Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi 2017/2963 E. 2020/941 K. 02.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2017/2963 Esas
KARAR NO: 2020/941
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ : İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/677
KARAR NO: 2017/78
KARAR TARİHİ: 20/02/2017
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/06/2020
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. Maddesi uyarınca dosya incelendi,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili tarafından davalı yana “Kamu İhale Kanunu” ve ikincil mevzuatları kapsamında yazılı sözleşme olmaksızın danışmanlık hizmeti verildiğini, davalı yanın 07/11/2013 tarihinde Antalya Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan 2014 yılı Özel Güvenlik ve Koruma Hizmet Alım ihalesine katıldığını, ihale komisyonu tarafından davalının teklifinin mevzuat hükümlerine göre değerlendirme dışı bırakılarak geçici teminatının irat kaydedilmesine karar verildiğini, ancak Antalya Büyükşehir Belediyesine yapılan müracaat sonrasında komisyon kararı gereği yanlış yapılan işlemin düzeltilerek davalı yanın teminatının iade edildiğini, davalının hizmet karşılığı kesilen fatura bedellerini ödememesi üzerine girişilen icra takibine borçlu – davalının haksız yere itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: taraflar arasında akdedilen bir danışmanlık veya hizmet sözleşmesi bulunmadığı gibi davalı şirketten alınmış herhangi bir danışmanlık hizmetinin de söz konusu olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı yan aleyhine %20 ‘den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmolunmasına karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI Mahkemece, davacının davalıya hizmet verdiği hususu kanıtlanamadığından davanın reddine, takibin kötüniyetli bir takip olduğuna ilişkin de kanıt bulunduğundan davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili yasal süresi içinde sunmuş olduğu istinaf dilekçesinde; dosyada alınan ilk bilirkişi raporu ile ikinci raporun birbiriyle çelişkiler içermesi üzerine mezkur çelişkilerin giderilebilmesi adına dosya üçüncü kez bilirkişi raporu alınmak üzere yeni bir heyete gönderildiğini, mezkur rapor ise dosya kapsamındaki itirazlar irdelenmeksizin ve dosyada tekraren bilirkişi raporu alınmasına gerekçe olan çelişkiler giderilmeksizin, davacı yan sıfatıyla sunmuş olduğumuz talepler irdelenmeksizin deyim yerindeyse “rapor hazırlamak için” hazırlanmış bir sayfalık hatalı tespitlerden ibaret olup böylesine eksikliler içeren bir rapor esas alınmak suretiyle hüküm tesis edilmesi hatalı olduğunu ,davanın ispatı noktasında müvekkil firma üzerine düşeni fazlasıyla yapmış ancak dosyaya sunulan deliller gereği gibi incelenmemiş ve bu kapsamda usul ve yasaya aykırı olarak davanın reddine karar verildiğini, eğer hizmetin sunulup sunulmadığı noktasında bir tespit yapılacaksa taraflar arasındaki mail trafiğine ilişkin LOG kayıtlarının çıkarılarak, dava dilekçemiz ekinde sunulan mail çıktılarının gerçekte var olup olmadığının incelenmesi gerektiğini, davanın ispatı noktasında her türlü delil sunulduğunu ve sunulan delillerle dava konusu hizmetin davalıya verildiği sabit olduğunu, aksi halde müvekkilinin, davalı ile hiçbir irtibatı olmaksızın ve davalının bu yönde verdiği hiçbir bilgi belge olmaksızın tamamen kendi özgür iradesiyle bir şekilde araştırarak bir gün içerisinde davalının teklifinin değerlendirme dışı kaldığını öğrenerek ihaleye ve davalıya dair tüm bilgi/belgeleri re’sen toplaması yine davalının hiçbir talebi olmaksızın tamamen kendi isteğiyle KİK’e itirazen başvuru dilekçesi hazırlaması davalının yasal vekilinin mail adresini bularak bu itiraz dilekçesini mail yoluyla iletmesi ancak her nasılsa, davalı bu hususta danışmanlık aldığı başka bir şirkete müvekkilin hazırladığı dilekçeyi birebir yazdırarak müvekkilin mail attığı günü takip eden gün KİK’e itiraz dilekçesini sunması, yine müvekkil hizmet vermemiş olmasına