Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2018/1001 E. 2021/255 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1001 Esas
KARAR NO: 2021/255
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/12/2016
NUMARASI: 2015/858 Esas, 2016/790 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/02/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, 30/07/2015 tarihli dilekçesinde; müvekkili ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkiye istinaden 01/02/2014 tarihli sözleşmeden de görüleceği üzere müvekkili firma tarafından davalının … markasına ait reklam hizmetlerini yürüttüğünü, aralarındaki sözleşme ve ticari faaliyet neticesinde müvekkilinin reklam hizmetlerine dair sözleşmeden kaynaklanan edimlerini ifa etmiş olmasına rağmen, davalı şirketin sözleşmeden kaynaklanan ve hizmet bedeli karşılığında tahakkuk eden fatura bedelini ödemediğini, sözleşme hükümlerini bu anlamda ihlal ettiğini, yapılan mutabakat sonrasında davalı şirketin her ne kadar toplam borcunu karşılayan çekleri tevdi etmiş olsa da, zamanında ödenmeyen faturalar için sözleşmenin 6.2/b’nin son cümlesindeki ödemelerde gecikme olması halinde yürürlükteki ticari faiz geçerlidir hükmüne istinaden, vade farkı faturalarının düzenlendiğini, noter ihtarı ile davalıya gönderildiğini, davalının gönderilen vade farkı faturalarını iade ettiğini, bunun üzerine alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, takibe yapılan itirazın haksız olduğunu iddia ederek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili, 22/07/2016 tarihli dilekçesi ile; dava dilekçesinde talep olunun vade farkı alacağının ıslah yoluyla temerrüt faizine çevirdiklerini belirterek, sonuç olarak, dava sebebini değiştirdiklerini, temerrüt faizi olarak ıslah ettiklerini ve 02/10/2014 tarihinden itibaren temerrüt faizinin işletilerek müvekkiline ödetilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirketin sözleşme kapsamında aldığı hizmetlere karşılık iyi niyetli bir şekilde davacı tarafından kesilen faturaları eksiksiz ve zamanında ödeyerek edimlerini yerine getirdiğini, ancak müvekkili tarafından lüzum üzerine sözleşmenin 8.maddesine dayanarak sözleşmenin feshedildiğini, davacı tarafça müvekkili şirkete gönderilen ihtarnamede talep edilen, vade farkına dair faturaların iade edildiğini, borçların karşılıklı mutabakat sonucu çekler ile ödendiğini, çeklerin vadelerinin davacı tarafından kabul edildiğini, çek bedellerine dayanılarak vade farkı istenmesinin haksız ve dayanıksız olduğunu savunarak, davanın reddi ile %20 oranında tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece; taraflar arasındaki uyuşmazlığın vade farkı faturalarına konu alacaktan kaynaklandığı, Yargıtay Hukuk Dairelerinin bu konudaki yerleşmiş içtihatlarına göre vade farkının talep edilebilmesi için taraflar arasında buna ilişkin yazılı bir sözleşme veya yerleşmiş bir uygulamanın olması gerektiği, bilirkişi raporuna göre taraflar arasında daha önce vade farkı uygulamasına ilişkin herhangi bir faturanın düzenlenmediği, ayrıca vade farkına dair sözleşmenin bulunmadığı, 01/02/2014 günlü sözleşmede bu yönde bir hüküm bulunmadığı, sözleşmenin 6/2.b maddesindeki ödemelerde gecikme olması halinde yürürlükteki ticari faiz geçerlidir cümlesinin vade farkı isteneceği anlamına gelmediği, bu nedenle davacının vade farkı faturasına konu alacağı talep edemeyeceği, ancak kendi ticari kayıtlarına göre davacıya 348,91 TL borçlu olduğu anlaşıldığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalı tarafın İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 348,91 TL alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde istinaf edilmiştir. Davacı vekili, istinaf nedenleri olarak; kararın reddedilen kısım yönünden kaldırılmasını talep ettiklerini, mahkeme gerekçesinde vade farkı ile ilgili olarak yerleşik uygulamalara yer verildiğini, vade farkına dair alacak taleplerinin 22/07/2016 tarihinde ıslah edildiğini, bu talebin temerrüt faizi alacak talebine çevrildiğini, sözleşmenin 6/2.b maddesinde düzenlemenin mevcut olduğunu, müvekkili şirketin aslında alacak talebinin dayanağının ödemelerin gecikmesinden kaynaklanan ticari faiz alacağı olduğunu, vade farkı alacağı olarak ikame edilen davanın ticari faiz olarak değiştirildiğini, mahkeme tarafından bu talebin hiç değerlendirilmeden vade farkı talepleri bakımından değerlendirme yapıldığını, eksik inceleme ve değerlendirme neticesinde tesis edilen ret kararının hukuka uygun olmadığını iddia ederek, ıslah dilekçeleri göz ardı edilerek talepleri kısmen reddedildiği gerekçesiyle kararın ortadan kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, vade farkı faturalarından kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Dosya kapsamından; taraflar arasında 01/02/2014 