetli evrakta temel ilişkinin taraflar arasında kaldığı sürece mücerretlik kurallarının uygulanamayacağı, emsal HGK ‘nın 2003/19-781, 2003/768 sayı ve 17.12.2003 tarihli kararında, lehdarın yani alacaklının bedelin para olarak verildiği iddiasının ispat yükünün kendisine ait olduğunun belirtildiğini, sonuç olarak, tarafların temel ilişki dahilinde kaldıklarının anlaşıldığı, bu durumda davacının temel borç ilişkisini ticari defter ve kayıtları bağlamında ispatlayamadığı, mahkemenin 14.05.2010 tarihli borç ödeme bağlamında kabülü halinde davacı yanın 3.105.004 TL masaya kaydı gerektiği belirtilmiştir.03.11.2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda, sonuç olarak, davacı şirket ve davalı şirket arasındaki ticari ilişkinin 2009-2010 döneminde olduğu, ancak davalı müflis şirketin 2009 yılına ait ticari defterlerinin 31.10.2009 yevmiye ile son kayıt olduğu, bu tarihten sonra defterin yazılı olmadığı, defteri kebir ve envanter defterinin hiç yazılı olmadığı, senedin 20.11.2009 tanzim, 20.01.2010 vadeli olduğu, davalı müflis şirketin ticari defter ve kayıtlarının davacının alacağının kesin olarak tespitine imkan vermeyecek derecede noksan, usulsüz ve karmaşık olması nedeniyle kesin olarak tespit edilemediği, davacı tarafından incelenmek üzere herhangi bir ticari defter ve kaydın sunulmadığı, bu nedenle davaya konu senedin, ticari defterlerde kaydının olup olmadığı hususunda herhangi bir inceleme yapılamadığı, taraflar arasındaki ilişkinin para alışverişi olduğu belirtilmiştir.Davacı vekili rapora itiraz ederek, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili rapora karşı yazılı beyanda bulunarak, iflas dosyasında davacının müflis şirkete 2.285.000,00 TL borcu olduğunun tespit edildiğini belirterek, ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Mahkemece dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarına göre davanın reddine karar verilmiştir.Masaya alacak kaydı talebine dayanak alacağın dayanağı, davacı tarafın takip konusu yapmış olduğu senettir. Özellikle 11.12.2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda ifade edildiği ve yukarıda ayrıntılı şekilde yer verildiği üzere, davacı lehtar ve davalı şirket keşideci olması nedeniyle, kambiyo senetlerinde temel ilişkide tarafların akit ile bağlılıkları göz önüne alınması gerekeceğinden, taraflar arasındaki ilişkilerden doğan defiler şahsi defi olduğundan ve taraflar arasında ileri sürülebileceğinden bu anlamda davalının kambiyo senedinden dolayı gerçek bir borç ilişkisinin olmadığı savunması karşısında davacı tarafça senet bedeli alacağın gerçek bir alacak olduğuna dair iddiasını, ticari defter ve kayıtlarla veya başkaca bir geçerli delille ispat edememiştir. İş bu davada, senetten dolayı alacaklı olduğunu iddia eden alacaklının, bu iddiasını ispatlaması gerekecektir. Her ne kadar, takip sonrasında taraflar arasında borç ödeme sözleşmesi başlığı altında sözleşme imzalanmış ise de takip tarihi ve sözleşme tarihinde davalı şirketin iflas erteleme aşamasında bulunması ile taraflar arasındaki diğer uyuşmazlık ve ticari ilişkiler göz önünde bulundurulduğunda, senede dair temel ilişkin varlığının kabulüne yeterli olmayacağı kanaatine varılmıştır. İş bu davada açıklanan gerekçelere binaen, TMK 6. Madde ve gerekse de 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190. maddede düzenlenen ispat yükünün davacıya ait olması gerektiği, isabetli olarak kabul edilerek verilen karar buna usul ve yasaya uygun bulunmuştur. Her ne kadar, iflas erteleme aşamasında kayyım heyeti görüşü ile davacı aleyhine davalı müflis şirket hakkında açılan belirsiz alacak davası, İş bu davanın sonucuna etkili olacağı kabul edilse dahi görevsizlik ve görev uyuşmazlığı haricinde dosya ile ilgili tarafların bir iddiası olmadığından ve mahkeme tarafından bu konuda bir gerekçeye yer verilmediğinden ve bu konuda istinaf talebi bulunmadığından ve özellikle davanın niteliği ve dava tarihi dikkate alınarak, söz konusu dosya ile ilgili karar verilmesin de hukuki yararın bulunmayacağı, bu tarih itibarıyla incelenmesi veya bekletici mesele sayılmasının, usul ekonomisine uygun düşmeyeceği ve yargılamanın gereksiz şekilde uzamasına neden olacağı kanaatine varılmıştır. Diğer taraftan, her iki yanın tacir olması ve yapılan işinde ticari iş olması nedeniyle her iki tarafa ait ticari defter ve kayıtların incelenmesine karar verilmiş ise de, davacının da kabulünde olduğu üzere ticari defter ve kayıtlarda davalı ile ilgili bir kayıt olmadığı gibi banka kayıtları, ekstreleri ve tüm diğer belgelerden, para alışverişinin varlığına rağmen, senede dair ödemeye ilişkin bilgi ve belge tespit edilmemiştir.Açıklanan tüm nedenlerle ve özellikle 6102 sayılı TTK ‘da kıymetli evrak ile ilgili düzenlemeler, taraflar arasındaki ticari ilişki, para alışverişleri bir bütün halinde değerlendirildiğinde, davacının usulüne uygun delillerle masaya kaydını talep ettiği alacak iddiasını mevcut delillere göre ispat etmiş olduğu kabul edilemeyeceğinden, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılarak, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;1-İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/606 Esas, 2018/81 Karar ve 07.02.2018 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 353/1-b/1 bendi uyarınca esastan REDDİNE,2-Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı ile 162,10 TL istinaf kanun yolu başvuru harcı olmak üzere toplam 253,20 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 134,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 119,20 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından davalı yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 164/2. bendi gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren 10 gün içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.04/03/2021