rağmen(!), davalı firma vekili olduğu dosya kapsamında sunulan deliller ve bilirkişi raporu ile sabit olan …’a SMS göndererek danışmanlık bedeli olan 5000 TL’lik fatura keseceğini bildirmesi, davalı yetkilisi ise bu durumu sorgulamadan fatura bilgilerini müvekkile iletmesi, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Zira, ticari hayatta böyle bir senaryonun ortaya çıkmasının mantıklı bir açıklaması olmadığını belirterek mahkeme kararının kaldırılmasını davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRMESİ VE GEREKÇE HMK’nın 355. ve 357. maddeleri gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle bağlı olarak ve kamu düzenine aykırılık hususlarını da gözetilerek yapılan inceleme neticesinde; Dava, taraflar arasındaki iddia olunan danışmanlık hizmeti ilişkisi kapsamında hizmet bedeline dayalı başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacının davalı yana danışmanlık hizmeti verip vermediği ve bu kapsamda bir hizmet alacağı bulunup bulunmadığı noktasındadır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası incelendiğinde; davacının, 1 adet 19/03/2014 tarihli 5.900,00 TL bedelli danışmanlık hizmeti bedeli açıklamalı faturaya dayanarak faturada belirtilen miktar üzerinden alacağın tahsili için davalı aleyhinde ilamsız icra takibi başlattığı, davalının takibe itiraz ettiği, takibin durduğu, davanın yasal 1 yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Tarafların dava ve cevap dilekçesinde dayanmış olduğu deliller dosyaya ibraz edilmiş, taraflar arasında düzenlendiği iddia olunan danışmanlık hizmet sözleşmesine konu ihale dosyası ve yatırılan teminat mektubunun iadesine ilişkin ilgili kuruma yapılan yapılan başvuru evrakları getirtilmiştir. Davalı şirket yetkilisi …’ün isticvabına karar verilmiş olmakla duruşmada alınan beyanında, kendilerine gönderilen mail yazışmaları ve sms ekran görüntülerin davacı şirketle ilgisi bulunmadığını, … isimli şahsın şirketin yetkilisi ve resmi çalışanı olmayıp, zaman zaman kendilerine danışmanlık hizmeti veren biri olduğunu olduğunu, şirketle alakası olmadığını, niçin davacı şirketle ilgili böyle bir yazışma yaptığını bilmediğini, yine mail ve yazışmalarda ismi geçen …’nın grup şirketlerinde çalışan personelleri olup, ihale koordinatörü olduğunu beyan etmiştir Taraflar arasında iddia olunun hizmet ilişkisi kurulup kurulmadığı, sözleşme kapsamında davacının söz konusu hizmeti verip vermediği, alacağı bulunup bulunmadığı hususunda dosya üzerinden alınan 11/02/2015 tarihli birinci raporda özetle; taraflar arasında akdedilmiş yazılı bir sözleşme bulunmadığı, davacı tarafından düzenlenen faturanın davalıya noter kanalı ile ihtar edildiği, davalının aynı şekilde noter kanalı ile ihtarnameye itiraz ettiği, davacı tarafın delil olarak sunduğu maillerden, davalı tarafın kabulü anlamında bir cevap bulunmadığı, dosyaya sunulan diğer yazı ve kamu ihale dosyasında davacının iddiasını ispat niteliğinde yazılı delil bulunmadığı, idareye sunulan dilekçeler ve itirazlarda davacının, davalıya yardım ve hizmet iddiası ispat edilemediği sonuç ve kanaatine varıldığı bildirilmiştir. Davacının birinci rapora yönelik itirazları noktasında üç kişilik bilirkişi heyetinden ikinci rapor alınmış olup alınan 29/03/2016 tarihli ikinci raporda özetle; idareye ve KİK’na sunulan şikayet dilekçeleri incelendiğinde, başvuruların uzmanlık gerektiren detaylar içerdiğini, davacının 18/12/2013 tarihli idareye şikayet başvurusu örneği ve davalı’nın 19/12/2013 tarihinde idareye sunduğu şikayet başvurusu incelendiğinde birebir örtüştüğü ve kronolojik olarak birbirini izlediği, Kamu İhale Kurulu’nun 03/02/2014 tarihli kararı incelendiğinde davalı’nın 07/01/2014 tarihinde kuruma başvurduğu, davacının 06/01/2014 tarihli KİK’na itirazen şikayet başvurusu örneği ile davalının şikayet başvurusunun kronolojik açıdan birbirini izlediği, davacı firma çalışanı … ile davalı firma avukatı …’in 03/01/2014 ve 04/02/2014 tarihli mailler ile internet ortamında bağlantı kurduğu, ihale