tarihinde sözleşme imzalandığı, sözleşme konusunun 2.maddede, … markasının reklamı için verilecek hizmetlerin tanımlanması ve ne şekilde işletileceği, çalışma şekil ve koşulları nihayetinde reklam üzerindeki hakların sahipliğinin belirlenmesi şeklinde ifade edildiği, sözleşmenin 6.maddesinde, hizmet bedeli ve ajans hizmet payının kapsamı ve uygulaması üst başlığı altında hizmet bedel tutarlarının ödenme usullerinin düzenlendiği, 6.2/b bendinde ödemelerde gecikme olması halinde yürürlükteki ticari faizin geçerli olduğunun belirtildiği, taraflar arasında 28/05/2014 tarihinde ” Form Ba-Bs Mutabakatı ” düzenlendiği, davacı şirket tarafından takip konusu olan vade farkı açıklamalı 02/10/2014 tarihli değişik tutarlı faturaların düzenlendiği, söz konusu faturaların vade farkı faturası şeklinde ödenmesi amacıyla sözleşmenin 6.2.maddesi gözetilerek davacı şirket tarafından 02/10/2014 tarihli noter ihtarnamesinin düzenlendiği, davalı şirket tarafından söz konusu ihtarnameye karşılık 14/10/2014 tarihli cevabı ihtarname ile faturalara itiraz edilerek iade edildiğinin belirtildiği, davacı şirket tarafından 09/06/2015 tarihinde fatura alacağı ve işlemiş faiz olmak üzere toplam 7.450,65 TL alacağın tahsili amacıyla altı adet faturadan dolayı davalı hakkında ilamsız icra takibi başlattığı, davalı şirketin yasal süre içerisinde ödeme emrine karşı, borca, takibe ve faize itiraz ettiği, davacı şirketin ise İİK 67.maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde iş bu davayı açmış olduğu anlaşılmıştır. Taraflar arasında, sözleşmenin varlığı, sözleşmenin içeriği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık; davacı tarafın ıslah dilekçesinin mahkeme tarafından değerlendirilmemiş olmasının usul ve yasaya uygun olup olmadığıdır. 15/06/2015 tarihli bilirkişi raporunda; sonuç olarak, davacının icra takibine konu faturalarının altı adet vade farkı faturası ve toplam tutarının 6.999,43 TL asıl alacak olduğu, taraflar arasında yazılı bir anlaşmaya dayalı reklam / tanıtım hizmetleri alım – satımına yönelik bir ticari ilişkinin bulunduğu, ihtilafın davacının takibe konu yaptığı vade farık faturalarına dayalı açık cari hesap bakiye alacağına ilişkin talebinin yerinde olup olmadığı ve miktarı olduğu, taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmamasına rağmen birbirlerinden alacaklarını ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden çıkacak bakiyeyi isteyebilecekleri açık cari hesap şeklinde çalıştıkları, bu ilişki kapsamında davacı şirketçe düzenlenen muhtelif tarih ve tutarlı toplam 91.657,22 TL olan reklam ve tanıtım hizmetleri faturalarına karşılık davalı şirketin çekten ibaret toplam 81.600,00 TL 9.708,81 TL banka havalesi olmak üzere 91.308,81 TL ödeme yapmış olduğu, davalının cari hesap bakiyesinden kaynaklı 348,91 TL alacağının kaldığı, tarafların ticari defterlerindeki kayıtların karşılıklık içerecek şekilde herhangi bir uyuşmazlığa konu olmadığı, davalı tarafın yapmış olduğu itirazın yerinde olduğu, emsal Yargıtay kararı gereğince vade farkı alacağının talep etme şartlarının mevcut olmadığı belirtilmiştir. Davacı tarafça 22/07/2016 tarihli dilekçe ile; dava ıslah edilmiştir. Mahkeme tarafından 14/12/2016 tarihli celsede, dosyanın bilirkişiden döndüğü, raporun taraflara tebliğ edildiği, davacı tarafından davanın ıslahına dair dilekçenin sunulduğu, ıslah dilekçesinin tebliğ edildiği hususlarının zapta geçirildiği ve neticesinde rapora göre davanın kısmen kabulüne karar verildiği, ancak gerekçeli kararda ıslah dilekçesi ile ilgili olarak herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, ıslah dilekçesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmediği anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 6.ayrımında ıslah ve maddi hataların düzeltilmesi üst başlığı altında 176.maddede kapsam ve sayısı olarak düzenlemeye yer verilmiştir. 176/1.fıkrada taraflardan her birinin yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen ve tamamen ıslah edebileceği, ikinci fıkrada, aynı davada tarafların ancak bir kez ıslah yoluna başvurabileceği, 177.maddede ise, ıslahın zamanı ve şekli düzenlenerek ilk fıkrasında ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, 22/07/2020 tarihinde kabul edilen 7251 sayılı yasanın 18.maddesi gereğince değişik 2. fıkrasında, Yargıtay’ın bozma kararından veya Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosyanın ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar ıslah yapılabileceği, ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durumun ortadan kaldırılamayacağına yer verilmiştir. 179.maddede ıslahın etkisi başlığıyla, ıslahın bunu yapan tarafın teşmil edeceği noktadan itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılması sonucunu doğuracağı, devam eden fıkralarında diğer hususlara yer verildiği, 180.maddede ise, davanın tamamen ıslahı başlığı altında, davasını tamamen ıslah ettiğini bildiren tarafın, bu bildirimden itibaren yeni bir dava dilekçesini vermek zorunda olduğu, aksi halde ıslah hakkını kullanılmış sayılacağı ve ıslahın hiç yapılmamış gibi davaya devam edeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Somut davada davacı vekili tarafından, 22/07/2016 tarihli dilekçede; dava dilekçesinde belirtmiş oldukları dava sebebini değiştirdikleri ifade edilmiştir. Islah yolu ile düzeltilebilecek usul işlemleri arasında, dava sebebinin, dava konusunun ve talep sonucunun ıslahı olarak sayılmaktadır. Türk Hukukunda dava sebebini açıklayan iki ana görüş bulunmakta olup, bunlar, ” vakıalara dayandırma teorisi ” ve ” ferdileşme teorisi “‘dir. Vakıalara dayandırma teorisine göre dava sebebi, dava dilekçesinde belirtilen vakıalardır. Ferdileştirme teorisine göre ise, dava sebebi vakıalardan çıkartılan hukuksal ilişkidir. Tarafların ıslah yoluyla getireceği vakıalar daha önce dava dilekçesinde belirtilen vakıa karışımını tamamlayıcı, aydınlatıcı ve doğrulayıcı nitelikte ise kural olarak ıslaha gerek kalmaksızın bu vakıalar yargılamaya dahil edilebilecektir. Aksi halde teksif ilkesinden dolayı ıslah yoluna başvurmak gerekecektir. Dava konusunu belirleyen şey yalnızca talep sonucudur. Talep sonucunda, mahkemeden istenilen şey olup, davanın konusunu teşkil eder, diğer bir ifade ile talep sonucu mahkemenin davayı kabul etmesi halinde kararında neyi hüküm altına alacağı hususunun açıkça beyan edilmesi durumudur. Davacı taraf ıslah yoluyla itirazın iptali davasını alacak davasına çevirebilir. Ancak takip talebinde dayandığı alacak sebebini ıslah yoluyla değiştirmesi mümkün değildir. Davacı takip talebinde dayandığı sebebi değiştirmek istiyorsa ıslah yoluyla hem itirazın iptali davasını alacak davasına, hemde alacak sebebini birlikte değiştirmesi gerekir. Bu husus itirazın iptali davasının dayandığı takipten ayrılamamasının ve davanın hukuki niteliğinin bir sonucudur. ( Doç. Dr. Adnan DEYNEKLİ, Medeni Usul Hukukunda Islah, 2013, sayfa 81,98 vd. ) Somut davada, davacı vekili tarafından dava dilekçesinin ve talep olunan vade farkı alacağının ıslah edilmiş olmasına rağmen mahkemece bu konuda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetli olmamıştır. Yukarıda açıklanan gerekçelere istinaden, mahkeme tarafından davanın itirazın iptali davası olduğu da dikkate alınarak, davanın niteliği gereğince davacı vekiline HMK 31.maddeside göz önünde bulundurularak, ıslah dilekçesinin açıklattırılması ve neticesinde gerekli inceleme ve araştırmalar yapılarak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, duruşma zaptına, davacının ıslah dilekçesini ibraz ettiği hususunun yazılmış olmasına rağmen bu konuda işlem yapılmaması ve gerekçede yer verilmemesi isabetli olmamıştır. Bu eksiklik, 6100 sayılı HMK’nın 27.maddesinde yer alan hukuki dinlenilme hakkı üst başlığı altındaki 2/c bendinde yer alan mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların açık olarak gerekçelendirilmesi ilkesine aykırı olduğu gibi yine aynı yasanın 297/2.fıkrasında belirtildiği şekilde taleplerden her biri hakkında hüküm verilmesi ile ilgili düzenlemeye ve diğer yasaların bağlantılı düzenlemelerine de uygun düşmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle 6100 sayılı HMK’nın ıslah ve yukarıda belirtilen maddeleri gereğince davacı tarafça dosyaya ibraz edilen ıslah dilekçesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması isabetli olmadığından, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-6.bentteki 22/07/2020 tarihinde kabul edilen 7251 sayılı Kanunun 30.maddesindeki düzenlemesi de dikkate alınarak esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda izah edildiği üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa ilişkin hususlar incelenmeksizin KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/858 Esas, 2016/790 Karar ve 14/12/2016 tarihli kararının KALDIRILMASINA, 3-Dosyanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden bir karar verilmek üzere mahal mahkemesine İADESİNE, 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 91,10 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 162,10 TL olmak üzere toplam 253,20 TL harçtan davacının peşin olarak yatırmış olduğu 134,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 119,20 TL harcın davacıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 5-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 6- Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yeniden verilecek hükümde değerlendirilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1a-6 bendi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.25/02/2021