evrakları arasında sunulan iş ortaklığı beyannamesi ve 02/03/2012 tarihli Avukat …’in vekil tayin edildiği genel vekaletname incelendiğinde; davacı firma çalışanı …’nın sözlü mutabakat sağladığını iddia ettiği …’ın davalı firma adına vekil olarak göründüğü anlaşıldığı, bu sebeple davalı firma avukatı …’e verilen vekaletnamenin dayanakları da getirtilerek …’ın davalı firma ile olan bağının ortaya konulması gerektiği, tespit edilen husular göz önüne alındığından davanın, davalıya danışmanlık hizmeti verdiği ve TBK 546. Maddeye göre vekaletsiz iş gördüğü, davacının 400.000,00 TL gibi bir riskin kurtarılması için davalıdan talep ettiği 5.000,00 TL + %18 KDV toplam 5.900,00 TL (%1,25) tutarın her ne kadar bu hususta bir tarife bulunmasa da sağlanan fayda için makul bir oran olduğu tespiti yönünde görüş bildirmiştir. Mahkemece alınan birinci ve ikinci rapor arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni bir heyetten rapor alınmış olup 11/08/2016 tarihli üçüncü raporda özetle; davacı yanın sözlü de olsa davalı yan ile ilgili bir anlaşma olduğunu kanıtlayamadığı, şirketin görev tanımında danışmanlık hizmeti bulunmadığı, idarenin yaptığı yanlış bir işlemin düzeltilmesinden ibaret bir işlem nedeni ile davalının bu işlemle ilgili olarak özel bir danışmanlık hizmeti alması gerekmediği gibi, almış olsa bile bunun davacı yanca verildiğinin somut olarak ispatına yarar bilgi belge ve delil bulunmadığı tespiti yönünde görüş bildirilmiştir. Somut olay incelendiğinde; davalı taraf, Antalya Büyükşehir Belediyesi 2014 yılı Özel Güvenlik ve Koruma Hizmet alımı ihalesi’ne teklif verdiği ancak teklifin değerlendirme dışı bırakılarak 400.000,00 TL geçici teminatın gelir kaydedilmesine karar verilmiş olduğundan teminatın iadesi için ilgili idareye başvurulduğu, idarece itirazların reddi yönünde karar verildiği, bunun üzerine Kamu İhale Kurumu’na itirazen şikayet dilekçesi hazırlanarak başvuru yapıldığı, şikayet başvurusunun Kurul tarafından değerlendirilerek itirazın kabulü ile gelir kaydedilen geçici teminatın davalı yana iadesine karar verildiği hususu dosya kapsamı ile sabit olup bu hususta taraflarca bir ihtilaf bulunmamaktadır. Davacı, davalı şirket yetkilisi … ve …’ın davacı şirket yetkilisi … ile iletişime geçerek teminatın iadesi için danışmanlık hizmeti almak istediklerini bildirmeleri üzerine taraflar arasında sözlü mutabakat sağlandığını, zaman kısıtlaması ve durumun aciliyetine binaen yazılı sözleşmenin imzalanması mümkün olmadığını, idareye yapılan itiraz dilekçelerin davacı şirket tarafından hazırlanarak davalı şirket avukatı …’e mail yoluyla gönderildiğini, bu hususta Avukat … ile yazışmalar yapıldığını, teminatın davalı tarafa iadesine karar verildikten sonra verilen danışmanlık hizmetin karşılığında fatura düzenlenmesi için davalı tarafın fatura bilgileri …’tan SMS yolu ile istendiği, fatura bilgileri, … tarafından faks yolu ile gönderildikten sonra faturanın düzenlendiğini iddia etmiştir. Davalı ise davacıdan söz konusu danışmanlık hizmetini almadığını, …’ın müvekkil şirket yetkilisi veya çalışanı olmadığını savunmuştur. Mahkemece üçüncü bilirkişi raporu doğrultusunda davacının davalıya hizmet verdiği hususu kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiş ise de üçüncü bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli olmadığı, raporlar arasındaki çelişkiyi gidermediği gibi davacı tarafça dosyaya sunulan delillerin hiçbirisinin değerlendirilmediği görülmüştür. Davalı, …’ın davalı şirket yetkilisi veya çalışanı olmadığını beyan etmiş ise de davalı şirket yetkilisi … duruşmada, … isimli şahsın şirketin yetkilisi ve resmi çalışanı olmamakla birlikte zaman zaman kendilerine danışmanlık hizmeti veren biri olduğunu, mail ve yazışmalarda ismi geçen …’nın grup şirketlerinde çalışan personelleri olup, ihale koordinatörü olduğunu beyan etmiştir. Davacı, idareye yapılan itiraz dilekçelerin, davalı şirket avukatı …’e mail ortamından gönderildiğini iddia etmiş olmakla davacı firma çalışanı … ile davalı firma avukatı …’in 03/01/2014 ve 04/02/2014 tarihli mailler ile internet ortamında bağlantı kurduğu görülmüştür. Her ne kadar mahkemece mailler üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmamış ve Avukat …’in davalı avukatı olması nedeniyle ifadesine başvurulmamış ve tanık olarak gösterilen … ile … dinlenmemiş ise de 29/03/2016 tarihli ikinci raporda belirtildiği üzere davacının 18/12/2013 tarihli idareye şikayet başvurusu örneği ve davalı’nın 19/12/2013 tarihinde idareye sunduğu şikayet başvurusu incelendiğinde birebir örtüştüğü ve kronolojik olarak birbirini izlediği, Kamu İhale Kurulu’nun 03/02/2014 tarihli kararı incelendiğinde davalı’nın 07/01/2014 tarihinde kuruma başvurduğu, davacının 06/01/2014 tarihli KİK’na itirazen şikayet başvurusu örneği ile davalının şikayet başvurusunun kronolojik açıdan birbirini izlediği, verilen hizmetlerin karşılığında fatura düzenlenmesi amacıyla davalı şirketin fatura bilgileri, … tarafından faks yoluyla davacı şirkete gönderildiği, davalı şirket yetkilisinin beyanından …’a zaman zaman davalı şirkete danışmanlık hizmeti verdiği bu şekilde davalı şirket ile … arasında iş ilişkisi kurulduğu nazara alındığında, teminatın iadesi için davalı tarafça ilgili kuruma yapılan başvuru evrakların ( şikayet dilekçesi) davalı tarafça hazırlandığı, hizmetin ifa edilmesi nedeniyle davacının, hizmet bedelini talep edebileceği, davacının 400.000,00 TL gibi bir riskin kurtarılması için davalıdan talep ettiği 5.000,00 TL + %18 KDV toplam 5.900,00 TL (%1,25) tutarın her ne kadar bu hususta bir tarife bulunmasa da sağlanan fayda için makul bir oran olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi hukuka uygun bulunmamıştır. Sonuç olarak davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b.2 bendi gereğince hükmün düzeltilmesi cihetine gidilerek esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi Yukarıda Açıklandığı Üzere 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULU İLE, HMK’ nın 353/1-b-2 maddesi uyarınca İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/677 Esas, 2017/78 Karar,20/02/2017 tarihli kararının KALDIRILMASINA ve YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE 2- Davanın KISMEN KABULÜ KISMEN REDDİ İLE a-Davalının, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına b-Takibe konu 5.900,00 TL asıl alacağın %20 si oranında hesaplanacak icra inkar tazminatına İİK 67 maddesine uyarınca davalıdan alınarak davacıya verilmesine c- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu’na bağlı tarife gereğince alınması gereken 403,02 TL karar ilam harcından peşin alınan 100,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 302,82 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına d- Davacı tarafından sarfedilen 129,80TL dava açılış gideri ile, 213,00 TL posta, davetiye gideri, 2.600,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.942,80 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine e- Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar bakımından hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesap ve takdir olunan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, f- Karar kesinleştiğinde HMK 333.maddesi gereğince kararın tebliğ gideri avanstan karşılandıktan sonra kullanılmayan gider avansının taraflara iadesine, İstinaf Giderleri Yönünden; 4- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince alınması gereken 83,50 TL başvuru harcı ile istinaf kanun yolu başvuru harcı 148,60 TL olmak üzere toplam 232,10 TL harcın davalı tarafça peşin olarak yatırılmış olan toplam 117,10 TL’ den mahsubu ile bakiye kalan 115,00 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAT KAYDINA, 5- Davacının istinaf yargılaması aşamasında yapmış olduğu 232,10 TL istinaf harcı ile 51,40 TL posta giderinden oluşan toplam 283,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 353 /1-b/2 bendi ile aynı kanunun 362/1.a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.02/06/2020